hesabın var mı? giriş yap

  • evrimi ispat etmek istercesine uçmaya evrilmiş pislik. sırada ne var la it. napcan bize elektrik mi vercen? yoksa yılan gibi sokcan mı? nereye doğru evriliyon olum dur artık iyice coştun pezevenk.

  • zülfü livaneli - aslında açıklama yapmaya pek de gerek yok, adı yeter. fakat bir şey söylemek gerekirse.. türkiye'de ve belki dünyada bu adam kadar çok yönlü ve donanımlı insan sayısı çok azdır. bu çok yönlülüğünü ve geniş bakış açısını kitaplarına yansıttığı için her kitabı okunmalıdır.

    ihsan oktay anar - kitapları türlere ayırmayı sevmiyorum. aslında sadece kitapları değil hiçbir durumda etiketleri sevmiyorum. polisiye dediğimiz kitabın içinde tarih, bilim, mizah vs. olabileceği gibi solcu, sağcı, dindar, ateist diye etiketlediklerimizin içinde de çok farklı düşünceler olabiliyor. ama iş ihsan oktay anar kitaplarını anlatmak istemeye gelince sıfatları kullanmak zorunda kalıyorsun. felsefe, mizah, bilim-kurgu, tarih, gerilim, yergi, dram... kitaplarının içine o kadar çok şeyi katar ki her sayfasından ayrı bir haz alırsın. anlatılmaz, okunur...

    orhan pamuk - orhan pamuk kitaplarını ve seversin ya hiç sevmezsin. severseniz tüm kitaplarını okumak istersiniz..

    evet türk edebiyatını seviyorum.*

  • evvelce yazıldı mı bilemiyorum fakat benim en cok dikkatimi ceken nitelikleri; her turlu patavatsızlıgı ve densizligi yapıp agzına geleni soyledikten sonra dobrayım ben demeleri...

  • - aşkım şarjım az, kaya beni bırakacak, sabah ararım.
    - bak yavrum, iyi dinle: facebook'u açıyorum. önce arkadaş listende kaya adında kimse var mı kontrol ediyorum, öyle birini bulamıyorum. sonra, çalıştığın şirketin linkedın hesabını beğenmiş herkesi tek tek tariyorum, kaya diye birini bulamıyorum. sonra, akşam gideceğini söylediğin barın ismini twitter'a yazıp orada check-in yapanların arasında kaya adlı birinin olduğunu görüyorum. tüm tweet'lerini okurken, nikimyok caddesi'ndeki trafikten şikayet ettiği bir tweet'ine rastlıyorum. bu bilgiyi cebe koyup, kaya'nın instagram hesabına tıklıyorum. fotoğrafları tararken, bir arabanın önünde çektiği bir selfie görüyorum. bu bilgiyi de cebime koyuyorum. az önceki check-in olayına geri dönüp foursquare'de paylaştığı yer bildirimi fotoğraflarına bakıyorum. bi kahvecide çektiği fotoğrafı görüyorum. o kahvecinin sayfasına tıklıyorum ve tahmin ettiğim gibi kaya yavşağının o mekanda en çok check-in yapan kişi olduğunu görüyorum. nikimyok caddesi yakınlarındaki kahvecinin adresine bakıp o bilgiyi de cebe koyuyorum. evden çıkıp kahvecinin olduğu sokağa gidiyorum. o sokakta ve yakınındaki sokaklarda, fotoğraftakine benzer bir araba arıyorum. iki sokak ötede söz konusu arabayı buluyorum. arabaya tekme atıp alarmın ötmesini sağlıyorum. az sonra bi apartmanın ikinci katındaki bi dairenin penceresi açılıyor ve beyaz atletiyle kaya beliriyor. bi iki bakınıp alarmı susturuyor ve pencereyi kapatıyor. apartman kapısına gidip o dairenin bi üst katının ziline basiyorum. kim o diyor bir ses, "ya ben kaya'ya geldim de zili çalışmıyor sanırım, kapıyı açabilir misiniz?" diyorum kibarca. kapı açılıyor, ikinci kata çıkıyorum. kaya'nın dairesinin kapısını çalıyorum. kapıyı açıyor sormadan. kimsiniz diyor. dairenin içine adımımı atıp "ben meltem'in sevgilisiyim, şarjı bitiyormuş da şarj aleti getirdim" diyorum. aletin kablosunu kaya'nın boynuna dolayıp sıkmaya başlıyorum. gürültüyü duyunca sen geliyorsun, üzerinde bornoz var. kaya'yı bırakıyorum, suçun büyüğü sende çünkü. beni görünce korkup odaya kaçmaya çalışıyorsun. peşinden geliyorum. yüzüne tükürüyorum. yazıklar olsun diyorum, niye yaptın bunu diyorum. ağlıyorsun, açıklayabilirim diyors...
    - ay tamam, tamam! bitmiyor şarjım. of, taksiye binip eve geliyorum hemen. bişey lazım mı? yoğurt felan?

    edit: niye bu kadar sevildi anlamadım ama beğenen, paylaşan herkese eyvallah... 3 vakte kadar, bu entry'yi temel alan bi kısa filmle karşınızda olacağız inşallah. haber ederim.

    seneler sonra edit: hala mesaj atıp kısa film n'oldu diye soranlar oluyor. bir şey olmadı tabii ki, olacağı da yoktu. "abi izin ver ben bunu kısa film yapayım" diyen sayısız genç sinemacının ayağını kesmek için yazmıştım bu notu. işim gücüm vardı ve kısa filmcilerle uğraşmak gündemimin en son sırasında bile değildi. uğraşılır mı lan?

  • yönetmenin ilk filmi ve gerçekten şahane bir film olmuş. bu film ile bir kere daha anladım ki ispanyol sineması gerilim-korku türünde japonları, amerikalıları çoktan sollamış. film için şunu söyleyeyim, insan bir gerilim filminden ne beklerse bu filmde bulur. merak ve heyecanla sorular sordurtuyor, acabalarla ilerliyor, ve şaşkınlıklara gark edip sonlanıyor.

    --- spoiler ---

    filmin doğa üstü olayların beklentisine sokması, sonra zekice kurgulanan bir intikam hikayesine yani bir anda polisiye-gerilime dönüşmesi güzeldi, şahaneydi, zekiceydi...

    --- spoiler ---