hesabın var mı? giriş yap

  • ingilizce olan pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconiosis "çoğunlukla yanardağlarda bulunan çok ince silis tozunun solunmasıyla oluşan hastalık" anlamına gelen ve aslında everett m. smith tarafından yalnızca en uzun ingilizce sözcük olması için yaratılan ve çoğulu da (pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconioses) aynı derecede uzun olan bir sözcük

    pneumono = akciğerlerle ilgili (latince, yunanca'dan)
    ultra = ötesi (latince, "ultraviyole"deki gibi (morötesi))
    microscopic = oldukça küçük (latince/eski ingilizce, yunanca'dan mikron, küçük, ve skopos, görünüş)
    silico = silis (latince)
    volcano = yanardağ (latince)
    coni = toz ile ilgili (yunanca: konis, toz)
    osis = hastalık / durum (yunanca)

    bu şekilde bölüp okunabilir.

    kaynak : wikipedia

  • sözlükçülerin kuzenlerinin başından geçen doğaüstü olayları da bu başlığa yazabiliyorsak, başlıyorum.

    kuzenim, geçen cuma günü kışlıkları yazlıkları toparlayayım diye girişmiş elbise dolabına. tam öğle ezanı okunurken de çok içinden gelmiş, elindeki toz bezini koyuvermiş kenara, açmış ellerini; "allahım çocuk da okula başladı, bize bol kazançlar, hayırlı paralar kazanmak nasip et" diye dua etmiş. tam da böyle içinden, yüreğinden geçirerek... "hatta böyle bir kaç saniye de, öylece bir durdum ufak tefek günlük para gelir gider hesabı yaptım, yine içim sıkıldı" diyor.

    derken eline almış bezi tekrar, silmiş rafın tekini, arkada duran giysileri koyacak rafa, eşinin pantolonlarından birini eline almasıyla, başlamış cebinden şangur şungur bozukluklar dökülmeye.

    -paralar öylece dökülünce ben de hemen attım elimi cebine, baktım tomar tomar kağıt para, bir o kadar bozuk para. allahım delirecek gibiyim. ellerim titriyor, birkaç saniye algım kapandı hatta. tamam insanın duası tutar, tutar da, bu kadar mı hızlı tutar? sonra sakinleyip paralara bir baktım ki bizimkinin sakladığı eski para koleksiyonunu koyduğu yeri bulmuşum sadece.

    allah resmen kuzenimi trollemiş ya hu, kendi halinde temizlik yapan kadından ne istiyorsun ya deyip mevzuyu ayakkabı kutusuna bağlamamak için kendimi çok zor tutuyorum. ama bir düşünsenize, ayakkabı kutularına dolaresi koydurup sonra içinden monopoly parası çıkartmak çok güzel olurdu ya, allah buna bir şey yapsın.

  • bir ay önce -atıyorum- 500 liraya alınmış, 400 lira fiyat biçtiğiniz bişey için bazısı "abi bunun sıfırı 300 lira zaten, şu sitede kampanya vardı ama şimdi bitmiş tüh" diye girer, kimisi "50 lira veririm" mesajı atar, öbürü "kullanılmış kulak çubuğu seti + nokya 3110 üstüne de 10 lira versem olur mu" der. allahın manyakları.

  • adını lady a. olarak değiştirmek zorunda kalan grup.

    değiştirmek zorunda kalmışlar, çünkü isimlerindeki "antebellum" latince "savaş öncesi" anlamına geliyor. grup nashville, tennessee kökenli, yani güneyli bir grup ve antebellum amerika'nın güney eyaletlerinin iç savaş öncesi durumunu anlatan bir tanım olarak yerleşmiş.

    işte "black lives matter" hareketi yayılınca da olayı iyice abartan kitle "siz savaş öncesinde güneyde siyahların köle olduğu günleri özlüyorsunuz" diye grubu linç etmişler. bunun üzerine grup adını acilen "lady a." yapmış ama bu isimde seattle'lı siyahi bir blues şarkıcısı da varmış, bu defa da o çemkirmiş.

    bence adlarını değiştirmeleri gereksizmiş ama dövme ve makyaj sanatçısı kat von d.'yi "çocuğuma aşı yaptırmayacağım" dediği için iflas ettiren bir ülkede müzik grubunu da adı için gömebilirler.

  • geçen yıl aralık ayı. bakü'deyim. bitirdiğimiz bir fabrika projesinde sisteme elektrik verilecek. biz de kontrol amaçlı oradayız, yani şantiyede. hava o kadar soğuk ki, 3 dk dışarı çıkıyorum, 3 dk trafo binasına girip ısınıyorum.
    derken azeri şantiye şefi ''gel ofise geçelim çay içip ısınalım biraz'' dedi. çıktık şantiyede yürüyoruz, her yer toz toprak. sonuçta inşaat halinde bir yer henüz. o kadar sert bir fırtına var ki düz yürümek mümkün değil. ayrıca fırtınadan toz toprak gözlere, kulaklara giriyor.
    neyse zor da olsa yürüyoruz. azeri arkadaş geri geri yürüyor, montunu da gözlerini kapatacak şekilde yukarı çekmiş. bana da aynısını yapmamı söyledi. ben de çektim montumu kafama kadar, geri geri yürüyorum. derken biri dokundu. arkamı dönmemle 1 metrelik çukur, içinde uçları sivri inşaat demirleri dimdik vaziyette çakılı bana bakıyor.
    ama işin tuhaf kısmı arkamda kimsenin olmaması.
    o gün tek bildiğim şey şu; kesinlikle iyilik yaptığım bir şeyin karşılığını aldım. allah beni 6 yaşındaki kızıma ve doğacak oğluma bağışlamıştı. aksi halde o çukura düşseydim feci bir ölüm beni bekliyor olacaktı.
    iyilik yapın arkadaşlar, size kötülük yapanlara da iyilik yapın. ben hep yapıyorum ve hiç yanıltmadı beni. her zaman işlerim rast gitti.

    şunu da ekleyeyim; olaydan sonra çukurun etrafını kapattırdım.

    zorunlu edit: hayat çok tuhaf. bu entride allah beni doğacak oğluma bağışladı yazmıştım ama oğlumu bana bağışlamadı. maalesef dün sabah ani bir komplikasyon sonucu kaybettik. halbuki haftaya doğumumuz vardı. dr. dediğine göre kordon bebekten kopmuş. biliyorum, oğlum cennette beni ve annesini bekleyecek.

    edit 2: siz ne güzel insanlarsınız yaa. destek mesajı atan herkesten allah razı olsun.

    önemli edit: geçen ay teste girmedim ama covid olduğuma eminim. eşime de bulaştığını düşünüyorum. hamilelerde kordon kopmasına neden olabilirmiş. lütfen hamileler dikkat edin kendinize. çünkü oğlumuz anne karnında öldü ama doktorların dediğine göre çok sağlıklı bir bebek.
    inşallah cennette oğlumuzla buluşuruz..

  • mukavemet sinavindan 35 puanlik 3. soruyu yapmadan erkenden cikip aman chelsea macina gec kalmayalim diye kosa kosa dolmabahce'den kabatas vapurunu yakalamak icin nefes nefese kalan bir tribun fanatigi idim 2007'de. deivid'in attigi golden sonraki 15 dakika tamamen hafizamdan silinmis, ama o gol olmustu ya varsin komaya gireyim diye dusunen bir sari lacivert asigi idim.

    bugunse melo haric galatasaray'i kutlarken zerre uzuntu ya da sinir hissetmiyorum.

    galatasaray'i surekli yenerek onlara ogrenilmis caresizlik kavramini yasatmistik ya hani, aziz yildirim da bizim, sari lacivertli camiamizin ogrenilmis caresizligidir.

  • modele gore degiskenlik gosterecek olan durum. iphone standart ürün kalitesi sunar.iphone 8 ile iphone 7 aşağı yukarı aynı özelliklere sahiptir acın bakın. tüm modellerinde kalite aşağı yukarı aynıdır. samsung'a gelecek olursak urun kalite ve dolayisiyla fiyat yelpazesi cok daha genistir. eğer note veya s serisine geçiyorsanız günümüzde hiç de öyle attan inip eşeğe binme durumu olmaz, mesela iphone 7 den s10 plusa geçerseniz aksine esekten inip de ata binme durumu yaşayabilirsiniz. ama iphone xr'dan vazgeçip samsung a30a falan geçerseniz tam ters bir durum olur bu başlık öylesine havada ki burada gelip samsung'un amiral gemileri s ve note serisinin ozelliklerinden bihaber insanlar gelip burada gülünç duruma düşüyorlar.

  • *** 2010-2011 şampiyonu trabzonspor ***

    ilaç adlarının %99.3'ünde* şu harfler yer almaz:
    c, (ç), d, g, (ğ), h, (ö), (ş), u, y

    şu harfler ise ilaç adlarında vazgeçilmezdir:

    s, o, l, d, i, n,

    kuşkusuz istisnalar vardır. ilk duyuşta kulağa ilaç ismiymiş gibi gelen bir kelime türetmek için:

    ilk hece için üç ihtimal vardır:
    a) bir sessiz bir sesli
    b) bir sesli bir sessiz
    c) bir sessiz bir sesli bir sessiz

    ilk hece bunlardan hangisi olursa olsun ikinci hece bir sessiz bir sesliden ve son hece de bir sessiz bir sesli bir sessizden oluşur. x = sessiz harf o = sesli harf olsun:
    üç ihtimal:

    xoxoxox
    oxxoxox
    xoxxoxox

    ilk hece xo şeklindeyse p, d, t veya r sessizlerinden biri alınır. yanına e gelirse diğer sesliler de e-e-o veya e-i-o veya e-i-a diye gider. yanına a gelirse a-o-i formülü uygulanır.

    ilk hece ox şeklindeyse sesli harf a olur. a-i-i (aspirin) veya a-a-a ya da a-e-i şeklinde devam eder. a-a-a diye giden seriyi x'le bitirmek vaciptir.

    son hecenin seslisi i ya da o ise son hecenin son seslisini de "n" yapmakta fayda vardır.

    ilk hece xox şeklindeyse sesli harf e yapılır. sesliler şöyle gelir: e-i-o, e-a-o. ilk hecenin ikincisi sessizi "p" olursa daha makbul olur.

    bu algoritmaya uygun birkaç isim uydurmalım şimdi de:

    remedon, anjilin, tefsimol, sepmidon, temparol, rapsedin, remipal, sefamol

    bu algoritmanın basic diline uyarlanmış halini de yakında bu entryde bulabilirsiniz.

    bu entryi görüp, ciddiye alıp, üşenmeden kötüleyenlere tavsiyem: "bir hepsimol al, geçer."

    edit: 18 yıllık rüya gerçek oldu. girişimci bir arkadaşım bu algoritmaları kod haline getirdi: ilaç ismi üretici