ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
duble yolları otoyollara dönüştürüyoruz
-
bugün hem rte'den hem de davutoğlu'ndan duyduğum laf obegi.
bir yol mühendisi olarak tek sorum var.
neden o guzergahlari direkt otoyol olarak projelendirip bir kerede yapıp cikmadiniz?
dur ben cevap vereyim.
rant.
ekşi itiraf
-
günlük tutacak olsam sayfa aralarına karbon kağıdı koyarım. o derece.
ilk defa yapacaklara tavsiyeler
-
önce ne yapacağınıza karar verin.
nokia'nın nasıl bittiğini anlamlandıramamak
-
çok basit, android işletim sistemini reddedip kendi boktan işletim sistemlerinde direttiklerinde
uçakta emniyet kemeri takmanın mantıksız olması
-
uçak yolculuğunda oluşabilecek tek anormal durumun uçağın yere çakılması olduğunu zanneden isyankar ergen saptaması
çocukken baba eve getirdiğinde mutlu olunan şeyler
-
(bkz: fıstık)
bizimki pek eve uğramazdı.
uğradığında da elinde siyah poşet içinde 4-5 tane bira, 2 paket uzun samsun olurdu.
bazen o siyah poşetin içinde fıstık olurdu.
kapıdan sallana sallana, elinde poşet ağır alkol ve sigara kokusu ile girdiğinde, elindeki torbaya kitlenirdik.
aslında elinde torbayla gelmesi bir bakıma iyiye işaretti. torbasız gelse, annemin elinde günlük kazancı vs varsa döverek alacak ve kumara gidecek demekti.
siyah torbayla geldiyse, en azından tv'nin karşısında yere oturacak, çakmağıyla efes tombulu açacak, önüne kül tablasını koyacak, yanına uzun samsun paketleri ve en sonda da fıstık torbasını koyacak demekti.
pek az yemek yerdi. zaten çöp gibi bir adamdı. bünye olarak zayıf ama psikopatlıkta ağır bir abiydi kendisi.
bazen annem siniyle akşam yemeğinde yediklerimizden önüne koyar, sofra bezinin üstüne dizlerini kırıp, eğilerek höpürdete höpürdete yalap şap yerdi.
asla bitmezdi o tabaktaki yemeklerin hepsi.
mutlaka biraya da yer kalması gerekirdi.
yemesi içmesi bitince yine yerde koltuğun kenarına yaslanır, yüzü tv'ye dönük sigarasını yakar, birasını açardı.
genelde ilk bira bittikten sonra bizle biraz sohbete başlardı. sohbet dediysem dersler nasıl falan filan değil. genelde kendini anlatırdı.
bazen de annem laf atardı "ee naptın" bugün falan gibi.
sanki birkaç gündür evde yokmuş gibi değil de, sürekli bizleymiş sanki bozuk bir aile düzenimiz yokmuş sanki varı yoğu kumarda, meyhanede, birahane yememiş gibi.
benim gözüm ise fıstıklarda olurdu. bazen şeffaf yumurta poşeti gibi poşetlerin içerisinde, bazen de kese kağıdında gelirdi o fıstıklar.
bense en çok kese kağıdında gelenleri severdim. çünkü kese kağıdında geldiyse, o fıstıklar sıcaktır demekti.
kül tablasının yanındaki fıstıklara uzanır, içlerinden alabildiğim kadar alır, kenara çekilirdim. görmezden gelirdi. sonra annem alır kardeşime falan uzatırdı.
kardeşim genelde istemezdi.
bense hemen çabucak yiyip fıstıklar bitmeden bir kez daha avuçlama derdinde olurdum.
ikinci kez seğirtip de, biraz fazla alırsam, "höst len meze bu" derdi.
kendine kadar alırdı çünkü.
"az al az", "yavaş ye lan boğulacan" derdi. işte o zaman yediğim bütün fıstıklar boğazımda kalır, gözlerim buğulanır, kendimi zor tutardım.
keyfi yerindeyse de hiç ses etmezdi.
şimdi düşünüyorum da, deli gibi çerez sevmemin, hatta yemekleri hızlı hızlı yemenin, içki içerken mezeyi bol bol hatta bazen açmış gibi çalakaşık yememin altında da acaba bunlar mı yatıyor?
hep böyle kasvetli ortam da olmazdı. bazen neşeli olurdu, eğer o gün kumarda falan kazanmışsa, yada çok nadir kumara gitmeyip direkt eve geldiyse, gün içerisinde hoşuna giden bir şey yaşadıysa.
ama o siyah torba hep elinde gelirdi. ve biz de beklerdik acaba bize ne getirdi diye. torbanın içine kitlenir kalırdı gözlerimiz.
ama tarife genelde hep aynıydı 4 bira, 2 paket uzun samsun. bazen fıstık, bazen de tavuk..
çikolata olsun isterdik, dondurma olsun isterdik her çocuk gibi.
alamayacağından değil çünkü işin kötüsü ne biliyor musunuz?
bu adamın işi buydu.
kantini vardı.
başkalarına çikolata, gofret, sandviç satıyor ama eve gelirken çocuklarına bir parça çikolata getirmek yerine kendine bira ve sigara almayı ihmal etmiyordu.
hep derim.
17 yaşımdan 21 yaşıma kadar küs ve kavgalı, 21 yaşımdan 23 yaşıma kadar ise bir baba oğuldan ziyade, onun için bir suç ortağı bir arkadaştım.
ben 23 yaşımdayken de öldü zaten.
yine hep derim ki;
......ve ben babamı yaşattığı tüm kötü anılara rağmen öldüğünde affetmiştim.
sonra ben baba oldum ve baba olunca anladım ki, evlat bambaşkaymış.
şimdi iş yerimde, çocuklarımsız bir doğum günü pastası bile yesem boğazımda kalır.
o yüzden baba olduktan sonra, babama olan affediciliğim yerini çok daha büyük bir kızgınlığa bıraktı...
çocukluk yıllarını hatırlatan kokular
-
naftalin kokusu.
53 lira hesap kitlenen dh ölücüsü
-
(bkz: türk kızlarının ikiyüzlü ve riyakar olması)
elemana helal olsun, bu kezban sürtüklerin altında kalmayın. mına koduklarım hem adama emrivaki yapıp hesap kitleyip kaçıyorlar hem de eleman hakkını isteyince yüzsüz diyorlar.
(bkz: gold digger)
ortadoğu insanının en karakteristik özelliği
-
bir ortadoğu uzmanına göre, başına gelen en basit musibet de bile "ben/biz nerede hata yaptım/yaptık" diyerek ders almak yerine "bunu bana/bize kim yaptı" paranoyası ile komplo teorileri üretmesidir. bu nedenle "bir musibet bin nasihatten iyidir" atasözü de, olan bitenden ders almamakta ısrarlı, bildiğini okuyan ortadoğu insanı için geçerli değildir.
kılıç varken mızrakla savaşmak
-
mızrak özellikle atlı birliklere karşı oldukça işe yarayışlı. atlılar kılıçlı ise mızrak oldukça işlevsel oluyor. bu durumlarda mızraklı atlılar devreye girebilir tabiki. azıcık age of oynayın lan.
izmir depremzedelerinin 112 acil ses kayıtları
-
yemin ediyorum bizim 112 çağrı merkezindekilerin amerika'daki 911 çağrı merkezindekileri dinleyip ders alması gerekiyor. bu kadar amatörlük arka arkaya soru adres alamama olamaz ya. kadın şok halinde enkazda 3 çocuğum var diyor çağrı merkezindeki yok taksim kaç yok apartman numarası kaç bilmem ne. oldu olacak ev sizin mi sigorta var mı onu da sor. devletin birimlerinde çalışanların kriz yönetebilme soğukkanlı olabilme yeteneği sıfırın altında sıfır bile değil.
efsanevi nesil kadar başınıza taş düşsün
konya'da ağabeyinden hamile kalan kız
-
yer konya. ailesi davacı değil.
bunlar ahlaklı, ben cehennemliğim değil mi?
korsan cd satıcılarıyla diyaloglar
-
- abi visual ce arti arti var mi sende?
- recep vijul si getirsene icerden bi tane
- ?!? e ama abi cok fena got ettin simdi sen beni.
- biz neler goruyoruz butun gun
- ehe peki.