ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
harvard'lı emily vs harranlı emine
-
ikisi de emilir abi ötesi yalan.
aşı yaptırmaya mecbur değilim hareketi
-
türkiye'nin son yıllara kadar iyi kötü oturmuş bir aşı politikası vardı, hala da var bir şekilde. bu ülke önlenebilir birçok hastalığı aşı ile bitirmiş, bir çoğunun da etkisini ya da vaka sayısını azaltmıştı. hatta bazı hastalıkların vaka sayısı 0 olduğu için aşı takviminden bile çıkarıldı.
sonra bir gün türkiye'ye, aşı politikası ve takibi olmayan komşusu suriye'den mülteci akını yaşandı. bu kontrolsüz girişler yüzünden, ülke on yıllar önce bitirdiği ve yıllardır vaka görmediği hastalıkları tekrar görmeye başladı, bazı hastalıkların görülme sıklığı olağanüstü oranlarda arttı.
aşı yaptırmamayı savunan zihniyet ve hareketlere bu açıdan bakmak daha sağlıklı olacaktır. çünkü aşı yapmak ile yapmamak arasındaki fark türkiye ile suriye gibidir aslında biraz. laiklik gibi, değerini kaybedince anlarsınız.
japonların yaptığı inanılmaz karmaşık tatlı
-
gerçek çilekten yapay çilek yaptı adam. 2 gün uğraştı. ne yaptığını bilmesem nükleer santraller için yeni uranyum yakıt hücresi yapıyor sanırdım.
hoşlanan erkeğin adım atmama sebebi
-
neden erkek atacak ki illa?
yeri gelir atar. atmaz demiyorum ama adamın ağzına sıçıyosunuz sonra.
neden insanlar ilgilerini saklıyor zaten bunu da anlamış değilim?
herkes açık açık konuşsa bunların hiç biri olmayacak.
hoşlanan hoşlandığını söylesin. ilgi duymayanda boşuna oyalamasın.
edit: hoşlanılan erkeğin diye okumuşum ama buna da uydu yazdıklarım.
özet olarak: ağzımıza sıçıyosunuz sonra.
zevk alınan ufak sapıklıklar
-
kişinin kendi omuzuna zaman zaman kondurduğu ufak öpücükler.
yaran whatsapp grup isimleri
-
(bkz: yarmıyor beyler zorlamayın)
survivor all-star
-
insanlara taklitçi diyen turabi'ye, "superman logosunun içine t koymuşsun, millete taklitçi diyosun" diyen bir doğukan manço içerir.**
debe editi : #yıldızyıldızlılarındır #kampüsümedokunma
fenerium sitesindeki inanılmaz tatlı model kız
başbakanın dostoyevski okuması
-
haberde cümleyi biraz kırpmışlar. orjinal cümlenin şu şekilde olduğuna eminim:
"dostoyevski okurdum, baktım anlamıyorum bıraktım, ulan dedim okuyup da nabıcan, çok okuyan arkadaşlar şimdi sefilleri oynuyor. ben de siyasete girdim."
geceye z kuşağının bilmediği bir bilgi bırak
-
üniversitelerin bahar şenliklerinde içki içebiliyorduk, parti başkanları tv tartışma programlarına çıkıp iki kelimeyi biraraya getirebiliyorlardı, sevgililerimize mektup yazıyorduk, taksim'de akm'nin önünde buluşuyorduk, devlet okullarına gitmek daha havalıydı, metallica türkiye'de enfes bir konser vermişti ve bayağı büyük bir şeydi, cumhuriyet gazetesi okurduk ve gazeteler genel olarak itibarlıydı, bazı diziler vardı ve herkes onları izlerdi...
sınıfsal farklılıkların daha az hissedilir olduğu, hayatla bağlantımızın daha derin olduğu zamanlardı.
bunları bilmenize gerek yok ama z kuşağı. siz kendi yolunuza sahip çıkın yeter.
eski sevgilinin unutulmayan sözleri
-
"aptal abdaldan gelir ve abdal aşık demektir. bana aptal derken ne demek istedin bilmiyorum ama seni seviyorum."
aptal abdaldan gelmez ama sırıtmaktan bir şey söyleyememiştim tabi
bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
sınıfta anıl var. anıl'ın cyborg olduğunu düşünüyoruz. anıl bir anadolu lisesinden bizim okula bizim bilmediğimiz bir puanı yükseltmek için gelmiş. anıl odasının duvarına güneş saati çizmiş.
sınıfta gülcan var. matematik hocası gülcan'ı seviyor. bu dünyada belki de bir tek gülcan'ı seviyor. hatta gülcan'ın karnesine "unutma unutulanlar unutanları asla unutmaz" yazmış. (bkz: ibrahim erkal)
hocanın sorduğu bütün sorulara ya anıl parmak kaldırıyor ya gülcan. biz de not tutmak zorunlu olduğu için deftere çizdiğimiz şekillere not süsü vermeye çalışıyoruz. figüranız biz.
bir gün hoca tahtaya bir soru yazdı. yabancı bir ses "30 derece" dedi.
hoca sınıfı bakışlarıyla taradıktan sonra sordu "kim dedi onu?"
alper, anıl ve gülcan'ın sultasını kırmanın verdiği sevinçle "ben" dedi.
hoca alper'in sırasına doğru ilerledi. hoca yaklaştıkça alper'in suratındaki zafer ifadesi yerini endişeye bıraktı. gelen bir aferinse şimdiye kadar gelmiş olmalıydı...
hoca kendisinden beklenmedik bir çeviklikle alper'e dalıverdi. hem de ne dalmak... sağlı sollu. duvar tarafında oturan alper'in kafa lambrilerden sekip tekrar tekrar hocanın yumruklarıyla buluştu.
alper büyük bir şok ve küçük bir beyin sarsıntısı yaşarken hocanın soluk soluğa sesini duyduk:
"parmak kaldırmadan konuşma!"
what if...
-
türkiye'ye ikinci sezonun getirilmemesi saçmalığını biraz araştırdım. altyazıdır, dublajdır, gerekirse sansürdür gibi hazırlıkları anlıyorum ama bunlar bahane değil. netflix ve amazon prime video tüm bunlara rağmen kendi işlerini dünyayla aynı anda getirebiliyor. sunucularda sorun var gibi açıklamalar gördüm fakat bu da inandırıcı gelmedi.
konu disney'in yaşadığı finansal krizlerden sonra (allah allah neden acaba) bölgesel disney plus yatırımlarının altını kısmasından kaynaklanıyor gibi gözüküyor. ama bazı yerlerde daha az bazı yerlerde daha çok kısmışlar. çünkü şöyle bir kimlerde çıkmış kimlerde çıkmamış diye bakıldığında kuzey amerika ve avrupa ülkelerinde ikinci sezon yayınlanırken orta doğu, afrika, asya bölgelerinde platforma eklenmemiş olduğu görülüyor. yani zengin ve refah sahibi batı ülkelerine marvel var, sokaklarında toz ve deve olan doğu ülkelerine yok. we don't ride camels desek de türkiye orta doğu bölgesinde kabul ediliyor.
türkiye hesabından henüz bir duyuru yok fakat disney plus mena instagram hesabı ocak 2024 olarak duyurmuş. bize de muhtemelen aynı zamanda gelecek. neresinden tutsan aptalca bir strateji. disney tat kaçırmaya devam ediyor.