hesabın var mı? giriş yap

  • türk lirasının sadece havaalanı bölgesinde değersiz olduğunu zannedenler var.

    bundan 16 sene evvel ilk ve tek olarak yolculuk ettiğim atatürk havalimanı burger king'de bu şokun benzerini yaşamıştım.

    yahu dedim bu ne kadar farklı böyle, kasadaki kızımız burası havalimanı dedi.

    lafa bak, burası havalimanı. galaktik imparatorluk kalkış üssü sanki, babası da darth vader amk.

  • lise arkadaşı olmayan kişi asosyaldir, sorunludur. üniversite arkadaşı olmayan kişi zekidir.

  • dostlugundan başlanır.
    önce ben demediği cumlelerinden. sizi sıkıştırdığı zaman dilimlerinde değil, size ayırdığı zamanlardan başlanır.
    ne olduğunuzu bildiği için seven adamı, ne olduğunu bildiğiniz için kolayca seversiniz.
    kendinizi onda bulmanızı, onu kendinizde bulmanizdan.
    sevmeyi lutfetmeyisinden. paylaşmak için cirpinmasindan.
    çabasından başlanır.

  • profesörünün her an trafikte kavga edip, koltuğun altından haydarı gösterecekmiş gibi baktığı kafedir. tokio da bir dönemin vazgeçilmezi ayça_22'ye benziyor. sanırım kafedeki en çok benzeyen detay kırmızı tulumlar ve dali maskesi.

    ama ben yine de bu fikri beğendim. yaratıcı gözüküyor.

  • bir ülke düşün; koca bir ülke. inşaat sektöründen ekmek yiyor. ülkenin hemen hemen tüm zenginleri müteahhit. yolda 19 yaşında hayvani jipe binen bir kız görüyorsun, babasının müteahhit olduğunu tahmin etmek seni ayrıcalıklı yapmıyor. koca koca sanayiciler sektörlerindeki mücadeleleri bırakıp inşaat işine giriyorlar. neden? kolay para. sonuç? az istihdam, çok ithalat, az ihracat. bankadan ev kredisi çeken insanlarla dolu her yer. bir de "bir sürü evim olsun, kiraya verir gül gibi yaşarım" demeye mahkum edilmiş bir ekonomi. kimse ev dışında yatırım yapmaya cesaret edemiyor. küçük esnafın rekabet gücünü bitiren avmler, zincir marketler bla bla. koca bir ülke banka patronlarına, müteahhitlere ve birkaç kodamana çalışıyor. diğerlerinin tek derdi ayın sonunu getirebilmek.

    işte size "dönya devi" bir ülkenin hikayesi.

  • vishera isimli yazarın başına gelen bu olayı buraya aktarmak istiyorum. çaylak olduğu için başlığı öne çıkmıyor.

    babam samsunda beyaz eşya mağazası olan küçük bir esnaftı. 1 yıl önce çalıştığı büyük bir şirket yaklaşık 8.000 tl lik borca karşılık 34.000.000 tl evet yanlış duymadınız otuz dört milyon tl haciz ihbarnamesi gönderdi. ilamsız takip de olduğu için bunu gönderirken herhangi bir belge de sunmadı karşı taraf. olay da burada başlıyor. ben bu ihbarnameyi görmedim. görsem direkt el atıp cevap vermesini sağlardım babamın. babam da insanlara güvenen birisi. bu şirket babama senin buna cevap vermene gerek yok. biz senin borcunu biliyoruz zaten diyip cevap süresinin kaçırmasını engellediler. bunun sonucunda babamın, küçük bir esnafın 34.000.000 tl borcu olmuş oldu. babamın üstüne kayıtlı 3 araba ve 1 ev var. başka bişey yok. bunların hepsine şuanda haciz konulmuş durumda. ayrıca yine aynı kişiler tarafından bankalara 340.000.000 tl evet yine yanlış duymadınız üç yüz kırk milyontl lik haciz ihbarnamesi gönderilmiş durumda. evimize her hafta bankalardan icra geliyor. 9 yaşında 3.sınıfa giden bir kardeşim var ve bu çocuğun psikolojisini düşünün. ayrıca bu şirket bunu sadece bize değil çalıştığı birçok kişiye de yapmış durumda.

    menfi tespit davası açmayı denedik. önce karşımıza dava tutarı çıktı. 600.000 tl gibi bir para. ödeyemeyeceğimiz için adli yardım talebinde bulunduk ve babamın bu tutarı ödemekte zorlanmayacağı gerekçesi ile mahkeme tarafından kabul edilmedi. bir üst mahkemeye gittik ve adli yardım talebi kesin olarak kabul edildi. bu sefer ilk duruşmada mahkeme bu davanın açılamayacağına kanaat getirerek reddetti. şimdi soruyorum. tek yapılması gereken defter kayıtlarının, muhasebe kayıtlarının incelenmesi ve böyle bir borcun olup olmadığına bakılması. bu kadar basit bir olay neden yapılamıyor, neden reddediliyor? verdiği vergi belli, kazandığı para belli olan bir esnafın nasıl 34.000.000 tl borcu olur hiç mi vicdanınız yok sayın mahkeme heyeti? belgelerle her şey açık. babamın borcu 8000 tl ve ortada 34000000 tl gibi bir borç yok. babamın tarafına cevap vermesine gerek olmadığına gönderilen mailler, borcun miktarı belli. ne yapmamız gerekiyor?

    ben artık ne yapacağımı bilemiyorum. babam 50 yaşını devirdi ve bu stresi kaldıramıyor. kardeşim eve gelen haciz görevlilerine oyuncaklarımı da alacak mısınız gibisinden cümleler kuruyor. biz 4 kişilik küçük bir aileyiz. ancak şuanda samsunun en zenginlerinde bile anca olan bir para ile borçlu durumda gözüküyoruz. diyeceksiniz ki baban neden cevap vermemiş. haklısınız ben de aynı şeyi diyorum ancak bu kadar kolay mı birine borçlu kalabilmek? insanların iyi niyetini kullanarak kandırmak türk hukuk sisteminde bu kadar kolay mı? o zaman ben de herkese haciz ihbarnamesi göndereyim aralarından birisi cevap vermezse alacaklı olayım. bu mudur sistem?

    tek istediğim birinin bize yardım etmesi. bir ailenin, bir esnafın, bir çocuğun hayatını böyle çökertmek bu kadar kolay olmamalı. tek istediğim adaletin sağlanması. çünkü artık babamın ne kadar zamanı kaldığını inanın bilmiyorum. stresten 1 senede saçları beyazladı, almadığı kiloları aldı. pandemide gelir kaybına zaten değinmiyorum. lütfen birileri bu adaletsizliğe dur desin. lütfen paylaşabildiğiniz her yerde paylaşın. belki birileri görür ve bir çözüm yolu sunar.

    teşekkür ederim.

    edit: vishera'dan şöyle bir mesaj aldım: "hocam çok rica etsem 89/1 maddesinden dolayı bu durum oluşmuş diye edit yapabilir misiniz rica etsem. çok teşekkürler."

    edit2: çok yoğun destek mesajları aldım. avukat arkadaşlarının numarasını bırakan yazar dostlara vishera adına teşekkür ederim. kendisine bu attığınız mesajları ilettim. ilerleyen saatlerde bu entryi editleyerek son durumu bildireceğim.

    edit3: magdur caylak yazarin son mesaji; “ 89/1, 89/2, 89/3 gelmiş ve 3.taraf durumunda. cevap veremiyorum yine o kişiye maalesef çaylak olmamdan ötürü. ben yarın avukat ile görüşüp buradan paylaşabileceğim tum detayları öğreneceğim. sonra size iletirim edit yapabilirsineniz insanları daha doğru bilgilendirmis olurum.”

    edit4: vishera’dan yeni bir mesaj var: “ öncelikle avukat desteği alıyoruz. herkese çok teşekkür ederim. 89/1 2 3 hepsi gelmiş. ortada 2 firma var ve babam 3.sahis durumunda. yalnız şöyle bir durum var. bu iki firmanın sahibinin aynı olduğunu düşünüyoruz çünkü ikisinin adresleri aynı. babama gelen 8 bin tl lik borç emaili a firmasından geliyor ancak mail kapanış saygılarımızla b firması diye bitiyor. avukat ile görüşüp belgeleri ve firmayı açıklamada herhangi bir sorun olmayacak ise bütün detayları buradan paylaşacağım. yardımcı olmaya çalışan herkese çok teşekkür ederim.”

    lütfen çözüm önerileriniz, tavsiyeleriniz için olayın mağduru vishera ile iletişime geçin.

  • geçenlerde* bir arkadaşım a.b.d.'de bir "acı biber yarışması"na katıldığını anlattı. tahmin edeceğinizin aksine bu bir "kim daha fazla acı biber yiyecek" yarışması değil. bu bir "bhut jolokia" adı verilen ve dünya'nın en acı biberi olarak tasdiklenmiş biberi "kim daha uzun süre elinde tutabilecek" yarışması.
    bahsi geçen biber o kadar acı ki elinizde yaklaşık 5 saniyeden daha fazla tutamıyorsunuz.
    hal böyle olunca her biberin tadına bakılamayacağına göre insanların nasıl olup da hangi biberin hangisinden daha acı olduğunu bildiklerini merak ettim ve bununla ilgili bir araştırma yaptım.*
    biberlerin acılıkları "scoville ölçeği" denilen bir birimle ölçülüyor.

    işte bilinen biberlerin scoville değerleri:

    anneannelerimizin, bababaannelerimizin dolma yapımında kullandığı genelde yeşil olan tatlı çan biberleri haliyle "0 scoville" değerinde.

    güneydoğu anadolu bölgesi'nde bolca tüketilen "isot" dediğimiz kırmızı/kara biber yaklaşık "250 scoville" değerinde ki kendisi epey acıdır.

    pepperoncini, denilen bizim adana'da iştah açıcı olarak da kullandığımız yeşil biber turşusu "1500 scoville" değerine sahip.

    acı sos yapımında bolca kullanılan jalapeno biberi "8.000 scoville".

    cayenne biberi olarak da bilinen güney amerika baharatı "50.000 scoville".

    jalapeno ile yapılmış, pizzacılarda üzerinde "dikkat!" uyarısıyla gelen acı soslarımız yaklaşık "100.000 scoville" değerinde.

    tai biberi olarak da bilinen yeşil cin biberin değeri ise "200.000 scoville"e kadar ulaşmaktadır.

    habanero olarak bilinen, iskoç bonesi isimli biber "350.000 scoville" değerine sahip.

    yukarıdakinin bir değişiği olan, aynı zamanda "uslu durmazsan ağzına biber sürerim" lafının çıkmasına sebep olan kırmızı habanero biberi dilimizi "557.000 scoville" güçünde yakıyor.

    bazı insanların işkence yöntemi olarak da kullandığı meşhur japon biberi* wasabi "650.000 scoville" değerinde.

    ve... en başta bahsettiğim yarışmada kullanılan bhut jolokia* biberi tam tamına "1.041.000 scoville" değerinde. bu yüzden elle tutulması bile imkansıza yakın. peki dünya'nın en acı biberi bu mu? pek değil. dünya'nın en acı "doğal" biberi bu. kimyasal olarak elde edilen biberlerin değerlerinin "40.000.000 scoville"e kadar çıktığı biliniyor. onlarla ilgili daha kısa bir araştırma yaptım ve bu araştırma sayesinde türkiye'de yaşayan bazı vatandaşlarımızın a.b.d.'deki "buhut jolokia tutma" yarışmasında rahatlıkla birinci olabilecekleri sonucuna vardım.

    hazır mısınız?

    dünya'nın en acı doğal biberi olan ve elle tutulması bile çok zor olan bhut jolokia'nın scoville değerinin "1.000.000"u aştığını söyledik. ama polislerimizin her eylemde hiç sıkılmadan fışıt fışıt, gözümüze gözümüze sıktığı biber spreyinin değeri "3.000.000 scoville"den daha fazla!

    bu bilgilerden sonra yarışmaya katılmak isteyen aktivist arkadaşlar bana ulaşabilirler.

    saygılar..

    edit: imla.

    edit 2: birkaç ufak ek yapıldı.

    edit 3: aldığım özel mesajlara bakılırsa ufak bir terim karmaşası yaşanmış. anladığım kadarıyla wasabiye biber demek balinaya balık demek gibi birşey oluyor. kendisi bir çeşit turpgil imiş.* ve evet, türkçe'si de vasabi diye yazılıyor.

    edit 4: (bkz: #29820268)