hesabın var mı? giriş yap

  • bu yarismadan anladigim su: merve aydin serenay'dan nefret ediyor. turabi kendisini ust akil olarak goruyor. begum basketbol oynamaya diye evden cikip yanlislikla adaya gidiyor. hakan gizem i ve kayinvalidesini gercekten seviyor. nadya gulusuyle dahi sinir bozuyor. bozok yagmurlu havada 1 damla suyu haketmiyor. hilmicem iyi ama cevresi kotu. hakan zeki ama calismiyor. sahra calisiyor ama zeki degil. hasan nezaketin kerizlik olarak algilandigi avam bir ortamda aptal saniliyor.

    debe edit: 1) fenerbahçe-kalamış sahili imar'a açılmasın! ranta kurban gitmesin! bir avuç yeşilimiz bize kalsın.
    2)doğukan için bir şey yazmamışım. barış manço 81300 moda'ya gitmediyseniz gidin, ziyaret edin.
    kış bahçesinde bir şeyler için, adam olacak çocuk yazısı önünde fotoğraf çektirin, bahçedeki eşeği;
    domates-biber-patlıcan'ı görün.
    3)mustafa akıncı, tebrikler, darısı başımıza.

  • sabahın 6’sında uyanmış ve zombiye dönüşmeye ramak kalmış bünyenin 3 gün üst üste giyilmiş pantolonu koklayıp 1 gün daha giderinin olduğuna karar verdikten sonra yüzünü bile yıkamadan çıkıp metrobüs duraklarının yanındaki seyyar poğaçacılardan birinde (bkz: merhaba poğaçacı) kendisinin kahvaltı addettiği fakat aslında sadece beyninin ona sigara altlığı yapması için gönderdiği güçlü sinyallere yenik düşmesinden mütevellit 2-5 tane arası poğaçanın mideye işkence niyetine duhul edilmesi ve akabinde tek nefeste çektiği 200ml şeftalili meyve suyunun bünyede yarattığı anlık enerjiyle güne mutlu başlandığı istanbul’un çoğu beyaz-mavi yakasının her gün yaptığı survival instinct.

    not: bilerek nokta, virgül koymadım ve tek nefeste okunmasını istedim. lütfen ilkokuldaki türkçe hocamın mezarındaki ana babasına kadar sövmeyin dostlar. *

    edit: imla

    debe editi: valla bu kadar etkileşim alacağını düşünmedim ama sanırsam herkesin belli bir dönemine hitap etti bu entry. sağol sözlük :)

  • bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu. en sonunda doğru kararı verebilmek için bir test yapmaya karar verdi. her birine 1000$ verdi ve "bu parayı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz'' dedi.

    birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. genç erkeğe geri geldiğinde söyle dedi:
    senin için en güzeli ben olmak istiyorum, çünkü seni seviyorum!"

    ikinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın iki kombine biletini,en sevdiği türden bir suru video cd ve bir ay yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi: "bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim
    seni mutlu edecektir, senin mutlu olmanla bende mutlu olacak."

    uçuncu kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa bir sure içersinde para kendini ikiye katladı ve bu parayida çeşitli yatırım alanlarında kullandı. genç adama geri gelerek söyle dedi:"bana
    verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!"

    dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla bir suru kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. genç adama geri gelerek söyle dedi: "verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için bir suru kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek dağıttım."

    genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti. karar vermek için epey bir sure düşündü ..... düşündü..... düşündü.....

    ve sonunda büyük gogusli olanla evlenmeye karar verdi...

  • amerikan kısa öyküsünün en babalarından, zehir gibi, çivi gibi, hap gibi bir yazar. çehov’un yalınlığını, süssüzlüğünü, edebiyatsızlığını alın, savaş sonrası amerikan coğrafyasına taşıyın, içine highsmith’in şiddet-dehşet-kötülük tohumunu sallayın; güzelce karıştırıp salıverin kafkaesk bir zemine bu bulamacı. öyle korkusuz, öyle tabiî, öyle insanca yayılacaktır ki, ortaya bildiğimiz, aşinâ olduğumuz hiçbir şeye benzemeyen şehevî bir lezzet çıkacaktır. işte bu olağanüstü lezzetin yaratıcısıdır raymond carver. bütün usta öykücüler gibi, önce kurup sonra bozar o. kurarken nasıl sakin, nasıl serinkanlı, nasıl korkutucu ölçüde dümdüz ise, bozarken de o denli usta, o denli dehşet verici, o denli çoşku doludur. tıpkı hayat gibidir öyküleri, vurucu son sözlerden, ağlamaklı finallerden, parıltılı karakterlerden yoksun. bir bitmemişlik vardır öykülerinde, bir de tabii, acıtan bir dürüstlük. bir raymond carver öyküsü, ‘a small good thing’ oluverir hayat gailesinin orta yerinde. uzaktan vüs’at o bener’e el eder.

  • fare parkı deneyi
    1970'lerde psikoloji profesörü bruce alexander tarafından gerçekleştirilen; uyuşturucu maddelerin bağımlılık yaptığı sonucunu veren diğer deneylerdeki mantık hatasını aşmak amacıyla hazırlanmış bir deneydir.

    süreç şöyle işler: araştırmalarda kafesteki fareye biri kokainli biri saf olmak üzere iki farklı su sunulur. başlarda iki suyu da içen fare zamanla kokainli suyu tercih etmekte ve nitekim bağımlı olmakta, sonunda da aşırı doz sebebiyle ölmektedir. ancak bruce alexander daha fazla değişkenin hesaba katılması gerektiğini öne sürerek yeni bir deney tasarlar. ilk deneyde farenin kokainli su dışında tercih edebileceği eğlenceli ya da ilgi çekici başka bir eylem mevcut değildir. bunun üzerine bruce alexander içinde tekerlekler, tüneller, güzel fare yemekleri, toplar olan büyük bir fare parkı hazırlar. ve gene biri kokainli biri saf olmak üzere iki şişe su verir. sonuç hemen değişir. fare parkında yaşayan fareler kokainli suyu ya tercih etmezler ya da nadiren içerler ve hiçbiri ölmez.

    mevcut sonuçlar göz önünde bulundurularak deney genişletilir. en baştaki sorunlu deneyde olduğu gibi birkaç fare boş bir kafese kokainli su ile birlikte yerleştirilir ve fareler bağımlı hale gelir, bir süre sonra hepsi fare parkına bırakılır. bu deneyin sonucunda da fareler ara sıra yoksunluk krizi yaşamış fakat kısa sürede bağımlılıklarından kurtulmuşlardır.

    sonuç olarak bruce alexander bağımlılığa sebep olan asıl olgunun kullanılan maddenin keyif verici özelliğinin olması inanışını ortadan kaldırır. toplumla iletişim sağlayamamış ya da bağ kuramamış, mutsuz, yalnız bir birey bağlanmak adına arayışa girdiğinde eğer yolu uyuşturucu maddelerle kesişmişse buna hayır demeyebilir. bu sonuç ışığında da bu maddeleri kullanan kişileri toplumdan dışlamak, onları toplumdan izole etmek, onlara bir şeyleri sadece yasaklamak çözüm olamaz. modern toplumların bireylere dayattığı izolasyon ihtiyacı beraberinde pek çok psikolojik ve dolayısıyla sosyolojik gerilimler meydana getirirken, kimsenin canlıların sosyalleşme ihtiyacını ve bu ihtiyacın temellerini hatırlamaya vakti yokken bağımlılıkla mücadele sadece geçici çözümler üzerinden devam edecektir.