ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bir demet tiyatro'dan akılda kalanlar
-
"içimde lise son sınıfın son cumasının ince kederi var."
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
bir ik şirketinde grup mülakatı yapılmaktadır;
soru: insan olmasaydınız ne olurdunuz??!!
çeşitli garip adaylar:
x: ben at olurdum atlar sadıktır..
y:ben aslan olurdum çünkü lider özellikliyim..
z:ben karınca olurdum çünkü çalışmaktan hiç kaçınmam..
t:ben güneş olup insanların enerjisini yüksek tutardım
w: ben kartal olurdum çünkü görüşü keskindir..
ve kaçınılmaz son sıra kaasim a gelir
kaasim:kuş ???!!( ne bilim aq kuş demek geldi içimden)
insan kaynaklarcı: ne kuşu? (bu nası soru yaaa!!)
kaasim: deve kuşu hariç herhangi biri olabilir..
grup baya eğlendi ama beni bidaha arayan tabii ki olmadı ama ben olsam kesin beni arardım..
trivia crack
-
periscope'u açık unutup, osurarak uyuyan avukat kimdir?
a- saul goodman
b- meltem banko
c- başak purut
d- ebru gündeş
hanginiz yaptı lan bunu?
mültecileri geri gönderme sözü vermeyene oy yok
-
türkiye'nin acil çözüm bekleyen en önemli sorunu bence mülteci sorunudur.
hatta bunlara mülteci bile denemez, ülkelerindeki yaşam koşullarını beğenmeyenler buraya gelip ağalar gibi yaşıyorlar.
benim vergilerimle sağlık hizmetlerinden bedava faydalanıyorlar.
tüm mültecilerin geri gönderilmesini istiyoruz.
cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacaklardan bu sözü almak istiyoruz.
bu sözü ikna edici bir şekilde vermeyene de oy moy yok.
ev satın alma koşuluyla vatandaşlık alan yabancıların da tüm işlemlerinin iptal edilmesini istiyoruz.(fransa buna benzer bir iptali yapmıştı daha önce, demek ki oluyor.)
tüm dünyada konut açığı nedeniyle yabancılara konut satışı büyük ölçüde azaltılmış olduğu halde bizde bir de üstüne ödül veriliyor.
merak ediyorum, türkiye gerçekten yönetiliyor mu?
yok mu şu memleketin sahibi?
bir atatürk aramaktan da vazgeçtik, o kadar lükste de gözümüz yok, birazcık memleketini seven gerçek bir lider arıyoruz.
kolesterolü düşürmek
-
genetik durumdan dolayıysa düşürmesi zor, kendi özelimde bakacak olursam da imkansız.
uzun yıllardır sağlıklı beslenmeye özen gösteren, kilosuna dikkat eden, spor/yürüyüş yapan biri olarak tahlillerimde total kolesterolümü düşük gördüğümü hiç hatırlamıyorum. ama fast food düşkünü, kilolu bir arkadaşımın kolesterolü benden çok daha düşük çıkıyor mesela.
yakın zamanda gittiğim birden fazla doktor da yediğine dikkat eden, hareket eden, kilolu olmayan birinin kolesterolü yine de yüksekse, bu genetiktir dedi aynı şekilde. ilaca falan da gerek görmediler. bu sebeple benzer durumda olanlar çok da kafaya takmasın bence, değiştirilmesi pek mümkün olmayan durumlar için kafayı yıpratmaya gerek yok.
kaygısızlar
-
ekip mahallede volta atmaktadir. ufukta hostes'in belirmesiyle kursat'tan oldurucu replik gelir:
- abi masallah yengem de aygaz arabasi gibi butun gun sokaklarda..
uludağ gazoz'un 8 mart kadınlar günü ilanı
-
hürriyet gazetesinin taşra baskısında karşıma çıkan ilginç ilan: ekran görüntüsü
hor görme
saygısızlık etme
saçı uzun aklı kısa deme
taciz etme
çocuk yaşta evlendirme
hakkını çalma
dövme sövme
laf atma eve kapatma
susturma
eğitim hakkını elinden alma
yok sayma
el kaldırma
özgürlüğüne dokunma
gazoz olma
adam ol.
edit: debe editi değil sakin olun. "o saatte taşra baskısını nasıl buldun?", "kaç para aldın?" gibi sorulara muhatap oldum. basit cevabı şudur: hürriyet'in e-gazetesine aboneyim. playstore'dan edinilebilen bir uygulaması var ve bu uygulama yeni baskı çıktığında uyarı gönderiyor. ben de yeni baskıya bakarken (ki taşra baskısı diyordu.) ilanı gördüm ve sizinle paylaştım. bu.
time 100
-
time dergisinin 1998 yilinin hemen ba$inda duzenledigi, hayatimin gidi$atini cok acaip bir $ekilde degi$tirmi$ me$hur anket. evvela a$agidaki linke tikla sevgili okuyucu. hikayeyi anlatmaya birazdan ba$layacagim.
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/…98/02/09/28026.asp
hatirladin degil mi? evet, ba$liyorum.
1998 yilinin $ubat ayi. o siralar ben bir medya kurulu$unun ankara merkezinde sistem & network sorumlusu olarak part time cali$iyorum. fakat sorumlu oldugum sadece iki $ey var, biri ankara merkez ile istanbul merkez arasindaki x25 baglanti -ki tum haber ali$ veri$i bu hat uzerinden saglaniyor- digeri cali$tigim ankara merkezdeki novell network. bu ikisi takir takir cali$tigi surece benim yapabilecegim bir $ey yok, mutemadiyen yatiyorum, ki yakla$ik 10 ay bu $ekilde yatmi$im. yapacak hic bir i$ yok. frame relay, dsl, kablo gibi internet'e sabit bir hat da bulunmadigindan kendi cabalarimla elde ettigim dialup hesaba baglaniyorum. fakat o zamanlar dialup pahali bir $ey oldugu icin pek fazla bagli kalamiyorum, gunumuzun 146'si gibi. o yuzden, gunlerim cay/kahve sigara tuketmekle, tv izlemekle, kameramanlarla kameralar, seslendirme sanatcilariyla (haberlerin metinlerini okuyan, seslendiren kimseler) meslekleri hakkinda muhabbet etmekle geciyor. sikintidan patliyorum, yine de sanilmasin ki orada guzel gunlerim olmadi. ornegin bir defasinda, seslendirmenlerin ofiste bulunmadigi bir sira acilen i$lenmesi gereken bir haber gelmi$, rica uzerine necmettin erbakan'a sesimi vermekle ba$layan seslendirmen hayatim, haberin yayinlanmasindan sonra haber mudurunun "bu kutuk sesi her kim cikardiysa bir daha cikarmasin" yorumuyla sona ermi$ti.
uzatmayayim. i$ hayatim bayik geciyor, derken bir gun, i$bu entry'ye sebep olan anketi duyuyorum, hurriyet gazetesi hatta yurtsan atakan'in ta kendisi olabilir, emin degilim, gunahini almayayim. anket, ce$itli kategorilerde en cok oy alan isimleri listemekle alakali. isimler ise onceden belirlenmi$ degil, direk uydurma bir isme de oy vermek mumkun. anketin turkler arasindaki amaci ise ataturk'e oy vermek, oy verdirmek, birinci yapmak.
sistem yonetimine ilgili oldugum kadar programlamaya da ilgiliyim ve bu anketi can sikintimi gidermek ve programlama pratigi icin bir firsat olarak goruyorum. yapmak istedigim ise basit, bir program yazmak ve programin otomatik, cekirdek gibi oy atmasini saglamak. bu i$ icin o donem pek hakim olmadigim c dilini seciyorum.
programi yazmayi bitirdikten sonra oy verilecek ki$i olarak ataturk ismini seciyorum ve programi cali$tiriyorum. program cali$iyor, ataturk'un oylari durmadan artiyor. $irkettekiler ise durumdan memnun, afferin diyorlar, cay kahve ismarliyorlar, sigara tutuyorlar. fakat ben programin dogru durust cali$tigindan, gercekten oy atip atmadigindan emin degilim. benden ba$ka oy atan (browser'dan elle, tek tek) insanlar da var. o yuzden oy verilecek ki$inin ismini degi$tirmeye karar veriyorum ve bunun icin cok dangalak bir zaman ve cok dingil bir isim seciyorum: cuma ak$am mesai sonu ve kendi ismim.
haftasonu eski$ehir'e ailemi ziyarete gidiyorum. aklimda ne anket var, ne program ne de ba$ka bir $ey, sadece ailemin yanindayim, guzel yemekler yiyorum, iciyorum, kisacasi aile saadeti ya$iyorum. bir sonraki sahnede ise $u var: bir ceylan turizm otobusu, ak$ama dogru bir vakit, orta koridorda oturan bir teo, bir kac koltuk onunde capraz koridorda hurriyet okuyan biri, gazetenin arka sayfasi, sag ustte yeri garanti manken ve hemen solunda ismim, man$etten.
siradan biri olarak kendi ismimi ulkenin en buyuk gazetelerinden birinde, hem de arka sayfasini kaplayacak bir haberde gormeye ali$ik degilim, $a$iriyorum. fakat bir diger yandan da kendi kendime $unu diyorum, "cok jenerik bir ismim var, kesin ba$ka bir dangalakla ilgilidir." ke$ke oyle olsaydi sevgili okuyucu. gazete sahibi okumasini bitirdiginde hemen gidip gazeteyi istiyorum, koltuguma donup okuyorum, malesef haber benimle ve bu anketle ilgili cikiyor. (yanilmiyorsam $u soru vardi) kim bu murat arslan? tum i$ adamlari birbirlerine bu soruyu soruyorlarmi$, kimse kim oldugunu bilmiyormu$, almanya'da i$ hayatina devam eden biri oldugu du$unuluyormu$.
ertesi gun, okula degil direk i$e gidiyorum. yaptigimi telafi etmem lazim, tabi ki ba$ka bir ismi listeye sokarak ve daha az oy alanlara oy atarak, kendi ismimi cikartmanin tek yolu bu. kisa bir surede bu i$ten yirtabilirim. fakat malesef oyle olmuyor, cunku dalginlikta sinir tanimami$ bir insan olarak, cuma ak$ami kendi ismimi programda tanimladiktan hemen sonra, "$u programi bana gonder ben de kendi makinamda cali$tirayim, daha cok oy gitsin" diyen arkada$ima programi gonderiyorum. oyle ki, programin kaynak kodunu degil, cali$tirilabilir, binary halini gonderiyorum. yetmiyor, kendi ismimi tanimladiktan sonra derledigim halini gonderiyorum.
burada onemli bir parantez acip binary nedir bunu kisaca aciklamak gerekiyor. bilgisayarlarimizdaki her dosya, ya text'tir, ya binary'dir. text dosyayi acip icine bakabilirsiniz, cunku icerisinde sadece text bulunur. binary ise, kabaca cali$tirilabilir dosyadir, programdir, ya da data dosyasidir. ornegin bir jpg dosya binary'dir, photoshop'la actiginizda resmi gorursunuz ama notepad ile ayni dosyayi actiginizda abuk subuk karakterler. notepad.exe de ornegin bir binary'dir, cali$tirilabilir, ama icine baktiginizda anla$ilmaz karakterler gorursunuz.
benim arkada$ima gonderdigim dosya ise binary. icini acip bakamayacagi, icerigini -normal $artlarda- degi$tiremeyecegi, sadece cali$tirabilecegi bir dosya. ama bu cok yakin arkada$im ne yapiyor, bu i$lerden cok iyi anlayan biri olarak, gonderdigim programin icerigini kendi istedigi birine oy gonderebilmek icin degi$tiriyor. bir hex editor yardimiyla, kabak gibi gorulen murat arslan ismini ba$ka bir $eyle degi$tiriyor, isim, soyisim ve aradaki bo$lukla beraber 12 karakter olan bir ba$ka isimle, fenasi kerim'le.
listede ataturk de dahil 9 lider, bir de ben variz. kendimi listeden bir an once cikarmak niyetindeyim, oncelikli amacim bu. fakat bir sonraki gun, ben tamam bu i$ oldu derken benim hic beklemedigim, ibne arkada$iminsa bekledigi bir $ey oluyor. fenasi bey de listeye giriyor. artik listede 8 lider, bir ben bir de fenasi beyle beraberiz.
i$ler iyice boka sarmi$ durumda. ben fenasi'nin nasil olup da listeye girdigine anlam veremiyorum. cok gecmeden ne yaptiginin pek farkinda olmayan dingildek arkada$imin itirafiyla gercegi ogreniyorum. kisa bi tarti$manin ardindan, artik ikimizin de ortak bir amaci var, hem beni hem fenasi'yi listeden cikartmak, tabi yeni isimlere oy gondererek. bu i$i, yaptigini temizlemesi icin arkada$imin uzerine yikiyorum. paul atreides gibi fantastik isimlere bir suru oy gondererek bir kac gun icinde ismimi temizledi sagolsun.
fakat o bir kac gunluk sure icinde neler oldu?
- engin ardic, kanalinin ana haber ku$agi sonrasi ciktigi yorum ko$esinde $ahsima keci boku sifatini uygun gordu.
- $irketten istifam istendi, ettim. (2 hafta sonra ba$ka bir yerde 3 kati maa$la i$e girdim)
- atv ana haber'de konuyla ilgili bir haber yayinlandi, sadece istanbul'da 79 adet murat arslan oldugu ogrenildi.
- tgrt ana haber'in murat arslan'in kim oldugunu ogrenecegi ve kamuoyuna aciklayacagi aciklamasi uzerine apartmana girerken maksimum dikkat gosterildi. eve 100 metre uzakliktaki iha'nin 15km uzagindan dolanarak okula gidilmeye cali$ildi.
- leman olayi kapak yapti. fenasi kerim ile ilgili olarak, gencligin du$tugu durumu, artik turk gencliginin her $eyi ta$ak malzemesi yaptigi irdelendi.
kisa bir sure sonra olay unutuldu, medya her zamanki $eylere odaklanmaya kaldigi yerden devam etti, ben de hayatima. gunumuzde ise bu olay, turk'lerin her gaza geldigi anket, fenasi ve time isimleri akla geldiginde hatirlanir.
bunun di$inda, o donemde resmen comfortably numb durumundaki $ahsimi i$ degi$tirmeye zorlami$ ve bugunlere gelmeme katkisi olmu$tur.
edit: hurriyet arsiv linki.
şirince şarabı
-
sevan nişanyan'ın bir yazısından şirince şaraplarının öyküsü. karakterler gerçek olmakla beraber isimleri değiştirilmiş.
1960'lı yıllarda bir gün şirince köylülerinden posta ibrahim üzümden şarap yapmayı öğrenir. posta'nın bedavadan kafa çekmenin yolunu bulduğunu gören komşuları onu kıskanırlar. o tarihten sonra şirince'de üç-beş dönüm bağı olan herkes şarap imal etmeye başlar.
o devirde köye tek tük gelen yabancılar, evlerde dantel satan teyzelerin kendilerine kadehle şarap ikram etmesine şaşırırlar. türkiye'de misafire ayran, bulgur, çay vb. yerine şarap ikram eden başka köy yoktur. şirince'nin ünü dalga dalga yayılır.
1990'ların başında köyün tek lokantasını işleten piç ahmet, eşten dosttan aldığı ev şaraplarını lokantasında müşteriye vermeye başlar. ancak piç ahmet köyün yarısıyla kavgalıdır. bir gün piç ahmet'e şarap veren öbür gün vermez. ya da köşede kalmış kötü bidonu kakalamaya kalkar. bunun üzerine piç ahmet işi kökten çözmeye karar verir. izmir'de yazgan şirketiyle anlaşır. yazgan'ın en ucuz malını şişelettirip "şirince köy şarabı" etiketiyle müşterisine sunar. müşteri bu köy şarabını çok beğenir. insanlar akın akın şirince'ye gelip köy şarabı içmeye başlarlar. köyün ününe ün katılır.
piç ahmet'in yengeoğlu ve baş düşmanı olan topal recep bu duruma dayanamaz. o da izmir'e gidip sevilen şirketiyle anlaşır. sevilen'in jenerik şarabını "şirince" markasıyla satmaya başlar. ahmet'le recep marka meselesinden kapışırlar. sertleşen mücadele 1996'da tarafların köy meydanında birbirini doğramasıyla epik bir boyuta ulaşır.
1997 yılına gelindiğinde köyde yılda 3-4 ton şarap üretilmekte, buna karşılık en az 10 ton tüketilmektedir. şirince'de kırmızı üzüm yetişmediğinden, kırmızı şarap isteyen turistleri memnun etmek için köylü teyzelerin şaraba kırmızı şalgam suyu kattıkları işitilir. köye gelen bir fransız heyetinin "fransa'da böyle şarap yok" dediği, kahve muhabbetlerinde kulaktan kulağa yayılır. şirince şarabı kendini kanıtlamıştır. artık dünya liglerindedir.
derken hans çıkagelir. hans almandır. şirince'de organik şarap üretecek, alman pazarlarına satacaktır. köyün tek zeytinyağhanesi alelacele yıkılıp şarap fabrikasına çevirilir. hans'ın türkiye koşullarına intibak süreci başlar. önce makinalarına gümrükte el konur. türk ortağı uçan kuşa borç takıp ortadan kaybolur. jandarma gelip fabrikanın suyunu keser. sonuçta hans zor bela hisselerini satıp bu işten kurtulur. fabrika bir-iki sene düzgün şarap yapmayı dener. sonra şarabı dışarıdan getirip burada şişelemenin daha kârlı olduğunu farkeder. sonunda işi alkollü suya meyve esansı katıp "meyve şarabı" yapmaya döker.
2004'e doğru şirince'nin yıllık ev şarabı üretimi bir tonun altındadır. üzüm suyunun plastik bidonlarda güneş altında dinlendirilmesiyle elde edilen ev şarabı, keskin aseton kokusuyla emsallerinden ayrılmakta, özel meraklıları tarafından içilmektedir. köye akın eden büyük kitleler ise, onbeş farklı etiket altında satılan değişik şirince şarapları arasında seçim yapmak şansına sahiptir. (2004)
ezgi's iphone
-
iphone'da cihaza isim verilirken kullanilan default parametrenin "isim's iphone" oldugunu bilmeyen, kisisel erisim noktasi kullanilarak wi-fi yayini yapilabileceginden haberi olmayan mal beyanati.
somebody that i used to know
-
gotye'nin de ayni adda bir eseri var. sabahtan beri dinledigim tek sarki. hala dinliyorum. sozleri;
now and then i think of when we were together
like when you said you felt so happy you could die
told myself that you were right for me
but felt so lonely in your company
but that was love and it's an ache i still remember
you can get addicted to a certain kind of sadness
like resignation to the end
always the end
so when we found that we could not make sense
well you said that we would still be friends
but i'll admit that i was glad that it was over
but you didn't have to cut me off
make out like it never happened
and that we were nothing
and i don't even need your love
but you treat me like a stranger
and that feels so rough
you didn't have to stoop so low
have your friends collect your records
and then change your number
i guess that i don't need that though
now you're just somebody that i used to know
now you're just somebody that i used to know
now you're just somebody that i used to know
now and then i think of all the times you screwed me over
but had me believing it was always something that i'd done
but i don't wanna live that way
reading into every word you say
you said that you could let it go
and i wouldn't catch you hung up on somebody that you used to know
but you didn't have to cut me off
make out like it never happened
and that we were nothing
and i don't even need your love
but you treat me like a stranger
and that feels so rough
you didn't have to stoop so low
have your friends collect your records
and then change your number
i guess that i don't need that though
now you're just somebody that i used to know
(somebody)
i used to know
(somebody)
somebody that i used to know
(somebody)
i used to know
(somebody)
now you're just somebody that i used to know
i used to know
that i used to know
i used to know
somebody
--
youtube'den dinliyebiliyorum sarkiyi ve sarkinin altina girilen su yorum insanin suratina bir tebessum getiriyor.
i spent 3 days listening to this song, smoking cigarettes and drinking cheap beer. at 5am this morning i stood up, put on my jacket, cycled to my ex girlfriends house and stood outside for an hour. when she seen me she came out. i walked over to her i said "i love you, i want you back and i am sorry" she said "i love you too". i am tired and off to bed now. thank you gotye i am? in your debt you opened my eyes. she is someone i will always know. zoe i do love you x