hesabın var mı? giriş yap

  • ilginc ozelliklere sahip bir agac. devasa boyutuna ragmen, kokleri topragin fazla derinine kadar inmiyor, bununla beraber yanlara dogru inanilmaz yaygin. bu yuzden etrafinda baska agaclardan hazzetmiyor, daha dogrusu baska agaclar oldugu zaman zayifliyor ve olmeye basliyor zira topragin icerisindeki mineralleri baska agaclarla paylasamiyor. ayni sekilde kokleri gunes isigina gereksinim duydugu icin, etrafinda baska agaclarin golge yapmasi sagligini tehdit ediyor. bu yuzden cok enteresan bir mekanizma gelistirmis. etrafindaki agaclarin olmesi, kendi yasami icin elzem oldugundan, bu agac yangina baska herhangi bir agactan cok cok daha fazla dayanikli. bir sekoyayi yakmak mumkun, lakin bunun icin ozel caba harcayip ugrasmak gerekiyor. standart bir orman yangini sonucunda etraftaki tum agaclar yanip, yok olurken sekoyalar tam tersine bundan faydalaniyor, olmedikleri gibi, islerine geliyor. cunku hem etraftaki agaclardan kurtulmus oluyorlar, hem de yanan agaclarin kulleri yeni mineral olarak hayatlarina hayat katiyor.

    ortalama bir sekoyanin (dogal ortami olan california'da), hayati boyunca on onbes yangin gecirmesi son derece siradan bir durum ve ornegin yosemite'de dibi yangin sebebi ile siyah olmayan bir sekoya gormeniz hemen hemen imkansiz. ayni sebepten, yangin sonucu dis kabuklar yanip dokuldugu icin bir sekoyanin yasini halkalarini sayarak ogrenmek de mumkun degil.

  • "milli takıma alınmadığım için üzgünüm" demek kendi açısından masum ifade olduğu için kullanmaması gerekirdi. bunun yerine, "benim yerime haksız olarak tercih edilen bütün adamların yedi sülalesini *******, hakkımı da helal etmiyorum" dese daha iyi olurdu. herkesin anladığı dilden konuşulması gerekir.

    debe editi: selam. öncelikle böyle sığ bir entrynin debe'ye girmesinden dolayı özür dilerim. ama bana değil sedet'e kızın bununla alakalı. sizlerin bu entry'e oy verip, debe gibi ortalama entrylerin yer aldığı bir listeye sokmasını sedet sağladı. neyse şimdilik geçelim bunu, zaten bu konuda bir yere varamıyoruz ne kadar konuşsak da. kaldı ki yakında kanzuk sözlüğü dürüm yapıp yer.

    bu entry futbol tabanlı olmakla beraber, aslında bu ülkede adam kayırmanın, cehaletin, mayfacılığın, züppeliğin, karaktersizliğin, hırsızlığın her yere işlemesinden dolayı yazılmıştı.

    şimdi bu entry'de konuyu futboldan çıkarın. bir işe başvurduğunuzu ve o iş için yeterince de donanımlı olduğunuzu düşünün. ancak sizin yerinize, o şirkette çalışan bir müdürün çok sevdiği ve beş para etmez bir adamın alındığını düşünün. neler hissederdiniz acaba?

    ve daha bir çok alana çekebilirsiniz bu entry.

    şimdilik saygılarımla

  • kemal doğulu: özlem sen ilk bölümlerde sessiz sakin biriydin, sonradan değiştin.
    yarışmacı özlem özden: evet ilk başlarda burada tozdan ışıktan lenslerimle sorun yaşıyordum, kendimi ifade edemiyordum... vs... vs... vs... (uzun açıklamalar)
    kemal doğulu: bütün bunların sebebi lens mi yani, lense mi bağlıyoruz? ne dedin tam anlamadım ben? ne dedi?
    nur yerlitaş: evet ne diyor bu?
    öykü serter: özlem lensmiş.

  • şu videoyu kaç kez izledim bilmiyorum, yüzümde tebessüm oluştu istemsizce. böyle old laik day videolarında kilitlenip kalıyorum tuhaf bir şekilde.

    evet o zaman da insanlar yoksulluk yaşıyordu, o zaman da saçma sapan siyasetler dönüyordu ülkede; ama gençliğin umudu vardı.

    instagram yorumlarında yazmış bir genç kadın : bu ülkenin bana bir gençlik borcu var, diye. çok üzüldüm lan, öyle böyle değil. ben 34 yaşındayım ve ucundan kıyısından güzel günler yaşadım akp daha kendini çok hissetirmeden; ama 25 yaşında bir kardeşim var, akp döneminde geçti bütün eğitim öğretim hayatı,. ne büyük keder. en çok ona ve onun gibilere üzülüyorum. ona da onun gibilere de hatta bize de bir gençlik borcu var bu ülkenin.

  • bununla ilgili şöyle bir güncel örnek vermek isterim.

    dün, yoğun toplantıların olduğu bir gündü. evden çalıştım. sabah 8.15'te uyandım. 8.30'da ferah bir şekilde işime başladım. yoğun bir günü bile yıpranmadan tamamlayıp 18:00'de işimi bitirdim.

    bugün ofise gelmeyi tercih ettim. yol normalde 20 dakika civarı sürdüğü için ve toplantım saat 9'da olduğu için 8'de evden çıktım. insanlar -haklı nedenlerle- toplu taşımadan kaçındıkları için korkunç bir trafik vardı. 1 saatte ofise ancak ulaşabildim. koştura koştura masama oturdum. saat 9.05'te, 1 saat araba kullanmış ve yorgun bir şekilde işe başladım.

    ev yerine ofise gelerek;

    -dönüşle birlikte- 2 saati yol için kaybettim
    1 saat daha az uyudum
    eve yorgun döneceğim için muhtemelen yemek yapamayacağım.
    daha verimsiz çalıştım
    en az 1 litre benzini doğaya saldım.
    bu benzin tutarı kadar kaynak boşa gitti.
    işveren açısından elektrik, su, kahve, havalandırma gibi ek maliyetlerim oldu.
    1 günlük pantolon ve gömlek yıkama, ütüleme masrafı oluştu.

    ben hibrit modeli destekleyen bir insan olarak bu fikrimden de caymaya başladım. hele ki pandemi korkusu hala bu kadar yoğunken imkanı olan herkes evden çalışmalı.

  • arefe günü mezarlık ziyareti yaptık. aynı soyadını da taşıdığım akrabamın başında türk bayrağı vardı, mezar taşında da şehit yazıyordu. orada yalnız başına yatıyor. yaş 21. sizin kobaninize de, özgür kürdistanınıza da, barışçıl siyasetinize de üç nokta koyarım...

  • eksi sozlugu game of thrones dunyasi olarak goruyorum. hatta kafamda kralliklari, grallari ve sloganlarini bile buldum.

    owencanland
    lider: owencan
    nufus: 31.000.000
    slogan: your mum is coming

    cicisland
    lider:ssg
    nufus: 26.000
    slogan: our eyes are so anlamli

    entelia
    lider: otisabi
    nufus: n/a
    slogan: fular is ours

    atayizland
    lider: immanuel tolstoyevski
    nufus: 15.000- 25.000(with gizli atayizts)
    motto: we do not belive

    kanzukland
    lider: kanzuk
    nufus: 12.000
    motto: i see dead entries

    gurinho
    lider:guru
    nufus: 15
    slogan: facebook is ours, zynga- zuckerberg- facebook, facebook is coming, ccc facebook ccc, did i say facebook?