hesabın var mı? giriş yap

  • çok kötü bir şeydir, yapmamak lazım. ama neden yapıldığını öğrenmek gerekiyor.

    dünya adil değildir. şimdi örnek olarak u2 isimli güzide grubun no line on the horizon albüm örneğini vermek istiyorum. bu albümün amazon'daki satış fiyatı 9,99 $, yani bugünün kuruyla 15 tl iken d&r'daki satış fiyatı ise 24,49 tl.

    ve fakat türkiye'nin 2008 yılı kişi başı milli geliri bugünün kuruyla 8400 küsur dolarken, abd'ninki 46,000 dolardır. şimdi, bu işteki yanlışlığı anlamak için ekonomist olmaya gerek yok, bu bildiğimiz gerizekalılıktır. sadece bir gerizekalı, potansiyel müşterinin satın alma gücü diğerinin yaklaşık altıda biri olan bir başka dükkanda aynı malı daha pahalıya satar. şimdi diyeceksiniz ki ''kardeşim o zaman ferrari de altıda bir fiyatına satılsın''. öyle değil. bu bildiğiniz cd. araba değil. demagoji yapmayın. maliyetin yaratıcılık olduğu ürünlerde sistem farklı çalışabilir.

    bu gerizekalılığın çözümü çok ama çok basit; bir ülke vatandaşının satın alma gücüne göre satış fiyatı belirlemek (tabi ki buna izin verebilecek kar marjı olan mallarda) bu yapılmadığı sürece insanlar, kendi satın alma gücüne göre yaşamaya ve alternatif yollar bulmaya devam edecektir.

    buradaki tek argüman şu olabilir; ''iyi güzel söylüyorsun da padawannabe, no line on the horizon'ı al diye kafana silah mı dayıyorlar? paran yoksa alma, ölür müsün?''

    maalesef bu mümkün değil. internet dediğimiz olguyu sonuna kadar sömürüp, ''u2 yeni albüm çıkardı haberin olsun'' diye 80 yerden haber verip, mail atıp, ''biz magnificient'a klip yaptık, seyretmezsen topsun'' diye bana bono'nun videolu mesajını iletip, facebook'tan, mail'den oradan buradan bana ulaşıp, albümü gözüme sokup, ''aha bak 3 dakkalık şarkının 1 dakkasını bedava dinle, dinle lan çekinme'' dedikten sonra ''amma paran yoksa alma'' diyemezsin. insan böyle çalışan bir varlık değildir. dünyada şu anda tüketici ve tüketilen ürün arasındaki mesafe sıfıra inmiştir. iletişim araçlarının bütün avantajlarını kullanıp, sonra en ufak sorunda ''iletişim araçları suistimal ediliyor bik bik'' diyemezsiniz.

    gelelim ''film indiriyorsunuz, dizi indiriyorsunuz, sinema sektörünü bayılttınız'' teorisine. bakalım öyle mi?

    imdb'deki dünyada en fazla hasılat yapan 10 filme bakalım:

    1. titanic (1997) $1,835,300,000
    2. the lord of the rings: the return of the king (2003) $1,129,219,252
    3. pirates of the caribbean: dead man's chest (2006) $1,060,332,628
    4. the dark knight (2008) $1,001,921,825
    5. harry potter and the sorcerer's stone (2001) $968,657,891
    6. pirates of the caribbean: at world's end (2007) $958,404,152
    7. harry potter and the order of the phoenix (2007) $937,000,866
    8. star wars: episode i - the phantom menace (1999) $922,379,000
    9. the lord of the rings: the two towers (2002) $921,600,000
    10. jurassic park (1993) $919,700,000

    e bu filmlerin 7 tanesi 2000 sonrası, 4 tanesi 2006 sonrası. bu iddiaya göre bu rakamların azalıyor olması gerekmez mi? özellikle bu işin bokunun çıktığı 2005 sonrası? hatta ve hatta neredeyse yeni sayılan the dark knight'ın listede 4. olması nedendir niçindir? bu arada bir parantez de titanik filminin açık ara birinci olmasına açmak istiyorum. nasıl olur lan?

    dünyanın en gereksiz tartışmaları, ölçülemeyen değerler içeren tartışmalardır. tıpkı bunun gibi. bana ''kardeşim internetten film indirenler sinemaya gitmiyor, sinema zarar ediyor'' dersiniz, ben de size derim ki ''arkadaş onlar zaten gitmeyecekti o filme, üstelik x kişisi filmi netten indirip seyredip, y kişisine bu filmi seyret diyor ve y kişisi de bu filmi sinemada seyrediyor, normalde gitmeyecekti bu insan o filme'' derim.

    şunu yapabilirsiniz: ''internet reklamcılığı yazılı basın reklamcılığını öldürüyor'' çünkü rakamlar var. ama bu sinema, dizi, internet bik bik diyemezsiniz, çünkü rakamlar öyle demiyor.

    bütün bunların sonunda şunu diyebilirsiniz: ''yani sen diyorsun ki yakalanma ihtimali çok düşük olursa, insanoğlu dediğimiz kişi, suçu kendi kafasında rasyonalize edebilirse, yapar, çok hayvansın'' tabi ki böyle, böyle olmasa, mahkemeler, avukatlar, hapishaneler, polisler olmazdı?

    peki çözüm ne? çözüm radiohead'den geldi bile, ve aslında bu konuda bütün atıp tutanlara kapak olarak geldi.

    radiohead'ın son albümü internetten bedavaya indirildi. isteyen para ödedi, isteyen ödemedi. ortalamada kişi başına ödenen para 6$ oldu. şimdi yukarıdaki mantığa göre herkesin bedavaya indirmiş olması gerekmiyor muydu? niye bu gerizekalılar bedavaya sahip olabilecekleri bir şey için para ödediler? ortalama bir amerikalı'nın ödediği para da 8,05$. bu da şu demek, bir amerikalı belki de 4$ ödeyen bir türk'ün 2$'ını da ödedi. yani benim yukarıda anlatmak istediğim kişi başı milli gelire göre düzenlenmiş ürün fiyatının bir nevi uygulanması durumu. şu anda u2'nun albümü 9,99$. radiohead'in satılan albüm başına eline geçen para eminim u2'nunkinden fazladır.

    ha ben bu yapılanı savunuyor muyum? hayır. bu yapılanın arkasındaki motivasyonu açıklamaya çalışıyorum. bir de bu yüzden sinema sektörü battı yandı kül oldu, müzik sektörü can çekişiyor bidi bidi denmesini çok komik buluyorum.

    müzikler internetten indirilemiyor olsaydı bile müzik sektörü küçülecekti, çünkü eskisi gibi 3 tane grup yok. artık iletişimin gücü yüzünden müşterinin beklentileri, ilgi odağı vs. çok değişti. stadyum konserlerine bakın, hep eski gruplar, çünkü yeni gruplar stadyum dolduramazlar. eskiden 3 tip müzik vardı, şimdi 300 tip var. eskiden bir grubun diğerlerinin arasından sıyrılması için çok kasması gerekiyordu, şimdi bir klip, youtube, bloglar, parlama ve sönüş devri başladı.

    dünyanın -iyi ya da kötü- değiştiğini kabul etmek gerekiyor. bütün bu tartışmalar recorder'lı teypler çıktığında da yaşanmıştı.

    15 yıl sonra dünya bambaşka olacak. bugün tonla para kazanan binlerce aracı iş kolu ortadan kalkacak. yüzbinlerce ürün direk olarak internet üzerinden tüketiciye sunulacak. aracılar yok olacak.

  • herhangi bir inancın veya ideolojinin insanlığın bütün sorunlarını çözeceğine körü körüne inanmak ve daha kötüsü bu inancını başkalarına baskı kurarak hakim kılmaya çalışmak.

  • cok sevdigim bi erkek akadasim ve cok cok sevdigim ailesiyle ayni arabada yolculuk yapmaktayiz. köy yolunda hos olmayan bir koku arabayi dolduruyor. bendeniz de girgir amacli "oh ne guzel tezek kokuyor buralar mis" diyorum. muzipce siritmayi da unutmuyorum aslinda ama nedense bir saskinlik hakim herkese, kimse gulmuyor. yani tamam komik olmasa da tepkisizligi de haketmiyorum!

    allalla ne dedim simdi lan diye dusunurken "oh ne guzel tasak kokuyor buralar mis" dedigimi fark edip yerin dibine dibine geciyorum. yolculugun kalaninda ve evlerinde kaldigim 3-4 gun boyunca konusurken muthis tedirgin oluyorum tabi.

    akin amca ben oyle bi kiz degilim yaaaa! valla ben soylemedim dilim dolandi bi seyler oldu!

  • benim inandigim din olan zutturizm'de elma almak haramdir!!! tanri elmayi haram, armutu da helal kilmistir.

    simdi iki secenek var.

    1) manava gidiyorum. manava elma almak istedigimi soyluyorum. manav da bana kirmizi yuvarlak meyveler veriyor. bu haramdir!!

    2) zutturist manava gidiyorum. manava elma almak istedigimi soyluyorum. manav bana elmanin haram oldugunu ama armut satabilecegini soyluyor. tamam diyorum. manav bana kirmizi yuvarlak meyveler veriyor ve bunlarin adinin armut oldugunu soyluyor.

    benim icin degisen bir sey var mi? yok. her iki halde de kirmizi yuvarlak meyveler yiyorum. manav icin degisen bir sey var mi? her iki halde de kirmizi yuvarlak meyveler satarak ayni parayi kazaniyor.

    ama iste bu yedigim armuttur. helaldir!!

    tekrar soyluyorum, tanri armutu helal, elmayi haram kilmistir.

    salam ve duga ile.

  • sinema çıkışı yemek yeniyor, filmin kritiği yapılacak..:

    -altyazılar çok kötüydü ya..
    -bakmadım.

  • türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı'na hakaret etmek, açıkça suç işlemektir. bu suçtan kaçınmak için, söylediklerinizin afaki savurmalar değil, somut gerçeklikler olması gerekir.

    mesela, birinin iki farklı tarihteki beyanlarının tutarsız veya birbirine tamamen zıt olması, ya bu kişinin aklının yerinde olmadığına ya da bunların birinde yalan söylediğine dayanaktır. ve bu tutarsızlık ya da zıtlık, rahatlıkla ispatlanabilecek bir şeydir.

    mesela, öldürülmüş birinin arkasından sanki maktul bunu hak etmişçesine konuşmak, konuşan kişide (kanun dilini kullanıyorum) canavarca hislerin bulunduğu düşüncesini destekler.

    mesela, öldüren biri için "emri ben verdim" demek, çok açık bir şekilde azmettirme ikrarıdır. bu da öldürenle aynı cezai sorumluluğu gerektirir.

    bu örneklerin hiçbirinde hakaret bulunmamaktadır.

    yeter ki gündemi iyi takip edelim.

  • tüm videoları çekemez, çünkü oluşan gündeme göre cevap ve konuşma hazırlıyor. ancak başına bir iş gelmesi durumunda henüz gündeme getirmediği konuları açıkladığı, hem de konuyu uzatmadan net bir şekilde açıkladığı bir kaset hazırladığını tahmin etmek zor değil.

  • ateşli bir köy çocuğu, şehrin en büyük marketinde işe başvurur. dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey satılmaktadır. patron sorar:

    - daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
    - evet, köyümde bu işi yaptım.

    patronun gözü çocuğu tutar:

    - iyi, yarın başlıyorsun o halde.

    ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır:

    - evet, bugün kaç satış yaptın?
    - bir.
    - ne, bir mi? diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
    - 320.334 dolar.

    patron şaşırır ve sorar:

    - nasıl becerdin bunu?
    - adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. nerede balık tutacağını sordum. kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.

    patron kendinden geçer:

    - ne diyorsun, bütün bunları sadece küçük bir olta almaya gelen adama mı sattın?

    genç çocuk cevap verir:

    - yoo, aslında karısı için bir tane orkid istemişti. ben de ona şöyle dedim:

    - hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.