hesabın var mı? giriş yap

  • sabahtan beri sözlükte cirit atan hepsiburada’nın paralı trollerini sahneye davet ettiğimiz rezalet.

  • bırakın en iyi çizgi roman uyarlaması film olmasını bana göre gelmiş geçmiş en iyi 5 filmin arasındadır. bunun asli sebebi filmde -belki çizgi romanda da aynı şekilde işlemiştir bilmiyorum ama filmde bu çok iyi yansıtılmış- net bir şekilde iyi karakterler veya kötü karakterler olmamasıdır.

    her karakterin mantıklı, empati yapabileceğiniz bir motivasyonu vardır ve bu çizgide hareket ederler. izleyici bu karakterlerin yapmak zorunda kaldığı seçimler, verdikleri kararlar ile kendi iç dünyasını bağdaştırabilir. film seyirciyi taraf seçmeye zorlamaz. karakterleri ve motivasyonlarını tanıtır ve izleyici bunların arasından seçim yapar.

    filmde ana karakterler aslında birbirinden farklı bir ahlaki düşünce şeklini veya felsefi görüşü temsil eder. film izlenirken bu şekilde izlenmelidir. örnek vermek gerekirse;

    (spoiler alert-------------------------------spoiler alert)

    rorschach: deontolojik etik

    deontolojist bakış açısına göre bir eylemin "ahlaka" uygunluğu(yani doğruluğu diyebiliriz) o eylemin sonuçlarına göre değil eylemin kendisinin doğru veya yanlış olmasına göre belirlenir. eylem sonucu ortaya çıkan sonuç önemli değildir. yani "amaca giden yolda her şey mübahtır" bakış açısının tamamen zıttı bir düşünce.

    rorschach de olaylara ve hayata bu şekilde bakar. ayrıştığı yerler olsa da kant'ın ödev ahlakına benzetilebilir. rorschach, filmin anlatmak istediğinin aksine çok katı ve hayata siyah-beyaz bakan bir karakterdir. ünlü sözünü hatırlayalım; "ı will not compromise. not even in the face of armageddon" yani meali "kıyametin eşiğinde olsak bile asla uzlaşmam/ödün vermem" gerçekten de kıyametin eşiğine gelindiğinde düşünce şeklinden ödün vermemiş ve bu ölümüne sebep olmuştur.

    hatırlarsınız filmin sonunda adrian veidt milyarlarca insanın kurtulması için şehrin ortasında dr. manhattan'ın eylemiymiş gibi nükleer bir patlama yaratarak milyonlarca insanı öldürmüş, rusya ve amerika'nın birbirlerine karşı savaşması yerine ortak bir düşmanları olduğu yanılgısına kapılmalarını sağlayarak büyük bir yalan üzerine kurulmuş bir barış sağlamıştır. eylem her ne kadar yanlış olsa da (tartışılır) sonuç olumludur. dr. manhattan bunu anlar, veidt'e seni affetmiyorum ancak anlayabiliyorum der.

    ancak deontolojist rorschach sonuç her ne kadar iyi görünürse görünsün "neden" veya "eylem" ahlaki olmadığı için bunun doğru olmadığını, herkesin gerçeği -aslında bu yanlışı,yalanı- bilmesi gerektiğini söyler ve bunu gerçekleştirmeye çalışmaktan -öleceğini bile bile- asla ödün vermeyeceğini gösterir. bunun üzerine dr. manhattan tarafından atomlarına ayrılır. rorschach felsefi görüşüne göre tutarlı hareket etmiştir ve bu uğurda karakterine uygun olarak hayatını vermiştir.

    the comedian: absürdizm/nihilizm

    absürdizm, insanlığın evrende bir anlam bulmasına yönelik uğraşlarının boşa bir çaba olduğunu ve önünde sonunda bu anlam uğraşının başarısız olacağını söyleyen felsefi düşünce akımıdır.
    nihilizm ise sade bir anlatımla, her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunan felsefi görüştür. nihilistler tanrı'nın varlığını, iradenin özgürlüğünü, bilginin imkânını, ahlakı ve tarihin mutlu sonunu reddederler.

    the comadian da böyledir. devamlı tekrarladığı bir söz vardır. "its a joke, it is all a joke" yani her şey bir şakadan ibaret. komedyen her şeyin boş olduğunu, hayatın bir anlamı olmadığını düşündüğünden ona göre hiçbir şeyin önemi yoktur. yaptığı pervasız hareketleri, muhtemelen kendi çocuğunu ve annesini vurması, tecavüzü, şiddet eğilimi vs. hepsinin sebebi bu.

    adrian veidt/ozymandias: yararcılık/sonuçsalcılık

    yararcılık kısaca, en doğru ahlaki eylemin faydası en yüksek olan olduğunu söyler.
    sonuçsalcılık ise kişinin davranışının sonuçlarının, söz konusu davranışın doğruluğu veya yanlışlığı hakkındaki herhangi bir yargının nihai temeli olduğunu savunur.

    yani yapılan "eylem"in ne olduğunun, nasıl yapıldığının bir önemi yoktur. asıl önemli olan ve o eylemin ahlaki (doğru) olup olmadığını belirleyecek şey "sonuç"tur. filmle ilgili en sevdiğim şey de ozymandias karakterini klasik "filmin kötü adamı" şeklinde işlememiş ve öyle de yansıtmamışlar.

    ozymandias, amerika ve rusya arasındaki soğuk savaşın karşılıklı nükleer savaşa dönüşeceğini, milyarlarca insanın öleceğini öngörür ve kendi düşüncesine göre bunu engellemenin tek yolu iki ülkenin ortak bir düşmana karşı savaşmasını sağlamaktadır. bu sebeple dr. manhattan'ın asıl düşman olduğuna inandırmak için patlattığı bomba ile milyonlarca insanı öldürür ancak bu sayede milyarlarca insanı da kurtarır. sonuç: milyarlarca insan kurtuldu, milyonlar da öldü ama bu eylemi yanlış yapmıyor. bir önemi yok. hareket ahlakiydi.

    rorschach ile tamamen zıt bakıyorlar hayata diyebiliriz ozymandias için. rorschach için ortaya çıkan sonucun bir önemi yok önemli olan eylemin kendisinin ahlaki olması, ozy için de tam tersi, eylemin kendisinin bir önemi yok önemli olan ortaya çıkan sonucun yararlı olması.

    dr. manhattan için bir şey demek biraz zor. filmin sonunda laurie'nin milyonlarca ihtimal içinde doğmasını, tanışmalarını ve birbirini sevmelerini mucize olarak tanımlamasa; kendisi için materyalist veya determinizm denilebilirdi.

    diğer karakterler de başka etik kurallarla bağdaştırılabilir. ama ana hatlarıyla bakarsak film (tabi ki çizgi roman uyarlaması ama film çok iyi anlatmış) gerçekten muazzam. kendinizi filmdeki herhangi bir karakterle özdeşleştirebilirsiniz veya karşınıza alabilirsiniz. karakterler siyah veya beyaz değil (rorschach'in bakış açısının aksine) hepsi gri.

    saçma sapan marvel filmlerinin 8 puanlarda gezdiği imdb'de bu filmin puanı maalesef 7.6
    çok daha fazlasını hak ediyor.

  • madde 306 - (1) türkiye devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

    fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.

    (3) fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya türkiye devleti veya türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

  • adam belki 650 milyon dolar bulup, 50 milyonunu hacıladı ağalar, hemen salak yaftasını yapıştırmayın. kolombiyalı la o, kayserilinin aklına geleni akıl edemez mi sanıyonuz.

  • ceza kessen dert kesmesen ayrı dert. kimseye yaranamıyorsun çomaristanda. uygulamadıktan sonra kanun neden var. bu insanlar orkidenin toplanmasının yasak olduğunu biliyor ve bunu bilerek topluyor cezasına katlansın. 1,2 tane de değil 13.5 kilo vay hayvanlar vay. ne var ne yok toplamışlar. demek ticaretini yapacaklar. az bile olmuş.

    ceza dediğin böyle olmalı, bağırta bağırta da alacaksın ki herkese ibret olsun. bir daha o orkidelere dokunuyorlar mı bakalım.

  • yunan misin: 30 dk
    fetocu musun: 30dk
    binalinin oylari calindi: 45 dk
    ıstanbul projeleri: 10dk
    istanbuldaki israflar: sure bitti.

    mission completed.

    sorarlarsa tarafsi bolge dersiniz.

  • bu norveçlilere baktıkça neşem yerine geliyor, adamlar çok acayip bir dünyada yaşıyor. hala aynı dünyada aynı türe ait olduğumuzu aklım almıyor.

    önce bir önbilgi verelim. bu norveç'te zorunlu askerlik var. şaka gibi ama ciddi ciddi bir yıl askere alıyorlar gençleri.

    sistem şu şekilde işliyor. devlet herkesi askere almıyor. her genç erkek norveç devletine bir mektup yazıyor ve askerliği isteyip istemediğini, askerlik yapmasına engel bir durumu olup olmadığını, hobilerini, eğitimini, güçlü-zayıf yanlarını falan belirtiyor, buna göre ordu bir tür seçim yaparak istediklerini askere çağırıyor ve bir yıllık bir eğitim veriyor.

    burada genç bir norveçli çocuk var. tam bir viking torunu. 1.90 boyunda, yağsız, kaslı, futbolcu, sigara yok, 20 yaşında 5 dili ana dili konuşuyor. disiplinli, zeki, çevik, ahlaklı. sağcı partinin gençlik kollarında lider konumunda ama bizim özgürlük kuşlarımız, en entel geçinenimiz bu çocuk yanında tayyip kalır. koyu norveç milliyetçisi, her fırsatta viking boynuzları falan giyiyor, eğlenceli bir eleman.

    "vsop, dünyanın sonu gelecek . seni donduracağız ve insan ırkı ileride senden türeyecek, bu göreve hazır mısın?" deseler "mal mısınız? bu adam dururken beni mi göndereceksiniz?" derim öyle bir tip.

    bu adam askere gitmeyi çok istiyor, zaten böyle askeri eğitim, güç-engel parkuru, pentatlon falan deyince gözleri parlıyor elemanın. mektuba da döşüyor, döşeniyor bekliyor.

    sonuç: bu kardeşimiz ve bunun takımdan benzer arkadaşlarının hepsine cevap aynı: "teşekkür ederiz. norveç ordusunun şu anda size ihtiyacı yok"

    kim gidiyor? alkoliği, keşi, obezi, askerden kaçmak için rapor ayarlayanı falan alayını alıyorlar askere. alıyorlar, bir yıl koşturup, süründürüp, ayakta dikip adam ediyorlar.

    adamlar o kadar dertsiz ki, orduyu sadece bir adam etme mekanizması olarak kullanıyorlar. bunun için de uğraşıp aradan ne kadar kıl-tüy adam varsa seçiyorlar. bunun için okul kayıtları, detaylı sağlık taraması, sicili, otu boku herşeyini araştırıyorlar.

    ilk duyduğumda "vay anasını" dediydim, hala da hatırladıkça derim.