ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ailenin komik kısa mesajları
-
iphone kullanmaya başlayan ve annemin beni özlediğini belirtmeye çalışan babadan:
1.mesaj: akan dana sarılmak istiyor
2.mesaj: akan dana
3.mesaj: akan dana
4.mesaj: anan sana
z kuşağı bu ülkenin kanseridir
-
üzerinden asırlar geçse de insanoğlunun o dönemdeki gençliğe olan bakışı pek değişmiyor.
sanırım bu konudaki en güzel sözü ata yadigârımız, güzel insan muazzez ilmiye çığ hocamız söylemiş.
'sümer tabletlerinde "bu gençlik nereye gidiyor" yazısını gördüğümden beri, gençleri sorgulamıyorum.'
bu konudaki diğer örnekler için;
'bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. kaba bir şekilde yemek yiyorlar. yetişkinlere karşı saygısızlar. ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.'
( aristo mö 350 )
'günümüzün çocukları lüksü seviyor, kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar.
çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı... anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar.'
( sokrates mö 399 )
' günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.'
( hesiod mö.800 )
ha bu arada z kuşağı diye bir kuşak mı olur amk, bizim 94 model renault fairway arabamız vardı.
yurt dışından türkiye'ye gelince fark edilenler
-
insanlar çok çirkin amk.
bir başkasının google aramalarını okumak
-
spacetuşununçalışmaması adında bir arama görüp kopmanıza sebebiyet verebilen okumalar silsilesi.
olan biten
-
yaptığımız itiraz ankara 4. sulh ceza hakimliğince kabul edildi ve erişim engelinin kaldırılmasına karar verildi. kararın uygulanması için yetkililerle iletişime geçiyoruz. hukuka inanmaya devam edeceğiz.
yılmaz erdoğan cansu taşkın aşkı
-
cansu yer, içer; hesabı yılmaz öder!*
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
saf bir asker şiddetli basur şikayetiyle revire gider ve askeri doktor tedavi eder. sonrasında gelişen ufak bir diyalog.
- sevk aldın mı olm sen?
+ birazcık aldım komtanım...
- ne diyorsun lan sen hayvan herif. zevk mi dedik sana sevk sevk!
(bkz: dayak)
riviera ve sızma zeytinyağı arasındaki fark
-
toplumda zeytinyağının diğer yağlardan daha sağlıklı ve doğal olduğu hakkında bir inanış vardır ki bu inanış sonuna kadar doğrudur ama zeytinyağı da kendi içinde sınıflandırılır.
sızma zeytinyağı, fiziksel kuvvetle (ezme, parçalama vs) zeytinden yağı çıkarılır ve tüketiciye sunulur. yağı çıkarmak için çok yeni farklı teknolojiler de mevcuttur ama bu da başka entry konusu olsun. sızma zeytinyağı sıcak ve soğuk baskı olmak üzere kabaca ikiye ayrılır. soğuk taş baskı zeytinyağı, zeytinlerin ezilerek, yağlarının çıkarılması işlemidir ki en sağlıklısı en doğalı budur ancak pahalıdır, verimi düşüktür. sıcak baskı denen zeytiinyağında sıcak su kullanılır. bu da gene doğal bir yöntemdir ancak zeytinyağında bulunan ve insan sağlığı için çok faydalı olan bazı antioksidanlar, tokoferoller 37 derece gibi bir sıcaklıkta zarar görür.
riviera zeytinyağını anlatabilmem için önce birazcık rafinasyon konusundan bahsetmem gerek. mısırözü, ayçiçek yağı gibi yağlar rafinasyon denen, işlemlere tabi tutulurlar ki bu ayrı bir entry konusu olacak ilerde. özetle rafinasyon da yağ gerçekten yağ olmaktan çıkar. zeytin hariç mısır ayçiçeği gibi gıdalardan yağ hegzan adı verilen yağ çözücü özelliği olan bir kimyasal eklenerek çıkarılır. (bkz: hekzan) daha sonra bu karışımlar çok yüksek sıcaklıklara tabi tutulur ( 200 derecenin üzeri), ağartma toprakları eklenir, koku alıcılar eklenir. rafinasyon sonucunda bir yağın ne yağı olduğunu tadarak anlamak imkansızdır. tatsız, kokusuz, açık renkli bir şeydir o. bazı zeytinyağları çiğ tüketime uygun değildir, asitliği çok yüksek olduğu için, inanılmaz derecede acı olabilir. bu nedenle bu yağlara da tıplı mısır, ayçiçek yağları gibi rafinasyon yapılır. riviera denen zeytinyağı şekli %70-80 rafine zeytinyağı ve aroma versin diye katılan %30-20 sızma zeytinyağı karışımına verilen addır.
edit: mr scary uyardı, hegzan değil hekzan.
ben gıda mühendisi olarak şahsen, işlenmiş gıdalara karşı değilim ki olmam da abes olur açıkçası ama bu yağ konusuda gerçekten karşıyım çevremdeki herkese de sızma zeytinyağı kullanmasını tavsiye ediyorum. margarine de karşıyım ama tereyağına karşı değilim.
debe sonrası gelen edit: gelen mesajlarda hangi marka kullanalım vs gibi sorular geldi. bu soruya cevap verebilmem için türkiye'deki tüm zeytinyağı işletmelerini gezip, zeytinlerini hangi bölgeden topladığını bilmek gerek. o yüzden kulaktan dolma duyduklarımla marka adı verip reklam yapmak istemedim. şu kadarını söyleyeyim, diğer gıdalar için bunu söylemiyorum ama zeytinyağı için en sağlıklı yöntem en ilkel yolla yapılanıdır diye düşünüyorum. yoksa da piyasadakilerden damak tadınıza en uygun soğuk taş baskı yağını alabilirsiniz. bence sadece rafine yağ ya da margarin tüketmeme kararı bile, sağlık için alınan olduça önemli bir karar.
ayasofya'yı açacaksanız açın
-
keşke sonuna amk ekleseymiş. çok yakışırdı.
geçti bor'un pazarı sür eşeği niğde'ye
-
ben boluluyum, bize böyle bi bilgi gelmedi.
(bkz: geçti borun pazarı sür eşşeği niğdeye)
edit: tabii ilk açılan başlık geçti bolunun pazarı şeklindeydi, düzeltilince entry de kalmış öyle. selam.
topluca kırmızıda geçmenin proleter sevinci
-
kırmızı ışığı iplemeyecek sayıya ulaşan yayaların birden topluca bilinçlenip "arabalara 5 dakika yeşil, bizlere ise 30 saniye!" anlayışına karşı uyandırdıkları üst esemelerinin hoş bir getirisi.
şimdi arabalar biraz kapitalist patronları simgeliyorlar burda,
yayalar olarak biz de proleterya gibiyiz bir nevi. bu noktada kimin ne kadar zengin olduğu sorun oluşturmuyor. karşıdan karşıya louis vuitton almaya geçiyor olsanız da fark etmez.
kırmızı ışık da bize yapılan haksızlık, sorumsuzluk. 80-90 kişi beraber karşıdan karşıya geçiş de devrim gibi bir şey oluyor haliyle. alttan başlayan bir devrim gibi ama. bolşevik usulü değil yani.
böyle şapşal bir sevinç yaratıyor bu olay benim ruhumda. özellikle karşı taraf da kalabalıksa ve simultane olarak karşıya geçiyorsak komşu bir ülkede de sosyalist bir ayaklanma olmuş havasına kapılıp sevincimi 3'e 5'e katlıyorum. ara sıra karşıdan geçenlere "selamlar olsun yoldaş" dermişçesine şöyle bir gülümseyerek bakıyorum.
16-17 yaşındayken hiç komunist bir dönemim olmadı. içimde ukte kalmış olacak. keşke yaşıtlarımın çoğu gibi şöyle bir 6 ay filan komunist olsaydım da sistemimden çıksaymış. kabakulak gibi, erkenden geçirmek lazım o evreyi. büyüyünce daha zor oluyormuş bak.
spor yapmak
-
kuralları basittir ama nedense ingilizcedir. neyse ki ingilizcem var yoksa ömür billah sporsuz kalacaktım.
nesnenin kimse onu gözlemlemediğinde var olmaması
-
benim de başıma gelmiş durumdur. bir gün bir baktım kimse beni gözlemlemiyor, yok olmuşum. sonra dedim kendi kendime "saçmalama lan, düşünüyorsan varsındır" yavaş yavaş var oldum da kendime geldim. şansa yaşıyoruz yeminlen.