hesabın var mı? giriş yap

  • allah kimseyi "gezi eylemleri" sırasında doları 1,88 den 1,92 ye çıktı diye "ekonomiyi batırdınız" diyecek kadar alçak, 1,92'den 6,42'ye çıktığı halde sessiz kalacak kadar haysiyetsiz ve şerefsiz yapmasın...

  • düşünsene dünyaya mustafa olarak geliyorsun, adına kemal ekliyorlar, en son atatürk oluyorsun. ve 100 sene önce böyle bir coğrafyadan adeta bir gelişmiş avrupa ülkesi çıkarıyorsun. büyük adammışsın, çok büyük hem de.

  • david fincher'in babası jack fincher'in senaryosundan uyarladığı şimdilik son filmi. sinema sanatı açısından oldukça malzeme barındıran citizen kane'in tamamlanmasından sonra basın imparatoru william randolph hearst'ün filme açtığı savaş ve yaşananların etkisiyle orson welles'in çalkantılı bir kariyere sahip olması başlı başına bir film konusu olabilecekken "mank" çok da alışık olmadığımız bir yoldan ilerliyor.

    --- spoiler ---

    merkeze herman mankiewicz'i yerleştiriyor ve onun efsaneyi senaryolaştırırken yaşadıklarından çok sık sık geçmişe giderek yazarın senaryoyu biçimlendirmesinde rol oynayan olaylara değiniyor. filmde anlatılanlara göre welles'in "mank"'ı senaryo yazımı için seçmesinin tesadüf olmadığını, hearst'ün hayatını irdelemek için onu yakından tanıyan ve kimseden lafını sözünü esirgemeyen alkolik yazar herman mankiewicz ile çalışmak istediğini anlıyoruz. geriye dönüşlerle yazarın şahit olduğu acımasız holywood kurallarının ve o çevreye hakim kişilerin onu ne denli doldurduğunu fark ediyoruz. yani citizen kane çok kişisel bir senaryonun ürünü. bu açıdan bakıldığında hearst'ün gücünü kullanarak saldırıya geçmesini anlamlandırabiliyorsunuz.

    filmi seyrederken yığınla isim karşınıza çıkıyor. josef von sternberg, david o. selznick, joseph l. mankiewicz, ben hecht, charles lederer, irwing thalberg, marion davies ve elbette louis b. mayer ile william randolph hearst. filmin en kayda değer yanlarından biri de mank'ın iç dünyasına daha fazla girmemize yol açan kaliforniya valilik seçimleri ve adaylardan biri olan upton sinclair. yıllar sonra senatör mccarthy'nin başlatacağı cadı avının aslında holywood'un genel yapısına çok uygun olduğunu görüyoruz bu olayda. louis b. mayer ile ilgili çok hoş şeyler söylenmez ama şeytanın film dünyasındaki izdüşümü gibi sunulmuş olması da çok ilginç.
    --- spoiler ---

    kişisel film zevklerim ve sinemadan beklentilerim doğrultusunda söylemek isterim ki tüm david fincher filmografisi içinde en severek seyrettiğim film oldu "mank". kane ile onun işaret ettiği medya patronu hearst arasında kurduğu paralellik ve iki karakter arasındaki tutarlılık konusunda gösterilen özen beni kendine hayran bıraktı. son yıllarda seyrettiğim en iyi filmlerden biri olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. bu filmin ışığında citizen kane'i yeniden seyretmenin çok ilginç bir deneyim olacağı kanısındayım.

  • dış guclerden medet ummak.

    o degil de, usta satranc oyucularinin 4-5 hamle sonrasini dusundugunu saniyor adam. yazik la kimin ekonomistiyse...

  • haluk bilginer'in başrolde oynadığı, toplumsal ve siyasi pek çok olaya göndermeler yapan harika bir yerli dizi. kısa, öz ve oldukça manidar olmuş.

    beğendiğim bir replik:

    ‘’bu burçlar falan var ya astroloji yani, prensip olarak çok saçma bir defa. insanın kişiliğini doğum tarihinden anlayamazsın. hele geleceğini tahmin etmek, doğum tarihiyle olacak şey değil o. o nasıl olur ancak biliyor musun? doğum yeriyle. insanın geleceğini de kişiliğini de doğum yeri belirler. esasında bu burçları doğum yerine göre ayarlamaları lazım.

    bak, insanın doğum yerine göre kehanette bulunsalar mesela onu anlarım. sonuçta trablus'ta, peşaver'de ya da angola'nın herhangi bir köyünde doğmuş bir çocuğun hayatının neye benzeyeceğini tahmin etmek zor değil. eh… toronto'da, oslo'da, tokyo'da doğmuş da az buçuk ne olacağı belli. bizim anadolu insanı bunu bilir mesela. onun için de yeni tanıştığı bir kişiye “burcun ne?” diye sormaz. “memleket nere?” diye sorar.

    bir de yükselen burç meselesi var. o da vatandaşlık oluyor, yani hangi ülkenin vatandaşı olduğu. o da önemli. suriye'de doğmuş bir suriyeliyle suriye'de doğmuş bir fransızın kaderi aynı olmuyor tabi. burcum halep ama yükselenim fransız. o zaman iş değişiyor tabi. ya da burcum kongo yükselenim belçika. durum farklı. işte benim burcum da kambura. benim kaderim de kambura. ben eğer bugün buralara geldiysem, sırf kambura'da doğduğum içindir.’’

    cemil, şahsiyet, 6.bölüm