hesabın var mı? giriş yap

  • benim babam değildir. zira üniversiteyi kazan dedikten sonra düşündüğü şey bizi nasıl okutacağıydı. üç kuruş memur maaşıyla ne kendinin arabası oldu ne bize araba alabildi ama üçü aynı yıllarda 5 çocuğunu üniversitede okuttu, iş sahibi yaptı. canım babam, seni çok seviyoruz...

  • benim bildiğim: saf sodyumu keçe ile sarıyorsun. üstünü zifte buluyorsun. ateşe verip bir gemiye attığında düşman elleşmezse ziftin yanmasından ötürü yakıyor gemiyi. söndürmek için üzerine su dökersen bu seferde keçe suyu emdiği için su, sodyumla tepkimeye girip patlıyor. yani gemi yine yanıyor. yapılması gereken atılan keçe topacı bir maşa vb yardımı ile alıp denize geri atmak. ama tabi o dönemde bunu bir gemi tayfasına anlatmak anlamasını sağlamak ve o heyecan ve fecir halinde iken sakince bir maşayla o topacı tutup denize atmasını sağlamak çok zor.

  • ''sanatçıya bir şey söyleyeme, siyasetçiye bir şey söyleyeme, sporcuya bir şey söyleyeme, nasıl ülke kardeşim burası?'' diyerek duygu ve düşüncelerime tercüman olmuştur.

    ayrıca yalnız milli takıma değil aynı zamanda nepotizme, faşizme ve iş ahlâkından yoksun herkese verilmiş; sosyal nitelik taşıyan bir ayar olarak da kabul görebilir.

  • reza zarrab'ın tahliye olduğu gün olması manidardır. hırsızın yatak odasına kadar girdiği söylentiler dahilinde.

    ayrıca ev demişim ama bildiğin yalı.

  • vay be! bir de şurayı hala görmeye giden var. beton görmek isteyen ankara' ya falan gitsin, en azından daha az arap görür.

  • vay be tam 20 yıl geçmiş aradan. o zaman 15 yaşında tıfıl bir lise öğrencisiydim. aylar öncesinden kadıköy vakıfbank şubesinden (orada satılıyordu) biletimi almış, heyecanla beklemeye koyulmuştum. bizim jenerasyon o zamanlar , beyoğlu'ndaki gitanes, roots(hakları ödenmez) gibi barlarda davul seti öne hareket etmesin diye önüne sırmakeş damacanaları konan ortamlarda konser izliyoruz.

    babamdan zar zor sabahlama izni alıp bir gün önceden bir arkadaşımla beraber yeni açık tarafındaki saha içi girişin(itfaiye,ambulans girişi) oradaki kaldırımda kah uyuyup kah bira içerek bekliyoruz. ertesi öğlen(çok sıcaktı) kapıların açılmasıyla hurra içeri... o zamanlar inönü stadındaki vizyonumuz recep çetin,nartollo,hakan şükür, ha bilemedin sinan engin izlemek olduğu için metallica büyük olay.

    öğlen 14:00 gibi içerdeyiz. hemen sahnenin soluna doğru jason'ın çıkacağı tarafa konuşlanıyoruz. öndeki güvenlik şeridinin 1 metre gerisindeyiz. doğru düzgün uyuyamamanın ve sıcağın etkisiyle yerde oturuyoruz. ama saat 15:00 gibi kitle ayaklanıyor ve metallica'nın sahneden indiği saat 23:30'a kadar ayakta kalıyoruz (ergen enerjisi).sahnenin içinde snake pit denilen özel bölmedeki şanslı izleyicileri görüp hafif kıskançlıkla sövüp sayıyoruz. yalan yok hala da söverim bu komprador ibinelere...

    metallica 21:00 gibi sahneye çıkıyor. ya settar, creeping death! aman tanrım !!! ortalık yıkılıyor... jason newsted yeni kestirdiği saçları, harley davidson t-shirtu, nike air jordanları ile karşımızda. batman petrol spor'a messi gelmiş gibi bir halet-i ruhiye içinde mal mal bakıyoruz. kürre-i arz durmuş vaziyette.sahnenin iki yanında dev ekran var. lan benim evime daha pc girmemiş hala commodore 64 kullanıyorum o dev ekranlar kara şimşek teknolojisi resmen. anca ikinci, üçüncü parçalarda kendimize geliyoruz. deli pogo dönüyor kızlı erkekli. arada elemanlar bira içiriyorlar seyircilere elcağızlarıyla. yaklaşık 2-2,5 saatlik harika bir setlist ve konser.hemde fişekli patlmalı. boru diil o zamanki en çok satan albümün turnesini izleme şerefine nail oluyoruz. bir zafer, sanki bir devrim !
    konser sonu saha içinden kapalı tribüne geçiyoruz. tartan pistten yürürken beyaz reebok pumplarım turuncuya dönüşüyor. hayatında çakıdan başka aksiyon olmamış bir ergen için tarif edilemez bir haz.

    laneth dergisi konser sonrası sayısında "herkes oradaydı kime ne anlatacağız" diyor. adamlar haklı tabi.

    esas kafamı kurcalayan ise sibel gökçe, lars ile harika bir gece geçirdik diye gazetenin birine demeç veriyor. bu kulunuz da yıllarca atlas pasajındaki dükkanın önünden geçerken bir an içeri dalıp sibel gökçe'ye bunun gerçek olup olmadığını sorma isteğiyle yanar durur biçare...

    o gün orada olan herkese benden çay: )