hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • herkes bilir ki tuz şekerin anti-maddesidir. dolayısıyla böyle bir harekette bulunulursa tuzun şeker ile birbirlerini yok ederek dünyayı saniyeler içinde yutacak bir kara delik yaratacağı ortada.

  • ufacık çocuk, altına sıçabilir, o yüzden yolculuğa çıkmadan önce bir önlem alayım vs gibi düşünmeyen yazarın şikayeti.. kendi çocuğunu düşünme, thy düşünsün ama. çünkü para verdin.

    biz'de böyle. çocuk yaptıysan, her şey senin için düzenlenmeli. çocuk yaptın çünkü.

    "oğlum korkup ağlıyor, sorun değil." belki diğer para veren yolcular için sorun olur ağlama gürültüsü ama bilemedim ?

    edit : okuma özürlü yazarlar, kıyafet değil, çocuk bezli gibi mesaj atıyor. yazdığım yazıda kıyafet ile ilgili bir şeyden bahsettiğimi sananlar ne ile besleniyor çok merak ediyorum.

  • "1,5 hafta önce yaşanan doğaüstü olaylardan sağ kurtulmayı başaran tek erkek: itü makina mühendisliği bölümü öğrencisi e.g, kadınlardan yine yüz bulamadı"

  • algısı mı kaldı lan? vermişiz vereceğimizi. yavşaklığın lüzumu yok. türkiye'de darbe olup chp'liler mhp'liler işkencedeyken sizin gibiler avuçlarınızı ovuşturuyordunuz. duyan da darbeden muzdaripsiniz sanacak.

  • kendisiyle ilgili anlayamadığım 1-2 şey var. sormak istiyorum.

    1- kendisi hakkında neden sürekli olarak "kimse fenerbahçe'den büyük değil" cümlesi kuruluyor? alex'in fenerbahçe'de oynadığı dönemde ya da sonrasında "ben > fenerbahçe" şeklinde bi beyanı mı oldu?

    2-kendisi hakkında neden sürekli "fenerbahçe'ye zarar veriyor, susmalı" cümlesi kuruluyor? alex'in sevilla maçındaki imza polemiği fenerbahçe'ye ne gibi bi zarar verdi? hisseler mi düştü, futbolcular maça çıkarken ya bizim de primlerimiz verilmezse falan mı diyor? bu zarar tam olarak nedir biri net olarak ifade ederse sevinirim.

    3-yaptığı açıklamalar kimi neden rahatsız ediyor? aziz yıldırım ve aykut kocaman'ı anlayabiliyorum çünkü ikisini de doğrudan yalancılıkla suçluyor da taraftara ne oluyor? fenerbahçe taraftarı alex'in söylediklerinden neden rahatsızlık duyuyor bunu gerçekten çok merak ediyorum. bunlardan sözlükte de var bi açıklasınlar.

    4-alex'ten soğuyoruz ne demek? soğuyorsan senin problemin alex ne yapsın yani sen soğuma diye üzerine battaniye mi örtsün, doğru bildiği şeyleri söylemekten mi vazgeçsin? o zaman ısınır mısınız?

  • her gün milyarlarca fincan tüketilen kahve, iklim değişikliğine karşı oldukça savunmasız kalanlardan yalnızca biridir.

    iklim değişikliği tüm tarımsal ürünlerde hasarlar yarattığı gibi kahve üretimini de bir hayli derinden etkilemektedir. yaşanan olumsuz koşullara adapte olabilecek kahve türü pek tabi arabica değildir. artan sıcaklıklara karşı istenen verimin sağlanamaması ve yağışların miktarının yok denecek seviyelere gelmesi ile dünya üzerinde arabica türü kahve üretmek neredeyse önceki senelere oranla %60 azalmıştır. arabica türünde kaybedilen bu ciddi üretim miktarı, alt kalite kahve çekirdeği diyebileceğimiz robusta üretiminin katlanarak artmasına sebep olmuştur. kahve yetiştiren çiftçilerin belli bölgelerde yaşanan dona karşı ya da beklenenden çok daha yüksek olan hava sıcaklıklarına karşı robusta türünün çok daha dirençli olduğu belirtilmiştir. robusta daha düşük rakımlarda yetiştirilebilir, hastalıklara ve böceklere karşı dirençlidir. ve arabica türünün aksine çok daha hızlı olgunlaşır.

    yapılan modellemeler gösteriyor ki, 2050 yılına geldiğimizde kahve üretimine uygun alanların %60'ını kaybedeceğiz. ve görüldüğü gibi çoğumuzun tercih ettiği arabica kahveye ulaşmak neredeyse imkansız olacak. bu süreç alıştığımız kaliteli kahve tadını unutmamıza neden olabilir. ama arabica türüne eşdeğer bir kahve olan "coffea stenophylla" üretilmeye çalışılmaktadır. arabica ve robusta türünden önce aslında coffea stenophylla varmış. ancak yabani bir kahve türü olduğundan ve yetiştirmesinin zahmetli olduğu görüldüğünden kahve pazarına dahil olamamış ve "yayla kahvesi" adı ile öylece kalakalmıştır.

    araştırmacılar arabica ve coffea stenophylla kahvesinin yetiştirilmesi için gerekli olan iklim koşullarını modellemişlerdir. sonuçlar, stenophylla’nın potansiyel olarak arabica'dan en az 6 santigrat daha yüksek sıcaklıklara tahammül edebileceğini göstermiştir. şu an hala pazardaki yerini almış değil ancak stenophylla üretimi için destekler verilmektedir. ve her şey yolunda giderse 5-7 yıl içerisinde fincanlarımızla buluşmaya hazır olabilir.

    son olarak kahvesiz bir dünya benim için albaya mektup yok kitabındaki şu alıntıdan ibarettir.

    "albay kahve tenekesinin tepesini kaldırdı ve yalnızca küçük bir kaşık kahve kalmış olduğunu gördü. kabı ateşten indirip suyun yarısını toprak zemine döktü ve çekilmiş kahvenin son zerreleri de pas kırıntılarıyla karışıp kaba dökülene kadar tenekenin içini bir bıçakla kazıdı. kahveyle yatak odasına girdiğini gören karısı cibinliği kaldırdı. bir gece önce bir astım nöbetine tutulmuştu ve şimdi uykulu bir hali vardı. ama fincanı almak için doğruldu. ya sen? ben içtim, diye yalan söyledi albay. koca bir kaşık daha vardı."

    eğer bir gün kahvesiz bir dünyaya uyanacaksak, yanınızda en sevdiğiniz, en değer verdiğiniz insanın olması her şeyi yaşanır kılar.

  • sonra aldıklarını giyinip en hanımefendi, en karizma benim hareketleri ile ortalıkta hava atacaklar.
    insanların gerçek yüzleri rezillik.

  • günün en sevmediğim saati.. halbuki 3 sayısını çok severim.. ama iş sabahın 3'ü ise, işler değişir o zaman, devrelerim yanar.. yalnızsam şayet ve de farkına varmışsam ki saat 03 00, işte o anda sanki dünyanın en gergin insanı ben olurum.. sebeplerim var elbet..

    * 17 ağustos 1999 - 03.02
    bir deprem.. babamla el eleydik o anda.. "ölüyoruz herhalde" dedik, ölmedik..

    * 11 ağustos 2004 - 03.05
    bir kalp krizi.. yine el eleydik.. "ölmüyorsun baba" dedim, öldük..

    babamın köstekli saatleri vardı, kimisi 3 kuşak öteden kalma.. tik tak seslerini çok sevmişimdir hep.. bugün aklıma geldiler, "bir bakayım durumlarına" dedim, bir bir kapaklarını açtım.. "nasıl yani?" dedim.. 3 saatin 3'ü de mi 3'te durur kardeşim? durmuşlar işte.. biri tam 3'te, ikisi 5 geçmiş..

    "üç vakte kadar korkularının üzerine gideceksin" demek istediler bana, aldım mesajı..