hesabın var mı? giriş yap

  • yıllıktan anlaşılıyor ki o dönemlerde çağdaş üniversite öğrencileri siyasi baskılara sadece sözlü olarak ve başlangıç seviyesinde maruz kalıyorlar ve bu baskıları sadece tiye alıyorlarmış.

    o insanları değil, tüm insanları kastederek söylüyorum ki; bu tiye alma tavrının bedelini çok ağır ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz.

    yapamazlar denilen her şeyi yaptılar ve yapılamaz denilen diğer tüm şeyleri de yapmaya devam edecekler.

    yobazlar yıkmadan, yok etmeden pes etmezler. binlerce yıl kin güder ama yine de yakıp yıkmak için örgütlenir, geri gelir, kaldıkları yerden devam ederler.

    tiye alıp eğlenirken unutulan şey de bu olsa gerek...

  • woody reyiz'in ödülü sonuna kadar hakettiği film. efferim len adamlara. oturdum ikinci kez izledim bunu. o değil de alkolü biraz kaçırdıktan sonra sokağın lambasını ve çevreyi paris gibi görmeye başladım. balkona çıkıp bir iki nefes çekeyim dedim karşıdaki direği eyfel kulesi gibi gördüm şerefsizim. ne güzeldi yağmur ve paris balansı lan. birde istanbul'a bak mına goyim. yağmurda yürüsen deli derler, bir de kesin belediye çukuruna düşersin karanlıkta.

  • suriyeliler resmen bizim arapça öğrenmemizi bekliyorlar. biz arapça değil siz türkçe öğreneceksiniz.

    almanya kabul ettiği 1 milyon civarı suriyeli'ye almanca öğretip, birkaç yıla disiplinleriyle kendilerine benzetecek. biz de birkaç yıla suriyelilere benzeyeceğiz. büyük devlet farkı.

  • kişinin herhangi bir nesnede kendinden bir şey bulma, aşina olma halinde rahatlayıp o nesneye karşı daha olumlu düşünmesi ve sempati hissetmesi durumu.

    peki bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarayacak hocam? hemen bakalım nerelere uzanıyormuş bu kavram.

    -2004'te psikolog john jones ve arkadaşları 15 bin evliliğe ilişkin kayıtları inceliyor ve neyi fark ediyorlar dersiniz? kişiler, tesadüfi olmayacak kadar yüksek bir oranda isimleri kendi baş harfleriyle başlayan insanlarla evlenmişler.

    -başka bir çalışmada katılımcıların önüne iki ayrı çay konuyor. çaylardan birinin ismi katılımcının isminin ilk üç hanesiyle başlıyor. örneğin katılımcının adı berfin olsun. çay markalarından birinin adı berrak çay, diğerinin adı leziz çay olsun. katılımcı berrak çayı seçecektir. nitekim hemen hemen bütün katılımcılar kendi isimleriyle ilişkilendirdikleri marka çayı tercih etmişlerdir! tabi bilinçli farkındalık olmadan. yani bu kavram sizin marka seçimlerinizi bile etkiliyor.

    -üniversite öğrencilerinin rus keşiş rasputin ile ilgili bir makale okudukları bir çalışmada öğrencilerin yarısının makalesine rasputinin doğum tarihi olarak öğrencilerin kendi doğum tarihleri yazılmıştır. sonuçta ne mi olmuş? rasputin ile aynı günde doğduklarını zanneden öğrenciler diğer öğrencilere nazaran hakkında çok daha olumlu şeyler yazmış ve sevmişlerdir. bu da yine bilinçsizce! çünkü rasputinde kendilerinden bir şey buldular.

    -son bir örnek daha verelim. seçtiğiniz mesleğin bile bu kavramdan etkilendiğini biliyor musunuz? pelham ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, denise ya da dennis ismine sahip kişilerin diş hekimliğini(dentist), laura ya da lawrance ismine sahip olanların avukatlığı (law), george ya da georgina isimli kişilerin jeolog (geologist) olma olasılığının istatistiki olarak anlamlı derecede yüksek olduğunu bulmuşlar.

    özetle, aslında hiçbirimiz düşündüğümüz kadar özgür değiliz. beyniniz size sormadan örtülü bir şekilde birçok seçimi yapıyor zaten. seçtiğiniz meslekten evleneceğiniz insana kadar örtülü olarak etki altındasınız. ve hepimiz, bize en çok benzeyenin peşindeyiz.

    (bkz: benzerlik etkisi)

  • kedi denilen amaçsız hayvanın işe yarayan tek özelliği. kodumunun canlısı denk gelirse iki lokma yiyiyor. tüm gün boyunca oradan oraya serserilik yapiyor, 100 km'de 0.2 lt dizel yakıyor adeta. arabalardaki beygirleri sucuk yapıp kedileri işe almak lazım aq.

  • ahlak olmazdı ama bir otokontrol mekanizması gelişirdi. çevresinde birtakım bitkiler ve hayvanlar olan bir mağara adamını düşünelim. bu adam şimdi x hayvanını aşırı avlayınca, y hayvanını yiyip kendisine arz eden tehlikeyi ortadan kaldıran x hayvanını daha fazla avlamaması gerektiğini anlayacaktır. benzer şekilde bazı bitkileri fazlasıyla tüketince, o bitkilerden beslenen ve avladığı hayvanların göç etmesine tanıklık edecektir. haliyle bunu ortadan kaldırmak için o bitkiden daha fazla yararlanmamaya karar verecektir. tüm bu farkındalıklar ahlakı değil, o adam için hayatta kalma içgüdüsünü geliştirecektir. hayatta kalmak için yaşadığı doğaya karşı kontrollü olacaktır. doğru ya da yanlış ahlak konusu değil, hayatta kalma konusu olacaktır.

  • birgun carlsberg, miller, tuborg ve efes pilsen in ba$kanlari barda icmeye gitmi$. garson gelince teker teker soylemi$ler;
    - ben bi carlsberg aliyim
    - ben bi buyuk miller istiyorum
    - ben tuborg icecegim
    sira efes pilsen'in adamina gelince;
    - ben bir kola aliyim, demi$. garson gidince yanindakiler sorumu$, "yahu sen niye efes istemedin" diye;
    - kimse bira icmiyordu, ben de size uyayim dedim.. demi$..

    edit: ycc dedi ki: bu aslında "guinness" biraları için varolan bi efsane

  • ielde bir fizik sınavı. fizikten aldığı en yüksek not yüz üzerinden 10 olan bir arkada$ım, bir devreye güç kaynağı çizmesi istendiğinde, bir ko$u bandı ve üzerinde ko$an bir hamsterdan olu$an bir güç kaynağı çizmişti. yaratıcılıktan puan alması gerekirdi; sıfır aldı.