hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    titanic'te "you jump, i jump" delikanlılığını yapabilen leonardo abi, inception' da "if you jump, you are going to die" demiştir karısına.

    gençken daha cesur oluyor insan.

    --- spoiler ---

  • havanin neredeyse her zaman guzel oldugu ada. denizi de cogunlukla sakin ve ilikmis. zaten mevsimine gore adanin bir tarafinda deniz (okyanus) dalgali diger tarafinda sakin oluyormus. internetten hava tahminlerine baktiginizda havanin yagmurlu oldugunu dusunup aldanmayin. adanin bir bolumu yagmur ormanlari ile kapli oldugundan, hava tahminleri yagmur gosterebiliyor her zaman. lakin gideceginiz kucuk kasabanin hava tahminlerine bakarsaniz daha guvenilir (ve de gunesli) tahminlere ulasabilirsiniz. ama haleakala'ya tirmanmaya kalkarsaniz, tepede soguk ve yagmurlu bir hava ile karsilasabilirsiniz.

  • 8 şubat 2004'te 21 yaşındaki maura murray, arabayla babası tarafından massachusetts üniversitesi'ndeki yurduna bırakıldı. bundan 24 saat sonra maura kayboldu ve hala da kayıp. 9 şubat'ta maura, 112. yolda bir trafik kazası yaptı. yakındaki bir evden maura'ya yardım etmek için insanlar geldi fakat maura reddetti. özellikle 911'i aramamalarını istedi. bunun dışında yoldan geçen bir kamyoncunun yardım teklifini de aynı şekilde reddettiği söyleniyor. kazadan yaklaşık 10 dakika sonra gelen polisler, maura'yı arabada veya etrafta bulamıyorlar. fakat eşyaları arabadadır. maura'nın kayboluşundan 24 saat önce yaptıkları ise ilginç. uzaktaki erkek arkadaşına mail atıyor, bundan hemen sonra da hocalarına ailemde biri öldü falan filan diye mail atıyor fakat böyle bir durum yok. bunun dışında maura olaydan birkaç gün önce aldığı bir telefon sonrasında yurtta ağlayarak odasına kapanıyor ve bütün gün çıkmıyor, kimseyle de ne olduğunu paylaşmıyor.

    maura'nın kayboluşunun yıl dönümünde youtube'da şu video yayınlanıyor: https://youtu.be/z3x9b4aexea (fakat orjinal uploader bu kullanıcı değil)

    daha sonra kaldırılıp tekrar yüklenen videoyu ilk yollayan kişinin ismi mr112dirtbag. (112 = maura'nın kazayı yaptığı yolun numarası) babası da polislere verdiği ilk ifadede "she may have been kidnapped by some dirtbags" diyor. bu da ilginç bir ayrıntı. o günden bu yana maura ile ilgili çeşitli ihbarlar gelmiş bunlardan bir tanesine göre, maura'nın tarifine uyan bir kadın kendisinden yaşlı bir adamla görülüyor ve kendisine tanır gibi bakan kişiye sessizce help me diyor. fakat herhangi bir help gelmiyor. maura'nın erkek arkadaşı da kazanın olduğu zamanlarda maura'nın kendisini tek kullanımlık bir telefondan aradığını fakat cevap veremediğini söylüyor ki maura sık sık tek kullanımlık telefonlardan kullanırmış. mesajda ayılmaya çalışan bir kadına benzer bir sesi varmış polis teşkilatı maura'yı kayıp vakası olarak görüyor. kaçırıldı mı kendi hayatını kurmak için kaçtı mı kaçmak zorunda mı kaldı bilinmiyor.

    alıntı: https://twitter.com/…endi/status/635195064604585985

    edit: video yayından kaldırıldığı için link güncellenmiştir. uyarısı için pert araba alan adam'a teşekkürler

  • maaşı asgari ücretten gösterip vergi kaçıran ama hicbir cuma namazını kaçırmayan patronlarımızın şark kurnazlıklarından biri ...

  • hataylı koyu türk milliyetçisi can arkadaşım (parmaklarında göktürkçe türk dövmesi bile var) ermeni çıktı. dört beş kuşaktan sonra full ermeni isimler soy isimler var. şokta. iş çıkışı içmeye gidiyoruz.

    not: ermeni arkadaşlar yanlış anlamasın. insanlar ermeni, türk, kürt ya da alman olabilirler bu entry de herhangi bir ırka karşı kötüleme yapılmamıştır. sadece arkadaşımız çok koyu milliyetçiydi kafası karıştı şimdi.

  • 1960'ların bohem âleminde adı sık geçen, meyhane öncesi mutlaka uğranılan beyoğlu istiklal caddesi'ndeki pastane. 1928'deki adı loryan, 1934'te kibar anlamına gelen baylan'la değiştirildi. garsonları leonidas ve hristo, sait faik'i tanır, genç edebiyatçıların ilk kitaplarını kutlar, patron olmadığı saatlerde onlara servis yapmaz, bedava zaman geçirmelerini sağlardı. en ünlü ürünü peşmelba adıyla anılan dondurma düzenlemesiydi. bir grup genç edebiyatçı ve tiyatrocu attilâ ilhan'ın riyasetinde orada toplandığı için baylancılar diye anılırdı: demirtaş ceyhun, fikret hakan, ege ernart, hilmi yavuz, ferit edgü, demir özlü, yılmaz gruda, erol günaydın.
    ---
    (alıntı: rakı ansiklopedisi)

  • annemin bir dayısı var, ekrem dayı, biz bildiğimizden bu yana bekar, kendi halinde takılan, sessiz sedasız bir adam. izmir'de yaşıyor ama ne zaman başka birilerinin evinde kalması icap etse, evlerde öyle pek de istenmeyen bir adam oluyor. sebebini çok sonraları, vefatının ardından annemden öğrendim.

    ekrem dayı, yakışıklı bir adam, bakınca gençliği hızlı geçmiştir diyeceğiniz insanlar var ya, onlardan. saçları beyaz ama hala gür, güzel güler hatta keyfi yerindeyse şöyle bir kahkaha savurur, sağlam içer. gençliğinde bir kadına aşık olmuş, evliyken ve çocuklarına rağmen. hani hep öyle gelir ya insana, çocuk olunca gönül işleri bitirilmeli gibi, ya da çocuklar büyüyene kadar bu işler ertelenmeli, doğrusunu böyle bildik hepimiz. ekrem dayı, bildiklerine öğrendiklerine rağmen aşkının peşinden gitmiş, sonra da kavuşmamışlar hiç kadınla. günahı boyunlarına ama kadın da biraz şeymiş diyorlar, bilirsiniz, kötü kadın işte. bu lafı duyunca da kötülük mevzusunu bir kere daha masaya yatırası gelir insanın.

    sonrası beklenen son, sevdiğine kavuşamayan, hani hiçbir zaman o eskisi gibi olamayan insanlardan ekrem dayı da. kavuşamadıkça içmiş, içtikçe işinden olmuş, işinden oldukça içmiş, içtikçe yalnızlaşmış. insanların evinde olmasından rahatsız olacağı, çocuklara kötü örnek bir adam olarak kabul edilmiş çoğusu tarafından.

    mevzunun sonunda, yani benim aklım onu tanıyacak kadar erdiğinde, kimseye bir zararını görmediğim, neden arkasından öyle kısık sesle konuşmalar yapıldığını anlamadığım, az gülen ve az konuşan bir adamdı. kulübeden hallice bir yerde yaşıyormuş ve ölümünden önce, o kadar parasızlık çekmiş ki, cebine para koyan uzaktan akrabaları kanser olan babalarını ekrem dayının sırtında taşıtıyormuş hastane odasına kadar.

    ekrem dayı, bir sanayi sitesinde, eski arabasını yaptırıp dönerken tamirci çırağının yaptığı kaza sonrası vefat etti. kazayı duyanlar, ilkin, alkollü araba kullandığı için sonunda kendini öldürdüğü yakıştırmasını yapmış da gerçeği öğrenip evine gidence, yalnızlığını ve yoksulluğunu anlatıp durdular. ölünün arkasından yalnızlığa, vefasız akrabalara, hayırsız çocuklara, hayattayken nasıl da kıymet bilinmediğine ağıt yakmak bizde bir cenaze ritüelidir zaten. öldüğünde o derme çatma kulübeye gitmişler ya, "bir tane çürümeye yüz tutmuş mandalina varmış masanın üstüne, tabağın içinde" dedi annem, başka da yiyecek hiçbir şey yokmuş.

    nasıl bazı yerler bazı insanları, bazı kokular bazı anları hatırlatır. mandalina da bana hep ekrem dayı'yı hatırlatır ve ağır roman'daki o sözler gelir aklıma:

    "savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın. nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. şimdilik, ölümüne kadar hayattasın..."

  • - sarı saçlar
    - zigon sehpa gibi çene yapısı
    - space-x roketi gibi meminto
    - botokslu dudaklar
    - manken ya da sosyal medya fenomeni( bu nasıl zikim bir tabirse) olmak
    - geçmişinde en az 7-8 tane tanınmış kişiyle sevgili olmak vs

    futbolcular bunların makyajsız ve estetiksiz halini bilmediği için çocukları cennet mahallesinden aliş'e benziyor mk.

    debe editi: tamam dudakta botoks olmazmış yazmayın, ne bileyim lan benim kütük kayseri bizim orada kömbe dudaklı derler alla alla.