• kendisini ve çalıştırdığı organları nasıl çalıştırdığını kendiliğinden bilmeyen, ancak dışarıdan biyoloji kitaplarının filan yardımıyla nasıl işlediğini kendi kendine anlayan, ve benim de bu duruma bir anlam veremediğim karman çorman bir organdır. bakınız beynimi ve beni ayrı tutuyorum...ikisi de yıllardır tanışıyorlar ama hâlâ tam da tanışmış değiller...

    hastasıyım
  • insan beyni bizim anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, onu anlayamayacak kadar aptal olurduk...
  • ne yapmak istiyorsan iste eğer beyninde yeterince güç kondisyon yoksa yarı yolda kalırsın

    bu sebeple beyin gücünü çeşitli yöntemlerle geliştirmen lazımdır işte sana birkaç öneri

    1) giyimine önem göster çünkü ne kadar dağınık ve özensiz giyinirsen aynada sürekli gördüğün imajın düşünce şeklini de etkiler. steve jobs o üniforma gibi simsiyah elbiseleri boşuna giymiyordu. giyim disiplinli düşünce seviyemizi etkiler.

    2) her gün farklı sokaklarda ve bilmediğin semtlerde yürüyüş yap. böylece beynin hem yeni şeyler gördüğü için hem de daha fazla oksijen aldığı için canlanacaktır. koltukta oturup her gün aynı şeyleri görerek beyin falan gelişmez.

    3) bir şeyi merak ettiğin zaman hemen “google’a yazıp” çıkan ilk sonuca tıklamak seni zamanla bir aptala çevirir çünkü araştırmayı unutursun. onun yerine kendine her ay öğrenmek için yeni bir konu belirle ve o konu hakkında kitaplar oku sonrada ınternet üzerinden araştırmalar yap.

    4) yeni bir dil öğrenmeye uğraş. çünkü yeni bir dil öğrenme sırasında beynin müthiş ölçüde yeni uyarıcı alır ve birden fazla bölgesi gelişir.

    5) zeytin, ceviz, fındık gibi besinlerin beyne faydalı olduğu artık ispatlanmıştır. bunların dışında da beynine iyi gelecek bir ton besin vardır. bunların ne olduğunu öğren ve mümkün olduğunca tüket. bunların yerine beynine hamburger, gofret gibi abur cubur çöpleri gönderirsen zamanla beyninin alacağı şekil çöp olacaktır.

    6) vücut çalış, yoga yap, koş, yürü hiçbir şey yapamıyorsan günde yirmi kere olduğun yerde çök kalk ama o vücudunu çalıştır. çünkü fiziksel aktivite beyni direkt olarak geliştirir. hantal ve hareketsiz insanın beyni de kendisi gibi olur.

    7) uyku esnasında vücut beyinde gün içinde oluşan zehirleri ve toksinleri temizler. aynı zamanda öğrendiği yeni verileri sıralar. bu nedenle doğru dürüst uyu ve o cep telefonunu kafanın yanına koymaktan da vazgeç.

    8) beyin aynı anda beş tane işi yapabilmek için yaratılmamıştır. elinde ne varsa onu yap bitir sonra diğerine geç. dedemin dediği gibi “elin işte, gözün oynaşta” olmasın. aynı anda bir tek işi odaklanarak yapmaya kendini alıştırırsan hem zihinsel gücün hem de odaklanma yeteneğin zamanla artacaktır.
  • bende bulunan modeli hakkında konuşacak olursam;

    günlük verimli çalışma kapasitesi, yoğun kullanımda 16 saat. eğer gün içerisinde aşırı yüklenirsem, geçici, görsel ve dil hafızama fazla depolama yaparsam bu süre 14'e kadar düşüyor. makinemin kapasitesini bildiğimden, ertesi gün final bile olsa, yavaşladığı zamanlar kullanmaya çalışmam, sleep mode'a alırım.

    uyku moduna almak ise normal bilgisayarlara göre fazla zahmetli. gün içinde makineyi fazla zorlamadıysam, yatağa girdiğimde daha çalışacak potansiyeli olduğundan illa o enerji kullandırmaya çalışıyor ki ben de yatmadan önce kitap okuyarak yoruyorum. yoksa 1 saat yatakta kıvranmak, sürreal düşüncelerle cenk etmek istemiyorum.

    uykumu iyi aldığım ve yüksek kalorili yemekler yediğim (özellikle balık) günler, depolamayı 5400 rpm'lik mekanik diskten ssd'ye çevirmişim gibi hızlanıyor. şimdi diyeceksiniz ki psikolojiktir o, kesinlikle değil, bu gözlemler uzun yılların birikimi.

    fotoğrafik hafızam ve dil zekam oldukça düşük. ömrümün ilk 5 senesini ingiltere'de geçirmiş olmama rağmen, orada kreşlerde pakistanlılarla bile ingilizceyle iletişim kurabilmiş olmama rağmen türkiye'ye döndükten sonra türkçe'ye fazla yüklenip, ingilizce'yi kullanmadığımdan, gençlik yıllarımda tekrar öğrenmek zorunda kaldım. galiba dil depolama birimimde tek dillik yer var. mesela şu anda yüzde 50 türkçe, yüzde 30 ingilizce, yüzde 10 arapça, yüzde 9 yunanca, 0.5 almanca, 0.3 ispanyolca, 0.2 fransızca-ibranice-farsça(kelime bazında) biliyorumdur. fotoğrafik hafızam ise berbat, ilk defa gittiğim bir yeri yardımsız, çok zor bulurum.

    tabi, iyi yönleri de var makinemin. mesela 3d renderı iyi alıyor. grafik kartım ve işlemcim bu konuda çok uyumlu. sayısal zekam da ortalamanın üzerindedir. özellikle optimizasyonu iyi yapıyor. fakat bu özellik, karar alma konusunda sıkıntı yaşatıyor çünkü bir seçeneği optimize edebilmek için diğer seçenekler hakkında data toplamam gerekiyor ki bu da hayli vakit alıyor.

    ayrıca şu kış günlerinde işlemciyi overclock yapıp hem beyindeki işlem sayısını arttırıyorum hem de çıkan ısıyla ısınıyorum. umarım yakmam makineyi. maazallah.
  • "eğer beynimiz, onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı o zaman öyle aptal olurduk ki, yine anlayamazdık onu. örneğin, bizimkinden çok daha basit yapıda beyinler de var. bir solucanın beyninin nasıl işlediğini anlayabiliyoruz mesela, en azından büyük ölçüde. solucanın kendisi anlayamaz bunu, çünkü beyni fazla basittir bu iş için."

    *
  • çok korkunç bir organ bu. size istediği herşeyi yaptırıyor ve asla yanıldığı noktalarda hatasını kabullenip üstlenmiyor. örneğin birine aşık oluyorsunuz. aslında aşık olduğunuz falan yok. beyniniz mevcut çevrenizde size en uygun eşin o olduğunu ve neslin devamını onun sağlayacağını düşündüğü için kalbinizi attırıyor, duygu pompalıyor ve bir şekilde sizi o kişiyi sevmeye itiyor. siz aşık olduğunuzu sanıyorsunuz ama aslında beyniniz sizi yönlendiriyor. zira mevcut ortamda soyun devamını sağlayacak en uygun kişi o. bunu tabii büyük hesaplamalar neticesinde buluyor. neyse, sonra gün geliyor ayrılıyorsunuz. ama bu ayrılık kararı diyelim karşı taraftan geliyor. yani aslında karşı tarafın beyni bir süre sonra sizin onun için uygun eş olmadığı sonucuna varıyor ve ayrılıyorsunuz. bu durumda beyniniz allak bullak oluyor. neden. çünkü o hiç hata yapmazdı. fakat noldu? yanıldı. peki napıyor beyin bu noktada? hiçbir şey. hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. sanki hatayı yapan o değilmiş gibi sorumluluk almıyor. acıyı kalp çekiyor.
  • günümüzde kimi elektronik mühendisi arkadaşlarca yeterince kullanılmadığına şahit olduğumuz organımız. şöyle ki:

    i. beyin herhangi bir şekilde gümüş yahut gümüş iyonlarını kullanmaz. vucut metabolizmasında gümüşün herhangi bir yeri yoktur. yetişkin bir insanın günlük ortalama gümüş ihtiyacı sıfırdır. yeni doğanların ve çocukların günlük gümüş ihtiyacı da - mucizeye bakınız ki - sıfırdır. (bkz: sıfır mucizesi)

    ii. beynin icra ettiği elektronik vazife ile gümüş arasındaki kurulabilecek tek bağ gümüşün iletken olmasıdır. belki bir de gümüş de beyin de dıştan gri görünür denilebilir, o kadar.

    iii. ceviz gümüş içermez. http://www.nutritiondata.com/…s-c00001-01c20ob.html

    iv. gümüş içeren bir besin yoktur. gümüş besin içerikleri sayfalarında anılmaz zira daha önce de söylendiği üzre gümüş elementinin yahut iyonunun metabolik bir fonksiyonu yoktur.

    v. insanların hemen her bilgiye internetten kolayca ulaşabildikleri bir çağda sallarken dikkatli olmak gerekir.

    vi. diyelim boş bulunup salladınız, en azından sallama bilgilerle iddia ettiğiniz argüman arasında mantıksal bir bağ olmasına özen gösteriniz. diyelim ki bu özeni de göstermediniz bari o zaman sallanmakta olan bilgiler yanlışlanınca argümanınızın da sap gibi ortada kalacağını öngörerek yanlışlanmasından daha az rahatsızlık duyacağınız bir argüman seçiniz.

    vii. beyin güzel bir organdır. rica ederim mesleki çalışmalar dışında da sık sık kullanınız.
  • kafatasi'nin bir ilçesi.
  • iyi çalışıyorsa acı ve mutsuzluk getirdiği rivayet edilen organ.sürekli bir miktar alkolle uyuşturulmuşu tercih edilir.
  • temel seks organı. diğerleri yan sanayi.
hesabın var mı? giriş yap