• bilsemler yani bilim ve sanat merkezleri üstün/özel yetenekli öğrencilerin
    ilkokul 1. 2. ve 3. sınıf sonunda 2 aşamalı bir sınav ile girdikleri kurumlardır.
    önce tablet ile bir zeka testi sınavına girerler ardından belli bir yüzdelik dilimdeki öğrenciler testör tarafından mülakata tabi tutulur.

    sınavla seçilen öğrenciler bir sonraki eylül ayında kayıt yaptırır ve uyum programına alınırlar.
    bu program süresi bilsem yönergesinde yer alır. 1 yıldan 2 aya şimdilerde 2 haftaya kadar düşmüştür.
    uyum programında çocuk kurumu, sınıfları öğretmenleri tanır. burada dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var. bilsemler parlak diye tabi ettiğimiz başarılı çocukları değil 130 ıq ve üstü öğrencilere yönelik alım yapar. bu çocuklar nüfusta yaklaşık %2 civarında yer alır. yani her sınıfta 1 tane ya olur ya olmaz. ancak sosyo ekonomik seviyenin zekaya illaki etkisi vardır , nüfus normal dağılmaz. varoşlar olduğu gibi zengin muhitler de vardır. işte buralarda bir sınıfta 3 tane bile çıkabilir ama 5 olmaz. bu ne demek? bu çocukların iletişim kurabilecekleri etraflarında pek kimse olmaz demek. bu yüzden bilsemler ve uyum programı çok önemli.
    kendilerini farklı hisseden ama sorunun ne olduğunu da çözemeyen çocuklar işte bu programlardaki etkinliklerle kendilerini ifade edebilecekleri arkadaşlar edinirler. ayrıca ilgilerini çeken laboratuvarları, atölyeleri gözlerine kestirirler.

    sonrasında öğrenciler destek programına başlarlar. 2 yıl boyunca sınıf öğretmeni rehberliğinde çeşitli etkinlikler yaparlar. (ders dinlerler demiyorum. bilsem anlat, dinlet, tekrar ettir yeri değildir.)
    ayrıca kurumun imkanları doğrultusunda çeşitli atölyelere katılırlar. zeka oyunları, satranç, jeoloji, havacılık, astronomi, ahşap atölyesi gibi çeşitli atölyeler çocukların zihinlerini beslemek, yaratıcılıklarını artırmak üzere ben bir sınıfta 130 ıq üzeri çocuklarla baş edebilirim diyen öğretmenler tarafından açılır.

    bu atölyeler sıklıkla ücretlidir çünkü üretim odaklıdır. bir ürün üretilir ve çocukta kalır. bu masraflar da devlet tarafından karşılanmadığı için bir miktar talep edilir velilerden.

    2 yıl sonunda byf programı başlar. açılımı bireysel yetenekleri fark etme/ettirme diyebilirsiniz. öncesinde elbette destek sürecinde sınıf öğretmeni ile paslaşan branşçılar gerekirse öğrenciyi kapar alanda yetiştirmeye başlar veya atölyesine davet eder orada çalıştırır. ancak olmadıysa byf sürecinde fizik, matematik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya gibi alanlarda çocuklar her dönem 2 adet olmak üzere ders alırlar.

    bu derslerin sonunda kurumun kalabalıklığına göre 4-10 arasında değişen sınıflarda çocuklar yine yapılan çeşitli etkinliklerde becerilerini, ilgilerini görürler veya gösterirler. bu süreçte öğretmen yine çok fazla bilgi yüklemesi yapmaz. verileri verir, çocuğun ulaşmasını ister. ulaşıyorsa çocuk bu alanda yeteneklidir. benim gözlemim her 10 üstün yetenekli çocuktan ancak 1 veya 2'si matematik alanında özel yeteneklidir. ancak velilerimize göre hepsi matematikte özel yeteneklidir.
    bunun sebebi okullarda matematik yerine aritmetik eğitimi verilmesi, zeka testinin ölçtüğü şeyin de tam olarak bu olmasıdır.
    nesneler arasında ilişki kurabilme, hızlı düşünme vs. okul matematik notu yüksek olup, arkadaşlarında da hızlı çözünce doğal olarak çocuklar ve veliler bunu matematik özel yeteneği olarak düşünmektedir. eğer etkinlikleri iyi uygularsanız 1 dönemin sonunda çocuklar matematiği sevmeye devam etmelerine rağmen matematik yetenekleri olmadığını görüyor başka alanlarda kendilerini aramaya devam ediyorlar.
    şu an yeni yönerge ile byf programı 2 aya düşmüş durumda. amaç çocukları erkenden öyg programına almak ve proje öğrencisi yapmak ancak çocuklarda soyut zeka gelişimi 5. ve 6. sınıf sonunda olmakta (türkiye ortalaması 6. sınıf 2. dönemi) bu da byf programını amacından biraz uzaklaştırmakta açıkçası. soyut zekası gelişmemiş bir çocukta matematiksel becerileri değil aritmetik becerilerini görürsünüz bu da öğrenci yönlendirmede sorun çıkartır bana göre.(tamamıyla şahsidir bu görüş)
    byf sonunda çocuklar öyg programına başlarlar. özel yetenekleri geliştirme programıdır açılımı.
    öyg'ye seçim öğretmen tavsiyesi ve öğrenci, veli seçimiyle olur. bizde veliler sınavlara hazırlansın diye öygde matematik seçtiriyorlar. tamamıyla cahillik bu açıkçası. düşünün matematikte özel yetenekli bir çocuk ve yanında sınava hazırlanma kafasıyla gelmiş bir başkası. her ikisi de çöp oluyor süreçte.
    bu porgramda çocuklara çeşitli kavramlar öğretilir ve projeye hazırlanır. projede öğrenciden özgün bir ürün üretmesi beklenir. işte bu ürünü üretmek için ihtiyaç duyacağı bilgiyi öyg programında alır. bu porgramlarda içerik esnektir. öğretmen borsa verileri kullanarak big data da öğretebilir, kulak zarı inşası için biyomateryal üretimi de gösterebilir, bir sorunun matematiksel modellenmesi de.
    bu çocuğun ilgisi, seviyesi, öğretmenin bilgisi, seviyesi ile alakalı bir durum tamamıyla.
    öyg'de geçen 2 yılın ardından çocuk proje öğrencisi olur. eskiden bu 9.10. sınıfta idi şimdilerde erkene çekmeye çalışıyorlar ama bence iyi sonuç vermeyecek.
    tüm bu süreç içerisinde çocuk yine atölyelerde aldığı eğitimlerle çeşitli sınavlara ve yarışmalara vs katılabilir.
    öğretmenler alanında uzman başarılı kişilerden seçilir. yüksek lisans veya doktoralıdır pek çoğu veya yapmaktadır.
    bilsemlerin genel yapısı bu, ancak veli ve beceriksiz idareler ile bu güzel düşünülmüş kurumlar mahvedilmektedir. nedir bunlar?
    önce veli tarafından bakalım.
    çocuğu etiketlensin diye sınava sokar, soruları çalar, soruları almaya kalkışır, testöre rüşvet verir. bunu sakın yapmayın ne olur!
    düşünün 10 tane gerçekten üstün zekalı yanında çocuğunuzun nasıl hissedeceğini
    öğretmen olarak o kadar belli oluyor ki çocuğunuzun hali biz üzülüyoruz.
    aman benim çocuğum üstün zekalı diye etrafta böbürlenmeler, anlatmalar vs. diğer veliler tavır alıyor bu çocuklara karşı. dersin ortasında sınıftan alıp, diğer çocukların duyacağı şekilde xxxxx bilseme götüreceğim de öğretmenim diye izin istemeler. oto çöpe her sınava çocuğu sokmalar, öğretmene karşı benim çocuğum üstün yetenekli ama siz öyle misiniz gibisinden tavırlar vs . aslında bu tavır bize çocuğun hangi tarafa çektiği hakkında fikir veriyor.

    idare tarafından
    öncelikle böyle bir durum var (bkz: meb'deki terörist yapılanma)
    sonrasında hala bir yönetmeliği olmaması, sığ kafalar tarafından bu çocukların değerlendirilmesi
    son uygulanan zeka testi (yerli ve milli yapacağız derken batırmak veya birilerini zengin etmek ) sebebiyle pek çok parlak zekalının kurumlara kayıt olması.

    bizim akademisyenlerin çoğu iyi tercüman parlak zekalı insanlar. bu çocuklar ise deha. anlayamıyorlar bu çocukların neler yapabileceklerini. net diyeyim bunlar devlet kuracak kapasitede çocuklar, beklenti ise aselsan'a filan mühendis yetiştirmek. sayısal alanlarda buna yükleniyorlar ancak bunlar arasından hukukçular, filologlar, sosyologlar da çıkacak. bu tür ne bir çalışma var ne de bunu düşünen bir idare. yaklaşık 135 bilsem var bunları adam gibi yapılandırın 10 sene sonra bu ülkede dünyayla yarışan değil, dünyaya ilham veren bir ekip olur.
    öyle para filan da gerekmiyor. dürüst, şerefli, zeki 135 müdür ve yaklaşık 2000 öğretmen. emin olun var bu insan kaynağı bizde. ancak insan harcama üzerine kurulu sistem bilsemlerde de devreye giriyor.
    bu yıl teknofestte pek çok bilsem öğrencisi derece aldı.
    ne yazık ki bir başka idari sorun bilsemlerin birbiriyle yarışması sonucu öğretmenler üzerindeki proje baskısı. bu da öğretmenin projeyi alıp çocuğun önüne koymasına sebep oluyor. zaten önceki süreçte verimsizleşmiş kurum iyice çoraklaşıyor.
    çünkü bunlar üstün zekalı. her konuda böyleler. adalet duyguları gelişmiş çocuklar ama nefs diye de bir şey var. hazır yapıldığını görünce çocuk niye uğraşsın. sonra ortada sağa sola iş yaptırıp çok güzel anlatan işletmeciler olarak dolanıyorlar.
  • konu hakkında çok az düzgün bilgi verilmiş, zamanında öğrencisi, ögretmeni, hizmet sağlayanı olarak konu hakkında biraz aydınlatabilirim.
    bilsem öncelikle iq ve yetenek testi şeklinde bir tarama ile öğrenci toplar. bir zamanlar öğretmenler belirli ögrencilerini bu taramaya iletirken şimdilerde planlama genel olarak tüm öğrencileri kapsayacak şekilde yapmaya yapmaya çalışıyorlar.
    yaptıkları testlere göre genel yetenek için iqlar 130'un üzerinde. bu arada bu sınavda da yorum olduğu için çeşitli öğrenci torpilleri mevcut, fakat elimde kanıtım yok. çocukların büyük çoğunluğu öğretmen çocuğu olması en şüphelinesi konu.

    genel olarak buradaki çocuklar ülkenin güzide çocukları, cevherleri, özenle işlenmeliler. işleyecek öğretmenlere gelirsek, fen lisesi öğretmen seçimleri gibi bir davranış söz konusu, yüksek lisans, derece gibi durumlara bakıyorlar aday çokluğunda. reklam yapmış gibi olacağım ama turkcell zeka küpü projesi kapsamında 10 kadarını gezmiş teknoloji labları açmış, eğitim vermiş biri olarak gördüğüm : yeteneksiz bir yığın öğretmen ve yönetici , bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kaliteli öğretmen ve yönetici. biz ülke olarak oralardaki çocukların hakkını ödeyemeyiz, resmen eğitim sistemimiz, yaklaşımlarımız, cahilliklerimiz ile önlerini tıkıyoruz.. ülkedeki tüm çocuklar için geçerli gerçi bu...

    edit: imla
  • at yarışını ilkokula kadar indiren bir basamak.

    sınav sonuçlandı bi kazananlar kazanamayanlar, veli gruplarında kazananlara tebrik alkış kıyamet, kazanamayanlara çelenk...

    mümkün olduğunca oğlumu böylesi yarışlardan uzak tutmaya çalıştım. bu seviyede kazanan olarak da bir yarışın içinde bulunmuş olmak tehlike. düzgün çalışan metabolizmaya müshil etkisi resmen. öğretmenin de ısrarıyla girdi sınava.

    her şey yolunda giderken ilk basamakta sınıfta barajı geçen birkaç kişiden biri olmak bünyemizi bozdu. aman da ne olacak şimdi durumları. sonra kim kaç puan almış, anne biliyor musun görkem biraz geri zekalıymış, elif ela sınırda kalmış, belki o sabah sütünü içmemiş, berke sınırı geçmiş anca, şimdi benim oyumla onun oyu bir mi seviyesinde konuşmalar 9 yaşındaki veletle.

    dün sabah resim sınavına girecek bekliyoruz bahçede. iki veli konuşuyor yan tarafta. 700 tam puan alan biri varmış aman allahım nasıl olur konulu. benim oğlan kocaman açıyor gözleri, anneeee nasıl yani tüm soruları doğru mu yapmış, ben 15 yanlış mı yaptım şimdi, kadın bize dönüyor hemen, demek 550 aldın, benim oğlan da 590 almış. bizimkinde ibre inip çıkıyor, 9 senelik hayatı film şeridi. kadın gözlerini daha da açıp 2 soru boş bırakmış yanlış 9 tane imiş diyor, 590 puan alan kendisiymiş gibi eziyor çocuğumu. hemen savunmaya geçiyorum. yani çocuklara aşırı yük haline getiriyoruz severek yapacakları şeyleri falan derken bir bakıyorum kadın yaz okulu etkinlikleri ile ilgili cümleler kuruyor. elimde yaz okulu formları, yüzme binicilik satranç kursları. dokuz taş kursu da olsa bari diyorum kimse gülmüyor. kendim gülüyorum abartılı. resim çalışması yaptınız mı gelmeden önce diyor kadın, ısrarla 550 puanın peşinde, 590'dı di mi sizinki diyorum. orgazm olsun bıraksın yakamızı diye. ayhhh evet tatlım diyor. oysa yaşı benden küçük. densiz. bırakmıyor bizi. diyorum bunlar sanatsal bir takım şeyler. içinden gelir o an, çalışmakla pek olmaz. tabi ki bana göre. o yüzden oğluma cin ali çizdirmedim. o zaman genel yetenek için çalışırsınız herhalde diyor. derdin ne be kadın! tüm yaşananlar noktalama ve boşluk olmaksızın cereyan ediyor.

    velhasıl sınav saati geliyor kadın başarılar diliyor. oğlu benim oğlana bakıyor. yüzünü ekşitiyor gerçekten müshil almış gibi.
  • bilsem'e giriş sınavı son yıllarda, çocuklardan çok ailelerin zekasını ölçmektedir.

    2. sınıf itibariyle ilk aşamayı geçmiş olan kızım için, bu başarının, marketten bir kutu sakız almaktan daha fazla önem arz etmediğini söylemeliyim. biz de sadece tebrik ettik, dünyanın en önemli işini başarmış gibi hediyelere ve övgülere boğup, sonraki aşamada tam bir yıkım yaşamasına sebep olmamayı seçtik.. kendisi kitap kurdu olduğu için, ilk basamakta önemli yer tutan paragraf sorularını, okudu, anladı ve yaptı. daha fazlasını da hak ediyorsa ikinci aşamayı da geçer ve orada mutlu olduğunu düşünürse eğitim almaya devam eder..
  • ailelerin baya üniversite sınavı muamelesi yaparak çocuklarını test kitaplarıyla falan hazırladıkları eğitim olduğunu gördükçe şaşkına dönüyorum. yanlış anlaşılmasın imkanı olmayan, devlet okuluna giden çocuklardan bahsetmiyorum. baya kolejde okuyan/okutabildiği çocuğunun ne kadar muazzam bir yarış atı olduğunu kanıtlama arzusundan başka bir şey değil çoğununki. bugünün ilk entrisinin pek çok yerine katılıyorum ama sistemdeki üstün zekalı çocukları seçtiği kısmına değil. özel okullarda hiçbir veliyi karşımıza almayalım mantığıyla neredeyse tüm çocuklar aday gösteriliyor ve harıl harıl özel ders aldırıyor manyak veliler. sonra o çocuklar büyüdüklerinde gözünden ateş fışkıran manyak yetişkinler olarak can sıkıyorlar. her nesil bir öncekinden manyak oluyor o yüzden.

    oğlum resim ve genel yetenek kazanmıştı iki-üç sene önce. ama proje bazlı eğitim veren bilsem oturduğum şehrin öbür ucunda olduğundan iki-üç haftalık devamının ardından kaydını sildirdik. çünkü haftada iki gün küçüçük çocuğun trafikte 3 saat harcamasını doğru olmadığını düşündüm. üstelik oğlumun üstün zekalı olduğunu düşünmüyorum, bazı konulara merakı var sadece. o merakı/yeteneği besleyebilecek imkanım var. ancak besleyemeyecek veya daha kötüsü bile isteye beslemeyecek bir dünya aile olduğunu biliyoruz.

    ben bu tür uygulamalardan ulaşılması zor, sistem içinde kaybolan çocukların yararlanmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. iki gün önce bir tıp fakültesi öğrencisi ailesinin yobazlığı yüzünden intihar etti bu ülkede ve tek değil. bu gibi imkanların sistemin yutacağı çocukların elinden tutması lazım o yüzden. devlet okullarına çocukların ellerini yıkayacakları sabunları alacak bile bütçe verilmezken özel okulda okuyan çocuklara teşvik verildi bu ülkede bir dönem. bu ülke zengin çocuğu seviyor. zenginin çocuğunu kolluyor. bilsem bari bunu yapmasın.

    ha diyeceksiniz ki kayıt olan çocuğunun kaydını sildirdiysen önemsediğin o çocukların hakkına girdin. hayır. oğlum o dönem devlet okuluna gidiyordu ve sınıfta koleje gitmeyen tek çocuk oydu. çocuğunu ted kolejine gönderebilen velinin hakkına girdiysem üzülmem. bu kayıt sildirme işiyle girdiğim hak belki sadece benim oğlanın hakkıdır. büyüdüğünde annem/babam çocukluğumu yaşamama izin verdi, düşük not da alsam kızmadı da diyebilir, azıcık zorlasaydınız ya ulan allahsızlar da. e o da bizim problemimiz artık.
  • "üstün yetenekli" öğrencilerin kabul edildiği, açılımı bilim ve sanat merkezi olan proje tabanlı eğitim kurumlarının kısaltması. ülkemizde şu anda 350'den fazla bilsem bulunmakta ki bunların önemli bir kısmı pandemi sonrasında kuruldu.

    kendi okullarında eğitim gören öğrenciler haftaiçi okuldaki derslerinin bitiminden sonra ve/veya cumartesi günü bilseme gelebiliyorlar. bilsemde toplam dört farklı eğitim modülü var:

    destek modülü -- ilk okul 2-3-4. sınıflar

    byf(bireysel yetenekleri farkettirme) modülü -- 5. ve 6. sınıflar

    öyg(özel yetenekleri geliştirme) modülü -- 7. ve 8. sınıflar

    proje grubu (lise öğrencileri)

    bilsem öğrencisi her dönem iki farklı öğretmenden(ilk okul 2. sınıftaki öğrenciler hariç) ders alırlar. ayrıca kendi ilgi alanlarına yönelik atölye derslerinden zaman olarak uygun olanlarına da katılabilirler. her öğrencinin en az bir atölye çalışmasına katılması hedeflenir, ama çalıştığım iki bilsemde de 4-5 atölyeye birden devam eden öğrencilere rastladım.

    bilsemlerin amacına uygun hareket ettiğini ve potansiyeli yüksek gençlerin bu potansiyellerini ortaya koyabilmeleri için yeterince fırsat yaratabildiğini söyleyebilir miyiz? maalesef bu soruya pek olumlu yanıt veremiyorum. bunun çeşitli nedenleri var. öncelikle bilsemde okuyan öğrencilerin hemen hepsi bilseme ilk başladıklarında çok heyecanlı ve istekli oluyor. ama zamanla öğrencilerdeki motivasyonun kaybolduğu net bir şekilde gözlemlenebilir. birçok öğrenci bilseme sosyalleşmek, eğlenmek için gelmeye başlıyor ve bunu da inkar etmiyorlar. bilsemlerin yeterince başarılı olamamasının kökeninde dört temel neden var:

    1. haftaiçi gelen öğrenciler kendi okullarından çıkıp geliyorlar ve yorgun oluyorlar.

    2. bilsemde kendi okullarındaki gibi net bir değerlendirme/notlandırma kriteri yok. bu sebeple öğrenciye bir şeyi yaptırmak her zaman çok kolay olmayabiliyor.

    3. çocukluktan beri birçok şeyi kolaylıkla halleden ve biraz da rehavete kapılan öğrenciler seviye arttıkça bazı alanlarda zorlanmaya başlayabiliyorlar. ilk kez bir dirençle karşılaşan öğrencilerin bir kısmı zaman içerisinde ilgisini yitirebiliyor.

    4. bilsemlere öğrenci seçiminde kullanılan testlerin ölçme değerlendirme anlamında çok yeterli olduğunu düşünmüyorum. önemli sayılabilecek oranda bir öğrenci grubu aslında üstün yetenekli olmadığı halde ailesinin "sıkı çalıştırmasıyla" bilsem öğrencisi olmuşlar(zaten bir kere olmak yetiyor). ama bu öğrenciler özellikle sayısal alanlarda veya ingilizce alanında kendinden beklenen performansı ortaya koyamıyorlar ne yazık ki.

    o halde ne yapılabilir? birincisi bilseme giriş sınavları daha özenle hazırlanmalı ve çok daha detaylandırılarak uygulanmalı. ikincisi öğrenciler kendi ilgi ve yeteneklerine uygun olan derslere(ve atölyelere) katılmalı. sırf ailesi istedi diye veya en yakın arkadaşı bir atölyeye katıldı diye seçim yapan birçok öğrenci hem dersle ilgilenmiyor, hem verimli bir uğraşı yapabilecekken zamanını boşa harcıyor, hem de dersin akışını bozabiliyor. üçüncüsü ve en önemlisi bilsemler diğer okulların bir veya iki katında eğitim vermemeli, kendilerine ait bir binaları ve bahçeleri olmalı. ayrıca bilsem öğrencilerinin standart müfredatı da bilsemde görmeleri pekala sağlanabilir. bu sayede hem daha az yorulacaklar, hem de bilseme bağlılıkları artacak.

    bilim ve sanat merkezlerinin daha kat edecek çok yolu olduğunu düşünüyorum.
  • şu an birinde veli toplantısında olduğum okul..oryantasyon, bilgilendirme tarzı bişey..veli olacak dalyarakların neredeyse tamamı sidikli çocuklarının the special one olduğunu düşünüyor..tripleri, soruları görseniz kafayı yersiniz..

    bu ülkede çocuk sahibi olmak için sınav yapılmalı..
  • yukarıdaki entrynin sahibi yazar gibilerin çocukları için üzülüyorum. çözdürdüğünüz sorular iq testinde hatalı sonuçlar alınmasına sebep oluyor.

    sırf çocuğum üstün zekalı diye anlatabilmek için yaptığınız bu hareket üstün zekalı olmayan bir çocukta hem beklenti oluşturuyor, hem de kendisinden zeki insanlar yüzünden kendini yetersiz göreceği yorucu yılları beraberinde getiriyor.

    bu farkı bir yere kadar gizlersiniz. ama emin olun özellikle lise çağlarında ve sonrasında bu fark size negatif olarak geri dönecek. sağlıklı bir birey yetiştirmek egolarınızdan daha önemli.
  • daha önce böyle mi yapılmış bilemiyorum fakat bu seneki bilsem sınavında, çocuklardan, verilen soru kitapçığı üzerinde işaretleme yapmamaları istenmiş. gerekçe de "başka günlerde yapılacak sınavlara girecek arkadaşlar kullanacak"mış. çocuklar işaretlemelerini direkt olarak optik form şeklindeki işaretleme kağıdına yapmış. tabi bazı çocuklar dinlemedikleri için kitapçığa da çizim ve işaretlemeler yapmış ve bu kitapçık denk gelen bir sonraki öğrencinin bu cevapları silerek kendi cevaplamalarını yapması istenmiş.
    belki bir lise ya da ortaokul öğrencisi yapabilir ama bu 1., 2. veya 3. sınıfa giden öğrenciden istenemez çünkü gelişimine uygun değil.
    devlet, sınava girecek öğrenci sayısına denk gelecek şekilde kitapçık basamaz mı, bu kadar mı kötü ekonomik durum?
  • üstün zekalı ve yetenekli çocukların okul harici hatfada en az beş saat geçirdikleri ve yeteneklerini geliştirme ve kullanma imkanı buldukları merkezler. öncelikle ülke genelinde pilot bölgelerde denendi. sonradan ülke çapında bu merkezler yayılmaya başladı.

    devam eden öğrenciler 3. sınıftan lise sona kadar geniş bir aralıktan birkaç aşamadan geçtikten sonra seçilir. ilk aşamada sınıf hocaları ilk sınava girecek olan öğrencileri seçer. bu seçilen çocuklar bilim ve sanat merkezlerinin hazırladığı ve genellikle 100 sorudan oluşan bir sınava tabi tutulur. eğer öğrenci 3. sınıftaysa kendi sınıfı için düzenlenen sınava girer. bu sınavda en az 60 alınması gerekir. bu durum aslında sınıftan sınıfa değişir. 4. sınıf için en az altmış net gerekirken, 5. sınıf için net sayısı yetmişe çıkabililir. sorular bilgi gerektirmeyen zeka sorularıdır.

    bu ilk aşamayı geçen çocuklar bu sefer de ankara dan gelen iq uzmanlarınca iq testine tabi tutulurlar. üstün zekadan alınacaklasa, bilsem'e girebilmek için en az 130 puan almış olmaları gerekir. resim ya da müzikten girilecekse bu puan almış olmaları gerekmez ya da en azından ben öyle biliyorum.

    merkezlerde görev yapacak hocalar, eğitimden geçtikten sonra göreve başlarlar. hemen hemen her branştan hoca bulunur ve bununla birlikte geniş laboratuvar imkanları mevcut. çocuklar hocalarıyla birlikte proje yapma imkanı yakalarlar.

    hocaların ne kadar yeterli olabildiği tartışılır olsa da, bilim ve sanat merkezleri, bu çocuklar için kendilerini ifade edebildikleri, enerjilerini kullanabilecekleri, toplum nazarında daha anlaşılır hale gelebilmeleri için küçük de olsa bir adım gibi gözüküyor.
hesabın var mı? giriş yap