• 3 katlı apartmanın birinci katında daire aldım. tüm balkonlar hemen hemen birbirini görüyor.

    biraz ucuza kapattım çünkü daire bana çekiliş usulü çıktı.

    içini yepyeni yaptırmışlar falan yoksa apartman 1990’da inşaa edilmiş.

    neyse balkonda sigara içmeye çıktım,

    yukarıdaki komşu hiş piş yapıyor.

    etrafa bakıyorum kimse yok,

    sen sen yukarı sağa bak dedi.

    baktım.

    yeni mi taşındın falan, 2 cümle sonra,

    orada biri intihar etti biliyor musun? dedi.

    ya ben senin amk dedim söylenecek söz müydü şimdi o. sesler duymaya başladım acaba nerede intihar etti diye sherlock usulü ipucu arıyorum.

    ve neticede o hafta ben bir arkadaşımda uyudum.

    hala sesler duyuyorum. o komşunuzda ebesini sikicem mangal partileri yaparak. bir kasa sucuk getirttirecem afyon’dan.
  • gece 12'de çalışılan kafenin patronu tarafından eve bırakıldıktan sonra apartman girişinde bayılınca ertesi gün komşulara arabanın içinden fırlatıldığımı söylemesi.

    ısrarla kalp hastası olduğumu söylememe ve onların iş arkadaşlarım olduğunu belirtmeme rağmen.
  • sizi uyutmaması yapacağı en büyük şerefsizliktir.
  • üst komşudan çok sıkıntı çekmiş biri olarak en net hatırladığım üç şey var:
    1. evin içinde her daim bastıra bastıra topuklu ayakkabıyla yürümesi
    2. haftasonu sabah 6 sularında elektrikli süpürgeyi açarak parkelerin kenarlarına vura vura ev süpürmesi
    3. köpeğinin boynuna taktığı zincir tasmayı evin içinde çıkarmaması ve o hayvan evin içinde her dolaştıkça sürünen zincir sesinin bize inmesi. artı olarak köpek kıllarını bizim cama silkelemesi ve onun elindeki köpeğe çok üzülüyor olmam

    onun yüzünden ev değiştirdik şu an en üst kattayız en azından kafamız rahat. boşuna dememişler kötü komşu ev sahibi yapar diye.
  • oturulan apartmandaki alt, üst ya da yan komşunun yapacağı/yapabileceği şerefsizlikler silsilesidir.

    misal bir komşu düşünün. internetten portatif klima almış. üstelik bozuk. gerizekalı iade de etmemiş kullanayım demiş. ve kullanmışta.

    bu klima buz dolabı gibi ses çıkarıyor üstelik. böyle bangır bangır ötüyor. sizin eviniz ister bir kat üstünde olsun ister on kat fark etmez, o klima her çalıştığında sanki sizin evinizde çalışıyormuş gibi sesi, motoru kulağınızda ve beyninizin içerisinde yankılanıyor.

    hele gecenin sessizliğinde çalıştırılmaya görsün bu klima. beyninizin içinde ramazan davulcusunun tokmağı ile falakaya yatırılıyormuşsunuz gibi dayak yemişten beter ediyor insanı.

    ne yazık ki bu şerefsiz benim alt komşum. yön belirtiyorum ki, eğer okuyorsa burayı belki yüzü kızarır da, yaptığı bu şerefsizlikten vazgeçer.

    hayır yani 15 gündür bu şerefsiz komşum yüzünde 3-4 saatlik uyku ile hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum.

    yaşam kalitem o kadar düştü ki, eczaneye gidip unisom aldım.

    ailem yazlıkta. alt kata inip bir şeyde diyemiyorum. sonunda bugün aradım bizimkileri, dedim konuşun şunlarla sustursunlar klimayı.

    neyse konuşmuşlar ve şu an evde incin top oynuyor. o kadar sessiz ki, kendime geldim yeminle.

    bir kere daha anladım ki komşu çok önemli. yoksa insanın hayatı cehenneme dönebiliiyor anlayışsız, empatiden yoksun ve terbiyesiz insanlar yüzünden.
  • sırf fazla kira veriyorlar diye araplara evlerini kiralamaları. kesin olarak en büyük kolpalık budur. ceremesini tüm bina çekiyor pisliklerin
  • bundan 6 yıl kadar önce liseyi bitirdikten sonra istanbul'a gitmiştim teyzemin yanına, kendisi bir tekstil markasının bölge müdürüydü, bana da iş ayarlamıştı. aslında istanbul'da üniversite kazanmışım, yerleşmişim ama kayıt olmak için gittiğimde aile içi bir maddi kriz ortaya çıkıyor ve kayıt falan olamıyorum, işe girip çalışmaya ve mersin'deki aileme destek olmaya karar veriyorum.

    teyzem eşinden boşanalı bir sene falan oluyordu. o da yeni geldi sayılır yani istanbul'a, ben gelene dek yeni evli kuzenim ve eşiyle beraber kalıyordu. ben de gelince eve çıkalım daha rahat ederiz falan dedik. tam bir iş kadını olduğu için; hem kendi işine hem de benim evime yakın bir yerde tutalım diye gezmedik emlakçı bırakmadık avrupa yakasında. bir ay kadar devam eden arayışın sonunda; hem kendi işine, hem benim işime, hem de istediği kriterlerde bir ev bulduk. 1 hafta içinde de; evi temizledik, doğal gaz, su, elektrik aboneliklerini hallettik, teyzemin mersin'deki ev eşyaları geldi ve yerleştik eve.

    ilk başlarda gayet sakin, kendi halinde bir apartmanda oturuyoruz sanıyorduk ama birkaç ay sonra ''bu nasıl apartman, nereye geldik biz böyle'' diye yavaş yavaş söylenmelere başladı teyzem. çünkü bazen kavga çıkıyor, kapıyı açıp bakıyoruz ses seda kesilmiş oluyordu. sabahları asansör en üst katta öylesine kapının arasına ayakkabı koyup bekletiliyordu. hafta sonları kimse evinde durmuyor, bir tek bizim dairenin ışığı yanıyordu. apartman daha yeni yapılmıştı. bizim dairede daha önce hiç kimse oturmamış. tuhaf gelmeye başladı yavaş yavaş anlayacağınız.

    biz üçüncü kattayız. karşı dairede iki sevgili oturuyordu, en sevdiğim komşumuzdu desem yeridir, haftada en az üç kez hamburger yapıp ikram ediyorlardı, erkek olan haftada bir gün bize gelir playstation falan oynardık, anlayacağınız çok samimi olmasak da iyiydi karşı komşumuzla ilişkilerimiz. bir alt katta yeni evli bir çift oturuyor, kendi hallerinde zararsız insanlardı. bizim tam üstümüzde de iki tane kadın oturuyor, öğrenciler mi değiller mi bilmiyorum, hiç konuşmadık, sadece bir kez aşure günü diye teyzem aşure yapmıştı, onda da kapılarını çaldım açan olmadı.

    neyse efendim bir cumartesi günü sabah 8'de uyanmışım apartmanın altındaki börekçiye gidip börek yiyeyim dedim. çağırdım asansörü, bir üst kattan geliyor. kapı bir açıldı, böyle baya derin dekolteli bir kadın, ulan altımda da gri nike eşofman var, zaten sabahın saat 8'i bir tuhaf oldum tabi. kadın şöyle bir süzüyor beni aynadan görüyorum. asansör en altta kata geldi durdu, kapı daha açılmadı ama açılsın da hızlıca çıkıp gideyim diye tam kapının önünde duruyorum. kapı açılır açılmaz, ''çok aceleniz var galiba buyrun siz önden geçin'' dedi. ben de sadece iyi günler deyip geçtim. şu gizemli üst komşunun kim olduğunu gördük sonunda.

    neyse indim aşağı karnımı doyurdum yukarı çıktım. öyle evde playstation oynuyorum. teyzem yazdı, çalıştığı firmanın metrocity avm'deki mağazasındaymış bugün, avm'de bizim eve çok yakın, işin yoksa gel yemek falan yeriz, evden çıkmıyorsun zaten hiç falan dedi. bir bakıma haklıydı da, hayatımda ilk kez geliyorum istanbul'a, geleli daha bir sene olmamış, haliyle arkadaşım falan da yok öyle takılacak. iyi dedim gideyim. duş falan alıp hazırlandım çıktım.

    mağazaya girdim, bilen bilir metrocity avm pek kalabalık olmaz gündüzleri. pek müşteri falan da yok, öyle sohbet ediyordu mağaza müdürüyle, yanlarında da bir tane kız var. şöyle bir kendime çeki düzen verip, yanlarına kasaya doğru yürümeye başladım. biraz da heyecanlandım tabi, yirmi yaşına yeni basmış bir gencim daha, daha önce hiç görmedim mağazada bu kızı. neyse ağır ağır yürüyüp yanlarına vardım. selam vermek için elimi uzatmamla kızla bir göz göze geldik, böyle bir şey olamaz ya; saçları küt ve kızıl, teni bembeyaz, gözleri kocaman, yüzünde sıfır makyaj, öyle çok güzel bir kız değil ama çok doğal sempatik bir yüz profili var. sade renkli hafif bohem kıyafetleriyle, fönsüz ama hacimli ve canlı görünen saçlarıyla, jelibon gibi kokusuyla acayip çekici geldi bana. yani kalkıp dese ki ''69 woodstock festivaline gidiyoruz'', düşünmeden hadi gidelim derdim.

    efendim kısa bir tanışma faslından sonra teyzem dedi hadi alt kata inip bir şeyler yiyelim. üçümüz beraber iniyoruz alt kata, yürüyen merdivenlerde kızın tam önünde duruyorum, arkamı dönüp baktığımda kızın zaten bana baktığını görüyorum acayip hoşuma gidiyor. indik alt kata, yemekleri aldık, geçtik oturduk bir masaya. öyle gündelik konulardan bahsederken, döndüm sordum dedim ki ''siz bu mağazada mı çalışıyorsunuz, daha önce görmemiştim hiç sizi?''. kız daha cevap vermeden teyzem girdi araya, kızın yerine cevap verdi, şimdi adını hatırlamadığım bir arkadaşının kardeşiymiş, baya samimilermiş falan. bana demez mi ''arkadaş olun işte, arada çıkıp dolaşırsınız gezersiniz, evde otur otur kafayı yiyeceksin'' diye. benden önce kız atladı ''ben çok sevinirim seve seve gezdiririm seni'' ben de hemen onayladım tabi. gülüşmeler falan.

    yemekten sonra kalkıp mağazaya çıkıyorduk, ''beşiktaş'a gidelim mi şimdi, istersen, başka planın yoksa'' diye sordu. yine ben cevap vermeden teyzem: ''gidin gidin, kadıköy'e de geçin, benim de bugün işim çok zaten, iş biter bitmez eve geçip uyurum'' diye cevap verdi yerime. ben de onayladım çıktık. iş yerindeki robot gibi insanları saymazsak ilk kez bir arkadaşımla dışarı çıkıyorum istanbul'da.

    çok keyifli bir gün oldu yedik, içtik, bol bol sohbet ettik, lise yıllarından bahsettik, moda sahiline indik yürüyüş yaptık, baya keyifli vakit geçirdik, sempatik biriydi. akşam da ablası geldi geldi kızı almaya, beni de bırakmak için ısrar ettiler ama kabul etmedim, vapura binip geçerim karşıya falan dedim. yalan yok çok seviyorum vapura binmeyi.

    vapura binip karşıya geçtim, meydandan dolmuşa bindim. eve geldiğimde teyzem uzanmış kitap okuyor gibiydi ama meğerse uyku ile uyanıklık arasındaymış, kapıyı açarken anahtar sesiyle irkilip kendine geldi. hemen bir nasıl geçtiler, ne yaptınlar, bir soruşturma. çok güzel geçti teyze, çok keyifliydi, baya güzel vakit geçirdik, arada bir görüşeceğiz artık dedim. ''bak seni tanıyorum öyle insanları kullanmak gibi bir gayen falan yok ama, kıza saygılı davran, en yakın arkadaşlarımdan biri ablası, seni tanıştırmak istedim, pişman etme beni'' dedi. arkadaş olmaktan başka bir niyetim olmasa da teyzem böyle deyince bir baskı hissettim. yok ya olur mu öyle şey, ne yapacağım sanki falan diye söylendim sustum. sonra bana demez mi: ''siz ayrıldıktan sonra aradılar beni, seni de eve bırakacaklarmış istememişsin, zaten bahsetmiştim daha önce senden, kız hoşlanmış senden''. tabi aldı beni bir gülme.

    aradan birkaç hafta geçti, o günden sonra ilk önce hafta sonu bir kez görüştük, o görüşme de gayet keyifli geçince hafta içi akşamları bile görüşmeye başladık. sinemaya, tiyatroya, karaokeye, internet kafeye call of duty oynamaya falan gidiyoruz. baya keyifli vakit geçiriyoruz. birkaç arkadaşı ile de tanıştırdı. hele bir tanesi var ki, tam anlamıyla sinefil, izlemediği film yok, yahu önerdiğim bir filmi de izlememiş olsa şaşırıp kalacağım. bir açıdan bu yüzden iyi anlaşıyorduk aslında. öyle hobisi, ilgi alanı olmayan bir kız değildi, çevresinde de öyle insanlar yoktu.

    sonra bir cuma günü işten çıktım eve geldim uzanıyorum, teyzemden: ''evi topla akşam misafirimiz var, kızla ablası bizde kalacak, sabah da hep beraber kahvaltıya gideceğiz, biraz geç geliriz ama sen yemeğini ye'' diye mesaj geldi. cuma günü yorgunluğu olsa da yerimden kalktığım gibi elektrik süpürgesini alıp evi süpürmeye başladım. bulaşık, çöpler, banyo, tuvalet falan bütün evi süpürdüm, sildim, mis gibi yaptım. bir sigara yaktım, ulan dedim karnım da acıktı, bulaşık falan çıkmasın dışarıdan söyleyeyim yemeği. 1.5 adana söyledim. yemekten sonra tabi bir ağırlık çöktü. dedim bir duş alıp kendime geleyim. saat akşam 9 olmuş. demez olaydım, duştan çıkınca azıcık uzanayım diye müzik açıp yatağa uzandım, sızıp kalmışım. ben uyurken teyzemler gelmiş hiç duymamışım. sabah erken kalkacağız diye de uyandırmamışlar.

    erken yattığım için de sabahın saat 6'sında uyandım. hayatımın en kötü sabahlarından biri olacağından habersizce mutfağa gidip kahve yaptım kendime. keyfim öyle yerinde ki; uykumu almışım, mis gibi kahvem var, sigaramı yakmışım balkonda, salonda bir süredir görüştüğüm ve baya iyi anlaştığım istanbul'daki tek arkadaşım uyuyor, pink floyd'dan high hopes açmışım kulaklıkları takıp, maaş da yeni yatmış, hiçbir şey benim moralimi bozamaz yani.

    taa ki kapı, birinin bağıra bağıra yumruklamasıyla çalana kadar. kulağımda kulaklık olunca ilk başlarda duyamadım, yumruklama sesi iyice gelmeye başlayınca fark edebildim kapının çaldığını. tabi ben fark edene kadar evdekiler çoktan fark etmişti. hemen koştum kapıyı açtım. evdekiler arkamda, kız da tam yanımda duruyor, hatta kolumu tuttu, korkmuş zavallım. kapıyı bir açtım karşımda saçı başı, makyajı dağılmış, elbise askısı omzundan düşmüş, zil zurna sarhoş bir kadın, elini duvara koyup kafasını eğip bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. sonra fark ettim tabi bu kadın; geçen gün asansörde karşılaştığım bizim üst komşu. demez mi: ''çekilsenize ya içeri gireceğim, dalga mı geçiyorsunuz, sabahın bu saatinde işten geliyorum, gördüğüm muameleye bak'' diye. meğer üst komşumuz hayat kadınıymış. bendeki kadere bak, kızın bizde kaldığı gecenin sabahı, kapımızı hayat kadını üst komşumuz çalıyor. teyzem zaten sinirli biri, ne oluyor burda, ne diyor, kim bu kadın, sen ne haltlar karıştırıyorsun diye patlamaz mı bana. ben hiçbir şey diyemiyorum, bildiğin şok geçiriyorum. kız da benden uzaklaştı teyzem böyle deyince. bu sefer de kızın ablasından olaya dahil olma çıkışı geldi: ''hayatım bu nasıl apartman, kim bu kadın, burada mı yaşıyor, sabah sabah sinirlerim bozuldu benim, bir şey söyler misiniz artık'' demez mi teyzeme. ya abla atma işte şu zehirli oku, getirme teyzemi daha fazla gaza diye geçiriyorum tabi içimden. tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecekken, kadın küfrü basıp, beni itekleyip içeri girdi. bittim ben, resmen mahvoldum; teyzem, kız ve ablası sanıyor ki ben bu kadını tanıyorum. kadın da geçti direkt koltuğa oturdu sızdı. kabuslardan kabus seçeyim ki, hayatımın en güzel günü ancak bu şekilde en kötü gününe dönüşebilirdi.

    sürekli sordukları sorulardan bir fırsat yakalayarak, uzun bir tirad geçip, bu kadını ilk kez asansörde gördüğümü, kendisinin bizim üst komşu olduğunu, hayat kadınlığı yaptığını, şu yaşanan şeye aynı kendileri gibi benim de şok olduğumu, masumiyetimi falan bir çırpıda anlattım. ben böyle anlatınca bir duruldu ortalık. kızın ablası, kızı da alıp kalktı gitti. teyzem tabi halen olağan şüpheli olarak beni görüp ağzına geleni söylemeye devam ediyor.

    sonra kalktı kahve yaptı kadına, dürtükleyip uyandırdı, kadın da gitti elini yüzünü yıkadı kendine geldi. banyodan çıkınca zaten yüzünde bir mahcubiyet, o da anladı yaptığı aptallığı. istediği kadar anlasın, sen benim bu muhteşem günümü mahvettin lan. lanet olsun lan sana. geçti oturdu kahvesini içti. binbir tane özür diledi, lütfen polisi aramayın, arkadaşımla beraber kalıyorum, ailemin haberi olmasın falan dedi. lan senin ailen var da bizim yok mu, benim ailem, arkadaşım, hayatım ne olacak lan.

    sonra kalktı gitti zaten kadın, çıkarken de bin kere özür diledi. teyzem de nihayet kadının anlattıklarından sonra ikna oldu dediklerime. teyzem kızın ablasını arayıp olanları anlattı. ne dediyse de ikna olmadı ablası. kahvaltıya falan gidelim, unutalım bu olayı dese de ikna olmadı.

    2 ay sonra da başka bir ev bulup çıktık o evden. kız da bir daha güvenmedi bana. yine de eskisi kadar sık olmasa da görüşmeye devam ettik. bir süre sonra aramızdaki buzlar eridi. sonra biriyle sevgili oldu. zamanla görüşmelerimiz azalarak bitti. o senenin sonunda da mersin'e döndüm zaten. döndükten sonra da ne kızdan haber aldım ne de sosyal medyada falan takip ettim. suçum olmadığı ve aslının sonradan ortaya çıktığı halde, böyle saçma bir olayla yargılanmak, sonra kızın sevgilisinin olması, görüşmelerin kesilmesi sebebiyle de soğumuştum artık.

    benim nazarımda bir komşunun yapacağı en büyük şerefsizlik budur.

    edit: yazım yanlışları
  • gece 11 den sonra güreşmeleri, balkondan aşağıya coplerini atmalarının yanı sıra uyarınca ahlaksızca tükürmeleri, surekli evde ziplamaları ve yüksek sesle konusmaları, asansorde sigara yaklamalari, binanin icinde sigara yakmalari, merdivende yururken ozellikle sizin kapinizin onune cop atmalari.
    ev sahibinin kiraya zam yapmasini ve bu dag kackinlarinin daglarina geri donmesini bekliyorum evet.
    arabam filan olsa onu da cizerlerdi herhalde.
  • bahçenden kendi bahçesine katıp beton ile sınır çekmesidir
  • binanın ortak giderlerinde çıkan tartışma sonucu komşusunu kürekle öldürmesidir. yaşanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap