• bilimsel verilerin bile korkunç bir bağnazlıkla nasıl çarpıtıldığını ortaya döken kesinlikle izlenmesi gereken bir belgesel. sosyal sınıflaşmada insanların da önüne geçen, duygusal zekaları ve tamamen kendilerine ait bir iletişimle mükemmele yakın memeli grubundan orca-balinaların her anlamda vahşete, yalan ve dolanlarla maruz kalmalarını izlerken ayni kötülüğün yüzlerce insanı da alıp götürmesine tanık oluyorsunuz. tamamen bir "evil" mekanizmasının aslında herkes için yok edici olduğu, maalesef çok bilindik ama insanoğlunun sığ barbarlığının kendisinin değişmeyen tek düşmanı olduğunu balinaların çığlıkları bize tekrar hatırlatıyor..
  • (bkz: tilikum)
  • insanların aynı dünyayı paylaştığı diğer canlılara karşı ne kadar acımasız olduğunu gösteren binlerce olaydan birini kendine konu yapmış belgesel. o eğrilmiş yüzgeciyle tilikum u görmek gerçekten beni çok etkiledi. hayvan ne hale gelmiş, ömürleri yarı yarıya azalmış tutsak hayat yüzünden. insanların bilinçlenip bunların gösterilerine gitmemesi ancak bunları tamamen ortadan kaldırabilir. talep oldukça böyle olaylar olmaya devam edecektir.
  • insanlığımızı sorgulatan,duygulandıran ve hatta ve hatta arada göz doldurtan cinsten bir belgesel.mutlaka izleyin ve izletin.
  • yapılacak şey çok basit: insanları bu parklara gitmemeye ikna etmek. bu da hemen olabilecek bir şey değil. blackfish, the cove gibi belgesellerin sayısı artmalı, boykot çalışmaları artırılmalı, embesil insanlar bilinçlendirilmeli. mesela bir eğitmen şunu diyor: "kızımın katil balinaların yaşam alanlarının havuzlar olduğunu düşünmesini, bunu normal karşılamasını istemiyorum". ne yazık ki yeni nesil bu şekilde yetişiyor. önce ebeveynler bilinçlendirilmeli. böylelikle onlar da çocuklarına bunun normal olmadığını öğretirler. yoksa bu parklar hiçbir zaman kapatılmayacak. devlete bırakılırsa devletin zerre umurunda olmaz yapılanlar. hukuk desen hukuku da çiğneyebiliyorlar şirket sahipleri. cezadan kurtulabiliyorlar. ama talep azaltılırsa o zaman katil balinalar, yunuslar ve diğer hayvanlar yaşam alanlarından koparılmazlar. peki benim inancım var mı bu konuda? yok tabi ki. insanlar soğukta üşümemek ama daha önemlisi (!) diğerlerine hava atmak için kürkleri satın almaya; sıkıntısını, yalnızlığını gidermek ve boktan hayatını tatmin etmek için bu parklara gitmeye, kısacası hayvanlara zarar verenleri desteklemeye devam edecek. çok basit: parklara gitmezseniz, kürkleri, elmasları satın almazsanız yaşarlar.

    belgesel kaliteli bir belgesel. genelde katil balinaları eğitenlere mikrofon uzatılmış. ama şirketi savunan iki kişiye de yer verilmiş. genelde eğitmenler "abi şirket ne dediyse inandım. nereden bilebilirdim ki yalan söylediklerini?" şeklinde kendilerini savunuyorlar. tabi karşımda bunu söylese yüzüne tükürürüm. şirketin de ihmalleri olsa da ölenlere üzülmedim. başka iş mi yok amk? git simit sat onurlu yaşa. hayvanlara eziyet eden bu şahsiyetsizlerin para çarkına neden giriyorsun? "hayvanları seviyorum", "onlara acıdım", "ben gidersem bensiz ne yapar?" kibrini sikeyim. sen kalınca ne oldu o hayvana? düzeldi mi? salak herif. ölen eğitmenlere üzülmedim. adı üstüne "katil balina" lan, manyak mısınız? katil balinayla şov mu yapılır? aslında şunu da söylüyor bir eleman belgeselde: "balinalar doğal yaşam alanlarındayken kimseye zarar vermiyorlar. kendilerini izleyenlere hiçbir şey yapmıyorlar. ne zaman yaşam alanlarından koparılıp 6x9'luk bir havuza hapsediliyorlar, yavrularından ayrılıyorlar, bambaşka balinaların yanına koyuluyorlar o zaman sinirlenip insanlara (eğitmenlere) saldırıyorlar. bunu vahşi oldukları için değil, yaşam alanlarından koparılmanın getirdiği psikozdan yapıyorlar". neyse. ayrıca insan araştırmaz mı bu hayvanları? google yoktu o zamanlarda diyelim. ansiklopedi de mi yoktu? her şeye inanmış mal herifler. bu açıklamalar bana the cove'da bir zamanlar bu işte olan, yani yunusları parklara getirip şov malzemesi olarak kullanan, sonra bundan pişman olup şovun karşıtı faaliyetlere geçip yunusları kurtarmaya çalışan herifi hatırlattı. o da cove boyunca günah çıkartıp durmuştu. neyse en azından bu belgeseldeki eğitmenler de, cove'daki eleman da daha sonra bu işin yanlış olduğunu halka anlatmaya çalışmışlar. demem o ki balinaları, yunusları yaşam alanlarından koparıp sirk maymununa dönüştüren şirket sahipleri şerefsiz ama eğitmenler de suçsuz değil. cahilliğin savunulur yanı yok. hele ki bu dönemde. keza antik roma'da gladyatörleri izleyip birbirlerini öldürmelerinden orgazmvari zevk alan insanların değişmediğini de bu belgesellerde tekrar fark ediyoruz. gene o koltuklara oturup acı çekenlerin kendilerini eğlendirmelerini bekliyorlar. kalıbınızı sikeyim. roma'da gladyatörler bu vahşi insanları tatmin etmeye çalışırlardı. şimdi de katil balinalar, yunuslar vs.

    izlenmeli... the cove kadar gerilimli ve çarpıcı olmadığını da ekleyeyim. marion cotillard'ın pek sevdiğim filmi rust and bone'u da izlemeyenlere öneririm.
  • insanoğlunun ne kadar iğrençleşebileceğini gözler önüne seren bir başka yapıt. yazıyorum siliyorum. gerçekten kelimeleri bir araya getiremedim. zombi kıyameti mi kopacak, ne olacaksa bir an önce olsun da en azından şu canlılar sonsuza kadar huzur içinde yaşasın. o balinanın annesinden ayrılırken çıkardığı seslere nasıl kulak tıkanır. fena asabım bozuldu...
  • harika ötesi bir belgesel. izleyen birinin değil şovları izlemeye gitmek, herhangi bir akvaryuma veya hayvanat bahçesine girmek bile isteyeceğini sanmıyorum tekrar.

    diğer canlılardan akıllı olmak, her şeye hükmedebileceğimiz anlamına mı geliyor? kim oluyoruz ki cennette yaşayan bir hayvanı alıp küvete kapatıyoruz ve hayatı boyunca şaklabanlık yaptırıyoruz? ve en önemlisi, bu hayvana acımak için çığlıklarını mı duymamız gerekiyor illa? neden onların bizim gibi hissettiğini varsayıyoruz ve sadece o ağlarken daha fazla duygulanıyoruz, ağlamıyorken ne hissettiğini çok biliyormuş gibi. bu da bir bencillik değil mi aslında?

    bunların hepsi kediyi sevip tavuğu, balığı yememize geliyor en nihayetinde*.
  • filmin sonunda tilikum'un özgürlüğüne kavuşacağına bekliyorsunuz... öyle etkileyici bir film işte..
  • şu izlemeye giden 2 kadından siyahlı olan ne aptal bişey amk.izlerken kafayı yedim anlatırken gülerek anlatıyo herşeyi.siktiminin aptalı ya.keşke o aptal düşseymiş o suya
hesabın var mı? giriş yap