• gecenlerde digiturk kanallarindan birinde gosterilen, izleyiciyi dumura ugratan vampir filmi, kahramani zenci bir vampir, bu yuzden gozyasartici bir yaraticilik ornegi olarak blacula adini uygun gormusler. blacula abimiz, feci halde irkci, aristokrat beyaz bir vampir tarafindan yemege davet ediliyor. zenci abi -ve mustakbel blacula- da belli ki hali vakti yerinde beyzade bir kisi, tabi nasil oloor da oloor orasi mechul, transilvanya'da, kac yuzyil once, hem zenci hem aristokrat vs. sacmalik girla gidiyor. neyse, yemekte kolelikle ilgili bir tartismaya girisiliyor, irkci vampir amca zenci beyzade ve karisini epey asagiliyor, ciftimiz haliyle yeter uleyn deyip masayi terketmeye hazirlanirken, vampir amcanin adamlari ortaya cikip ikisini de etkisiz hale getiriyorlar. daha sonra zenci asilzademiz alcak vampir tarafindan isiriliyor, kara tenini lanetliyorum, hede hodo biy biy biy sozleri esliginde. daha sonra guya gunumuz transilvanyasinda olan bir mekan goruluyor, blacula abimiz bu mekanda icra-i sanat eyliyor. iki kisiyi isirdi, bu kadar dumur yeter deyip sonrasini izlemedim.
  • geceyarisi sinemasi nin 15. sayisinda kendisiyle ilgili yazi bulunan, 'deadlier than dracula' sloganli 1972 yapimi film
  • film 20. yuzyil da gecer, muzikleri de hic karanlik degildir, bole 70-80 muzigi gibi falan. garip bi 'dracula' filmidir kisaca
  • galiba bu filmden kopma hep aynı yerde gerçekleşiyor diye düşünüyorum. kahramanımız ikinci kurbanını ısırır ve kanal değiştirilir.
    blacula'nın birini ısıracağı zaman yüzünün aldığı şekil çok korkunç yapılmaya çalışılmış ama ters tepmiştir. çünkü izleyen kişiler bilir ki bu bir vampir filmidir kurtadam değil.
  • draculanin yandan yemi$i.
  • blaxploitation akımının ismi ve içeriği ile ilginç filmlerinden biridir. yoksa başka nerede görücez adı blacula olan siyahi bir vampiri.

    http://oncewestern.blogspot.com/…10/09/blacula.html
  • (bkz: #38905206)
  • 4 haziran 2015'i 5haziran 2015'e baglayan gece yarisi digiturk'un izleyicilerin seyrine sundugu film.
    ayni zamanda digiturk'un 13 yildir cizgisinden cikmadigini gosteren film. gozlerim yasardi dogrusu.
    merak ediyorum, filmi 13 yilda 1 mi yayinliyorlar yoksa her yil ayni liste mi donuyor.
  • televizyonda denk geldim, 15 dk kadar dayanabildim.
  • ana akım sinemadaki beyaz kahraman üstünlüğüne bir tepki olarak doğan blaxploitation akımının en güzide eseri olan “blacula” hem dönemi çok iyi yansıtması hem de janrının tüm gereklerini yerine getirerek onu tekrar anlamlandırması neticesinde kült mertebesini hakkıyla kazanmış bir yapım.

    madem amaç beyaz kahraman hegemonyasını yıkmaktır o zaman neden siyahi bir dracula olmasın ki, dii mi… beyazperdede devamlı beyaz vampirleri görmekten sıkılan siyahi seyirciler kendilerine özgü bir korku filmini izleme hakkına sahiptirler bence. bu korku filmi gerçekten korkunç olur mu, o ayrı mesele.

    1780, transilvanya. afrika prensi mamuwalde, eşi luva ile birlikte kont dracula’nın şatosuna konuk olur mamuwalde’nin insanları köle olarak avrupa’ya getirilmekte ve burada satılmaktadır. ziyareti bu köle ticaretini protesto amacını taşımaktadır. fakat dracula işi sululaştırır ve yengeye et muamelesi yapar. sinirlenen mamuwalde dracula’yı hayvan gibi davranmakla suçlar. sen misin bunu diyen. dracula, adamları tarafından kıskıvrak yakalanan prensi ısırır ve bir tabuta kapatır. karısını da yanında bırakarak onları bir mahsene kilitler. eşi yıllar içinde çürürken mamuwalde ölümsüzlüğü sayesinde buna tanık olmak zorunda kalacaktır. çünkü dracula onu kendi adıyla lanetlemiştir: blacula!

    yıllar sonra 1972'de; iki sanatçı (sanırım antikalarla ilgileniyorlar) bu eski şatoda gördükleri ve çok beğendikleri tabutu yanlarında amerika’ya getirirler. galerilerinde büyük bir hevesle açtıkları tabutun içinden çıkan blacula’ya yem olmak kaderlerinde yazılıdır. ölen (öldüğü zannedilen) dekoratörlerden birinin cenaze törenini gizlice izleyen blacula, meftanın arkadaşlarından birisine çarpılır. tina adlı bu afet, yıllar önceki eşi luva’nın reenkarne hali gibidir. blacula gelininin peşine düşer ve şehri kana bularken ardında yeni yeni vampirler bırakır. tina’nın ablası michelle ve sevgilisi dr. gordon, bu esrarengiz cinayetlerin ve kaybolan cesetlerin gizemini araştırırlarken kendisini mamuwalde olarak tanıtan nazik bir beyle karşılaşırlar.

    “zenci istismar sineması”nda nedir kurallarımız? bir kere başrol ve yan roller mutlaka zencilere ayrılacak; beyazlar figüranlıktan öteye gidemeyecek. bahsedeceğimiz filmdeki polislerin hepsinin beyaz olması ve durmadan sarsaklık yapıp dayak yemeleri bilinçlidir. güzel müzik ve şık kıyafetler bu filmlerin olmazsa olmazıdır. herkesin saçı afrodur ve mutlaka komik bir zenci karakter beklemede tutulur. ne diyaloglar ne de verilen tepkiler ana akım filmlerdekine benzer. kelimelerin çoğu argodur. bu filmlerdeki karakterler rol modeli olma gibi bir misyonu sırtlandıklarından, yaşam tarzları ve imajlarıyla (bu yüzden şık kıyafetlerinden bahsettim) yeni bir moda yaratacak güçte bir lükse sahip olmalıdır.

    film daha başlar başlamaz, fondaki bateri dımtıs dımtısları üzerindeki groovy baslarla aktarılan harika müziğiyle sizi sarmalıyor. tanıdık sularda yüzeceğinizin habercisi olan bu funky müzik, aynı zamanda eğlence de vaad ettiğinden şööyle bir arkanıza yaslanıp rahatlıyorsunuz. filmin animasyon jeneriği bile çok güzel (siyah bir yarasa, kırmızı bir kadını kovalayıp duruyor). zaten sonra da bahsedeceğim gibi film korku bakımından bir şey sunamadığından bu atmosferin tadını çıkarmak gerekiyor. durumun farkında olan yönetmen bir bar sahnesinde ard arda iki dans müziğinin tamamını sunarak işin işitsel yönünü desteklemekte beis görmüyor.

    genelde bu türde çokça kullanılan çıplaklık “blacula”da yer almıyor. konunun erotik alt metni istismara oldukça olanak sağlayabileceği halde tek bir çıplak meme bile göremiyorsunuz. ama seksi dilberler yok değil. özellikle de tina’yı canlandıran vonetta mcgee bir içim su. o ne biçim bacaklardır öyle…

    öykü, klasik bir dracula hikayesinin siyahi şartlara uygulanmış hali gibi görünse de filmde dehşet sahneleri neredeyse hiç yok. anlatım farklılığından olsa gerek, izleyiciyi yerinden fırlatmayı amaçlayan şok sahneler hep es geçilmiş. bir tek morgda canlanan kadın vampirin saldırısında biraz korkabilirdim; yapılan koskoca devamlılık hatasını göz ardı edebilseydim. bunun dışında william marshall, blacula rolü için çok iyi bir seçim olduğunu her sahnede kanıtlıyor (bu rolüyle bir efsane haline gelmesini yadırgamamalı). sağlam yapılı, iri yarı aktör, yakışıklı bir yüze sahip olmasa da, jestleri ve özellikle de derin tok sesiyle aristokrat bir zerafeti, cazibeyi yansıtabiliyor. etrafta argo kelimelerle lak lak konuşarak gezinen erkekler arasında, düzgün grameriyle dünya dışı bir ucube gibi duran blacula’nın tina’yı tavlaması bu nedenle kolay oluyor diyebiliriz.

    film sıfıra yakın bir bütçeyle çekildiği halde ışık ve renkler çok iyi (zaten siyahi sinemada bu unsurlar hakkıyla yerine getirilir). düşük bütçe handikapı makyaj ve efektlerde daha aşikar hale geliyor. blacula’nın takma dişleri ve suratına uhuyla yapıştırılmış birkaç kıvırcık kıl tutamıyla renklendirilmiş özensiz makyajı, yıllar içinde karakterin bir göstergesi haline geldi gerçi. filmde sadece iki postprodüksiyon efekti var. bunların ikisinde de blacula beceriksiz bir geçişle çizgi film yarasaya dönüşüyor, o kadar. gerisi tamamen makyaj departmanının ellerinden öpmüş. eldeki kısıtlı imkanlar neticesinde, perukla desteklenmiş kabarık saçlar, plastik dişler ve soluk renkli pudra katkısıyla, normal bir insandan korkunç olamayan vampirler yaratılmış. sonra ver elini heyecanlı kamera hareketleri… olsun…

    neticede çok eğlendirici ve türünde öncü bir film. özellikle de bu türü seviyorsanız izlememek diye bir şey mümkün olamaz. adama kötü gözle bakarlar. çünkü bu filmler sayesinde “blade” gibi karakterler sinemalarda yer bulabiliyor.

    https://youtu.be/lkgcloow-3y

    künye:
    yönetmen : william crain
    senaryo : raymond koenig, joan torres
    yapım: 1972, abd, 93 dakika
    oyuncular: william marshall, denise nicholas, vonetta mcgee, gordon pinsent, thalmus rasulala
hesabın var mı? giriş yap