• --- spoiler ---

    heineken? fuck that shit! pabst blue ribbon!

    --- spoiler ---
  • newcastle'da bir striptiz kulübü
  • bir david lynch filmi. lost highway, mulhollond dr. ye göre konusu daha düz gitmektedir.
  • lana del rey'in bok gibi söylediği şarkıdır. ısabella rossellini dururken... arkadaşlar...
  • bir kaç duyguyu bir arada yaşatan film.

    müzikler ve güzel görüntülerle anlık yaşadığınız pozitif duygular bir dakika sonra yerini kesik kulakla, karıncalarla, tokatlanan çıplak kadınla huzursuzluğa, rahatsızlığa bırakır..
    ürkütücü karakterler de göz ardı edilemez tabi..

    beğendim ama izleyin bence.
  • blue velvet ve clown calan sahnelerin ciddi bi carpiciligi var ama geri kalani icin vasat alti bir lynch filmi denebilir. beni salt etkileyen soundtrackleri oldu
  • az buçuk freud bilen, psikanalize hakim bünyelerin izlerken konuya değil, içindeki göndermelere takılıp ''hah bak işte bu oedipal kompleks, al sana bu fallik obje, bu frank olsa olsa id, jeffrey de ego'nun temsilidir herhalde...'' diye düşüne düşüne filmden bi' bok anlayamadığı aşikâr. bunun sebebi lynch'in dur lan bi' film çekeyim, içinde psikanalitik göndermeler olsun derken abartıp freud'un -bir çoğu- yazılı kuramlarını ete kemiğe büründürüp, görsel bir şekilde sunması olmuş gibi. lâkin olmayabilir de, bilemedim.
  • bernie wayne ve lee morris imzalı ve 1950 tarihli popüler şarkı. ilk kez 1951 yılında tony bennett tarafından seslendirilmiş ve şöhrete kavuşturulmuştur. birçok defa coverlanmış olan şarkı, bir süre önce lana del rey tarafından coverlanınca yeniden gündeme gelmiştir. gerçekten hoş bir klasiktir. şarkının sözleri şöyledir;

    she wore blue velvet
    bluer than velvet was the night
    softer than satin was the light
    from the stars

    she wore blue velvet
    bluer than velvet were her eyes
    warmer than may her tender sighs
    love was ours

    ours a love i held tightly
    feeling the rapture grow
    like a flame burning brightly
    but when she left, gone was the glow of

    blue velvet
    but in my heart there'll always be
    precious and warm, a memory
    through the years

    and i still can see blue velvet
    through my tears

    she wore blue velvet
    but in my heart there'll always be
    precious and warm, a memory
    through the years

    and i still can see blue velvet
    through my tears

    tony bennett - https://www.youtube.com/watch?v=mwv-rv_itt0

    the clovers - https://www.youtube.com/watch?v=qdstbsnncus

    brenda lee - https://www.youtube.com/watch?v=u5d6_1tivwu

    bobby vinton - https://www.youtube.com/watch?v=icfq_foa5mo

    leon ware - https://www.youtube.com/watch?v=phs4v9bpk88

    barry manilow - https://www.youtube.com/watch?v=dmewdlosh7k

    lana del rey - https://www.youtube.com/watch?v=bwcitgdib-g
  • kulağımda takılı kalmış şarkıya ev sahipliği yapan, sakinliği rahatsızlaştıran yönetmen david lynch'in filmi.

    "she wore blue velvet
    bluer than velvet was the night
    softer than satin was the light
    from the stars..."
  • david lynch'in en sembolik filmlerinden. lynch her zaman bilinçdışı materyal kullanmayı seven bir yönetmen olmuştur. bir röportajında bilinçdışını ve rüyalarını filmleri üzerinden yorumlamayı sevdiğini söylemiş. bu, filmlerinin rüya ve gerçeklik arasında salınan atmosferini açıklıyor..blue velvet da böyle bir atmosfere sahip psikanalitik bir film.

    --- spoiler ---

    filmin açılış sahnesi ideal bir banliyöyü resmederek başlar. masmavi gökyüzü, yemyeşil çimenler, kıpkırmızı güller ve dost canlısı komşularla tasvir edilen 'iyi mahalle' o naif, sıcak, bizi kucaklayan havasıyla gözümüzün önündedir işte. daha sonra kamera yavaş yavaş bir kazaya doğru hareket eder, çimleri sulayan bir adam yere yığılır, acı sahneye girer ve kamera daha da aşağılara, o iyi dünyanın altındaki karanlıklara, böcekler ve çamurların dünyasına doğru süzülür.

    daha bu ilk sekansta lynch tasvir edeceği ruhsal dünyaya göndermelere başlamıştır bile. nesne ilişkileri kuramına göre bir bebek doğduğunda dünyayı iyiler ve kötüler şeklinde algılar. annesi onun ihtiyaçlarını istediği an karşıladığında 'iyi anne', onun ağlamasına yanıt vermekte geciktiğinde ya da onu teselli için orada olmadığında 'kötü anne' olarak algılanır. lynch bu ilk sekansta bir yenidoğanın dünyayı ve gerçekliği bölünmüş algılamasına benzer bir sahne sunarak bize dünyasının bu bilinçdışı ikiliğin yani 'splitting'in hakimiyetinde olacağının ipucunu verir.

    filmin ilerleyen bölümlerinde karşılaştığımız karakterlerde de bu 'splitting'in izlerini görürüz. sarışın, neşeli, yumuşak huylu sandy iyiyken, duygusal dalgalanmalar yaşayan, şehvetli ve dengesiz dorothy kötüdür..dedektif williams babacan ve dürüst tavrıyla iyiyi sembolize ederken, yozlaşmış detektif gordon kötülerle işbirliği içinde rüşvetçi bir adamdır ve kötüyü sembolize eder. jeffrey ve sandy araştırmalarını sürdürürken 'iyi mahallelerinin' yakın komşuluğunda, 'kötü şeylerin' döndüğü bir mahalle olduğunu keşfederler. film boyunca bu splitting sürmekte ve iyiyle kötü hem birbirine yakın hem de ayrı tutulmaktadır.

    filmin başlangıcında gördüğümüz 'iyi dünya', jeffrey'in babasının geçirdiği hastalık atağıyla ilk 'kötü' sahnesini deneyimler. baba güçten düşmüş, yetersiz ve çaresiz bir pozisyona geçmiştir. jeffrey babasını hastanede ziyaret ettiğinde, bir evlat için tümgüçlü ve muktedir olarak algılanan baba imgesi kırılma yaşar, baba jeffrey'den işin başına geçmesini ve onun yokluğunda evin erkeği olmasını ister.

    bir başka psikiyatrik kavram olan ve blue velvet'da güçlü izlerini gördüğümüz ödipal çatışmaya dair ilk olay budur. freud'un psikanalitik kuramını oluştururken en çok vurguladığı kavramlardan biridir ödipal çatışma. freud'a göre 3-4 yaşlarında bir oğlan çocuğu kendi çocuksu cinsellik algısı ve aşkıyla annesine arzu duyar. o yaşlardaki çocuklara kiminle evleneceksin diye sorulduğunda 'annem ya da babam' cevabı almamızın nedeni de budur işte..ancak çocuğun anneyle aşkının önünde bir engel vardır: baba. annenin sevgilisi olan baba tümgüçlü ve yıkılmaz imgesiyle, çocuğun anneye aşkının önündeyken çocuk babanın ortadan kalktığı ve öldüğü, anneyle birlikte olabileceği fantezilerini kurar. bu fanteziler de suçluluk ve cezalandırılma korkularını getirir, babanın penisini keseceği ve onu bu şekilde cezalandıracağına dair bilinçdışı korkular – yani iğdiş edilme(kastrasyon) endişesi – ortaya çıkar. çocuk bu kaygıyla başa çıkmak için babasının karşısında durmak yerine babayla özdeşim kurar ve kişilik gelişimi sürer.

    babanın hastanede jeffrey'den evin erkeği olmasını istediği sahnenin hemen ardından meşhur kulak sahnesi gelir. yolda kopuk bir kulak bulan jeffrey aslında bir kulak mı bulmustur yoksa kastrasyon kaygısı ile kaybettiği penis imgesini, onu iğdiş edecek babanın yokluğunda yeniden mi ele geçirmiştir?

    bu noktadan sonra jeffrey gözüpek bir delikanlıdır. babasının arabasıyla gezer, sandy'yle flört eder ve en önemlisi kesik kulağın gizemini çözmeye çalışır. bu dedektiflik macerasında kesik kulakla ilişkisi olabileceğini öğrendiği dorothy'nin evine böcek ilaçlayıcısı rolünde girip anahtarı ele geçirir. filmin başında bilinçdışının karanlığının ve bastırılan şeylerin sembolü olan böcekler tekrar imlenir. dorothy'nin evine gizlice girdiğinde evin sahibesi eve gelir ve kendini dolaba gizlemek zorunda kalır. bunun ardından ise filmin önemli karakterlerinden frank booth eve gelir. frank bilinçdışına dair bastırılan şeylerin hepsini temsil eder gibidir. şiddete meyillidir, cinsel arzuları yoğundur, sürekli küfreder, sapkın bir cinsellikten haz alır, uyuşturucu kullanır. tamamen haz ilkesiyle hareket eder. hiç bir bastırma ya da sansür yoktur dünyasında. frank dorothy'yle cinsel ilişki kurar, jeffrey ise gizlice izler. bu da yine psikanalitik bir kavram olan 'ilk sahne'ye bir göndermedir. çocuğun anne-babasının cinselliğini ilk görüşü ya da fark edişi olarak tanımlayabileceğimiz ilk sahne, çocuksu algıyla hem uyarıcı, hem de korkutucu bir görüntüdür. anne babanın cinsel eylemine anlam veremeyen çocuk annenin acı çektiğini ve babanın ona zarar veriyor olduğunu zannedebilir, hareketler, sesler ve genel hava çocuk için ürkütücüdür. filmin bu sahnesinde frank ve dorothy'nin yaşadığı cinsellik tam da bir çocuğun cinselliği algılama şekli gibi sunulur izleyiciye. sahnede anne, çocuk, baba kelimeleri geçer, bu da çocuğun anneyi, babayı ve kendini cinsel dünyasında konumlandırmasındaki karmaşaya bir göndermedir. dorothy 'kötü anne' imgesi, frank ise 'kötü baba' imgesidir. jeffrey filmin ilerleyen kısımlarında 'kötü anne'yi sembolize eden dorothy'yle sevişir ve bu nedenle baba tarafından iğdiş edileceğinden korkar, nihayetinde de 'kötü baba' frank'i öldürür. özellikle frank'in öldürülme sekansı rüyaya benzer imgeler içerir. kötü dedektif vurulmuş ama ayaktadır, kulağı kesik adam canlı mı ölü mü anlayamayız.

    filmin sonunda ise tüm çatışmalar çözülür, jeffrey, sandy ile bir çift olarak kendi dünyasını kurar, karakterler bütünleşmiştir. dorothy'yi oğluyla görürüz, şehvetli ve dengesiz dorothy sıcak ve iyi anne de olmuştur aynı zamanda. sandy'nin sevgiyi sembolize ettiğini belirttiği ardıç kuşu, ağzında bir böcekle görünür. sevgi ve agresyon da bir aradadır, ancak sevgi ve olumlu imgeler tekrar dünyalarına hakim hale gelmiştir.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap