• 30 yaşıma girmeme 1 hafta kaldı. bu aralar her şeyi, şimdiye dek olan her şeyden çok daha derince sorgulama fırsatı buluyorum. yıllardır “öğrenilmiş çaresizlik” diyebileceğim ne varsa farkında olmadan batmaya başlamış meğer.

    olay ortaokuldan başlıyor. etek kıvıran, hırkasını çıkaran her kız “orospu” olduğu için, lise 2’ye kadar diz altı etekle dolaştım. lise sonda rimel sürmeyi ve saçlarıma fön çektirmeyi öğretti bir arkadaşım. hah bir de kalem çekmeyi. neden bilmem, etrafımda güzel olan ne varsa hep suçtu. güzel olmak/güzel görünmek suçluluktu. fön çektirdiğim gün kalem çekmez, kalem çektiğim gün fön çektirmezdim. çünkü ikisi bir arada fazla dikkat çekiyordu. çünkü o zaman erkeklerin bakışları rahatsız ediyordu, ya da seni sadece bir obje olarak görüyorlardı.

    lise bitti, çevrem değişti. kariyer sahibi oldum. klasik türk kızı formundaki geniş kalçamı gizlemeye başladım bu kez. ınstagramda layklara boğulan kalça yapıları, gerçekte günah gibi saklanmalıydı. onu saklayayım derken, hep şişman göründüm. insanlar beni “balık etli” diye tanımlamaya başladı. insanlar beni tipimle yargılamasın, sadece bir obje diye görmesin derken aslında hiç olmadığım birine dönüştüm. bacaklarım açıksa, üstüme kat kat giydim. biraz gerdanımı boş bıraksam, altıma kat kat giydim. çünkü ikisi açık asla ama asla olamazdı. olmazdı. tayt giysem, üzerimde kesin uzun bir şey olmalıydı. yol boyunca götüm açıkta yürüyemezdim sonuçta.

    bu baskıyı nasıl aşacağımı bilmiyorum. bu baskıyı aşmaya çalıştığımda birinin sapıklığına kurban gitmem çok olası çünkü. istediğim gibi sokağa çıkamıyor, istediğim saatte dönerken her olasılığı hesap ediyorum. arkamdan biri mi yürüyor hep dönüp bakmak zorunda kalıyorum. esnafa “günaydın” diye gülümserken tedirgin oluyorum. haberleri okuduğumda olayların o masum –genelleme yapıyorum mecbur- esnaftan patladığını okuyunca ürperiyorum.

    yıllardır yalnız yaşıyorum. arkadaşlarımın başına gelen çoğu üzücü olay çok şükür başıma gelmedi. çünkü hep otokontrollü, hep hesaplı yaşadım. hep dikkatli(!) yaşadım. benim gibi birçok kadın var. aslında kim olduğumuzu bu lanet olası toplum baskısı yüzünden keşfedemiyoruz. belki de giyemediğim gibi giyinmek istemiyorumdur ama hiç deneyemedim ki?
    kime sorsanız beni sert görüyor dışardan. aslında pamuk gibiyim ama neden bunu insanlara göstermek kaba tabirle yüz vermek olarak algılanıyor anlamıyorum.

    şimdi bu ülkede neler oluyor bunu mu dert ediyorsun diyenlere söyleyeyim: evet, dert ediyorum. hayatımın yarısını adını bile koyamadığım, sebebini bile bilmediğim bir baskıyla geçirdim. daha ne kadar ömrüm kaldı bilmiyorum. güzel göründüğüm zaman basit, bir başka kadının hoşlandığı adam benden hoşlandığında orospu, dikkat çektiğimde nefret edilen olmaktan yıldım. gerçekten kendim olamamaktan çok sıkıldım ve kendimi bulamıyorum.
  • olamazsın işte bir şekilde.
    oldurmazlar.
hesabın var mı? giriş yap