• ilik bir yaz gecesi. annem isten yorgun gelmis, erken uyumus. kardesimle yikilacakmis gibi duran eski ankara evinin onundeki duvarda oturuyoruz. asagida sehrin isiklari yanip sonuyor. birbirine yapismis evlerin pencerelerinden gelen sesleri dinliyoruz. kardesim fisildiyor. "ahmet babasindan dayak yiyecek bu gece, bak gor" guluyorum. "nerden biliyorsun?" "ben bilirim diyor" uzum gozleri parliyor karanlikta. babasizligin hincini ahmet'den boyle alacak galiba diye geciriyorum icimden. ahmetlerin evinden gelen giderek artan bagiris cagirislari dinliyoruz ilgiyle. sonra evlerden birinde birisi radyonun sesini aciyor. "canim doyaaaaaa doyaaaaa saaaarhooos ooooolmaaaak istytooooorduuuuu" diyor sarki.
    kardesimle birbirimize bakiyoruz ayni anda. "babam soylerdi" diyor. bogazima birsey dugumleniyor. "hem de cok guzel soylerdi" diyorum. "ama en guzel seyi soylerdi.." diye atliyorum hemen. "dur dinleyelim bunu" diye beni susturuyor.

    susuyorum. ne istanbulu ozluyoruz ne de meyhanelerini. ne kadehlerdeki dudak izleri bize birsey ima ediyor, ne de sarhos olup birseyleri unutmak.

    ama icimiz ozlemle doluyor. kucuguz, babamiz gitmis. sarki bir an icin bile olsa onu bize getiriyor.
    .
  • "bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbul'un
    seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde
    canım doya doya sarhoş olmak istiyordu
    seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde"

    "şeklinde giden" değil, şeklinde biten sözlere sahip şarkıdır. keza şarkının tüm sözleri bu kadardır.

    güfte: turham oğuzbaş, beste: avni anıl
  • 'seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde' kısmında inceden bir csi tadı var bu şarkıda.
  • avni anilin mukemmel eseri. zamaninda istanbuldaki meyhane sayisinin azligindan olsa gerek hepsini bir aksam icerisinde dolasmayi basarabilmis.
  • hamam filminin bir sahnesi vardır.. hamam'da geçer` :ironik`. her taraf buğulu, büyülü.. tarihi yapının tepesinde bulunan kubbeden gün ışığı sızıyor belli belirsiz. kurnalardan sıcak sular taşıyor. takunya, tas, tarak sesleri..

    ve bir erkek sesi karışıyor ortama..

    "bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbul'un"
    diyor..

    işte o an, o hiç de beğenmediğim istanbul'da olasımı getiriyor bu şarkı, bu ses. herhangi bir kenar mahallesinde kaybolabilirim mesela. ya da hiç de layığı olan değeri görmemiş eski hanlar, hamamlar, gökkubelerinde..
    işin garip yanı, ne istanbul'u sevmişimdir oldum olası, ne de türk sanat musikisinden zerre haz almışımdır.

    ne zaman bu filmi izleyip söz konusu sahneye gelsem, istanbul'u özlüyor, musikide kendimi kaybediyorum..

    seni arıyorum,
    kadehlerdeki dudak izlerinde...
  • "ve asrın hesabını ödedim" diye devam eden edebi cümle.
  • 4 satır.
    sadece dört satırlık sözlerla, alır, götürür, getirir, ters çevirir, düz oturtur adamı bu şarkı.

    ben en çok hüner çoşkuner'in sesine yakıştırırım... halbusi; kadehlerdeki dudak izlerini aramak, istanbul'un bütün meyhanlerini adım adım gezmek hiç yakışır mı bir hanıma?
    aşk yakışık almıyor işte.
  • turhan oğuzbaş'ın aslında uzun bir şiirinden şarkılaştırılmıştır. zamanında dinlemişim ama hikâye aklımda hayal meyal kalmış. bu şarkı aslında bir erkeğin bir kadına söylediği aşk şarkısı değil, turhan oğuzbaş ile bir bestekârın mı, yoksa iki bestekârın mı, bir dostlarını meyhane meyhane dolaşarak arama öyküsüdür.
  • alakasız bir zaman dilimde bile dilinize dolanabilen bir şarkıdır. bilinçaltı sarhoş olmak gerektiği mesajını veriyordur belki.
  • ne zaman dinlesem kadehteki dudak izini bile tanıyan bi adamı niye bırakıp gitmiş kadın diye dolanıyor zihnimde,
    öyle aşklar, öyle adamlar yok bence.
    ama öyle adamları bile bırakıp giden kadınlar hep var...
hesabın var mı? giriş yap