• eski türklerde sihir, büyü, fal dediğimiz zaman, aklımıza ilk gelen, doğal olarak şamanlar tabii ki. (mircea eliade’ye göre şamanizm büyü sistemidir zaten)

    şamanlar/kamlar genelde ak büyü yapsa da bu bir de kara büyü olduğu gerçeğini değiştirmiyor. (ak şamanlar olur da kara şamanlar olmaz mı)
    aslında şamanların görev tanımına giren hastaları sağaltma, ölülerin öbür dünyaya geçişlerine eşlik etme, geçmişi ve geleceği bilme vs. hepsi büyüyle gerçekleştirilen eylemlerdi. zaten o yüzden çoklu görev tanımına sahip şamanlar tarih boyunca hep büyücülükleriyle ön plana çıkıp, bilinmiş.

    “şamanlar genel olarak ak şamanlar ve kara şamanlar diye ikiye ayrılırdı. bunun temelinde de yer ve gök inancı vardı yani yeraltı ruhlarıyla bağlatılı olanlara kara, gökyüzünde yaşayan iyi ruhlarla* bağlantılı olanlara ak deniyordu.”
    (bkz: şaman/@ay hatun)

    “islamiyet’ten önceki türklerde, sihir/büyü yapmak anlamında kullanılan 'arbamak' kelimesi anadolu sahasında zamanla 'arpa' haline gelmiş. (bilhassa xv. yüzyılda yazılmış türkçe kitaplarda 'gaipten söyleyiciler, arpacılar, suya bakıcılar ve müneccimler' gibi sözlere rastlanıyor.) bu metinlerde ‘arpacı’ kelimesi falcı karşılığı olarak, 'arpa salmak' ise arpa atarak fala bakmak manasında kullanılmış.

    yine sihir, efsun demek olan bağı, bağlamak sözcüğü ile ilgilidir ve eski türkçe’de bağıçı, bağışı kelimeleri sihirbaz anlamına gelir.
    bağ kelimesinin düğüm anlamı da vardır ki, eskiden büyüler düğümler ile yapılmaktaydı.”
    (bkz: fal/@ay hatun)

    “kam arwaş arwadı.”(kam/şaman arpağ arpadı/afsunladı.)
    divanü lugati’t-türk 1.cilt, s. 283 (w transkripsiyonda üç noktalı f yerine kullanılmış, siz baya v diye okuyun)

    yine yalwı kelimesine rastlıyoruz divanü lugati't-türk'te ki o da büyü, sihir anlamlarına geliyor,

    yalwın anınğ közi
    yelkin anınğ özi
    tolun ayın yüzi
    yardı meninğ yürek
    (onun gözü büyülüdür. onun özü konuktur. yüzü ayın on dördüdür. benim yüreğimi parçaladı.) (divanü lugati’t-türk 3.cilt, s. 33)

    yat/yada, yağmuru ve karı yağdırtmaya ve de rüzgarı estirmeye imkan sağlayan türklere has bir büyüdür.

    “kırgızların er gökçe destanı'nda, er kosay'ın düşman ülkesine akın yaptığı esnada çölde başına gelenler şöyle anlatılır: yanındaki adamlar susadı. er kosay'a susuzluktan şikayet ediyorlardı. er kosay, uzun kulaklı sarı atının eyerinin altından çay taşını çekip çıkardı. salladı salladı yere koydu. havadan yağmur yağdı yağmur suyunu içtiler.”
    (bkz: yada taşı/@ay hatun)

    eski türklere özgü büyü yöntemlerinden biri de şu:
    "sorgun ağacından yapılmış çubuklar demet şeklinde bir araya toplanır (eğri olmaması gerekiyor) daha sonra belirli bazı günlerde bunlar birbirinden ayrılarak büyü yapılır ve gelecek hakkında bilgi sahibi olunur.”

    ateş ve suyun arındırıcı olduğuna inanılırdı. mesela bir kişinin büyü etkisi altında olduğu düşünülürse ya ateşin ya akarsuyun üzerinden geçirilirdi. (büyüden kurtulmak için suyun karşı tarafına geçme geleneği anadolu’da hala var. ateşin üzerinden geçmek deyince de aklıma ilk gelen nevruz’da ateşin üzerinden atlama oldu. gerçi türkler nevruz’da ateş yakıp demir dağı eritme olayını sembolize ederler ama arınma ritüeliyle de alakası olabilir, belki…)

    “birçok yerde öbür dünya bu dünyanın tersi olarak düşünülürdü. mesela ölüler genelde güneş battıktan sonra gömülürdü çünkü bu dünya aydınlığı öbür dünya karanlığı simgelerdi. dolayısıyla ölen kişinin yeni hayatı da karanlıkta başlamalıydı ya da ölenin mezarına konan eşyalar kırılırdı ki öbür dünyada kırılmamış olsun. kısaca öbür dünya bu dünyanın tamamen tersiydi.”
    (bkz: eski türklerde ölüm olgusu/@ay hatun)

    bu tersine olma motifini türk mitolojisinin pek çok demonolojik unsurunda (hatta bazı destan kahramanlarında da) görürüz. bazı körmöslerin lafı tersten anlaması (gel deyince git, git deyince gel anlaması), arka arkaya yürümeleri (cinlerin ters ayaklı olduğu inancına benziyor bu da) vs inanışların türklerin büyücülük geleneğine olan yansımaları da olmuş tabii ki.
    mesela bir büyü yapılacağı zaman giysiler ters giyilirmiş (tıpkı yas tutarken olduğu gibi) ya da görülen rüyanın tersinin çıkacağına inanılırmış (mesela rüyada birinin ölümünün ömrü uzayacak diye yorumlanması) vs
    (bu arada kuran-ı kerim'deki ayetleri tersten okuyarak yapılan büyü çeşidi de buna dayanıyor olabilir)

    büyücülükte bir eylemin belli bir sayıda yapılması önemliydi zira bazı sayların mistik bir gücü olduğuna inanılırdı. bir şeyin üzerine üç kere tükürmek, yedi evden iplik toplamak vs.
    (bkz: türk mitolojisinde 3 sayısı/@ay hatun)
    (bkz: türk mitolojisinde 7 sayısı/@ay hatun)
    (bkz: türk mitolojisinde 9 sayısı/@ay hatun)
    (bkz: türk mitolojisinde kırk sayısı/@ay hatun)

    “eski toplumlarda ay ve güneş kültünün genellikle birbirini tamamlayan iki unsur olarak karşımıza çıktığını ve eril-dişil, aydınlık-karanlık, gündüz-gece, dış-iç gibi simgelerle tanımlandığını görüyoruz.
    (ay sezgi ve kehaneti sembolize eder aynı zamanda, cadıların büyü uygulamalarında ayın evrelerini dikkate almaları bu yüzdendir. eski türk şamanlarında da dolunay önemlidir. keza ay tutulması da bela habercisi sayılır.)
    (bkz: türk mitolojisinde ay/@ay hatun)

    yararlanılan kaynaklar:
    celal beydili - türk-mitolojisi-ansiklopedik sözlük
    yaşar çoruhlu - türk mitolojisinin ana hatları
    bahaeddin ögel - türk mitolojisi
    bahattin uslu - türk mitolojisi
  • günümüzde din ile kurulan yanlış bağlantıdan dolayı allah'tan daha fazla korkulan mistik olgu. ortaçağ kalıntısı. karanlık çağların mirası.

    büyü diye bir şey yoktur arkadaşlar. çeşitli mistik varlıklardan güç almak, onları insana musallat etmek, kocanın karısına çiçek almasını sağlamak gibi saçma ötesi durumları sağlayan bir şey yoktur. yok. günümüzde içine cin kaçtı, diablo kaçtı, şeytana esir oldu denilen insanların davranışlarına bakın. bir de şizofreni hastalığının semptomlarına bakın. aynısı. bununla ilgili çok güzel 2 adet hikayem var.

    halamın kızı psikolojik rahatsızlıklar yaşıyordu. içine cin kaçtı denilen, cin musallat oldu denilen bütün göstergelere sahipti. görünmez kişilerle konuşuyor, salon ortasında görünmez insanlarla cinsel ilişkiye giriyor, izahı mümkün olmayan hareketler yapıyor, kendini öldürmeye çalışıyordu. ailesi bir daire sattı cinci hocalardan çözüm aramak uğruna. kayışdağı, konya, üsküdar gitmedikleri hoca, ödemedikleri dolar kalmadı. kullanmadıkları muska, içirmedikleri tükürüklü su kalmadı. (muhtemelen götürdükleri bütün hocalar tecavüz de etti.) peki sonra ne mi oldu? her geçen gün eriyen, yok olan kızın elinden kemalist, seküler, akılcı eniştesi tuttu. tüm aileyi karşısına alıp sıra bende, sıra bilimde diyerek 2 görevli eşliğinde deli gömleği giydirerek bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırdı. 1 ay. 1 ayda hiçbir hocanın bulamadığı çözümü şizofreni tanısı ve tedavisiyle doktorlar buldu. şuan nasıl mı? en akıllı denilen insandan daha akıllı, daha sağlıklı, harika bir hayatı var. her akşam 9'da aldığı ilaç sayesinde gördüğü hayali kahramanlarını öldürmüş, çok güzel meslek sahibi olmuş, verdiği kiloları almış, aldığı kiloları vermiş taş gibi bir hatun olmuştur.

    bir diğer hikayem ise dedem. köyde içine cin gireni tedavi etmesi, muska yazması için karşı dağın arkasındaki köyde nefesi kuvvetli hocaya gönderirlermiş dedemi. 1-2 gitmiş ve canına tak etmiş günlerce yürüdüğü yol yüzünden. sonra köyün dışında bir çalı dibine saklanıp kendisi arapça harfler sallamaya başlamış. dedemin biraz vakit geçirip köye dönüp verdiği muskalarla tüm köy cinlerden kurtulmuş. herkes sağlık bulmuş. hocanın ünü ise köylere, şehirlere yayılmış. üşengeç bir fırlama olan dedem cinci hocanın namına nam katmış, bunu yıllar sonra önce ailesine sonra tüm köye açıklamış. hoca çoktan ölmüş tabi.

    velhasıl kelam, böyle saçma ortaçağ karanlığından kalma adetlere, ritüellere inanmayın. ortaçağdan günümüze gelen sadece büyü, sihir, görünmez yaratıklar değil. ortaçağ'da galileo'yu dünya yuvarlak dedi diye çarmığa gerip astılar. içine şeytan girdi diye nice şizofren olan insanları canlı canlı yaktılar. bu ortaçağ adetlerini kimi cahiller, yobazlar günümüze kadar taşıdı. vazgeçmediler. hala dünyanın düz olduğuna inanan, kendi yaptığı füzeyle dünyanın fotosunu çekmek isteyip ölenler var. hala büyüden, sihirden medet uman, insanların içine cin girdiğine inananlar var. bu insanları hacı hocaya götürmeden önce psikiyatra götürseler 10 doz ilaç ile ne cin kalacak ne hayali insanlar. ama bunu anlamak istemiyorlar çünkü dinde geçtiğine, yeri olduğuna inanıyorlar.

    hz. muhammed "akıllı olan bir insana büyü işlemez" demiştir. büyüyü çok büyük günah saymıştır. neden? çünkü kendisine, ilk müslümanlara, ehli sünnete eziyet eden, onları yok etmek isteyen müşriklerin en büyük kozu büyü, sihirdi. bunu kendisi de açıklamıştır. destekçilerini böyle mistik güçlere sahip olduğunu söyleyerek kandırıyor, müslümanların üzerine salıyorlardı. eğer müşrikler sarımsak yiyip islam'ı boğmaya çalışsalardı hz. peygamber sarımsağı tüm kötülüklerin anası sayacaktı. büyünün, mistik yaratıklardan haber almanın, geleceği şekillendirmenin, insanların davranışlarını kontrol etmenin islamda da yeri yoktur. ama insanlar bu bağlantının bulunduğuna inandıkları için, çocuklukları bunun korkularıyla şekillendirildiği için büyüye hala inanıyorlar. haksız da değiller çünkü çocuklukları bununla geçmiş. bu korkularla büyütülmüşler. yemek yemedikleri zaman öcü gelir denmiş, gece sokağa çıkarsan cin musallat olur denmiş, oraya basma buraya gitme diye korkularla büyütülmüşler pedagojik hassasiyetlerden bi haber ebeveynler tarafından. dünya düzdür diyene, aşıyı reddedene gülerken büyüye, içine şeytan kaçan insanlara inanmaya devam ediyorlar bu yüzden. halbuki gök biliminin ilerlediği gibi psikoloji bilimi de ilerledi. ortaçağ'da yasa haline gelen birçok şeyin koca karı inanışı olduğunu gösterdi. nasa dünyanın yuvarlak olduğunu söylerken buna inanıldı. psikoloji bilimi görünmez yaratıkların şizofreni semptomu olduğunu söylerken kulak asılmaz hale geldi.

    insan beyni çok karmaşık. psikolojinin gücü hala tam çözülebilmiş değil. bir bebeğin kulağına 7/24 uçabileceğini fısıldadığınız zaman 40'ı çıkmadan balkondan atlamasına sebep olabilirsiniz. ama bu sizi büyücü yapmaz. neye inanırsa insan beyni başına gelen şeyleri bu şekilde yorumlamaya, açıklamaya çalışır. ateistlere hiç cin uğramamasının sebebi budur. görünmez yaratıklar görmüyorlar mı? elbette. ama bunun tedavisinin 1 şırınga olduğunu, ölene kadar ilaç tedavisi olduğunu biliyorlar. bu büyü, sihir, görünmez yaratıklar meselesinin ortaçağ'dan kalma korkular olduğu, dinle ilgisinin olmadığı anlaşılmalı.

    işin bir de cinci hoca boyutu var. bu insanlar madem böyle doğa üstü güçlere sahipler neden hala 5bin dolar 10bin dolara ihtiyaç duyuyorlar. bu mistik güçlere sahip insanlar için paraya ulaşmak bu kadar zor mu? cem yılmaz'ın "hem uçabiliyor hem de parayla gösteri yapıyor olabilir mi lan" geyiğinin hiç mi akıllıca tarafı yok?

    titreyin ve kendinize gelin artık. bir müslüman akıllı olmalı. yobazlıkla, büyü, sihir safsatalarıyla mücadele eden bir peygamberin peşinden gidenler buna inanmamalı. hz. muhammed büyü, sihir gerçek olduğu için değil, islam'ın yayılışını engellemek isteyenlerin bunu silah olarak kullanması sebebiyle onu lanetlemiştir, en büyük günah saymıştır, bu yalanların müslümanlara işlemeyeceğini söylemiştir. tarih okuyup, geçmişi bilip, bağnazlıklardan kurtulmalı insan. insanlık bu bağnazlıklardan kurtularak ilerledi. ortaçağ'da istanbul newyork 12 saat olacak denilseydi muhtemelen şeytanın oğlu diye iğneli fıçıya atılırdı. 2020'den sesleniyorum, bu süre 2-3 saate inecek. bu beni medyum da yapmaz, büyücü de. akıllı olun.

    edit: cinlerden hamile kalan insanların varlığını duymuşsunuzdur. dna bulunduğundan beri bu kişilerin aslında babaları, abileri tarafından tecavüz edildiğinin ortaya çıktığını, ailenin adının çıkmaması için bu kişilerin cinlerin musallat olduğu yalanına başvurduklarını biliyor muydunuz?
  • (bkz: grup yorum)'un seslendirdiği bir şarkı.
  • debeye giren entry' de " buyunun islam'da yeri yoktur" dan sonrasini gercekten! okumadim. :) onun bir altindaki entry sahibi ise, buyunun ıslam' da yeri oldugunu, sure ismi vererek ispatlamis. ama buna ragmen, bir tane bile fav almamis. gercekleri bu kadar gormezden gelmeyin arkadaslar.
  • uzak durmak lazım. berbat işler.
  • grup yorum sarkisindan ziyade mal mal cin peri muhabbeti yapilan baslik.
    ne umdum ne buldum
  • konuyla ilgili: (bkz: harut ile marut/@strong)
    ilk entry: (bkz: büyü/@strong)

    araplar cahiliye toplumu oldukları için sihirbazlardan/büyücülerden çekinirlerdi; çünkü büyücülerin adamları vardı ve insanlara desise/komplo kuruyorlardı. kurbanlarının evine, evinin damına, bahçesine, bahçesindeki ağaca, kuyuya; çaput, kemik, hayvan leşi, hayvan uzuvları, kıl yumağı ve tırnak attırıyorlardı, büyü yaptıran ve sözde büyülenen kişi üzerinde bu şekilde psikolojik harp yapıyorlardı.

    geçmişte ve günümüzde sihir adı altında yapılan, fakat gerçekte doğal sebeplere dayanan ya da bilimsel olaylardan oluşan gösteriler sihir değildir. bu sadece eğlence amaçlı yapılan bir ilizyondur; ama bunların dışında kalan ve olağan üstü güçler yardımıyla gerçekleştirildiği öne sürülen bütün sihir/büyü çeşitleri asılsız, imkânsız, sahtedir.
  • ıskelet anahtar filminde büyünün nasil etki ettigi cok guzel anlatilmistir. büyü icin mutlaka inanan biri gerekmektedir. yani aslinda beyin büyüye ve onun etkisine inandirilirsa etkili olabilmektedir. ozellikle vodoo büyüsünün etkili olmasi bu sebepledir.
  • bana büyü yapıldığı ve bunu çok kötü deneyimlediğim için inanıyorum.
  • asiri derecede sert ve aksi olan enistemi bir sure seker gibi birine cevirmisti.*

    henuz okula dahi baslamamis bir subyan olarak teyzemlerin yazlari kaldiklari koy evinin onunde benden 4 yas buyuk kuzenimle birlikte bir seyler oynuyorduk. yine yanlis zamanlamayla, rte daha istanbul belediye baskani bile degilken merak saldigim tas toprak isleme, kucuk dallardan müteahhit gibi bina dikme sevdasi yuzunden etrafta bakinirken garajin onunde araba yikamaktan olusmus maksimum 6-7 cm genisliginde suyun asindirdigi bir yol buldum. "buraya bir seyler dikerim" inanmisligiyla yolu derinlestirirken birden seffaf naylona sarilmis bir sey geldi elime ama boyle toprakla butunlesmis, cok eski harap bir sey de degil. katlanmis naylonu actigimda icinden bir kagit, kagitta da bazi yazilar gordum. okuma bilmiyorum ama yazilarin normal olmadigini da anladim.

    o sirada etrafimda en tahsilli ve bilirkisiye en yakin insan 2 ya da 3. sinifa giden az once bahsettigim kuzenimdi.

    - abi, ben boyle bir sey buldum?
    + anaa nerden buldun bunu? eski yazi bu!

    eski yazi! vay babayin kemigine. yemek icin cagirilana kadar laz müteahhit olacakken bir anda indiana jones olmustum amk.

    abim hemen olayi bir ust merciye tasiyinca teyzemler ve annem (artik kim varsa o an evde hatirlamiyorum, olayin uzerinden 26 - 27 yil gecmis), toplandilar basima. ben tabi yaptigim kesfin bu kadar ses getirecegini dusunemedigimden bir yandan da tirsiyorum "n'oluyo amk" modunda.

    bir sure sonra iliskimizin sadece karsilasinca elini opmek seviyesinde kaldigi enistem de olay yerine intikal edince, criminal investigation havasi bir kat daha artti. once teyzemlerden detayli raporu aldi (bu sirada yuzunun degistigini hatirliyorum), sonra da elimden tutup beni kazi alanina goturdu. "anlat bakalim nerede buldun?", "nasil gomuluydu?" gibi sorularla olay anini yeniden canlandirdim.

    is benden cikinca daha sonra edindigim duyumlara gore cidden biri buyu yaptirmis. hic unutmuyorum "o yolda su aktikca daha da kabarirmis" gibi enteresan gazlamalarla buyunun oyle osuruktan bir sey degil, ne kadar guclu oldugundan filan bahsediyorlardi teyzemler o donem.*

    bu gazlar enistemde baya ise yaramis olacak ki, muazzam bir plasebo etkisiyle o sert, teyzeme hayati zindan eden adam gitmis, naif ve anlayisli biri gelmisti o donem. resmen yaptigim efsane kesifle bir cok insanin hayatini duzeltmistim. adeta bir spell-breaker, secilmis kisiydim artik. guce denge gelmisti.

    fakat iste olay duyulduktan sonra dijgujler tekrar harekete gecip daha guclu bir buyuyu, daha saglam bir su alti kaynagina gommus olacak ki, eski enistem bir sure sonra geri geldi sanirim, cunku kendisi hala eskisi gibi.*

    yalniz cidden insan psikolojisi enteresan. yalçın ne maç oluyo be saskinligiyla aniyorum hala enistedeki o kisa donemli degisimi. fakat olgu tekrar etmeyince etkisini yitiriyor iste. kardesim ben de her sene yeni bir plasebo bulamam ki ama yani.
hesabın var mı? giriş yap