• hz muhammed'in siyasal, sosyal ve ahlaksal bakımdan aşağıladığı islam öncesi dönemin adıdır. ben devrin geleneklerini yazayım da hangisi cahiliye dönemidir hep beraber görelim.

    cahiliye devri, arap şairlerinin şiirlerinde övgüyle bahsedilen bir dönemdir. bu şiirlerde kız çocuklarının yaygın olarak öldürülmelerinin hiç dile getirilmeyişi, bilakis hz hatice gibi birçok zengin kadının varlığı, cahiliye döneminde böyle yaygın bir uygulamanın olmadığını bize göstermektedir. islam öncesinde araplar, kız çocuklarına sahip olmaktan gurur duyarlardı. arapların çok büyük saygıyla taptıkları lat, uzza ve menat* adlı putların da dişi olarak bilindiklerini söyleyelim bu arada.

    cahiliye devri, kız çocuklarının diri diri gömülmesinden çok sonraki bir dönemin adı olsa gerektir. öyle olmasa idi, peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkıp islam dinini tebliğ etmeye başlayan hz muhammed'in ilk iş olarak bu vahşeti önlemesi gerekirdi. halbuki "inanmış kadınlardan çocuklarını öldürmemesini" isteyen mumtehine suresinin gelişi, islam kaynaklarında belirtildiğine göre hicretin 8. yılına, yani hz muhammed'in peygamber olarak ortaya çıktığı tarihin 18 yıl sonrasına denk gelmektedir. bu durumda ya ortada diri diri gömülen kız çocuklarına göz yuman ve evlatlarını öldüren ebeveynlere 18 yıl ses çıkarmayan bir peygamber vardır ya da kız çocuklarının diri diri gömülmeleri o dönem için sözkonusu değildir.

    bu dönemde bir erkek, oğul edindiği erkeğin eşiyle evlenemezken hz muhammed, evlatlığı olan ve zeyd bin muhammed (muhammed'in oğlu) diye çağrılan zeyd bin harise'nin karısı zeynep ile evlenebilmek için akılcı ahlak anlayışı ile bağdaşmayan bu geleneği islama sokmuş, babaların evlatlıklarının eşi kadınlarla evlenebilmelerine, daha doğru bir deyişle kayınpederlerin gelinleri ile nikahlanabilmelerine ve kendisine bir dönem baba diye hitap eden gelinlerinin, gelin konumundan eş konumuna geçmelerine izin vermiştir.

    evlilik bağını sona erdiren boşanmak hakkı cahiliye devrinde hem erkeğe hem de kadına ait iken, islamiyetin gelmesiyle bu hak yalnızca erkeklere ait olmuştur. kadının hakkı, dolayısı ile adı yok olmuştur.

    cahiliye devrindeki şigar ve muta nikahı hz muhammed tarafından olduğu gibi islama alınmış, yetmemiş hülle adında haysiyet kırıcı bir uygulama da dine sokulmuştur. insan aklını reddeden bu mantık dışılık islam dininin direklerinden biri haline gelmiştir.

    cahiliye devrinde kabe'yi ziyaret eden araplar, kutsallık atfedilen hacer ül esved taşının etrafında döner ve putlarla beraber onu da öperlerdi. yine çok yaygın bir şekilde cinlere inanırlar ve safa ve merve tepeleri arasında koşarak şeytanları taşlarlardı. cahiliye döneminin bu puta tapma gelenekleri hz muhammed tarafından aynen olduğu gibi islamiyete alınmış ve devam ettirilmiştir. yine benzer şekilde iklim değişikliklerini haber veren ve tarımsal faaliyetler açısından da fayda sağlayan nevruz ve mihrican bayramları islamiyetten önceki dönemde araplar tarafından kutlanılırdı, ki hz muhammed bu bayramları kaldırmış ve yerlerine ramazan bayramı ve kurban bayramını koymuştur.

    cahiliye dönemindeki tükürüklü ve tükürüksüz olarak kullanılan hasta tedavi yöntemleri olduğu gibi islama alınmıştır. hz muhammed göz ve kulak ağrılarını ya da böcek sokmalarını tükürüklü ve tükürüksüz üfürük usulleriyle veya toprakla iyileştirmeye çalışmıştır. (bkz: hz muhammed in deve sidigi ile hasta tedavi etmesi)

    görüldüğü gibi hz muhammed ne kendi arap toplumunu ne de islamiyeti kabul eden diğer toplumları batıl inançlardan kurtarmamış, bilakis batıla bulaştırmıştır. son olarak cahiliye devri arabistan'ı her türlü düşünceye ve inanışa açık iken, islamiyetin gelişiyle beraber tüm o hoşgörü ortamı bozulmuş ve bağnazlık her yanı sarmıştır.

    * prof. dr. ilhan arsel'in cahiliye adlı kitabından faydalanılmıştır.
  • kızların diri diri gömüldüğü, gayrımüslim arap tarihçilerinin de değindiği,

    değinmeyi geç,

    bi de bunları övünerek anlattıkları zamanmış.

    peki kaynak?? gerek yok.. benim sözüm senettir abi, bana inanmıyor musun..

    hayır inanmıyorum.. nefes almadan bin tane yalanı arka arkaya sıralayan size inanmıyorum. kaynak göstereceksiniz kardeşim. doğru düzgün konuşmayı, tartışmayı öğreneceksiniz. yoksa yalancı lafını yiyeceksiniz.

    kız gömülmesini taaaaa o zamanlarda yazan gayrı müslimlerin bu övünç dolu anlatıları olduğu halde (nasıl oluyor acaba bu anlatılar.. "ne güzel gömdü bilmemne ailesi bebeklerini.. ne de itibarlılarmış herkese gösterdiler.. çok süper manzaraydı.. üstüne toprak atılan bebeğin sesinin kesildiği an içim bi huşu doldu" falan gibi mi) niye biz hiç görmedik bu kaynakları.. ya da gördük de görmezlikten gelip dine saldırmaya devam mı ettik.. ima ettiğiniz bu. bak o kadar dağ gibi kanıtlar var, hala saldırıyor bu kafirler demeye getiriyorsunuz.

    çünkü yalancısınız.

    çünkü cahiliye asıl sizinle devam ediyor.
  • kadinlarin gotlerini baslarini acip bingil bingil etrafta dolastigi bir devirdir ayni zamanda. gozumde bir damla yas, huzunle aniyorum.
  • bu dönemde diri diri toprağa gömülen kızlar nedeniyle, arap yarımadası dünya petrol rezervlerinin hala en büyük bekçisi.

    mevla bir yerden alıp, bir yerden veriyor işte...
  • kızların diri diri toprağa gömüldükleri karanlık bir devirdir. fakat günün birinde islamın nuru yeryüzünü şereflendirmiş ve kızları toprak yerine evlere, kara çarşaflara, peçelere gömerek bu karanlık devri bitirmiştir.
  • yurdum yobazının ah keşke o zamanda yaşasaydım cahil araplar nasıl zulüm etmiş peygamberime onlara haddini bildirseydim diye andığı zaman.

    oysaki şimdiki yobaz haliyle o devirde yaşasa bir numaralı putperest kendisi olacaktır. nasıl ki şimdi müslüman olmayanları sindirmeye çalışıyorsa o zaman da putperest olmayanları sindirmeye çalışacaktı hatta hz. muhammed'i taşlayanlardan bile beter olarak onu öldürecekti belki de.

    elini vicdanına koy güzel kardeşim diyelim ki müslümanlık hak din değil misalen yani hemen kötüleme öyle varsayalım. ve yeni bir peygamber geliyor. tanrının elçisi olduğunu asıl peygamber kendi olduğunu söylüyor ve islamı yalanlıyor. sen onu hemen sahiplenip boynuna mı atlayacaksın? yoksa bir numaralı düşmanı mı olacaksın?
  • madem konu bu derece tek yönlü işlenmiş, fatmagül berktay'dan onun verdiği referansları da dahil ederek aktaralım.

    islamiyet öncesi bu dönemde arap kadınları üzerinde kesintisiz ve bölgesellikten uzak net bir baskı bulunduğuna, islamiyetin gelişi ile bu baskının kalktığına ve kadınların çok daha iyi koşullara kavuştuğuna dair yaygın bir söylem vardır. her ne kadar evrensel ve zamansız olmak iddiasındaki bir dinin, iddiasından çok uzakta kalan pratikleri göz önüne alındığında dönemsel iyileşmenin zamansız olamayacağı açık ve net olarak görünse de, islami kaynaklardaki ''cahiliye'' devri olarak bahsedilen süreçteki durumun aslında tam olarak muhammed ve inananlarının aktardığı gibi olmadığı ile ilgili de bir yığın araştırma bulunuyor. sürpriz. 'bizim dediğimiz değişmez ve kesindir'cilerin sözlerini kulak asmayıp 'allah'ın elçisinin' söylemlerinin şüpheli ve yer yer yalan olduğunu savunan 'cehennemlikler' de boş durmayıp araştırma yapmış.

    biraz araştırma yapıldğında görülebileceği gibi arabistanda söz konusu devirde tek bir inanç olduğu iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. ismi geçen (lat uzza menat) tanrılar dışında yerel tanrı ve tanrıçalardan bahsedilebileceği gibi, rahip-krallar arasında kadınlardan ve nebiyelerden bahsedilebilmektedir.* örneğin hakkında araştırmalar ve yazılı kaynaklar bulunan ve ismi bugüne kadar gelen serra binti nephan bir tapınak rahibesidir. secah ise arkasına sağlam bir kitle aldığı bilinen(muhammed ile aynı devrin insanı) bir kadın peygamberdir.** daha da artırılabilecek olan bu kanıtlar arabistanın tamamına mal edilebilecek olmasa da en azından arabistandaki tüm kadınların baskı altında olduğunu iddia eden ''üstten bakışlı'' iddiaların da doğru olmadığını göstermektedir. bunun dışında pek çok yazarın da katılıdığı gibi islamiyet öncesi arap toplumu her ne kadar ataerkil olsa da, ataerkilliğin boyutunun tamamen atasoylu bir evliliği meşru kılacak boyutta olmadığı, anasoylu evlilik geleneğinin de yer yer uygulanabilir olduğu da iddia edilmektedir.*** dolayısıyla her yerde sabit bir erkek üstünlüğü iddiasının aksine kesin bir bütünlük bulunmayan kabileler arası yaklaşım farklılıklarından bahsetmek çok daha mantıklı ve en azından doğru sonuç verecektir. tabi doğru sonuçla iktidara ve inanca sahip olmanın zorluğundan dolayı doğru bilgi peşinde koşmak niyetinde olmayanları da samimi bir anlayışla karşılıyoruz. (işte tam burada mızmızlamaya başlayanlar için bir not, ataerkil evliliklerin ve mehr ödenmesinin de yer yer gerçekleştiği bilinmektedir ve bunun yokluğu iddialar kapsamında değildir, dolayısıyla iddialara bu noktadan eleştirel yaklaşmak mantıklı olmayacaktır. dikkat edilmesi gereken nokta islami görüşün 'cahiliye' dediği devre mekansal bir bütünlük yakıştırılmasının reddidir.)

    fatmagül berktay'ın montgomery watt eserinden aktardığına göre yaygın görüş; arabistandaki anasoylu evliliklerin düşüş döneminin muhammed'in doğumuna denk geldiği ve islamiyet'in de bu durumu pekiştirdiğidir. bununla birlikte watt'a göre 5. ve 6. yy.da mekke ticaretinin gelişmesiyle birlikte kureyşlilerin zenginleşmesi ve yerleşik bir yaşama geçmesi (bu noktada kureyşliler ve muhammed arasındaki sorunun kesinlikle kureyşlilerin gönül gözünün kapalı olmasıyla ilgili olduğunu belirtmem gerek, yoksa kesinlikle iktidarı ve serveti muhafaza etme temelli bir çatışma yoktur) ticaretle zenginleşen kureyşlilerin servetlerini kendi soylarından birine aktarma isteğini dolayısıyla ''babalığın ve erkekliğin kutsiyeti''nin oluşmasını, 'bir makam olarak erkeklik' oluşurken, tıpkı tarım ürünlerinin bulunduğu süreçte olduğu gibi- bir kez daha toplumsal yaşayışın ve kadın konumunun değişmesi vakası- kadının kamusal yaşayışın dışına tamamen çıkarılması, bekaretin kutsanmasını ve bedeninin denetlenmesini de beraberinde getirmiştir.****

    tüm bu yerel farklılıklar, kadının yakın coğrafyadaki -görmezden gelinen- farklı konumlandırılışı ve ekonomik bağımsızlığına sahip olarak aracı koymadan kendinden genç bir erkekle monogam evlilik yapıp bunu ölümüne kadar sürdürebilen hatice örneği(muhammed'in haticeden sonraki eşlerinde monogamik evlilik ortadan kalkmıştır) incelendiğinde görülecektir ki tamamen ve istisnasız ezilen kadından bahsetmek oldukça zorlama ve çokça manipülasyon ile mümkün olabilir. hatice'nin monogamik evliliği elbette kadının toplumdaki konumunun saygıdeğer olduğu iddiasını destekleyecek nitelikte değildir, fakat kadının bu kadar aşağı olduğu -hatta diri diri gömüldüğü- bir toplumda bir kadının hem ekonomik bağımsızlığını sağlayıp hem de kendisinden küçük bir erkekle monogamik evlilik yapması(hem de kendi isteğiyle muhammedi alması) islami iddiarın pek sağlıklı olmadığını da göstermektedir. bununla birlikte ayşe'nin muhammed'in ölümünden sonra iktidara talip oluşunun da ayşe'nin anaerkil dönemin sonu ataerkil dönemin başında(ki bu da islam dışı sürecin islamla bütünleşmesidir genel yoruma göre) yaşamış olmasına dolayısıyla kadının iktidarda olabileceğine dair inancını sağlayabilecek bir takım fikirsel desteklerinin bulunmasına bağlayanlar da vardır.*****

    hani sorularlaislamiyet.com linkleriyle doldurup ''bak morartmadan vurun diyor dinimiz, hatta vurun demiyor da olabilir, hem kadınları bizimki kurtardı'' minvalli entryler döşenmek iyi tabi de, arada bu da olsun.

    *nadia abbott, ''women and the state on the eve of islam'' s.259as
    **asia djebbar, medine'den uzaklarda, cep yayınları, 1993(ki secah dışında da muhammed döneminde arabistanın farklı yerlerinde bir yığın kadının da içinde bulunduğu lokal peygamberlerden bahseder)
    ***robertson smith(kinship and marriage in early arabia); naval al-saadawi
    **** montgomery watt , muhammad at medina, clarendon press oxford 1956; fatmagül berktay, tek tanrılı dinler karşısında kadın, metis
    *****leila ahmed

    edit: sağolsunlar itirazlardan öğrendik ki tüm islami kaynaklar ''evet iyi durumda olanlardan ağzına sıçtığımız var, bir kısmının yaşam standardını düşürdük ama olsun bir kısmını da kurtardık'' diyormuş, bizim zannettiğimiz gibi evrensellik iddiası değil nispi iyilik iddiası varmış. ee öyle desenize en baştan yahu.
  • dönemin arap şairlerinin allah kavramını dillerinden eksik etmedikleri ve sürekli allah'ın adını andıkları bilinen bir gerçektir.

    (bkz: allah/@altay)
    (bkz: puta tapmak/@altay)
  • insanlar, hatta müslüman olmayanlar bile, bu dönemi vahşi, cahil, orman kanunlarının geçerli olduğu bir dönem sanıyor. değil efendim, değil.

    müslümanlarla diğerleri arasındaki çekişme dinidir. ortada entelektüel yahut edebi bir ayrışma, birbirini beğenmeme yok; aksine dini boyutu çıkardığın zaman büyük oranda birbirine benzeyen insanlar. müşrikler, gerçi, bir tık daha iyi durumdadırlar, zira görgü onlardadır, para onlardadır.

    imdi bakalım, abdullah bin cüd'an diye bir adam var. bu adam gençliğinde pek atarlı giderliymiş, çok can yakmış. bunun sonucunda ailesinden bile dışlanmış. sonra, benzer durumdaki insanları bir araya getirerek bir tür stk kurmuş: hılf-ul fudül. yani "fadılların", yani "faziletlilerin" sözleşmesi. demiş ki bunlar, böyle olmuyor. mekke'nin önemi panayır ve hac yeri olmasıdır. böyle kim kime dum duma bir ortam olursa biz de zarar görürüz. öyle bir antlaşma yapalım ki, herkes "bendendir, sendendir" demeden bir araya gelip zayıfı, mağduru kollasın. yemin metni feanor'un ve oğullarının yeminine benziyor:

    “allah’a andolsun ki mekke şehrinde birine zulüm ve haksızlık yapıldığı zaman hepimiz, o kimse ister iyi ister kötü ister bizden ister yabancı olsun, kendisine hakkı verilinceye kadar tek bir el gibi hareket edeceğiz; deniz süngeri ıslattığı ve hira ile sebîr dağları yerlerinde kaldığı sürece bu yemine aykırı davranmayacağız ve birbirimize malî yardımda bulunacağız.”

    peygamber o sıralar peygamber değil, ama genç bir adam olarak bu sözleşmeye katılıyor. hatta sonraları diyor ki: "abdullah bin cüdan’ın evinde bir sözleşmeye şahit oldum ki, kırmızı develere sahip olmaktan daha çok sevindim. eğer şimdi de böyle bir sözleşmeye çağrılsam gene katılırdım."

    şimdi, mezkur abdullah bin cüdan kafir öldü. hatta aişe, peygambere onu soruyor, çok iyilik ederdi, çok köle azat etti, çok fakir doyurdu, bu onun kurtuluşunu sağlar mı diye merak ediyor. peygamber cevap veriyor: "hayır çünkü o 'rabbim, kıyamet gününde günahlarımı affet!' dememiştir.” kafir ölen bu adam gayet "iyi" bir adam. üstelik öyle bir kurum yaratmış ki peygamber de katılmış, hatta peygamber olduktan sonra dahi övmüş, iyi ki katıldım demiş. bu adam mı cahil? bu adam mı vahşi?

    sonra, amr bin hişam var mesela. adamın lakabı ebu'l hakem, yani bilgeliğin babası. müslüman olmadığı için ebu cehil diyorlar adama. cahil bir adam değil, dönemin ileri geleni. bilgisi, görgüsü var. liderlik ediyor. müslümanlara karşı yapılan savaşın giderlerini karşılıyor. bu adam mı cahil? hayır, sadece kafir. cahil olsa peygamber "iki ömer'den biriyle islam'ı güçlendir" diyerek dua etmezdi; biri ebu cehil oldu, diğeri halife ömer.

    sonra kadınların ve kız çocuklarının aşağılandığı düşüncesi. islam öncesi arap toplumunda, hemen bütün paganlarda olduğu gibi "dişi" bereket sembolüdür. dişi hayvan kurban etmek, mesela, erkek kurban etmekten daha kıymetlidir. zira dişi doğrurur, çoğalır. tek bir erkek hayvan yeter, ama yaşamın devamı için çokça dişi hayvan lazımdır. bunun gibi, kıtlık ve felaket zamanlarında kıymetli bir varlık olduğundan kız çocuğu kurban ediyorlar.

    bizde öyle bir anlatılır ki kız doğunca hemen gömüyorlar gibi. yahu öyle olsa nasıl üreyecek bu adamlar?

    hem, işin başka bir tarafından bakmak lazım. eğer "kadın"ın sosyal statüsü islam'la yükselmiş olsaydı, bunu gözlemlemek isterdik. islam'dan önce "cahil" araplarda gayet önde gelen kadın figürleri var. mesela hatice. mesela hind. mesela peygamberin öldürttüğü kadın şair esma bin mervan. öyle ya, hatice'yle evlendiğinde başka eş alamadı, hatice sayesinde iş güç yaptı, ticaret yaptı. hind dediğin suikast düzenletecek, kumpas kuracak kadar etkili bir kadın. esma'nın şiirleri öyle etkili olmalı ki, doğrudan ölüm emri veriliyor. islam'dan sonra böyle bir kadın var mı?

    aişe bu dönemde "kadın"ın son çıkışıdır. peygambere sürekli iğneli sorular sorar, kıskançlık eder, kumpaslar kurar. son olarak bir iç savaşta bir tarafın liderliğini üstlenir. aişe'den sonra arap dünyasında etkili, yüksek statülü kadın yok gibidir, mezkur kadınlar ayarında ise hiç yoktur.

    demek islam gelip kadının seviyesini de yükseltmemiş. cahil, barbar, vahşi kafirler zamanında "büyük kadın"lar çıkabiliyormuş.

    hülasa, mesele dinidir. dini bir saikle bir kesimi aşağılamayı tasvip etmem ama anlarım. fakat dini boyutu aşıp kendini medeni, onları barbar göstermeye kalkarsan mesnet ararız. bulunacak bütün mesnetler de tersini işaret eder.
  • insanların ayak tırnaklarını altına gazete kağıdı sermeden kestikleri karanlık bir dönemdir.
hesabın var mı? giriş yap