celladıma gülümserken
-
ismet özel'in bir şiir kitabı
-
ismet özel'in nakış gibi işlenmiş şiirlerindendir.
-
ismet özel bu şiirleri seslendirmiştir de.
şiirlere eşlik eden müziklerin düzenlemesini de ergun balci yapmıştır.
çok da güzel yapmıştır.
hele evet isyan'ın seslendirilmesindeki müziklerle mukayese edilince... -
ismet özel bu şiirde hayatının kısa bir özetini geçmiş; farklı kesimlerdeki insanların onun hakkında ne düşündüğünün farkında olduğunu ** bu şiirde hissettirmiştir.
-
feyyaz kayacan fergar tarafindan ingiliz diline kazandirilmis bir siir ismet özel imzali.
"lines written on the back of the last pictures i had taken of me whilst i was sm"
i am ismet ozel, a poet in his fortieth year.
everything happened in my lifetime, i want this
to be known by all. i was there when the deluge came
i was present at the re-creation of the world.
i am at peace now, i have seen everything.
i saw the parting of heavens, the coming to life of clay.
all the evidence is at hand now. i can be lynched.
i earned the hatred of prostitutes
and the curses of virgins.
i have words which can’t even help you cross a bridge,
i have words which will not save you from burning fires.
i have lost the sword of my strength, i no longer
respect harvests. i flew but my flight
was detected by radar. i swore heavily:
this too was entered in my police file.
let everyone know, i am quite a holigan.
gendarmes and taxmen are after my soul.
in the eyes of the clockwork toilers,
nothing could be blacker than my soul;
if you ask the denizens of laboratories
my soul is a fake.
all the youngsters who sailed through school
with flying colours and an ey efor what is true
will tell you that my soul is a slovakian snail
whose home was left in nepal.
i wonder who knows the truth.
even i, busy as i am hiding my soul
in every crack and cranny
what do i know? whata do i possess
that could possibly tempt the devil down my throat?
dishevelled by anxiety, i selected a state secret
for myself. with a state secret in hand
one could lead a cinematic life,
one could enjoy refined living,
those secret trips to the fleshpots
of whore-houses, not to mention
high-class restaurants or simple bucolic walks.
who knows, it might all end
on the platform of an aesthetic execution.
yes, yes, but a soul is not enough
to rake in all these goodies.
if this verdict,
this conclusion,
this inference is right,
why is it that a conference postponed
or a late coach
muddles everything,
why are the trains of national leaders always white,
why are the russians marching on berlin?
how absurd, how stupid!
of the four bibles why do i choose to follow
the gospel according to john?
but here i am,
one out many, like everyone else
standing at this station
next to this spy in his black coat
waiting with my most legible face.
i stay in the game, i play it
for fear that i might miss my turn,
that my ticket might expire.
there are heaps of azaleas
and passion flowers lying before me
like corpes with rigid valves,
there are thousands of flowers before me.
i am afraid it might be my cue to step in:
what if they tell met o begin in order to make an end?
oh no, not me,
the world mustn’t do this to me.
tell me, when all is said and done
how many of us went as close as seeing?
their own skeleton in the mirrors?
come now, humanity,
let’s strike a bargain:
give me all the derelict thoughts
you left behind,
all the days you deserted, your past mistakes
all the moments of despair triggered
by your shortcomings, give them all to me,
give me your sorrows, the jokes you no longer
find funny, all the things you think
you have quelled, give them, give them to me,
the worries you tried to make light of, all the fallen,
broken dreams and the wild, failed ventures,
give them all to me,
give me also your crimes
documented with their entire premeditations.
i know, it wouldn’t be
the done thing if ý were
to hand out cheque exchange,
money is too coarse a unit
to measure the intricacies
of all these sustained plunders.
look, apart from my usual tricks
i can find other interesting ways of repayment.
when it comes to repayment i am a peerless expert.
for instance, what would you say
to a lecture at one of your club’s meetings?
a lecture: on the shining ideals of humanity.
or else i could arrange a raffle on your behalf.
with vertigos, nostalgias
and festering loves to be shared
by prize winners.
let a just bargain be struck
at long last!
again all your past offences
i have lined up all the crimes
i intend to commit.
no matter what i do
i’ll have to bear the brunt
of every impregnating, pestilent wind.
if still waters cry deep
let them run into me.
the forging strength of fire
and the wisdom of earth
shall not fail to restore
my sword to me. -
ne zaman hayatta anlayamadığım, saçma görünen bir şeyle karşılaşsam; özellikle de kendi yapıp ettiğim şeylerin garipliğine şaşırsam
"milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?"
kısmı aklıma gelen şiir. tamamı şöyledir:
celladıma gülümserken çektirdiğim son resmin arkasındaki satırlar
ben ismet özel, şair, kırk yaşında.
her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
acaba kim bilen doğrusunu? hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki...
evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?
ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
bakın ben, birçok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
bir söylev: büyük insanlık ideali hakkında!
yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı. -
ismet özel şiirleri içerisinde, aşağı yukarı her bir satırını kendimle birebir özdeşleştirdiğim, kendimi tamamen içerisinde buluduğum tek şiir, çok büyük bir şiir. bu şiiri ilk okuduğumdan beri, dünya ne kadar ve ne yana dönerse dönsün, hangi durumda olursam olayım, hep seviyorum, hepsi birebir gerçek ve enfes.
-
(bkz: cellat ve ağlayan yüz)
-
bu şiir aynı zamanda, ismet özel’in (her anlamda) yabancılaşma(?!) serüvenini de içinde barındıran bir şiirdir, ismet özel’in çekirdeği bu şiir içerisinde saklıdır.
“her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar”..
bir çeşit kabullenmedir bu ve
“kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bâkireler de.”
ile tamamlanıyor dize. görünüşe göre ismet özel her şeyin farkında ama neden böyle dalgalanıyor,
tabii işte zor olan soru da burada zaten. ‘hangi dinamikler yüzünden sosyalist olduysam o yüzden islamcı oldum’ diyor. oysa şimdi islamcılıktan da bambaşka bir yerde. istiklâl marşı’nı artık ideolojisi yapmış, şiirleri daha garip. kafasına bir şey düştüğünden değildir bunlar mutlaka ama ters giden bir şeyler olduğu ortada, bilemiyoruz. sonu nereye varacak, o bile meçhul:
“ve sonunda estetik bir
idam belki…” -
ismet özel'in elinden, yüreğinden çıkma bir destan. benliğimize çarpılan şamar.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap