• on numara beş taşşak bir yazar.

    "öy bö ödöböyöt döyöööl."
  • şimdi destekcilerinden biri gelir tayyip başlığında daha çok entry var diye ayar verir ama dostoyevskiden fazla entry hakedecek kadar büyük bir yazar değildir. hatta bana kalsa büyük bir yazar da değildir de beni kimse siklemez. galiba ıkına sıkına iki kitabını okudum sadece, beş para etmez(stirkoff hariç). klasik beşiktaşlı abartması gibi bir durum bunun abartılması. hani bukowski okuyorum havası olmalı. lan ne felsefesi var bu adamın. beat generation muhabbetine bi dönem hepimiz anarşikiz farklıyız olaylarına şişirilmiş işte. şunun kitaplarına harcanan vakit, bence dostoyevskinin (okunduysa) romanlarını (yeniden) okunmaya harcanmalıdır.
  • gecen gun sehirde otururken bir kosede, kizin biri geldi sigara rica etti benden fazla varsa. verdim, tesekkur etti, rica ettim alti ustu bir sigara. 'kim camel iciyodu biliyormusun' dedi. bilmiyorum dedim. 'charles bukowski' dedi, ekledi taniyormusun.
    cevap verdim 'taniyorum eskiden cok okurdum' dedim hava yaptim biyografisini de okumustum diye. tartistik, konustuk, birbirimize baktik, sigara ictik, birbirimize gulumsedik yada bana oyle geldi. ortak noktalatimiz cok fazlaydi ayrilirken ne o bana bakti, ne ben ona.
    anladim okumaktan zarar gelmeyen adamin biriymis iste.
  • isterseniz dünyanın en boktan insanı olarak niteleyin seven yine sever, nitelemeleri siklemeden.
    ha size de dünyanın en iyi yazarı dahi deseler siklemezler sevmeden.

    aman bir kitabı da anlayarak eleştirmeyin pörsümüş davarlar.
  • her zaman farklı bir lezzet veren yazar. mesela ben bu adamın popülaritesini tartışmam. çünkü bu gerzekçe. çünkü bilirim ki popüler olacak kadar vurdumduymaz ve müstehcen bir dil kullanmak bir insanı çok önemli yapmayacağı gibi, çok değersiz de kılmaz.

    bukowski bukowski'dir. hiyerarşik bir sıralama yapmak ancak türklerin adetindendir. bukowski, de sade gibi çarpıcı olduğu için önemli reaksiyon alabilir/alır ama yazdıklarının altı ne kadar doluymuş derken, bunu yazım diliyle ilişkilendirmek, az önce de söylediğim gibi saflıktır.
  • yazılanları okuyunca büyük bir yazar olduğunu idrak ettiğim beyefendi. haa bir de fenomenmiş, tarz hediye etmiş. olmasaydı olmazdık galiba. bir swf vardı kimsin lan sen otorite misin diye, şimdi bu swf yi araştıracağıma bukowski okur, aydınlanırım da belki bazı japon askerleri gibi hayranı olurum. bu arada başıma iş gelmeyecekse kitapları bi sikime yaramaz. ahahahaaa jkdfkflfkldfld. tövbe tövbe.
  • karı kız akıyo diyolar adamda ama bilemedim şimdi.
  • lise mezuniyetimden sonra okumaya başladığım yazar. bir dönem kitaplarını satır satır ezberlemişliğim var. kadınlar kitabı ile başlamak eğlenceli olabilir ?
  • zeitgeisti yani zamanın ruhunu eğer ''ortam'' olarak algılarsak ya da doğru zamanda doğru yerde olmak gibi düşünürsek, kimi insanlarda bukowski hayranlığı kimi insanlarda ilgisizliği görülmesi de kitaplarının okunma zamanlarıyla ilgisi vardır sanırım. ya da belki de zamanlama hepsini kapsamaz. kişinin ilgi ve zevkleriyle de alakalıdır. sırça fanus okumuştum bunalımlı ergenlik zamanlarımda. hala birine o kitabı tavsiye ederken bunalımdaysan okuma diye de tembih ederim. ikinci kez okumadim bilmiyorum yine etkiler mi ama sanki bana intihara meyilli kişileri etkileyecekmiş gibi gelir sylvia plath'in o romanı.

    bukowski'yi ise dostoyevski romanları arasında okumuştum. dostoyevskinin o akıcı ve sonraki sayfayı merak ettirici romanlarının yanında bukowski bana işkkence gibi gelmişti. aynı zamanda yaşam tarzımla da en ufak bir alakası yok yazdıklarının, ben bu yüzden sevmedim. kerouac'i her nasıl yazılıyorsa) sevemediğim gibi. çıplak şölenin filmine yapılan övgüleri anlayamadığım gibi. yani demem odur ki: bana göre (ki kimse beni siklemez de demiştim zaten) bukowski büyük bir yazar değildir. bi tane japon askeri çıkıp (benim ilk entryden önce) bukowski sevmeyenlere aklı sıra laf sokmaya kalkarsa biride çıkıp bukowski'nin yaptığı gibi ''otoriteye'' karşı romanları bi sikime yaramaz diyebilir.eyyorlamam bu kadar.
  • çalıştığım iş yerinde bir adam var, boyu boyuma, yaşı yaşıma denk. (onunla evlenmeyi hayal etmiyorum, sadece böyleleri çok azaldı son yıllarda, herkes -bok var gibi- bir gençliktir tutturdu.)

    tasarım bölümünde çalışıyor bu arkadaş; eli kalem tutan, kültürlü, zeki, sorumsuz ve esrar bağımlısı. -harika biri yani.

    tüm gün onunla sohbet edebilir, harika vakit geçirebilirsiniz.

    iş yerindeki herkesle arası çok iyi, tüm gün bir yerlerde birilerine hikayelerini anlatırken görürsünüz onu. patron defalarca kovdu işten ama öyle pozitif bir enerji var ki adamda, daha kapıdan çıkmadan tekrar işe alındı.

    hiçbir şey umurunda değil; öğleye doğru çok sevdiği bisikletiyle kan ter içinde işe gelir, yedekteki yırtık tişörtünü tuvalette sırtına geçirir ve yemeğe kadar sağda solda çene çalar.

    yemekten önce birkaç fırt çekip önüne gelenle sohbet etmeye başlar. sonra da insanları artık doyduklarına ikna edip önlerindeki yemekleri sokak köpeklerine dağıtır.

    benden çekinir genelde, resmi davranır ama kafası çok iyiyse resmiyeti filan siktir edip konuşmaya başlar.

    onu her gördüğümde şu hayatta böyle insanların da var olabildiğine şahit olduğum için şükrederim. kurallara, yasalara, boğucu ahlak kurallarına koca bir siktir çeken ve buna rağmen sözünü ettiğim bu yasalar tarafından toplum dışına "itilemeyen" (hoşgörü ya da görmezden gelinemeyecek yeteneği sayesinde belki, ama kimin umurunda!) bir kahraman o benim için.

    gün içinde yaptığım iş çoğunlukla esir alıyor beni, her şey o kadar karışıyor ki yaptığım işi sadece para kazanmak zorunda olduğum için yaptığımı bile unutuyorum.

    allahtan bu adam var, allahtan bukowski var, allahtan fante ve bıçakçı var.

    velhasıl, bizim hayat dediğimiz şey son derece yorucu, ama bukowski odayı dolu gösteriyor.
hesabın var mı? giriş yap