• gece gece izleyince bir garip eden film. fazla beklentiye sahip olmadan izleyince olmuş diyebiliyoruz. müzikler ise- tabi içinde bruce dickinson ve iron maiden da olunca- oldukça şık olmuş.kısacası sizi bekleyen içine bol erotizm, az biraz şiddet sıkıştırılmış, içinde dini ritüller falan barındıran ilginç seneryolu bir gerilim filmi.
  • --- spoiler ---

    bruce dickinson babamızı, aleister crowley'in ev sahibi kör adam rolüyle görüyoruz filmde. hikaye biraz kopuk ama ilk denemede o kadar kusur olsun diyelim. simon callow* ve jud charlton'ın* oyunculukları muhteşem. ingiliz aksanı'ndan pek hazzetmiyorsanız bir yerden sonra sıkılabilirsiniz. yazmamak olmaz; man of sorrows kapanış için mükemmel bir seçim olmuş.

    --- spoiler ---
  • bu albümün kapanışındaki, -yani the alchemist’in son 2-3 dakikasındaki- kabullenme, huzuru bulma bruce dickinson’ın iron maiden dan ayrılışının ardından geçirdiği depresif dönemin sona erişini sembolize eder.
  • dinlediğim en güzel heavy metal albümlerinden, izlediğim en boktan filmlerden biri.
  • senaristlerinden birisi de bruce dickinson olan konusu son derece ilginç, ancak olmamış film. aslında izlemeye kalktığımda crowley ile ilgili bir fikrim yoktu, belki de bunun için bir şey anlaşılamadı filmden. daha sonra internet ve ekşi sözlük'te edindiğim bilgilerin akabinde bir kez daha izler miyim ? hayır izlemem. bilgi sahibi olarak oturup izleseydim daha fazla keyif verir miydi ? hayır vermezdi.

    bruce candır; lakin bu film hem çok kopuk, hem de her şeyi öyle bir sıkıştırmış ki...
  • bruce dickinson'in iron maiden'la okult ve $eytani her ne sembolizm varsa album kapaklarina, konserlere dekor yapmasi beni her zaman killandirmi$ti, aleister crowley gibi bir sapik (ki aleister crowley harbi bir sapiktir) hakkinda film yapmasi ile satanist ögelere gönül verdigine dair pek suphem kalmadi.

    “… we’ve referred to things like the tarot and ideas of people like aleister crowley” demi$ bruce 84'te.
  • film olanı harbi korkunç bir şeydi bunun. bi bok anlaşılmıyordu.

    (bkz: gelmiş geçmiş en beyin yakan film)
  • crowley oh yeah diyerek, imdb puanına rağmen izlemeye yeltendiğim bruce dickinson ve julian doyle imzalı kopuk film.

    okültizm, dickinson falan da kurtaramadı filmi nazarımda. bir süre sonra dickinson parçalarının olduğu sahneler hariç, filmi atlayarak izleme moduna giriyorsunuz. haksızlık olmasın diyerek geri sarıyorsunuz ama harcanan zaman dışında değişen pek de bir şey olmuyor.

    spoiler falan kasmıyorum çünkü çok kötü abi. crowley'nin evsiz elemana giriştiği sahnede çalan the wicker man ve tabii ki filmin en güzel yeri olan end credits (çünkü bitiyor) kısmında giren man of sorrows haricinde bahsedecek pek de bir şey yok gibi.
hesabın var mı? giriş yap