• ekonomisine 1 yil icinde usd bazinda 3.1 trilyon dolar eklemistir.
    tanim: ekonomisine 1 yilda ıngiliz ekonomisi eklemis ulke.
  • bu yazı çin halk cumhuriyeti sınırları içindeki bir hamamböceği üretim çiftliğinden kaçan 1 milyon hamam böceğinin hikayesini ve geleneksel çin tıbbı ekseninde hamam böceği kullanımını ele almaktadır. iğrenme eşiğinizin durumunu gözönüne alarak okumanızı tavsiye ederim.

    çin halk cumhuriyeti ülkesi, doğamızda envai çeşit dünya nimeti ve cennet tahamı dururken nerede iğrenç bir malzeme varsa onda arar şifayı ve gıdayı. bazen düşünmeden edemiyorum belki de hakikaten onlar haklı ve biz yanlışız. çünkü bu geleneksel mutfak ve şifa yöntemlerinde taassup derecesinde ısrar ediyorlar binlerce yıldır. hem geleneksel ilaç hem de gıda olarak tüketmek noktasında ısrar ettikleri bir yaratık daha var ki o da hamam böceği.

    gıda olarak işi hamam böceği sushi trendine kadar vardırdılar. susihin tüm tekniklerinin kullanarak yapıldığı hamam böcekli california roll tatmak istemem açıkçası.

    "yiyeceklerse yesinler, isterlerse bir taraflarına soksunlar, bana giren çıkan yok" da diyemiyoruz artık çünkü hayvandan insana zıplayacak zoonotik yeni bir hastalık insanlık alemine yeni yeni pandemiler yaşatabilir diye endişe ediyoruz. fakat çinli bu, yerinde durmuyor ve suratımıza şak diye çarpıyor geleneksel hamam böceği ilacını. diyor ki, bu böcek hastalık değil şifa veriyor! biz hamam böceklerinin kolera'nın bile taşıyıcıları olduğunu düşünürken, onlar "hayır, aksine hamam böceği ilacı tümörleri küçültür, mide rahatsızlıklarını iyileştirir, metabolizmayı güçlendirir" diyorlar.

    çin'de hamam böceği sektörü yıllar içinde devasa boyutlara ulaştı ve hamam böceğinin tıbbi bir mucize olduğuna dair kuvvetli inançları, eskiden daha basit yöntemlerle elde ettikleri hamam böcekleri için adeta birer beş yıldızlı otel konforunda inşa ettikleri yüksek teknolojili fabrikalarda üretim yapmalarına doğru taşıdı bu işi. wang pengsheng isimli çinli bir müteşebbis de, gelişen ve büyüyen pazara bakarak, normal hayatta kendisinin ve ailesinin de kullandığı hamam böceği ilaçlarını ve ilacın ham maddesi olan hamam böceklerini üreten devasa bir işletme kurmak amacıyla kolları sıvadı.

    önden bir hamam böceği çiftliği kuracaktı, ardından çiftliğini ek teknolojilerle destekleyerek içeriğinde hamam böceği kullanılıp elde edilen ilaçları da üretecek devasa bir kompleks tesise dönüşecekti yatırımı. yılda 6-7 milyar adet hamam böceği üreten diğer firmalar gibi dev bir marka oluşturmak istiyordu. 1 milyon yuan para harcayıp tesisin ilk halini oluşturdu. sadece periplaneta americana türü hamam böceği yumurtalarına 150 bin yuan'dan fazla yatırım yaptı. herşey yolunda giderse parıltılı bir iş yaşamı ve sağlam bir gelecek onu bekliyordu. evet, wang pengsheng hamam böceği krallığı kurmak üzere emin adımlarla tırmanıyordu basamakları.

    herşeyi hesaplamıştı. ilk başlarda, üretimine başladığı periplaneta americana hamam böceğinin yumurtalarını dışarıdan satın alacak, daha sonraları kendi damızlıklarını üreterek tamamen öz kaynakları ile üretime devam edecekti. tesisin asgari tüm güvenlik önlemlerini de almıştı. tesisi kolaçan eden gündüz ve gece bekçilerini de istihdam etmeye başlanıştı. bu şartlarda herşey yolunda gidiyordu.

    geleceğin hamam böceği kralı adayı wang, 2013 yılı bahar aylarına denk gelen bir gün, yoğun geçen tempolu bir iş gününün ardından, üzerinde tatlı bir yorgunluk ile evine gitti. kendisine, ailesiyle birlikte severek yedikleri bol acılı sichuan biberi içeren bir hot pot ziyafeti çekti. biraz sohbet muhabbet derken vurdu kafayı ve yattı. sabaha kadar aralıksız bir uyku çekecekti ve sabah erkenden yeniden işine gidecekti. gece yarısı alışılmışın dışında bir vakitte telefonu çaldı ve onu uykudan uyandırdı. hamam böceği fabrikasının gece güvenlik görevlisiydi arayan. acaba ne olmuştu bu saatte? içine bir korku düştü ve wai diyerek telefonu açtı. güvenlik elemanı nefes nefese ve endişeli bir sesle "patron, sabote edildik!" dedi...

    ne olduğunu anlayamamıştı ama "hemen geliyorum" dedi, kalktı ve hayallerinin hamam böceği üretim tesisine doğru yola çıktı. mekana geldiğinde gördükleri karşısında şok olmuştu. yumurtadan çıkan ve beslenilip büyütülen sayıları yaklaşık 1 ila 1.5 milyon arasında olduğu tahmin edilen canlı hamam böceklerinin bulunduğu bölge sabote edilmişti. bunu pazardaki hırslı bir rakip de gerçekleştirmiş olabilirdi, kıskanç ya da yakınlarında hamam böceği üretilmesinden hoşnut olmayan sinirli bir komşu da... neticede tüm sermayesi olan hamam böcekleri çiftlikten kaçmıştı işte.

    etrafta halâ uçuşan kaçışan 300-500 hamam böceği vardı ama milyon civarında hamam böceği belki de fazlası dış dünyaya kaçıp gitmişti. o anda yıkıldı kaldı. hayallerini gerçekleştireceği yolda bundan daha büyük bir yol kazası olamazdı. 1.5 milyon yuanlık yatırım an itibariyle dışarda salına salına geziniyordu.

    gün ışıdığında olayın boyutları da ortaya çıkmaya başladı. wang pengsheng, satacağı her 1 kg'lık hamam böceğinden 180 dolar kâr elde etmeyi planlamıştı. velakin, milyonlarca yuanlık bir zararla karşı karşıya kalması bir yana, hemen olayın ertesi sabahı karşısında çin halk cumhuriyeti hastalık önleme merkezinden 5 adet yetkiliyi bulmuştu. çünkü, wang'ın çiftliğinden kaçan milyonlarca hamam böceği etraftaki soya fasulyesi ve mısır tarlalarını istila etmiş durumda mahsülleri yemekle meşguldü. hatta ve hatta kaçak hamam böcekleri yakınlardaki bir püskevit toptancısının deposuna da saldırmış ve püskevitleri yemeye koyulmuşlardı. anlaşılan wang'ın zararı kendi işletmesinin mahfolması ile kalmamış, hamam böceklerinin zarar verdiği herkesin toplam zararlarını tazmin etme mecburiyeti noktasına kadar çıkmıştı.

    devlet, kısa bir süre içinde olay yerine ilaçlama ekipleri yolladı. tarlalara ve işletmelere dadanan milyonlarca hamam böceği ilaçlanarak itlaf edildi. bölgedeki soya fasulyesi ve mısır rekoltesi o yıl için sıfır çekti. wang'ın rekabete girmeyi planladığı jiangsu eyaletindeki bir diğer hamam böceği tesisi piyasada daha fazla güçlendi. talihsiz müteşebbis wang pengsheng ise uzun süre kendisine bu sabotajı yapan namussuz şerefsizi aradı ama bulamadı.

    son tahlilde, tüm iğrençliğine rağmen keşke hamam böceği tüm hastalıklara deva olan mucize bir haşerat olsaydı da, çin geleneksel tıbbının icra edicileri tabiattaki diğer nadide canlılara dokunmak psikozuna delicesine yakalanmasaydı diye iç geçirmiyor değilim. bu sayede onbinlerce gergedan, bengal kaplanı ya da milyonlarca pullu pangolin halâ hayatta olabilir ve gezegenin biyolojik zenginliği sürdürülür durumda kalabilirdi.

    smh.com.au
    abc.net.au
    youtube-bb
    smithsonianmag.com
    south china morning post
  • dünyadan ve kendi ülkesinden haberi olmayan cahillerin aptallıklarını gösterdikleri başlıktır.

    (bkz: #132465343) şu entry gayet iyi örnek.
    hamam böceği yetişriliyormuş vs vs. bilmiyor ki böcek ve özellikle de hamam böceği çiftlikleri tüm dünyada var. talep de patlayan evcil hayvanlardan dolayı ve ayrıca kozmetik sektörü gibi sektörler. özellikle hamam böceği ucuz protein ve organik madde kaynağı.

    evet o evlerdeki evcil hayvanları ne ile besleniyor sanıyorsuz?

    zoonoz hastalıkları bu kadar kafaya taktıysanız bence işin bu kısmı daha feci. çin en azından önlemi almış, kaçan böcekleri ilaçlamış.
    ya her metresi temizllik fışkıran ve ev hanımının camaşır suyu kokan elleri gibi kokan ülkemizde durum nasıl? ulu orta yetiştiriliyor kaçarsa kaçar artık...
    https://www.aa.com.tr/…ers-in-turkeys-south/1710463
    evet bu böcekler sizin evcil hayvanlarınızın midesinde olabilir...

    böcek içeren evcil hayvan mama talebi avrupada birçok ülkede patladı zaten bazı veterinerler de bunu tavsiye ediyorlar artık.
    detaylı bilgi için

    ek olarak: kafayı çinle bozanların bulunduğu başlık.
  • bilinen küresel salgınları hemen hemen hepsinin çıkış noktası olan dünyanın başına bela ülke. ayrıca sen şu malı şu şekilde yapacaksın demezsen dünyanın en dandik mallarını bunlar üretirler. kimisi zehir kimisi kanserojen yatağıdır. askeri teknoloji falan demeyin silahları da aynı şekilde dandiktir. unutmadan abd bu virüslülere çift vurur tek sayar. bunun korkusu olmasa tüm dünyayı işgal edip herkesi zincileyip kırbaçlayarak taş kırdırırlardı sabah akşam.
  • nüfus problemi konusunda ciddi sorunlar yaşamakta olan ülke. yeni açıklanan rakamlarla 2021'de 10.5 milyon bebek doğduğu görülüyor. bu tarihinde görülmemiş bir düşüş. 2027de azalması beklenen nüfus tahminleri çok daha öne çekildi. seneye ilk nüfus düşüsünü yaşayabilir. şehir hayatının mali zorluklarından dolayı gençler çocuk yapmayı bıraktılar. ayrıca geçmişten gelen hatalardan dolayı 30 milyon daha fazla erkek var. bu rakamlarla devam edilen bir gelecekte, 80 yıl içinde nüfusunun yarısını kaybedecekler.
  • simdiye kadar cin ve abd arasindaki mucadelenin dunya yonetiminin kimde olacagi, ekonomik ustunlugu hegemonyayi ele alma tarafindan gibi konular uzerinde cokca tartisildigini biliyoruz. genellikle de cin hakkinda konusulurken buyuyen ekonomisinden ve gelisen teknolojisinden bahsediliyor. isin icine biraz da komplo teorisi katildigi zaman kesinlikle insanlarin dikkatini ceken tartismalarin yapildigi bir alan olusturulmus oluyor. bu tartismalar da genellikle 20+ yil uzerine sekilleniyor. yani "ben gelecekte olacaklardan bahsediyorum", "ben 2040'li yillardan bahsediyorum" gibi laflar duyarsiniz stratejist denen insanlarin agzindan. bu aslinda "borsada uzun vadede daima kazanirsin" mantigi ile aynidir. bundan 20 yil sonrasinin dunyasini genel hatlariyla tahmin etmek buyuk bir sey degil. tahmin etmek de demeyelim buna bu zaten gidisati okumak oluyor. biz burada cok daha akut bir durumdan bahsedecegiz. cin neden tehlikeli ve tehlikesi nereden kaynaklaniyor bunu konusacagiz.

    temel olaraktan bugun dunya'daki genel gerginlik dogu felsefesi ile bati felsefesi arasindaki mucadeledir diyebiliriz. bati dogu felsefesini animistic bulur, hayalci bulur, dunyanin realitesine uygun gormez. kendisi ise pragmatisttir ve rasyoneldir. bunun da temel sebebi aslinda aydinmanla cagi ve sonrasindaki bilimsel diskur oturtuldugu donemdir diyebiliriz. newton mekanigi kesinlikleriyle yuzyillar gecirmis bir avrupa'dan bahsediyoruz. bilim sayesinde yukselmis, bilim sayesinde cografi kesifleri yapmis, bu sayede kolonyal donemi baslatmis. daha sonraki donemleri de yine kendisi kurmus. postkolonyal donem, humanosantrism postanthropocentrism tartismalarinin yapildigi yer yine batidir. bugun de iste biliyorsunuz abd'deki titanlar tarafindan, jeff bezos, elon musk, bill gates gibi insanlar tarafindan transhumanizmfelsefesi fonlaniyor ve yurutuluyor. isin bu kismini baska bir zaman konunsuruz, cunku bu taraflari da aslinda cok zevkli isin ve makroanaliz yaparken benim ozellikle takip ettigim noktalari barindiriyor. gerci ben transhumanist degilim cok net bir sekilde bunu da belirteyim. bu konulari ayrintili konusuruz bir ara biz asil konumuza devam edelim.

    dogu felsefesi ise daha cok "ne yaparsan yap, bu dunya bos" tarzi bir felsefeye sahiptir. bunu indirgemeci bir bakis acisiyla da soylemiyorum fakat yukarida dedigim gibi bu yazida felsefe tarafini konusmayacagiz isin. dogu felsefesi bu ozellikleriyle bati felsefesinden cok uzaktir. bu da toplam bir yasam tarzini etkiliyor, devlet yonetimini, paraya bakis acisini yani insanlara ait kulturel ne varsa hepsini etkiliyor. bati diyor ki bizim felsefe en iyisi, dogu diyor ki hayir bizim. genel olarak da boyle bir tartisma var ortada. yien bir nevi konu ayni soguk savas donemindeki gibi piyasanin nasil yonetilecegi ve insanlarin nasil yasacagi konusuna geliyor. cin diyor ki ben her seyi kontrol ederim, devlet her seyin tepesinde olur, herkesin hayatina karisirim. bati da olmaz oyle sey diyor temel olarak. tamam guzel bunlar zaten konusulan seyler de peki bu tartisma nerede ve nasil yapiliyor? nerede gosteriyor kendisini ve nasil bir degisim ve fark yaratacak? yani bu bir su tesisati olsaydi, borularin icinden gecen suyu izledigimiz zaman "ha tamam bak ucuncu kata geldi su" diyebildigimiz gibi neyi izlersek biz bu global arenada bu sekilde bir goruntu alriiz ve burada su tesisati diye analoji kurdugumuz seyin kendisi ne aslinda? bu konulara bir bakacagiz.

    eski tarz sanayi donemini dunya artik kapatti. yani uretim yontemleri artik daha farkli, daha onceden isciler bir uretim bandinda herkes bir parcayi takarak calisirken, daha sonra yavas yavas makinalarin iscilerin yerini almasi filan derken bugun artik robotlar devreye girdi. robot denilince de akla direkt jetgillerdeki irona gibi bir sey gelmemeli. robot denen sey bugun icin bol bol sensor barindiran, hareket kabiliyeti yuksek, bir isi yardim almadan kendisi bastan sona yapabilen, ihtiyaca gore tekrar programlanabilen, gercekten yetenekli makinalara verdigimiz isim. otomasyon da bunlarin bagli oldugu sistem gibi dusunulebilir. bu sekilde uretim yapan sanayiye de dorduncu sanayi deniyor. iyi guzel dorduncu sanayi devrimi olmus, her sey insanlarin refahi icin degil mi? evet oyle! peki hangi insanlarin? iste soru asil burada. evet gercekten butun bunlar hangi insanlarin refahi icin cidden ya? yani bugun turkiye'de daha karnini zar zor doyurabilen "uzay teknolojisiieea", "kuyruklu yildiz madenciligiea" diye ortalikta gezen suursuz ile, uskudar meydaninda "kurtaj yapiyoz burda, vallahi polusu ararun" diyen garip adam tamamen ayni kefede degerlendiriliyor bu yeni sistem tarafindan. belki iste biraz kendisini gelistirmis ve gelistirecegi belli olan beyaz yaka ayricalikli bir hayat yasayabilir o da efendilerine hizmette ne kadar basarili olduklarina bagli olacak tabii ki. bunlarin da cozumu var tabii ki ama dunya bunu tercih etmeyecektir buna da eminim.

    isin kritik kismi data. peki neden? simdi bugun artificial intelligence artik onlarca farkli yontemiyle beraber gelistirilmekte. artik kodlar git gide akillandi. yakin zamanda belki cok daha hizli bilgisayarlarin da gelmesiyle beraber daha da isabetli olacaklar. bu kodlarin yalniz ihtiyac duydugu tek bir sey var o da birbirini tekrar eden degil yeni ve unique data. soyle ornek verirsek daha iyi anlasilacaktir, bugun cin uber'i didi artik cinli kullanicilarinin akcigerlerindeki alveollerin uzerindeki kilcal damarlarin icinden kanin debisine kadar bilgiye sahiptir. dolayisiyla cinli kullanicilari artik istedigi manipule edebilir, kendi karini maksimize edebilir. kardan kasit da para olarak algilanmasin hemen ne arzu ediliyorsa yani ne optimizse edilecekse odur kar. hadi buna arti deger diyelim. fakat didi'nin bu kodu bir ingiliz davranisini, bir alman davranisi bir turk davranisini kestiremez. bunun icin de ingiltere'de abd'de, turkiye'de uzun sure calismasi gerekir. ne kadar farkli ne kadar genis kapsamli data ile beslenirse bu ai o kadar mukemmelestigi bilinen bir gercek ve gelecekte de artik ulkelerin beseri kapitallerinin yani sira bir de bu tur yapay zeka kapitallerinin de hesaba katilarak bir yekun kiyasi olacagina gore bugunku metadata, raw data neyse artik o yuzden asiri onemli. datasinin degerini bilmeyenlerin oyle egemenlik megemenlik gibi konularda bos bos maval okumalarina itibar etmemek gerekiyor. bu dataya sahip cikma olayi da oyle datayi gidip kutularda saklamakla ya da ulkeyi bu tur sirketlere kapatmakla olmaz. ha bugun turkiye huawei'nin ciftligine donmus durumda bu turk milleti icin ciddi bir guvenlik problemidir bu arada fakat halk bizde bu tur seylere dikkat etmez. zaten turk milleti 21. yuzyil insani olamadi ve olamayacak arkadaslar, bu yuzden buyuk hayaller kurmaya gerek yok. o cok ovulen z kusagi dahi ayni anadolunun comarlari gibi kendilerine has bir cahiliye donemi yaratti. dinledikleri muzik ile kendilerini ele veriyorlar zaten. keko rap diye bir gercek var ulkede.

    huawei'nin abd'den kovulusu, ardindan ingiltere'den kovulusu daha sonra italya'dan kovulusu ile avrupa'dan uzaklastirilisi da zaten bu tur bir guvenlik sorununa onceden cozum arayisi olarak kendisini gosteriyor. simdi 1.5 milyar cinli, 500 milyon afrikali, 100 milyon abd'li, 30 milyon ingiliz, falan derken (nufuslari degil de huawei'nin toplayacagi datanin kac unique kisiden alinabilecegi gibi bir varsayim ile konusuyorum) hadi diyelim toplam 2 milyar insandan toplanan veri ile antreman yaptirilan ai kodu ile bunu 200 milyon insandan alinan veri ile anteman yaptirilmis kod ile karsi karsiya geldiginde kim galip gelecek? tabii ki 2 milyar unique data ile train edilmis kod galip gelecek. burada su hususa bir kez daha dikkat cekmek isterim, bu "datamizi aliyorlar" olayinda datayi alip daha sonra kullanmak uzerine bir mantik soz konusu genelde, fakat bu data ile mutlak bir ustunluk saglanacak kodun train ettirilmesi "datamizi aliyorlar" kadar farkinda olunan bir durum degil. bunun uzerine vurgu yapmak asil amacimiz. yoksa alsin datayi yani, didi'nin kodu benim a noktasindan b noktasina gittigimi bilsin, sonra desin ki bana "hey vitru, tekrardan a noktasindan b noktasina gitmez misin he?" bunda sorun yok. bugunun ai bundan hallice sekilde kullaniliyor. bu arada ai kucumsedigim filan sanmasin, bu yukarida "uzaya gidiyeah" diye sevinen futurist culsuzlar genelde benim bir teknolji dusmani oldugumu soyluyorlar da bunu bastan bir engellemeye calisalim yani. gerci laf edecek her turlu bir bahane bulup ediyor, cagimizin kanseri cunku bu virtue signalling. bunu yapan insanlarin kesinlikle kendilerinin hosuna gidecek bir hayat kurmalarinin imkani yok. cunku temel olarak engelleyici bir zihin yapisi kurma gibi yan etkisi var. cunku sen supersin zaten. anlatabiliyor muyum? "teknoloji dusmani bu!", dolayisiyla kendisi teknoloji dostu. demek ki sorun yok. "uzeya gidiyeah" git bakalim nasil gideceksin. hayatinda transatlantic ucmamis biri uzaya gidecek. uzucu! burada dalga gecmek icin konusmuyorum, yanlis anlasilmasin, realiteyi ortaya koyup rahatsiz etmek asil amacim. donup de bir kendimize bakmamiz lazim, benim daha taksiye binecek param yok uzay muzay diye niye seviniyorum demesi lazim. gelistirilen teknoloji senin kullanimina parasini odemedigin surece acilmadiginin farkina varman lazim. o teknolojiyi de kullanamadigin surece de dunyadaki ortalama insan ile aran aciliyor ve dolayisiyla o parayi kazanma ihtimalin de git gide azaliyor. bunun aynisi iste o cok daha fazla unique data ile beslenmis ai icin de gecerli. hani bugun turkiye'de ai seferberligi mi ne var ya? 1 milyon yazilimci yetisitriliyordu. sanki balkabagi bu. 200 universite var ulkede, adi universite ama ici duz lise bile degil. bugun odtu, boun gibi okullar dunya'da anca ilk 1000'e giriyor. fakat "en iyisi bilkent abi, hayir abi koc, abi butun hepsinin hocasi odtu zaten en iyisi odtu" filan gibi konusmalar ile gencler masturbasyon pesinde. ahmet'in mehmet'ten, fatma'nin ayse'den iyi olmasinin hicbir anlami yok. bugun ahmet jonathan'dan iyi mi ayse stephenie'den iyi mi asil ona bakiliyor. market globallestikce, capital de globallesiyor, labour da globallesiyor.

    dunya'nin bu tur dertleri varken de turkiye'deki temel problemin bir sarkicinin dilinin koparilmasi olmasi da apayri bir konu. taliban zihniyetiyle yonetilen bir ulkede yasadiginin farkinda olmadigi surece turk halki, kendi geleceginden oyle buyuk umutlar beslemesin. bunun tartismaya acik bir tarafi yok. bugun cumhurbaskaninin ettigi laf, aksiyona donustugu anda direkt olarak taliban aksiyonu oldugunu gormek, bunu anlamak, bunun farkinda olmak gerekiyor. gecenlerde taliban bir sanatinin muzik aletini yaktirmisti hatirlarsiniz. bugun de turkiye'de cumhurbaskani dil kopariyor. taliban ile tamamen ayni zihniyet ne eksik ne fazla. bunun icin turkiye'de bu gelecegin dijital donumusune dair projeleri olan, ulkenin gercekten dunya'da ilk on ekonomi icerisine nasil girebilecegi konusunda gercekci calismalari olan insanlari yonetime tasimasi gerekiyor. oyle ondan bundan af dileyen, 38 sene once yasanmis kullenmis olaylar icin helallik isteyen, boyle dil koparan filan yonetimler ile kimse pembe hayaller kurmamali. hayalkirikligi yoksa buyuk olur.
  • yukarıdaki debeye giren arkadaş her telden bir şey yazmış ama tam olarak ne anlatmak istediğini anlayamadım. ben de bu ülke hakkında birkaç kelam edeyim o halde. aklıma gelen farklı konulara değineceğim.

    uzun bir süredir burada yaşıyorum ve daha önce farklı avrupa ülkelerinde de yaşadım veya vakit geçirdim. avrupa ve türkiye’den en büyük farkı bence şu: insanlar mutlu. dışarıdan öcü diye gösterilen ülkenin insanları aslında gerçekten mutlu. sokağa çıkıyorsun insanlar kibar, yabancılara karşı hoşgörü çok yüksek ve yardımcı olmaya çalışan insan çok fazla. bir tane kavga veya bağırış çağırış görmedim bugüne kadar. insanlar sakin, huzurlu ve saygılı. türkiye hakkında da gayet olumlu görüşe sahipler.

    ayrıca vatandaşların çoğunun alım gücü yüksek ve gitgide de yükseliyor. çin, refah seviyesini artırıp üretim merkezlerini de yavaş yavaş diğer gelişmekte olan asya ülkelerine ve afrika ülkelerine kaydırıyor. eskisi gibi ucuz iş gücü değiller. hükümetin silk road projesi gayet emin adımlarla sonuca doğru ilerliyor.

    tabi bunlar dışında olumsuz noktalar da var. ülkede enerji krizi var. yabancılar için bürokratik işler can sıkıcı olabiliyor vs.

    emlak krizi ile alakalı da birkaç kelam etmek istiyorum. emlak piyasası hükümet tarafından kontrol ediliyor. shanghai, shenzhen gibi yerlerde evlerin metrekare fiyatları dünyanın en pahalı şehirleriyle kafa kafaya. buna rağmen evler satılmaya devam ediyor. küçük şehirlerde dahi evler pahalı. insanlar ev alıyor, yetmiyor ikinciyi ve üçüncüyü de alıyor evler boş kalsa dahi. bunun birkaç nedeni var. ilki ev almanın en güvenli yatırımlardan biri olması. son 20 yılda yanlış hatırlamıyorsam ev fiyatları sadece bir kez düştü. çin ülkeye giren ve çıkan parayı kontrol ettiği için borsa da volatile. bu nedenle çinlilerin büyük bir çoğunluğunun parası real estate sektöründe. ikinci ve daha önemli neden ise çin’de ev=evlilik demek. tek çocuk politikası nedeniyle erkek sayısı kadın sayısından çok daha fazla. kadınlar ve aileleri de bu nedenle çok seçici. lüks ev, lüks araba ve eşya talepleri çinli kadınlar arasında azımsanmayacak derecede fazla. bu da erkekleri ev almaya iten bir parametre.

    çinliler kadar parayı seven bir millet daha görmedim diyebilirim. yeni yıl dilekleri de şu: gongxifacái (zengin olmanı dilerim). ben de bu vesileyle hepinizin yeni yılını kutluyorum :)
  • ''dinledikleri muzik ile kendilerini ele veriyorlar zaten. keko rap diye bir gercek var ulkede.''

    keko rap hiç sevmem ama bu nasıl bir mantık? gerisini okumadım, biraz nick altına baktım, tüm eleştirelere katılıyorum ki genel olarak benzer noktalarda buluşmuşlar:

    ''upuzun ama ilk iki paragrafindan hâlâ ne demek istedigi anlasilamayan bir giri gorursem derhal sayfa sonuna inip'' - bilge tonyukuk

    ''genel olarak hadsiz ve kuru gürültü yapan biri'' - vazife

    ''sadece ortada bok kadar somut bir şekilde olan şeyleri "bakın bok kadar somut" önermesiyle 5 sayfa yazan yazar. ne yazdığı şeyleri sebepleriyle bir inceleme var ne de sonucuna ilişkin yeterli bulgu. bir de üstüne çözüm önerisi sunmaması var ki evlere şenlik.'' - fyodor fyodorovic

    ''dolu gözüken ancak bomboş entry'ler giren bir arkadaş'' - caldornain

    ny times, post, wall street journal'ın vs bir eser hakkında yaptığı yorumların sıralanması gibi sıraladım*.
  • şu entrynin debeye girmesi beni kahretti. dayı sen ne diyorsun ya? sakın datalarınızı çin'e kaptırmayın, ponçik batıya verin mi diyorsun özetle. tamam.

    doğu felsefesini de tek cümleyle özetlemiş. "ne yaparsan yap bu dünya boş" demekmiş.

    yok dayı öyle değil. biraz daha karmaşık. çok daha derin. çok daha anonim. batılı felsefeci kadar doğulu felsefeci sayamayız. bu batı'nın doğu'dan üstün olduğu anlamına gelmiyor. koca doğu felsefesini illa da tek cümleyle özetleme manyaklığını deneyeceksek ben "rekabetin gereksizliği" düşüncesine indirgerim. yani eski ve çok eski doğulu felsefeciler genelde rekabete karşı olmuşlardır. insanların ancak bu şekilde özgür ve mutlu olabileceklerine inanmışlardır. sonra da öğütlemişlerdir. ama mesela marx da böyle düşünür. biliyorsunuz kendisi bir alman. yada hayatın anlamsız olduğunu söyleyen en az 3-4 batılı felsefeci geliyor aklıma. "ne yaparsan yap bu dünya boş" diyen doğulu felsefeci bilmiyorum. hayyam'ın dünyadan aldığı zevke bakın mesela. of ben nerede yazıyorum. kimleri neleri okuyorum aq. küçük trumpcıklar, minik adolfcuklar amk yeri.

    dayı öyle değil ya. çin komünist partisi yetkilileri küreselleşmeden bahsediyor. siz abd'de ek iş olarak çekik gözlüleri mi avlıyorsunuz ben anlamıyorum ki.

    ben doğu felsefesi üstündür demiyorum. özellikle yunan filozoflara hayranım hatta. alman, amerikalı çok sevdiğim filozoflar var.

    (bkz: seven years in tibet) çok güzel film bu konuda. tavsiye ederim.

    biz komünistler konfüçyüs'e sırtımızı verip sokrates'e ya da adam smith'e saldırmıyoruz. :) küreselleşme diyoruz.

    ırkçılık insanlık suçudur.

    hiçbir ulusu tehlike olarak görmüyorum. gören varsa tedavi olsun. çünkü bu bir hastalık.

    birkaç kana susamış yazar çok gözüme batıyor. yada ben artık buralarda zaman harcamamalıyım. siz de kızılay'a iş başvurusu falan yapın.

    çin'in uygurlara yaptıklarını kınayarak sözlerimi bitiriyorum. iyi günler.
  • amerikalılar için batıda, biz doğulular için doğuda olan ülkedir. (bkz: dünya haritası)
hesabın var mı? giriş yap