• çeşitli beklentilerin etkisiyle normalin üzerinde çalışarak metabolizmayı zorlama eylemidir. bu eylem sonrasında bir sonuç elde edilmişse ne mutlu. edilmemişse boşa harcanan çaba ve heba edilen bir benlik adına ilgili birimlere gerekli göndermeler yapılır.
  • eğer eliniz mahkumsa, nefes alanınız yoksa; daha fazla çok çalışmanız gerekiyorsa; arkadaşlarınız ve sevdiğiniz insanla çok gerekmedikçe iş konuşmayın ve onun size getirdiği nefes alanından yararlanın -aktiviteler, kitap, insanlar, onun iş maceraları,hatta sevimli dedikodular-; yatmadan evvel mutlaka 3-5 sayfa okuyun; gerekirse uykunuzdan çalıp haftada bir mutlaka film seyredin; minik şeylerle kendinizi şımartın; ofise mahkumsanız ara sıra geç çıkılan sabahın ardından yarım saat geç gelin ve/veya yemek tatillerini bazen biraz uzun tutun, kendinize tatlı/kahve ısmarlayın. ve mutlaka ileriye dönük bir kaç aktiviteye bilet alın; o meşhur ajandanıza yazın ve iki eliniz kanda bile olsa mutlaka gidin.

    yoksa dünyaya iş iş diye bakan tuhaf işkolik, konuşulmaz, sevilmez androidlere dönüşürsünüz. sakın ha !
  • arkadas cevrenizin bilgisayariniz ve kahveden olustugu, gozkapaklarinin kapanmak bilmedigi, bedeninizin de ofisin demirbaslarindan biri haline geldigi paralel evrene gecis yontemi. gereksiz bir evren, gereksiz bir eylem. iki evren arasindaki tek baglanti ise eksi sozluk olabiliyor kimi bireylerde.
  • annelerimiz babalarımız küçükken kafamıza soktular. evladım çok çalış, çok çalışırsan herşeyi başarırsın, çalışanı herkes sever dediler. biz de o yaşımızda çok çalıştık, o zamandan geldi çok çalışmak, herşeyin çalışmayla olabileceğini sanmak. kimse bize söylemedi önemli olanın çok çalışmak olmadığını, doğru zamanda doğru yerde olmak olduğunu, çok çalışmanın insanı ambale etmekten başka bir işe yaramadığını, hayatı alıp götürdüğünü, önemli olanın çalışmayı optimize etmek olduğunu.

    biz hep maksimumlara özendik, ne kadar çok çalışıyo dedik, zamanla gördük ön sıradaki çok çalışkan ineklerin zamanla o kadar da hayatlarından memnun olmadıklarını ama anlamadık bunun nedenini uzun süre. maksimumun en iyi olduğunu sandık, göremedik maksimumların götürdüğü şeyleri, optimum ne demek anlamadık.

    (bkz: azı karar çoğu zarar) çalışmanın bile...
  • abartılması karoshi'ye yol açar..
  • istanbulda yasayip, modada otururken bes ay boyunca denizi gorememekle sonuclanabilecek eylem.
  • bir an gelip bütün herşeyi olduğu gibi, dokunmadan bırakıp ofisten yürüyüp bi taksiye binip uçağa atlayıp vanuatu'ya gitme, tierra del fuego'da güneş radyasyonuna maruz kalma, tibet'te yakların arasına katılma, vardö'de aurora borealis'e karışma isteği uyandıran vaziyet... en fazla sözlüğe kaçarsınız, o başka.
  • gecenin bi vakti hala yapıcak manyak işi olmak; ve böyle geçicek bisürü gününgecenin daha olduğunu bilmek.
  • insanin kendi ruhsal durumunu bozmasiyla sonuclanabilecek ugrasidir. beyin 24 saat düsünmeye ve sürekli birseylerle ugrasmaya programlanir yavas yavas. bu raddeye gelindikten sonra insan az calismak istese de basaramaz. bos vakti oldugunda kendini tüm dünyada yalniz hissetmeye baslar ve yine yapicak birseyler aramaya yönelir. cok calisan insanlarin duygusal bozukluklar gösterdigi de tecrübeyle sabittir. ayrica bazen halüsünasyonlar görmek, sabaha kadar uyuyamamak, sizofrenik kuskular icine düsmek gibi yan etkileri de görülmüstür...
hesabın var mı? giriş yap