• bir sadakat tesis aracı olarak at gözlüğü kullanmak; kafayı, sadece kafayı ilişkiye gömmek, timsahı sakinleştirmek için gözlerini kapatmak, vb.

    görüldüğü üzere örnekler böyle gider ama hepsi de hayvanlar aleminden. neden? çünkü düşünme yetisine sahip olmayan hayvan, kendisine sunulan ya da kendisinin sokulduğu dünyayı gerçek sanır, orada varlığına devam etmeye başlar. oysa insan, kendisine sunulan ya da kendisinin tıkıldığı bir dünyayı tek gerçek olarak kabul etmez ve yaşam başka yerde olabilir diye düşünür. aksi halde hapishaneler ceza infaz yerleri olmazdı.

    daha iyisini bulamayacağına inanmak, kısaca, kendini kandırmanın en yapmacık halidir.
    sınamaktan ve sınanmaktan korkmayan insan ancak, dibine kadar yaşayabilir, yaşadığı her ne ise onu. (bkz: sapere aude)
  • bazen de hakkaten daha iyisini bulamazsiniz.
    oturup aglayin iste o zaman.
  • sevmeyen, ama sevdiğini sananların yanılgılı düşünce tarzı ve duygusal durumu. elbet daha iyisini bulabilirsin salak! ama sen "onu" mu istiyorsun, yoksa "daha" iyisini, "en" iyisini mi?
  • gercekten sevmek.
  • gönlüne göre olmamasına rağmen elindeki ile yetinip evlenmeye niyet eden kişi halet-i ruhiyesi. daha iyisini bulduğunda kafasını taşlara vurması kaçınılmazdır.
  • bu konu hakkında çeşitli şekillerde fikir yürütülebilir. birincisi nietzsche'nin "elindekiyle yetinmek korkaklıktır" cümlesini getirir aklıma. her zaman daha fazlasını istemek de kronik bir homosapiens hastalığıdır ve önüne geçilmesi gerçekten zordur. kimi zaman elindeki hakkaten kötüdür ve sen daha iyisini hak ediyorsundur ama kimi zaman da elindeki iyidir ve sen açgözlülük ediyorsundur. burada elimizdeki derken de metalaşan bir bireyden ziyade hayatımızdaki her şeyden bahsediyorum, yanlış anlaşılmasın. neyse efenim şöyle bir sorunsal da vardır ki daha iyisiyle tanışmadan da asla elindekinin en iyisi olup olmadığını bilemezsin. buradan da kısaca risk edebilme durumuna yani "yersen"e geçeriz. bir de arayışın bir sonu var mı ki? high fidelity'de daldan dala atlamakta olan john cusack şöyle der: "daha ne kadar bir taştan bir taşa zıplayacağım. sanırım bu sonsuza kadar gidecek. ne zaman midemde bir hareket hissetsem o taşa zıplamak istiyorum. ne zaman midem yerine kafamla hareket edeceğim?". son olarak da daldan dala atladıkça alacağı beddular sonunda zaten bu kişinin pek hayırlı bir işi olmaz. en iyisi aseksüel olmak. evet. en birinci benim şampiyon kim demek.
  • geçici, aldatıcı bir durumdur. kimbilir belki de bu ukteyi veren kişi tersine inanmak istemektedir ama gün gelir insanın "daha iyisine ulaşma" isteği bu inancı alt eder. daha iyisini bulamayacağına inanmak, sözkonusu "şey" herneyse (arkadaş/sevgili/şarkı/kitap/şehir vs) o güne kadar karşılaşılanların en iyisi olduğunda ortaya çıkan bir ilk gazdır; heyecan vericidir, baş döndürücüdür. amma velakin bir yerden sonra sıkıcıdır çünkü insan ömrü "en iyi"yi bulmak üzere her şeyi deneyebilecek kadar uzun değildir. haliyle vakit geçer, alışkanlık çöker, her şeyin ve herkesin bir üst(ün) versiyonu olduğu kafaya dank eder. daha iyisi varsa da aramaya inanmak lazımdır...
  • önce şöyle başlar ; - onun gibisini nereden bulacağım ki ?
    şöyle devam eder ; - onun gibisini neden bulayım ki ?
hesabın var mı? giriş yap