• 3 senedir burada yaşıyorum, bu kısacık zamanda yaşadığı yıkım, çöküş şok edici düzeyde.
    evet dünyada, türkiye’de, özellikle bu iktidar döneminde güzel olan herşey hızla yok oluyor. bir yandan doğanın kanunu bu ama datça kadar hızlı, hoyratça, yarınını düşünmeden vahşice betonlaşan, kanı emilen, bunun için yerli-göçmen halkın, belediyenin, müteahhitlerin, tüm resmi kurumların seferber olduğu bir yer yoktur.
    daha önce tatile geliyorduk. orta halli aileler için huzurla tatil yapılabilecek makul bir yerken şu anda belediye-müteahhitler işbirliğiyle berbat bir yere dönüşüyor. artık datça, yaşamak için de tatil yapmak için de çok pahalı.
    inşaat yapıyorsan sokağa çıkma yasağından muafsın.
    düşünsene sokağa çıkmak yasak, 2 gün eve kapanmışsın, yanında inşaat var. pazar günü 9 da dozerler kepçeler çalışıyor. salgın hastalık gerekçesiyle çıkıp yürüyüş yapamıyorsun ama inşaat ile uğraşanlar jiplerle fink atıyor.
    tüm bademlikler, zeytinlikler yatırım amaçlı satın alınıyor. köylü o parayla gidip bi land rover çekiyor altına, milyon liralık arabasıyla 50 km lik datça’da bir aşağı bir yukarı gezip duruyor. bademlik zeytinlikler de çürüyor, meyveleri yerlere dökülüyor. yüzlerce dönüm arazi bu durumda. datça’nın gurur kaynağı badem ve zeytin, para hırsına, ranta, bizzat datça’lıların eliyle feda ediliyor. belediye de buraları okuyor biliyoruz; bu ateşi çılgınca körüklüyor.
    merkeze 30 km uzaklıktaki köylerde bile dağ taş 1+1 40 m2 evlerle dolu. bunlar için binlerce ağaç kesiliyor, hepsi boş, yazın 15 gün gelip kalacak misafirlerini bekliyor. etrafındaki tüm toprak alanlar otopark falan niyetiyle betonla parkeyle kaplanıyor, zaten az olan yer altı suları hepten kuruyor.
    yazacak çok şey var, yukarıda da zaten çoğu yazılmış.
  • palamutbükü'nde kamp yapmıştım. ülkemin coğrafyasına olan aşkımı kabartmış, aşkıma aşk eklemiş şehirdir. içine mıçmış olmaları, ticarethaneye çevirmiş olduklarını bilmeyen/tahmin etmeyen yoktur. iyi tarafından bakıyorum, datça'ya aşığım.
  • ülkenin tüm güzellikleri gibi betonlaşma ve ranta kurban gitmiş ilçe
    twitter hesabı ile sosyal medya hesapları ile bolca pazarlandı
    sarı sitedeki emlak endeksine göre konut fiyatları 1 yılda %100 artmış (son 6 ayda %60), şuanda satılık 625 konut var

    4milyon liraya 35 senelik 95m2 kare yazlık satmaya çalışanlar var

    (bkz: inşaat bükü)
  • asik oldugum 11 senedir yasadigim guzel yer...
  • ekşicilerin yoğun şekilde taşındığı ilçe. sonra gelmiş niye beton oldu diyorlar. güzel kardeşim, ormanlar kesilip betonlar dökülmese siz nerede ikamet edeceksiniz?

    hem taşınıyorlar hem de ormanlar, zeytinlikler gidiyor diyorlar. sonra o entry debe oluyor. taşak mı geçiyorlar anlamıyorum ki.

    beyaz yaka - müteahhit - köylü işbirliği ile ebesi zikilmiş ilçe.
  • şu söyleme çok hak veriyorum: “büyük şehirden buraya taşınıyorsunuz, sonra neden kalabalık, neden beton, neden ağaç kesiliyor.”
    bir kitle var; taşındığı yere en son taşınan kendisi olsun istiyor. tüm çevresiyle kavgalı, köy yumurtası istiyor ama tavuk sesi istemiyor. taze süt istiyor ama tezek kokusu istemiyor, inek görünce kaçıyor. ağaç gölgesi istiyor ama manzarasını kapatan ağacı kesiyor. datça susuz kalmasın diyor ama bahçesine çim ekiyor, günde 3 kere suluyor. hava kirlenmesin diyor ama 1 km ötedeki markete arabayla gidiyor. doğa zarar görmesin diyor ama 5 dönüm araziyi duvarlarla çevirip kale gibi evler yapıp, toprağın yarısını betonla kapatıp içinde yaşıyor.
    kendi adıma çevresiyle çok uyumlu, yarısı doğal taştan yapılmış eski sayılabilecek, bahçesi ağaçlarla dolu bir evde oturuyorum. ağaçlara çok iyi bakıyorum. bahçedeki solucanlara, salyangozlara, kirpilere, çekirgelere, peygamberdevelerine bile zarar vermiyoruz, çocuklarım onlarla oyun oynuyor. bahçemin zemini toprak. yazın bile pek sulamam. arabam var uzun mesafeler için kullanıyorum. tek başıma ise uzun kısa demeden her yere yürüyerek, bisikletle veya koşarak giderim. bir tane ağaç dalı kırmadım şimdiye kadar. içinde 15-16 tane ağaç olan küçük bir arazim var ve orayı da ağaçlarla dolduracağım. sahilleri, ovaları, denizi, gezdiğim her yeri temiz tutarım, etrafta çöp varsa toplarım.
    evet büyük şehirden göç etmek herkesin hayali ama yaşadığın yere uyum sağlamak, orayı kendine benzetmek değil, kendin oraya benzemek, bazı şeylerden vazgeçip yeni alışkanlıklar edinmek ve bunlarla mutlu olmak zorundasın. bu tür eleştirilere verilecek cevapların olmalı ve bunların bedelini ödemelisin.
    datça’yı da, bu ülkenin tüm güzelliklerini de mahveden, çirkinleştiren insanlar işte bunu başaramayanlar.

    edit: datça benim değil, herhangi bir tutkum yok, günün birinde sevmezsem sıkılırsam defolup gider başka yerde yaşarım.
    şunu yapıyorum bunu yapıyorum diye anlattıklarım kanuni zorunluluklar değil hayattan öğrendiklerim, kişisel prensiplerim.
    yoksa denize 100 metre mesafede 2000 yıllık antik kalıntıların üzerine yapılan havuzlu siteler, ev yapmak için kesilen 1000 yıllık zeytin ağaçları, belediyenin sebil gibi imar izni verdiği ve 500.000 liraya satılan 1+1 40 m2 evler, yatırım diye alınıp çürümeye terkedilen binlerce dönüm zeytinlik bademlik.. bunların hepsi yasalara çok uygun.
    kime ne anlatıyoruz ya. isteyen sıçmaya arabayla gitsin bana ne.
  • "evet büyük şehirden göç etmek herkesin hayali ama yaşadığın yere uyum sağlamak, orayı kendine benzetmek değil, kendin oraya benzemek, bazı şeylerden vazgeçip yeni alışkanlıklar edinmek ve bunlarla mutlu olmak zorundasın."

    denmiş. benim bildiğim kadarıyla zorunda falan değilsin.

    yani ister sadri alışık filmlerindeki istanbul ile şimdiki istanbulu kıyaslayın, ister eski datça (orijinal olmayan, yeni datçanın eski hali) ile şimdiki datçayı (yeni datça) kıyaslayın vb. yasal olan herhangi bir şeyi yapabiliyor insan, sen solucanlarla oynuyorsun eyvallah da adam doğanın amına koyabiliyor. çöp toplamak ya da markete 1 km yürümek zorunda değil, haberiniz olsun diye söylüyorum. sonra taşındığı yere son taşınan kendisi olsun istiyor bu pis insanlar diye kızdığınız insanlara dönüşüyor, bisiklete binmeyen insanları görüp ağlıyorsunuz. ağlamayın. bilmemkaç metrekarelik bahçenizde ağaçlarınızla takılabilirsiniz ancak.
  • alameti farikasını bir türlü anlayamadığım tatil beldesi.

    ulaşımı görece zor olduğu için kentleşmesi az. onun için tüm ege sahil beldelerinin sahip olduğu doğal güzelliği biraz daha muhafaza edebilmiş o kadar.

    insandan tiksinen beyaz yaka şımarıklığının şişirdiği balondur.
  • datçayi ben çok beğenmedim açıkçası çok fazla yeşil değil kurak denizi çok soğuk, taşlık ve merkeze çok uzak.
    datçadayken küçük takı satan dükkanları gezerken arkadaşım oradaki biriyle sohbete dalmış ekonomist sende gelsene dedi gittim yanına. takı satan adam biz buraya istanbul'dan geldik eşim memur hep ınstagram'da o tatil beldelerinde yaşayan tipleri görüp özenirdik denizden ve kumsalden hikaye atanları ve bizde datça'ya yerleştik ilk birkaç gün güzel deniz güneş filan sonra yavaş yavaş sıkılmaya başladık. kışın zaten burada dedi hayat sıkıcı sadece emekliler var. en yakın şehir merkezi 2 saat orası da muğla zaten kendine hayrı yok küçük bir şehir. eskişehir'e taşınıcagiz dedi . her yerde de yakın dedi. burada diyorlar ya egede bir sahil kasabasına yerleşecekler ve yerleşmeyi düşünenler için istanbul'u çok özleyip birkaç güne dönersiniz diye. işte burası o süreyi en kısa tutucak ve en çok özlettircek yer.
  • esnafı siker, köylüsü siker, büyük şehirden -senden önce- gelmiş olanı siker.
    ama sosyal medyada çok şeker.
    tanım: susuzluktan kırılan sahil kasabası.
hesabın var mı? giriş yap