• okulda ogrenir ogrenmez maymunluk hanemize "de konstruktur git!" seysini kazandirmis mimari akimdir.
  • (bkz: zaha hadid)
  • post-modern bir mimari harekettir..

    yapıyı oluşturan bir düzen varsa, yapıyı bozacak bir düzensizliği de içinde barındırır bu.. dialektik bir çağrışımı vardır.. ancak sonucu itibariyle bozulan ve parçalara ayrılan bütünün anlamından söz etmek yerine anlamdan uzaklaşmayla karşılaşırız.. çoğu post-modern söylem gibi meşru zeminini kendi yanlışlanabilirliğini doğal olarak içinde barındıran modern söylemin deforme edilmesinden, yanlışlanmasından alır..
  • (bkz: krzywy domek)
  • mimarinin tamamen anarşist akımı sayılır. ne kadar hiyerarşi varsa hiçe sayar, tamamen kendi düzenini oluşturur. bir nevi düzensizlik içinde düzen. garip bir şey.
  • dekonstrüktivizm ya da yapısal analiz, 1980'lerin sonlarında ortaya çıkan bir postmodern mimari akımıdır. yapının birimlerinin parçalanması fikrine dayanan bu akım, yapıların yüzeylerinde veya cephelerinde, mimarinin bazı elemanlarını yamultmaya ve kaydırmaya hizmet eden yapı ve mahfaza gibi düz çizgili olmayan şekilleri kurgulama fikirleriyle ilgilidir. dekonstrüktivist tarza sahip binaların en önemli karakteristik özellikleri, binayı gözlemleyenlere sürekli bir belirsizlik ve kaos hissini vermeleridir.

    esasında, dekonstrüktivistler olarak tanınan bazı mimarlar, fransız filozof jacques derrida'nın fikirlerinden etkilenmişlerdir. her ne kadar peter eisenman ile jacques derrida birbirlerine oldukça yakın olsalar da peter eisenman'ın dekonstrüktivist olması ve bu mimari tarzı benimsemesi, tanışmalarından çok önce gerçekleşmiştir. peter eisenman'a göre dekonstrüktivizm, radikal şekilciliğe ilgisinin bir uzantısı olarak ele alınmalıdır. dekonstrüktivizmin bazı uygulayıcıları, konstrüktivizmin geometrik dengesizlikleri ve biçimsel deneylerinden de etkilenmişlerdir.

    dekonstrüktivizm hareketinin tarihinin erken dönemlerinde olan ve de gelişimini etkilemiş önemli üç olay vardır. bunlardan ilki, 1982 yılına ait parc de la villette mimari tasarım yarışmasıdır. özellikle jacques derrida ve peter eisenman'in tasarımları ile bernard tschumi'nin ödül alan tasarımı, dekonstrüktivizm akımına önemli etkileri olmuştur. ikinci önemli olay olan modern sanatlar müzesi'nin; 1988'de, philip johnson ve mark wigley tarafından düzenlediği new york dekonstrüktivist mimarlığı sergisi hem bu akımın tanınması hem de bu akımla özdeşleşdirilecek mimarların ortaya çıkması bağlamında dönüm noktası olan etkinliklerden birisidir. modern sanatlar müzesi'nin new york sergisi; frank gehry, daniel libeskind, rem koolhaas, peter eisenman, zaha hadid, coop himmelb(l)au ve bernard tschumi tarafından yapılan çalışmaları sergilemiştir. bu sergiden sonra dekonstrüktivizim akımı ile özdeşleştirilmiş birçok mimar bu kavrama mesafe koymuştur. fakat bu terim genel olarak kabul görmüş ve bugünün mimarisinde yaygın kullanılan bir akım olarak kendine yer bulmuştur. bu akıma önemli katkısı olmuş üçüncü olay da abd'nin ohio eyaletindeki columbus şehrinde yer alan peter eisenman tarafından tasarlanmış wexner sanat merkezi'nin, 1989 yılında tamamlanıp hizmete sunulmasıdır.

    dekonstrüktivizm akımında modernizm-postmodernizm karşılıklı etkileşimi; dışavurumculuk, kübizm, minimalizm ve çağdaş sanat gibi diğer 20. yüzyıl hareketlerine de referans olmuştur. dekonstrüktivizmin uygulamacılarının "biçim işlevi takip eder", "biçimin saflığı" ve "malzemelere dürüstlük" gibi prensipleri daraltıcı modernizm "kuralları" olarak görür ve mimariyi bu kavramlardan uzaklaşmayı amaçlar.
  • süslü laflarla anlatmaya gerek yoktur temelde yapıyı oluşturan onu ayakta tutan konstrüktürün yeniden tasarlanmaya çalışılmasıdır. akım değil fikirdir, akım haline geldiğinde kendi kurallarını yaratması ile fikrine ters düşer.
  • ana kurgusuna baktığımızda felsefe ve mimarlık arasında bir ilgi kurmaya çalışır. aslında özüne indiğimizde bu çok doğru bir yaklaşıma götürebilir. felsefe ve mimarlık arasında gerçekten doğrudan bir alaka söz konusudur ve yadsınamaz. bunun aksini savunmak gerçekten sığ bir bakış açısı olacaktır. fakat bu akımda, kurulan alakanın işlenme yöntemi aksaktır. en kolay uygulama yöntemi "duvarı da şöyle yıkılacak gibi yapayım da kullanıcıya belirsizlik hissi versin"ciliktir.

    mutlaka kullanıcıya verilmesi gereken mesajlar vardır. konuyu, bağlamı ve tüm bunların içselliğini inkar edecek değilim. ancak son zamanlarda baktığımızda çarpıtılan konstrüksiyon sistemlerinin "yapı" halini almasında hiçbir sakınca görülmediğini hissediyorum. sakınca zaten bunun mantıklı bir açıklamasının olmamasında. bu da kullanıcılarla olan ilişkiyi zayıflatıp yapıyı tanrısallaştırmaya gidiyor. ve hatta yaptığımız işi de kendi içimizde kutsadığımız bir noktaya götürüyor bizi. belki biraz fazla ileri gidiyor olabilirim ama bu durumda empatik ilişkilerin zarar gördüğü düşüncesine varıyorum her seferinde.

    mutlaka başarılı örnekleri de var. bunu da inkar etmem. ama bu kadar tanrısallaştırmak bizi daha etkili noktalardan alıp, bağlamından kopmuş endüstriyel tasarımlara götürüyor kanımca.
  • son zamanların moda akımı
  • dekonstrüktivizm akımı en iyi şekilde şöyle anlatılabilir.
hesabın var mı? giriş yap