• dinde zorlama yoktur. (bakara 256, kuran) = islam

    dinden döneni öldürün. (şeyhülşeytanlar, sünni kitaplar) = hislam
    [bir hislamcıdan örnek: (mürtedin hakk-ı hayatı yoktur. (lem'alar 122, risale-i nur külliyatı)]

    dinde zorlama yoktur ama dinden döneni öldürün. (zırcahil, ekşisözlük) = cahilizm

    islam ve hislam farkını bilmeyen cahillerin çarpıtması.

    (bkz: islam vs hislam)

    edit: bir hislamcıdan örnek eklendi.
  • mürtedin hakkı hayatı yoktur diye özetlenir.

    efendim zamanın birinde bir gayri müslim gelmiş imamın yanına, ben müslüman olmaya karar verdim ne yapmam gerekiyor demiş. hoca oo ne kadar güzel maşallah filan diyerek yaklaşmış adama. kelime-i şehadet getirmelisin söylediklerimi tekrarla demiş. velhasılı kelam adam müslüman olmuş sonrasında diyalog şöyle devam etmiş;
    i- hop dur bakalım nereye gidiyorsun daha işimiz bitmedi.
    a- kelime-i şehadet getirdim ya hocam daha ne yapacağız?
    i- müslüman oldun senin şimdi bir de sünnet olman gerekiyor.
    a- yok efendi ben kestirmem pipimi filan
    i- yok arkadaşım kestirmek zorundasın.
    a- ben vazgeçtim o zaman müslümanlıktan çıkıyorum.
    i- o daha fena ya
    a- hayrola o niye?
    i- mürted olursun seni öldürmemiz gerekir.
    a- ulan bu nasıl din böyle giriyorsunn pipini kesiyorlar, çıkıyorsun kelleni kesiyorlar ,çattık belaya.
  • dikkat ederseniz doğru önerme. zira kardeşim yanlış yapıyorsun islama dön diye zorlamıyor, sadece vuruyor. bu da islamda zorlama olmadığının kanıtı bence.
  • kuran’a göre dinini değiştirenin öldürülmesi diye bir şey söz konusu değildir. kuran’ın dininde zorlama yoktur ki, dininden dönen öldürülebilsin. eğer böyle olursa kuran çelişki dolu bir kitaba dönüşür. oysa kuran’da çelişki yoktur:

    kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? eğer o, allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok çelişki bulacaklardı. (nisa 82)

    ey inananlar! içinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. bunlar allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. bu, allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir. (maide 54)

    kuran, dininden dönenlerin ve kafir olarak ölüp gidenlerin yaptıklarının boşa gideceğini haber verir:

    sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. de ki: "o ayda savaş büyük bir günahtır. ama allah yolundan alıkoymak, o'na ve mescid-i haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, allah katında daha büyük bir günahtır." çünkü baskı ve zulüm, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. içinizden kim dininden döner de inkarcı olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. ateş ehlidir onlar. sürekli kalacaklardır orada. (bakara 217)

    görüldüğü gibi dininden dönenlerin cezasını vermek bize değil allah’a düşmektedir. zaten müslüman olmak istemeyen birini zorla müslüman kalmasını sağlamak dinin mantığına da aykırıdır. hoşlarına giden ayetleri arapçasından türkçesine kadar ezberden okuyabilen sahtekar din alimlerimiz, sahiplendikleri hadislere ters düşen ayetleri korkusuzca görmezden gelebilmektedir. hadisçi zihniyet, hem geçmiş uydurmalara sahip çıkar, hem yeni şeyler uydurur, hem de peşinden gittiği uydurmaların pek çoğunu uygulamaz. bahsettiğim konuyla alakalı biraz üzerilerine gidilse, ‘bunu bizler yapacak değiliz, devletin yapması lazım. o halde devletin islam devletine dönüşmesi için uğraş vermeliyiz.’ benzeri cümlelerle kıvırmaya başlarlar.

    konuyla ilgili şu yazıyı okuyabilirsiniz.
  • sonradan uydurma fasafisoları din zanneden yobazları gösteren yanlış bilgidir.
  • "lâ ikrâhe fî-ddîn(i)"
    "dinde zorlama yoktur. "
    bir ayet başlangıcı.[1]

    "kim dininden dönerse, onu öldürün"
    bir hadis.[2]

    kur’an’ın yaratılanlar için tespit ettiği biricik ve nihai gaye; yaratılanların, yaratan'ın celle celalühu iradesine itaat etmeleridir.
    islam’ın öğretileri hakkında yüzeysel de olsa bilgi sahibi olan biri, islam’ın öğretilerinin yalnızca insanın yaratıcı'yla olan ilişkilerini düzenlemekle yetinmediklerini, aynı zamanda bu ilişkilerin kaçınılmaz sonucu olan, müslümanın uyması gereken toplumsal bir düzen de sunduğunu bilir.

    dinin amacı, insanın istek ve davranışlarını allah’ın celle celalühu iradesine göre şekillendirmesi olarak kabul edilirse; insana eğri ile doğruyu ve bunun sonucu olarak yapılması gerekenle, yapılmaması gerekeni birbirinden nasıl ayırt edeceğini kesinlikle öğretmesi gerekir. şüphesiz etik öğretilerdeki “insanları sev” veya “doğru ol” veya “allah’a güven” veya "temiz ol" şeklindeki soyut kabuller yetersizdir. çünkü bunlar herkes tarafından farklı olarak yorumlanabilirler. ihtiyaç duyulan, sınırları ne kadar geniş olursa olsun insan hayatının manevi, maddi, bireysel, toplumsal, ekonomik ve siyasi bütün alanlarını kapsayan düzenleyici, sınırları belirlenmiş sağlam kanunlardır.

    islam bu amacı “şeriat” diye adlandırılan ilahi bir kanun aracılığı ile gerçekleştirmektedir. şeriat, kur’an'ın hükümlerinden oluşturulmuştur ve peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in sünneti veya yaşam tarzı diye nitelediğimiz öğretileriyle desteklenmiştir, daha doğrusu detaylandırılmış ve örneklendirilmiştir.

    yukarıdaki bu kısa açıklamadan sonra şunu diyebiliriz ki: bir sistem olarak islam, kuralları olan ve bütünsel bir yaşayış biçimidir.
    bir sistemi etüt etmek isteyen birisi o sistemin kurallarını kabul ederek işe başlar ve devam eder. dahası, eğer ki o sistem doğrudur yahut ben bu sistemi yaşamayı kabul ettim der ise o kuralları kabul ederek sisteme dahil olur. örneğin matematik sisteminde bölme operatörü çıkarmanın özelleşmiş halidir ve bölünen sayıdan kaç kere bölen sayıyı çıkarırsak 0 kalır deyiminin matematiksel ifadesidir. eğer ki matematik sistemini kabul edip önümüzdeki yeni fizik kuramlarını formüle etmek istiyorsak kural budur ve bu bir zorlama değildir.
    islam da böyledir. eğer ki bu sistemi kabul etmişsen; kurallarını da bütünüyle kabul etmişsindir ve bu kabul, içerisindeki kuralların zorlama hükmünden çıkması niteliğini kazandırmıştır. tıpkı matematik örneğindeki gibi. sistemin içerisindeki bir kural zorlama değildir o sistemi yaşamak isteyen için bütünsel olan sistemin kendisidir.
    bu böyle anlaşıldıktan sonra gelelim dinde zorlama yoktur mealindeki kur'an ifadesine.
    rabbimiz celle celalühu dinde zorlama yoktur mealinde buyururken; islam sistemini etüt etmek isteyen yahut kabul etmek isteyen için bir zorlama yoktur buyurmuştur. yine matematik örneğimize dönersek; matematikte zorlama yoktur. inceleyip anlatmak istediğin doğa olaylarını matematikle formüle etmek isteyebilirsin yahut istemezsin. burada bir zorlama yoktur. ama şayet matematiği kullancaksan bölme operatörünün ne olduğu bellidir ve bu belirginlik zorlamak değildir.
    özet olarak islam'ı ve beraberindeki şeriatı kabul etmek zorla olamazken bütün kuralları ile kabul ettikten sonra kuralların tatbik edilmesi de artık zorlama değildir.

    son olarak nureddin yıldız'ın aşağıdaki uyarısını eklemekte fayda görüyorum:
    "islam’dan dönenin öldürülmesi ile alakalı hükümde şunun, nihai nokta olarak bilinmesi gerekmektedir. islam’dan dönenle alakalı hüküm, ancak bir islam devletinde şeriat ile hükmeden mahkemenin kararı ile uygulanabilir bir hükümdür. cami imamlarının ya da mahallede gençlerin tatbik edecekleri bir hüküm değildir bu. müftülerin fetvası ile de tatbik edilemez. ortada bir halife’nin ve o halife’nin emrinde kadıların bulunması gerekiyor."

    [1] (bakara suresi, 2/256)
    [2] (buhârî, cihad, 148; i'tisâm, 28)
  • zorunlu değil mecburi.
hesabın var mı? giriş yap