• eşit ağırlık, sayısal ve sözelden derece yapıp sonra beden eğitimi öğretmeni olmaya karar veren bir hanım kızımızın öyküsüdür.
  • aşırı kaslı ve burnundan kıl aldırmayan adam ile kezban kız temalı aksiyon filmlerini kat'a kaçıramayacağım için hevesle izlediğim film. kendimi iyi tanıyormuşum, gayet de eğlendim izlerken, uyumlu çıktım. *

    --- spoiler ---
    aşırı kaslı adam ile kız balkon sohbeti ederken kızın durduk yere "dövmen var mı" diye soruşuyla ahanda başladık dedim. kaslı adamın "var, göstereyim mi?" derken gözlerinin parladığı an ise film, distopik atmosferini yitirip zeytinburnu atmosferine geçiş yapmıştır benim için. ama en komik kısmı adamın dövmeleriydi. göğsünün ön kısmı ay parlaklığındaki adamın sırtında dövmeden yer kalmamış, adeta bir örümcek ağı kaplamış, ama tam ortasında tüm 5 bölgenin sembolleri tam çözünürlükle çizilmiş. kız ellemeden bakamadığı dövmelerle ilgili "neden tüm bölgelerin sembollerini yaptırdın?" diye sorunca da adam "çünkü ben hepsö olmak östöyöroom" cevabını verdi ve sonrası malum hoppala paşam malkara keşan.
    --- spoiler ---
  • young adult diye bir kategori çıkardılar, benim anladığım 13-18 yaşları arası ergenlere yönelik kitaplar için ayrılmıştı. çıkış sebebi bire bir harry potter, sonra ursula le guin'in son üçlemesini de oraya koydular, ben de "aha kafa yormayacak bilimkurgu için buraya da bakayım" dedim. fakat kardeşim bu nedir yahu, önce hunger games ile başladı, sonra bu divergent, şimdi de the park service, bilimkurgu olarak kategoriye konsa berbat denecek hikayeler goodreads listelerine giriyor.

    hocam ben 13 yaşındayken efendi gibi asimov okuyordum, şimdi de okurum aynı keyfi alırım. harry potter'ları otuz yaşında okumaya başladım, 15 yaşında olsaydım da bayıla bayıla okurdum. kötü bilimkurgu/fantezi hikayeleri "genç okurlar için" diye pazarlamak ergenlere "malsınız" demekten başka birşey değil. justin bieber seviyorlarsa buna bile para verirler mantığıyla hareket ediyorlar herhalde.

    kitap olarak bir cacık olmaz, ancak film olur, onu da ancak hollywood yapar pazarlama kampanyası ile satar.
  • hogwarts binaları, hunger games hikayesi ve twilight duygusallığı ile harmanlanafasgdh.

    (bkz: still a better love story than twilight)
  • cumartesi akşamı vakit geçirten biz film olmuştur bizim için.
    apokaliptik, kurgu, si-fi seven sinemaseverler için, evet, harikalar yaratmasa da, koltuğa yapıştırıp şaşkınlıktan şaşkınlıklara itmese de, insanı düşünmeye, acabalara itiyor.
    oyuncular -hele ki başrol oyuncusu hanım kızımız için- keşke daha tutkulu oynayabilecek biri olsaydı..

    --- spoiler ---

    kate winslet'in oyunculuğunda,kabız suratında bir game of thronesdaki cersei lanninster tandansı görmedim değil...

    diğer taraftan, toplumun bölündüğü bu beş grubu izlerken, insan kendi kendine, "acaba ben hangi gruba girerdim" diye bir sorguluyor.
    günümüz dünyasında kişisel gelişim kitapları, eğitimler, tv programları, yatırımcılık tavsiyelerinde hep farklı olana övgü yağdırılsa da, hepimiz biliyoruz aslında, bir çarkın içindeyiz ve aslında bu çark daha 7 yaşındaki çocukları dahi standartlaşma amacında.
    farklılıkları desteklerken dahi, sistemler (iş, okul, toplum), aslında kendi zihin sınırları içinde bir destek sunar. kontrollü bir hoşgörü vardır farklı olana karşı...

    okullarda verilen programlarla bütün zihnin sivri köşeleri kırpılıyor.
    yanı bu filmde olduğu gibi, doğru yerde olmasa da, doğru zamanda olmasa da, doğru kişi ile karşılaşmış farklılar bir şekilde çarkın dışına çıkabilir.
    bu filmde de hanım kızımız korkusuzların liderinden destek almasaydı, yani farklılığını destekleyecek bir aile, bir ortam, bir arkadaş bulamasaydı, sistem de onu elimine edecekti.
    bunları düşünmek insanı ürpertiyor.

    --- spoiler ---
  • baş rolünde türk kızı oynamaktadır.

    --- spoiler ---

    çünkü kızımızın en büyük korkusu sevdiği esas oğlan tarafından hemen yatağa atılmaktı.

    --- spoiler ---
  • dün akşam itibari ile seyrettiğim güzel film. o saatte başka film olmadığı için hakkında hiç bir araştırma yapmadan ve -iyiki- sözlükteki yorumları okumadan izlediğim film. bir çok eksisi ve beğenmediğim yanı vardı ama yine de izlenir. yönetmenlik kötüyle vasat arası, oyunculuklar kate winslet hariç vasat ki az görünmesine rağmen oyunculuğunu başarılı buldum. kitabı okumadığım için senaryo hakkında yorum yapamayacağım ama kötü yönetmenliği senaryo kurtarabiliyor. baştan aşağı metaforlara dayalı senaryo iyiydi. çok boşluk var ama sırıtmıyordu fazla, hiç olmazsa kafa yorana bir şeyler katan ve haz veren bir senaryo. "ben düz insanım, metafor anlamam bana dobra olacaksın" diyenler hiç zaman kaybetmesinler bunu izleyerek.

    film postmodern felsefe dahilinde, bireyci anarşizme yakın. özellikle bireycilik düşüncesi ön planda işlenmiş, toplumculuk yerden yere vurulmuş. hunger games'in çakması denmiş ama bir kaç benzerlik dışında uzaktan yakından alakası yok, hunger games kurtuluşu örgütlenmede ararken divergent bireyselleşmede arıyor, hunger games kollektivizm iyidir ama yönetim kötüdür diyor, divergent kollektivizm de kötüdür diyor, spoilerde detaylı değineceğim üzere.

    --- spoiler ---

    öncelikle elbette yorumlarım kişisel düşüncelerimdir, öyle olmaya da bilir. post apokaliptik bir atmosfer ile başlıyor film. yanlış hatırlamıyorsam yüz yıl süren savaşlardan geriye kalan, binaları yıkık bir şehrimiz var (chicago). şehrimiz dış dünyadan tamamiyle soyutlanmış durumda ve dış dünyadan gelecek tehditlere karşı yüksek gerilim hattı gibi şeylerle yusyuvarlak çevrilmiş. yani elimizde bir adet yalıtılmış toplum var.

    bu toplum kendi içinde 5 ayrı gruba ayrılmış. abnegation*, erudite*, dauntless*, amity*, candor*. bir de bunların hiç birine dahil olmayanlar var, factionless* adı verilen. filmin başında hepsini gösterirken sıra sefil hayatlarını yaşayanlara geldiğinde ben de hemen hangi topluluğa ait(!) olduğumu anlamıştım.

    reşit olana kadar evebeynlerinizin topluluğuna aitsiniz ve reşit olduktan sonra referans bir teste tabi olarak bir topluluk seçiyorsunuz ve hayat boyu ona bağlı kalmak zorundasınız. bu topluluk sizin ailenizden bile daha önemli olmalı. sizi insani değerlerinizden uzaklaştırmak için dayatılan bir kutsal, günlük hayatımızda vatan, bayrak, din, toprak vs gibi karşılıkları var. hiç bir topluluğa dahil olmak istemezseniz evsizlere karışır, birden fazla topluluğa dahil olabilecek potansiyeliniz varsa divergent olarak "tehlikeli ve imha edilmesi gereken" insanlar arasında yerinizi alırsınız.

    bilgelik burada bariz bir şekilde aydınlanmacılık/modernizm kavramlarını karşılıyor. adem nasıl bilgelik ağacı meyvesi yedi diye cennetten kovuldu, aydınlanma çağından sonra dünya her geçen gün daha hızlı bir biçimde boktan bi yere dönmeye başladı, bilgelik ile anlatılmak istenen bu. insan doğasına karşı olmaları ve dauntless elemanlarını serumla kontrol etmeleri bana fena halde equilibrium filmini çağrıştırdı.

    evsizlerin hiç bir topluluğa ait olmadıkları için kontrol edilmelerinin güç olduğundan ve sistem için tehdit oluşturduğundan bahsederler film içinde. evsizler için bir parantez açmak gerekirse, sürüden ayrılıp birey olabilmiş, kendine dayatılan gömleği giymemiş insanların karşılığıdır. bireyi kontrol etmek, toplumu kontrol etmekten daha zordur. sizi yönetenler sizin normal, ortalama bireyler olmanızı isterler. diğerlerinden farklı iseniz, onlar gibi değilseniz sistem için tehlike arz ediyorsunuzdur ve yok edilmeniz gerekir. filmde de "ne çok hızlı olmalısın ne de çok yavaş" diyerek bunu pekiştirmiştir. bilgelerin en temel dürtüsü, sistemin devamlılığı. her türlü katliamı sistemin devamlılığı için yapılabilir görürler. bu nedenle evsizlerden ve onlara yardım eden fedakarlardan nefret ederler.

    fedakarlık kavramı ise insanlığı sevginin kurtaracağını anlatmak istiyor kısaca. mütevazi evleri, kıyafetleri ve yaşamları var. kendilerinden vazgeçmişler, paylaşımcılığı, eşitliği savunuyorlar ve farklı düşüncelere, renklere karşı hoşgörülüler. sol görüş diyecem de tam anlamıyla değil, bana biraz daha 60lı yılların hippielerini çağrıştırdı. biraz da jedi gibiler.

    cesurluk grubunu tam idrak edemedim açıkçası. bir yandan "kimse özgür olduğunu zanneden birinden daha iyi köle olamaz" sözü aklıma geldi, bir yandan da kolluk kuvvetlerinin kafa yapısı. zaten bana yaşlandığımı hissettirdikleri için sevmemiştim, sonradan iyice kıl kaptım. fedakarlık hükumetinde özgürlüğün doruklarında yaşayan bu grup, bilgelik iktidara gelince hemencik köleleşebiliyor. anlamadığım bir nokta, neden o serumun trise etki etmediğiydi.

    diğer iki topluluk hakkında pek bir halt anlatılmadığı için yorum yapamayacağım. keşke onlardan da detaylı şekilde bahsedilseydmiş. zaten çok oldu bittiye gelmiş film, senaryodaki boşluklar doldurularak en az iki film çıkardı bu filmden. sanki birbirine paralel 50 yol var da biz sadece birinden gidiyoruz gibi hissettirdi.

    dostluk grubu köylüleri çağrıştırdı, elektriksel duvarlarla çevrili toplumun dışında onlar var sadece ve gıda ihtiyacını onlar karşılıyor. dürüstler de sistemin devamlılığı için var olmaktan başka bi sike yaramayan hukuk camiası olsa gerek.

    bireyci anarşizme yakın deyip bireyciliği anlattım yukarda. anarşist kısmına gelecek olursak huzur içinde yaşayan toplumda hükumet fedakarlardaydı ve onlar pek yönetmiyordu sanki. iki ana elemanımızdan biri olan four, iki kere kendisine teklif edilen liderliği reddetti. üstüne bi de faşist hükumet devirme hareketi gelince bence anarşist boyut eklenmiş oluyor.

    dediğim gibi özensiz olmuş, çok daha iyisi yapılabilir ama bütün eksilerine rağmen beğendim ben. ama en fazla bazı noktaları daha iyi anlamak için 2. kez izlerim, 3. zannetmiyorum. yazılabilecek başka şeyler de var, belki aklıma gelirse ekleme yaparım sonradan.

    edit: o serum divergentlara işlemiyormuş, bilgilendirme için anksiyetik pia'ya teşekkürler.

    edit2: factionlesslar divergent değil, düzeltme icin johnmalkow'a teşekkürler.
    --- spoiler ---
  • filmini de gittim gordum. kitap zaten vasatin az ustuydu, film iyice olmamis.

    --- spoiler ---

    butun kitap tris'in ne kadar da ufak tefek bi kizcagiz oldugu uzerine kuruluyken ne diye birak kitaptaki tanimdan, normalden bile iri bi kizi tris diye cast ettiniz?
    o initiate'ler ilk trenden atlarken dusup olen kizi niye kestiniz? ilk "hobaaaa" efektini orda veriyodu kitap.
    al'in tris'e kesik olmasini niye atladiniz?
    eric'lerin takiminin bayragini niye christina yerine tris'e aldirdiniz?
    initiate'lerin kaldigi yere niye duvarsiz tuvaletle perdesiz dus koydunuz mal gibi? dauntless birader bunlar, hayvan degil ki.
    dauntless duzeninin basladigi yerle geldigi yer arasindaki dejenerasyonu sirf eric'e bir iki kere "new rule" dedirtmekle mi degindiniz? mal misiniz?
    peter'in kankisi kizi niye tris'e yakinlastirttiniz (that was cool. tris, dedi ya tris eric'e cevap verince)?
    peter'in arkadaslarini niye komple sildiniz?
    o tris'in al'in yerine bicak hedef tahtasina gectigi sahneyi niye o kadar sikindirik yaptiniz?
    niye kitabi okumayi bilmeyen insanlara filmi yaptiriyosunuz?

    --- spoiler ---
  • çok güzel bir honest trailers versiyonu olan film.

    http://www.youtube.com/watch?v=qpuzo3dqsem
hesabın var mı? giriş yap