• üstüne 90 paragraf yazılmaya değmeyecek konu. debe'ye giren cemaatçi entrysinde bahsedilen "konfor bağımlılığı" denilen saçma konsept üzerinden anlatılan olay aslında tamamen aile denen kurumun çocukla birlikte meşrulaşıp ahlaki ehliyet kazanmasına ve diledikleri gibi diledikleri yerlerde diledikleri şekilde davranmalarına karşı bir itirazdır. yani 200 kişilik düğüne 10 yaşındaki sikik veledini getiren ebeveyn konforuna düşkün değil de "ben düğünümde ortada gezinecek velet istemiyorum" diyen düğün sahipleri mi düşkün?

    verilen örneklere bakarsanız zaten ahlaki ehliyetin kimlerde olduğunu anlayabilirsiniz. "yaşlılar otobüse binmesin diyen genç" aslında kabile toplumu gibi hala yaşın bir erdem sayıldığı ve saygı gösterilmesi gerektiğini kanıksamış bir toplumda herkesin ücret vererek bindiği otobüse en kalabalık saatlerde sadece ekmek almak için binen ve yer vermeyince de tepende somurtarak bekleyen imtiyaz sahibi yaşlıya tepki gösteriyor.

    toplumda böyle yerleşmiş hiyearşilere ve normlara tepki gösterdiğiniz zaman bu muhafazakarlar hemen gelip sizi "bireyselci, insani değerlerden yoksun" ilan edebilirler. çünkü alışılmış imtiyazların dışında davranıldığında pozisyonları sarsılıyor. maalesef çocuklar herkesin değil sadece belirli kişilerin hayatlarının bir parçası. ve hayatlarının bir parçası olmasını istemeyen insanlar siz istiyorsunuz diye hayatlarının bir parçası yapmak zorunda değil.

    ve ayrıca "düğünün geleneklerdeki çıkış noktası, sanıldığı gibi gösteriş değil tam aksine, var olan bir mutluluğu paylaşma isteği hatta paylaşmaya mecbur hissetme duygusudur. " cümlesi nedir amk. yıllarca antropoloji okudum hayatımda böyle bir şey duymadım. insanlar hiçbir şey bilmeden paragraflarca yazıyı nasıl yazıyor aklım almıyor.
  • şu videoyu izledikten sonra tekrar savunun bu görüşünüzü lütfen.

    gelin damat daha girerken görüyoruz etraftaki bebeleri. biri hemen gelinin çiçeğine sarılıyor. onu atlattıktan sonra koşarak gelen bir ortam çocuğu (aklı erecek yaşta olduğundan hakkı budur) damadın kafasına bi şaplak atıyor. onu gören ve muhtemelen aynı soydan gelen diğer bir ortam çocuğu da geline aynısını yapacakken takılıyor duvağa alıp götürüyor.

    şimdi bu iki çocuk hayatın normal akışındalar mı? annesi babası bi b.k yediler ve dünyaya getirdiler, sonra da takip etmediler, yetiştiremediler diye bu çiftin en mutlu günlerinde gelinin boynunun kırılma tehlikesi geçirmesi ve damadın kafasına yediği tokadın neresi savunulabilir?

    sürekli olarak her düğün videosu izlendiğinde can sıkmayacak mı? hadi görüp sinirlenmemek için bir daha izlemeyecek dahi olsalar tüm türkiye izleyip viral oldular zaten. büyük ihtimalle de o çocukların aileleri ile araları açılacak. olması gereken budur çünkü. paylaşılan sayfaya bakın ayrıca: düğün terörü. geyik için kurulan bir sayfa ama hakikaten ortada bir terör olduğunu gösteriyor. ne hakkınız var milletin düğününde terör estirmeye?

    hani hayatın akışı, mutluluk vs denmiş ya. sokarım böyle hayatın akışına. böyle ortam çocuklarını getirecekseniz getirmeyin düğünlere ya da sahip çıkın eğitemediyseniz de. kınamayım diyorum, büyük de konuşuyorum ama böyle çocuğum olur ise beni düğün salonunun önünden geçirmesinler, gocunmam. ne uçağa ne başka bir yere alsınlar. akli dengesi yerinde ise ve ben eğitemediysem, hiçbir şeyi hak etmiyorumdur. milletin konfor alanı bozulacağına benimki bozulsun, razıyım.

    birinin özgürlüğü başkasınınkini kısıtladığında biter. sen konfor alanını bozmak istemiyorsun diye başkalarınınkini bozacaksan senin de çocuğunun da konforuna sokarım.
  • tam olarak "ömrümüzde bir kereliğine yapacağımız düğün aktivitemizi küçük şımarık piçlerinizi getirerek burnumuzdan getirmeyin" anlamına gelen hareket.
  • konfor bağımlılığı falan değildir ya, iyice saçmalamaya başladınız.

    ben uçakta ağlayan çocuğa laf eden koca koca insanlara uyuz olurum mesela. bebeğe hele, ulan benim bile kulaklarım patlayacak gibi oluyor basınçtan, bebek allah bilir ne hissediyordur. keza çocuk da öyle. parkta, bahçede, sokakta ağlayan, enerji patlaması yaşayan, coşan çocuklardan rahatsız olmam. bilakis ne güzel, gençler eğlensin. ha bu arada ailesi tonlarca şımarttığı için ağlayan piremses ve paşalara sinir olurum ama onun sebebi de 'çocuk' olmaları değil, bombok ailelerinin yetiştirmesi nedeniyle dönüştükleri şımarıklık yumağı.

    'hayatın bir parçası olmak' budur arkadaşlar.

    bir insanın hayatında muhtemelen bir kez yapacağı ve başkalarının 'eğlencesinden' önce kendisinin, kendi istediği şekilde, kendi eğlence standartlarında eğlenmesi artık bir 'hayat' değildir de yabancıların 'once in a lifetime experience' dedikleri bir şeydir.

    bir gün hasbelkader evlenecek olursam ve düğün yaparsam ben de düğünümde çocuk istemiyorum.

    aynı şekilde ben düğünümde beyni lisede kalmış ve başkalarına laf sokarak komik olduğunu düşünen iş arkadaşımı da istemiyorum.

    otuz senedir görmediğim halamı da istemiyorum mesela.

    iyice saçmaladınız artık. kendi düğünüme istediğim kişiyi çağırırım ya da çağırmam. ha sen çocuğunu evde tek bırakamıyorsundur o nedenle gelemiyorsundur, anlayışla karşılarım ve hiç gönül koymam. ama bana ne yani senin çocuğundan.

    ha bu arada belki en yakın arkadaşımın çocuğunu çağırırım ama davetlilere genel olarak çocuk getirmeyin derim, yine size ne yani.

    deli misiniz nesiniz ya, konfor alanıymış. kendi özel olarak düzenlediğim bir davette - ki zaten 'normal hayat'tan daha kopuk başka bir deneyim var mı bilmiyorum şu hayatta- konfor alanıma karışmaya çalışana da yani koca bir 'hadi len' çekerim. aslıdna başka bir şey çekerim de cinsiyetçi küfrü azaltmaya çalışıyorum.

    tövbe estağfurullah sabah sabah ya.
  • davetlilerin adab-ı muaşeret kurallarını bildiğinden emin olamayan davet sahibinin göstergesidir. davetiyenize bu ve benzeri ifadeler yazma ihtiyacı duyuyorsanız, akrabalarınız ve çevreniz açık net avamdır.
  • arkadaş nasıl çocuklarınız var?
    kaçta uyuyor bu veletler?
    o gürültüde ne işleri var?
    düğünün en erkeni 23.30'da biter?
    çocuğun çok kıymetliyse sandalyede uyumasına nasıl izin veriyorsun?

    şimdi "çocuk getirmeyin" yazan kalpsiz oluyor, sen muhteşemsin.
    siz ebeveynler her seye kılıf uydurmaya, herkesi suçlamaya bayılıyorsunuz. telefonlarınızdan kafanızı kaldırın çocuklarınızla ilgilenin, bunu yazan insanın düğününe de gitmeyin bir zahmet.

    not: hayatının hiçbir anında anne olmayı istememiş, biyolojik çanları çalmamış, hamile kalmaktan ödü kopan ve çocuğun insan hayatından çok şey götürdüğüne inanan biriyim. çok şey götürdü değil mi? neden itiraf edemiyorsunuz? siz yorgunsunuz diye biz de yorulmak zorunda değiliz. sen kendi çocuğununun sesine katlanamıyorsun ben senin çocuğunun sesine sosyal hayatımda nasıl katlanayım?
  • bir ilki yaşamama neden olan, son yılların en güzide buluşu.

    düğünlerden daha çok nefret ettiğim bir şey var mı, aklıma gelmedi şu an düşününce. belki bilardo. ama yok yok, düğünler daha kötü.

    bunlardan birinde de sıkıntıdan ölmesem, sadece biraz sıkılsam dişimi kırıcam derdim. hala oğlu yazmış bunu davetiyesine. bir de açık havada olup, şarabı da dayayınca hayatımda ilk kez keyif dahi aldım bu illetten.

    çocuk denilen şeyi bazı arkadaşların ve akrabaların yapar, sen de kırk yılda bir görüp 2 dakika agu gugu falan yapar sahibine teslim edersin, normali budur. çocuk dediğin öyle uzun süre maruz kalınacak bir şey mi?

    hayır, bizim türk milletinin çocukları da insan çocuğu değil ki. düğün dediğin zaten klostrofobik ve aşırı kaotik bir ortam. bir de bunları getirip salıyorlar ortaya ağızlıksız pitbul gibi.
  • sadece türkiye'de ayıplanan bir şey çünkü türk çiftlere göre çocukları doğal eklentileri ve hatta varoluş nedenleri. tarihi bir mekandaydı düğünümüz ve adam başı herkes için hatırı sayılır bir ödeme yaptık. ama öz halam dahi torunlarını getiremeyecek diye tantana yaptı. biraz sağduyu yahu getirdiğiniz her bir bebe için de sınırsız içkili fiyat ödeniyor haberiniz var mı? ayrıca ben evleniyorum, çocuklarınıza doğum günü yapmıyorum, ne öyle palyaço tutulacakmış da bıdı bıdı. izin verin de bize özel bu günde çocuklarınız çoktaan uykuda olmaları gereken bir saatte ille de dibinizde olmasınlar.
  • aranızda hala kişi başı minimum 150tl ödenerek yapılacak düğüne iki kişi 300tl’ye mal olmasına rağmen getireceği 250tl’lik altının hesabının yapıldığını düşünenler var. o altını ben sana takayım da gelme gerçekten. pezevenklere bak kendilerini ne sanıyorlarsa sanki bana prens charles amk.

    ekleme: tutmuyorum abi palyaço, anası babası tutsun evinde bıraksın çocuğu palyaçoyla. bir de akıl veriyo. doğumgünü değil düğün.
  • aslında bu yazılmadan da çocuk getirmemek gerekir. düğünde masa sayısı belli, sandalye sayısı belli. dans pistinde, sağda solda çocuk gürültüsü duymak hiç hoş değil böyle bir günde. kendi çocuğunuz sizin merkeziniz olabilir, ama dünyanın merkezi değil. bunu bir anlayın önce. kimse çocuğunuzun hareketliliğine, enerjisine, gürültüsüne katlanmak zorunda değil, en güzel, en özel gününde. onların dostu sizsiniz, çocuklarınız değil.
hesabın var mı? giriş yap