• engelli yerine özürlü demek, özürlü yerine engelli demek kadar yanlış ve saçmadır.
    ikisi de farklı durumları karşılayan kavramlar olduğundan birbirlerinin yerine kullanılmaları anlamsızdır. ne yazık ki çokça karıştırılırlar.
    hatta sonunda "özürlü" kaba insanların, "engelli" de güya kibar insanların kullandığı bir kelime olmuş fark ettiğim kadarıyla.
    bir de bozukluk ve sakatlık vardır ki bunlarda yanlış kullanılmaya başlandığında evlere şenlik bir durum olur.
    artık ortalıkta gayet işinde gücünde olan özürlü insanlara (kesinlikle engelli değil) ayıp olmasın diye engelli dendiğini duyuyorum. işin kötüsü bu fiziksel bozukluğa sahip insanlar durumlarının farkında ve özürlü- engelli ayrımını iyi biliyorlar. bu yüzden durum daha sakıncalı oluyor. kısaca ayrımı açıklamak gerekirse;

    dünya sağlık örgütü'ne(who) göre özürlülük 3 çeşittir: bozukluk (impairment), özürlülük (disability), engellilik (handicap).

    bozukluk; sağlık bakımından psikolojik, fizyolojik ve anatomik(fiziksel) yapı ve fonksiyonlardaki eksiklik ve anormalliktir.

    özürlülük; bir bozukluk sonucu, normal tarzda veya normal kabul edilen sınırlar içinde bir aktiviteyi gerçekleştirme becerisinde kısıtlılık veya yetersizliktir.

    engellilik; bir bozukluk veya özür nedeni ile yaşa, cinsiyete, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak kişiden beklenen rollerin kısıtlanması veya yerine getirilememesidir.

    yani göz bozulması, bozukluktur.
    kör olma, özürlülüktür.
    araba kullanamama engelliliktir.
  • sakat, özel durumları sebebiyle sağlıklı insanlarla eşit seviyede yaşamsal gerekliliklerini karşılayamayan insanlar için kullanılmakta olan bir kelimeyken, zamanla bir küfür ve hakarete dönüşünce önce özürlü sonra engelli kelimeleri türedi.
    kenef insanların sıvı ve katı atıklarını boşalttıkları mekanı tanımlamak için kullanılırken, birden bire işediğimizi gizleme ihtiyacı duymamız sebebiyle hela oldu, tuvalet oldu, wc oldu, en son lavabo oldu.
    kadın olmak ikinci sınıf bir varlık durumuna tekabül ettiğinden bayan ortaya çıktı.
    ibne olmak paçavra olmak, kırıtmak ve güvenilmez olmak anlamlarına geldiğinden homoseksüel ortaya çıktı, sonra eşcinsel, ve ardından gey...

    kelimelere zihnimizde yüklediğimiz önyargıları ve iğrenç anlamları değiştirmeye kalkışmak yerine, yeni kelimeler türettik. dere aynı dere olduğu için bir süre sonra "tarama özürlü" dedik, "gey misin lan top?" dedik, "bayansın diye seslenmiyorum , sikerdim yoksa toynağını" dedik.
    diyeceğim şudur ki, sakat gözüyle bakmaya devam ettiğimiz; kentleri, ülkeleri, konutları ve parkları yalnızca kendimiz için şekillendirdiğimiz sürece, "özürlü" veya "engelli" seçimlerinin hiçbir anlamı olmayacak.
  • fazla derecede rahatsız edici olay. iki kelimeye de bakınca anlam olarak aynı $eye denk dü$üyorlar burada sorun yok ama sokaklarda vs. özürlü kelimesi daha çok hakaret anlamında kullanılıyor.

    basit bi' i$i beceremeyen ki$ilere özürlü müsün lan diye çıkı$ılıyor.. dikkat etmezseniz pek de rahatsız edici olmuyor tabi lakin kendinizi bir de "onlar"ın yerine koyarsanız, içinizde hafiften bir hüzün olu$acağını hissedebiliyorsunuz, çoğumuz hissedebiliyoruz en azından.

    dün bayramdı, çocukların bayramı. bana kalırsa en önemli en özel bayram, dini bayramlar da dahil. 5n 1k vardı dün, engellilerle birllikte röportaj yapıyorlardı. özel bi eglence/ gezi düzenlenmi$ onlar için. hayallerini soruyorlar tek tek hemen hepsi yürümek diye cevap veriyor, i$te yürüyemedikleri için özürlü değil engelliler bunlar.
    ufacık ufacık çocuklar hepsinin gözlerinde mutluluk, onların günü sadece.. gezip oynuyorlar gülüyorlar, engellerine rağmen seni mutsuz eden olaylar var mı dendiğinde gülerek hayır diyorlar, dondurmalarını yiyorlar.

    kimilerine göre arada bi’ fark olmasa da, bana çok koyuyor onlara özürlü denmesi, eminim onlara da koyuyordur.. kendi reklamını yapan belediye bile x kadar özürlü merkezi açtık diyorsa, diyecek bir $ey kalmıyor zaten.
  • özrün büyüğüdür bunu söylemek.

    türkçe sözlüğe göre özür; sakatlık, bozukluk, eksiklik veya elverişsizlik anlamı ile kusur, defo anlamına gelmektedir.
    http://tdkterim.gov.tr/…verilst&kelime=�z�r&ayn=tam

    engelli insanların yaşamlarını sürdürmek için bizden farklı engelleri vardır, defoları ya da özürleri değil. bu engeller onların yaşamlarını belli ölçüde sınırlamaktadır da. biz ise onların bu engellerini en aza indirmek için yardımcı olacak şekilde kurmayız şehirlerimizi. asıl defolu olan bu düşünce yapısıdır.

    devlete bağlı kurumların ve engellilerin haklarını koruyan organizasyonların bile engellileri bu şekilde adlandırdığını düşünürsek, daha çok yol katetmemiz gerektiğini de çok net bir şekilde görebiliriz.
    (bkz: başbakanlık özürlüler idaresi başkanlığı)
    (bkz: özürlüler kanunu)
    (bkz: özürlüler vakfı)
    (bkz: özürlüler koordinasyon merkezi)
    (bkz: türkiye özürlüler eğitim ve dayanışma vakfı)

    daha sayayım mı???
  • özürlü kelimesinin yerini engelliye bırakmasıyla hoş karşılanmayan bir eylem haline geldi bu. kelimenin tarihi sakata kadar gider. bir noktadan sonra o kelime anlamını yitiriyor ve hakaret olarak algılanmaya başlıyor dilimizde.* (nedense?) ben buna abartılı alçakgönüllük diyorum. mesela hapistekilere de "kader mahkumu" diyorlar ya... utanmasalar adam hapse girdi diye göt verecekler. bu bizdeki sürekli daha kibar olma eğiliminden kaynaklanıyor. kendini kabullenememek, daha iyi göstermek uğruna yapılıyor ve sanırım, o "biz avrupa ülkesiyiz" geyiğinin getirdiği bir aradakalmışlıktan kaynaklanıyor bu durum. "lavaboya gidiyorum." demek gibi.

    sakat oldu, özürlü. özürlü oldu, engelli. bir müddet sonra dilimiz bunu da yadırgayacak yeni bir kelime arayacağız. bu kadar kasmamıza gerek var mı, bilmiyorum. gerçi daha/artık kadına kadın diyemiyoruz. bir yazara vaktinde içerisinde kadın kelimesi içeren bir mesaj atmıştım. hatta "kadın polis" demiştim de küfür etkisi yaratmıştı kendisinde.

    *kullandığımız hakaretlere bir bakalım "sakat mısın oğlum sen?", "özürlü müsün lan sen?" bir kuşak sonra olacak "engelli misin sen?" sonra gelsin yeni kelime.
  • sadece kendi anlamını ifade eden sakat varken amerikan özenticiliği yüzünden seçilen ikisi de birbirinden beter iki kelimeden birini seçmek ve diğerine laf atmaktır...

    spastik yeğen sahibi olarak yeğenimin kimi davranış güçlüklerini açıklamam gerekirse "bir sakatlığı var" ifadesini kullanırım daha çok...

    özür kökü kabahat ve kusur içerir ki sakatlığı bulunan kişi bu açıdan bir kabahat falan işlemiş değildir... engelliye gelince nedir bu yani? atletizmden mi at yarışlarından mı bahsediyoruz burada? sakat, sakatlık ürkülecek, köşe bucak kaçılacak kelimelermiş demek ki insanlar bu kadar kasıyorlar terim uydurmaya...
  • bir adım sonrasında ne diyeceğini bilememek. benim gibi değilsin demek ama nasıl tarif edeciğim ki ben şimdi seni demek. sıfatı karşıya bırakmayı tercih etmek.
    bir bol şaraplı italya akşamında hafif entelektüel saydığım amerikalı arkadaşımla yarı kırmızı gözlerlere muhabbet etmekteydik. kendisi sıra dışı bir insandı benim için birden hayatını değiştirmeye karar vermiş memleketindan kalkmış , sadece yemeklerini sevdiği için başka bir memlekete yerleşmişti. iki yabancı, bir ülkeye yabancı olmanın verdiği yakınlıkla , en içten halimizle fotograf eleştirisi yapıyorduk .
    will herkes kolleksiyoncu artık dedi. facebook'u olan herkesin fotograf kolleksiyonu var. ben de kolleksiyoncuyum bak dedi.
    güldüm birbirimizden yeteneksizce çektiğimiz , teknikten bir haber fotograflara bakıp güldüm. yeteneksizlik kolleksiyonu dedim.
    o da güldü. ama işte burası böyle bir yer dedi. gittiği bir yerde bir sokak kapısını çekmişti. sonra sokağı , sonra oradaki insanları.
    bir fotograf belki birşey anlatmıyordu ama beş tanesini bir yere getirince gerçekten orası gözümde canlanmıştı.
    benim de ilk okuldan kalma 2 sayfalık pul kolleksiyonum bir de limewire'dan bozma müzik kolleksiyonum var dedim.
    yine güldük. yapma benim de var dedi. kendi topladığı blues cd'lerini gösterek.
    sonra amerikadaki bir arkadaşından söz etmeye başladı. öyle bir müzik kolleksiyonu var ki dedi. tüm duvarlar raflarla kaplı ve hepsinde müzik cd'leri var ve hepsinin nerede olduğunu biliyor dedi. arkadaşımın bir ameliyat olması gerekti beyninden dedi ama artık nasıl bir yerse ben anlamam pek biyolojiden doktorlar bir duyusu konusunda seçim yapması gerektiğini söylediler. riskli olduğunu birni feda etmek durumunda kalabileceklerini söylediler ve o duymayı seçti dedi.
    içimden türk filmi gibi diye geçiriyordum. sonra dışımdan ciddi misin ? dedim.
    evet çok ciddiyim dedi. artık kör dedi.
    ben de görme engelli diye düzelttim.
    hayır kör o öyle diyor dedi. ayrıca bu durumun duymasını da keskinleştirdiğini daha önce binlerce defa dinlediği müziklerde duymadığı şeyleri şimdi duyabildiğini söyledi bana. evini ameliyat olmadan önce ona göre dizayn edip bir süre yaşadı. her şeyin yerini tüm cdleri ezbere biliyor dedi.
    hayatta insanın başına herşey geliyor will dedim. sonra sustum. will 'in cd'lerine baktım türkiye'deki dağınık odamı düşündüm. baka baka bulamıyorum ben o odadan birşey dedim içimden, sonra bilgisayarda çalışırken müzik dinlediğimi düşündüm. uykum geldiğinde kulaklığı takıp bir yandan müzik dinleyip bir yandan iş yapmaya devam ettiğimi düşündüm. bir an doktorların bana birini tercih et dediğini düşündüm. çok sevdiğim denizi düşündüm bir daha o maviyi görememeyi mi seçerdim yoksa o huzur veren sesini ve martıları duyamamayı mı? kendime kör mü derdim sağır mı? işitme engelliyim mi derdim , görme engelli mi ? yoksa özürlü mü ? bir an kalbim sıkıştı. hiç birini konduramamıştım kendime ve hatta birini kaybettikten sonra sıfatının bir önemi var mıydı ?
    yine onun bir şansı varmış, seçmeye hiç seçme şansı olmayan ne yapsın ki dedim mırıldanarak will'e .
    kafamdan geçenleri anlamış bir ifadeyle bir bardak daha şarap ister misin diye sordu.
    evet dedim isterim . şu soğuk olanını getir.
  • bundan 10-15 yıl öncesine kadar normal karşılanan durum. günümüz her şeyi bilen tiplerince özürlü kelimesi hakaret içerdiği düşünüldüğü için günümüzde olumsuz karşılanabiliyor.

    tarihsel gelişimi incelendiği zaman fiziki veya zihinsel yetersizliği olan bireyler için sırasıyla sakat, özürlü, engelli ve yetersiz dendiğini görüyoruz. bu değişimin sebebi hep aynı noktaya dayanıyor. toplumun bu bireyler için hangi kelime kullanılırsa kullanılsın bunun hakaret anlamı taşıdığını düşünmesi. oysaki yok böyle bir şey.

    1960 tarihinde kurulan türkiye sakatlar derneği'ni inceleyelim. bugün bırakın sakat kelimesini, sonrasında yerine konan özürlü kelimesinin bile hakaret anlamı taşıdığı düşünülüyor. yetersizliği olan bireyler tarafından kendilerine hakaretamiz bir isim verilemeyeceği düşünülürse 1960 yılında sakat kelimesi için böyle bir düşüncenin var olmadığını görebiliyoruz.

    bugün kullandığımız yetersiz kelimesinin de kaderi aynı olacak, ta ki 10 yıl sonra hakaret anlamı taşıdığı söylenerek yerine başka bir kelime getirilene kadar.

    sorunun temelinde yatan kelimeler ve taşıdıkları anlam değil muhakkak. bizim bu insanların içinde bulundukları durumu bir hakaret unsuru olarak görmemizde. biz böyle düşündükçe bu bireylere random bir isim bile versek hakaret anlamı taşıdığını söyleyenler ortaya çıkacaktır.
  • bundan çok zaman önce; üniversite son sınıf tezim için görme engeliler derneğinde bir çalışma yapmam gerekiyordu.gitmeden önce telefonla aradım ve;
    - iyi günler, orası görme özürlüler derneği mi?
    - özürlü degil beyfendi, engelli...
    - tamam işte görme özürlüler derneği
    - bakın beyfendi bizim kimseye karşı özrümüz yok, engelliyiz biz.

    o azarlamadan sonra bir daha hiç bir engelliye özürlü demedim.
  • kör bir arkadaşımla bu konuda konuşmuştuk. tezi için bir makale çevirirken hangi terimi kullanacağım konusunda. özürlü de, engelli de bir eksiklik, bir kusur bildiriyor. yani o kişinin fiziksel durumu toplum nezdinde bir "özür", bir "engel" sayılıyor. bu nedenlerle, arkadaşım "sakatlık" kelimesini tercih ettiğini söyledi. daha nesnel ve tıbbi olduğu için.
hesabın var mı? giriş yap