8 entry daha
  • su değirmeni eski roma döneminden bu yana bilinmektedir.

    özetle, basınçlı suyun bir çarkı çevirmesi ile elde edilen dönme hareketinin öğütücü taşları hareket ettirmesi prensibine dayanır. su debisinin yeterli olduğu yerlerde, çark doğrudan akarsuyun üzerine kurulabilir. avrupa’daki değirmenlerin çoğu bu şekildedir.

    daha küçük derelerde ise, akarsuyun yukarıda kalan (kaynağına yakın) bölgesinden bent kanalı ile getirilen suyun türbini çevirmesi sağlanır. orta karadeniz bölgesindeki değirmenlerin çoğunluğu bu tiptedir.

    özellikle ortaçağda su değirmenlerinin stratejik önemi vardı. un öğütmenin yanı sıra kerestecilik ve demircilik işlerinde de kullanılırdı. dolayısıyla gıda, yapı malzemesi ve silah yapımı bakımından özenle korunan stratejik bir tesisti.

    ülkemizde karadeniz bölgesindeki su değirmeni geleneğinin de çok eski dönemlere dayandığı bilinmektedir. bunların çoğu aynı zamanda gelir getiren aile değirmenleridir.

    buradaki coğrafi koşullar nedeniyle değirmenlerin suyu bent (kanal) ile sağlanır. bent yapımı da ayrı ustalık gerektirir. çünkü ideal debi için akarsuyun ne kadar yukarısından itibaren hangi uzunlukta kanal yapılması gerektiğini doğru hesaplamak gerekecektir.

    diğer zorlu bir süreç ise değirmen taşının teminidir. bu bölgenin kayaçları genellikle tortul kütle olduğu için, granit gibi sağlam kayaçlardan yontulan taşlar yüksek bölgelerden getirilirdi. bu ağır taşların yontulması hassas işçilik gerektirir çünkü yaklaşık 1 m çapında iki ağır taş arasındaki öğütme mesafesi milimetriktir.

    günümüzde bu değirmenleri yapacak usta kalmamıştır. en son büyük ustalardan biri, ibrahim kahyalardan durmuş altunordu idi. iyi eğitim almış, hassas ve titiz bir ustaydı. örneğin, inşaatta kullanılacak kumun elenmesi gibi basit görünen bir işe dahi büyük özen gösterir, bunu angarya olarak gören işçilere sabırla anlatırdı.

    kendi ağzından dinlediğim kadarıyla aktaralım: “bu kumun içinde kürdan kadar dahi kıymık olmamalı. eğer o kıymık gözden kaçarsa, suyu emdiği için şişer, değirmeni çatlatabilir, felakete yol açabilir.”

    inşaatın zemini toprak ise ve orada bir kaya tespit ederse, o kaya kütlesinin tamamını çıkarmadan işe devam etmezdi. bu zahmetli bir işti ve işçiler: “ustam, sağlam taş işte, yapalım üzerine gitsin!” diye sitem ettiğinde ise şu şekilde cevap verirdi:

    “bu zeminin tamamı taş olsa, dediğiniz doğru. eğer binanın bir kısmı bu taşın üstüne, kalan kısmı toprağa oturursa, zamanla toprağa basan kısım daha fazla çöker, değirmen yıkılabilir. ben bunun vebalini göze alamam!”

    durmuş usta 80’li yaşlarına kadar çalışmış, mesleğini öğretmiş ve değirmen inşaatlarına gözetmenlik ve danışmanlıkta bulunmuştur.

    kendisinden, değirmende balık tutulabildiğini de öğrendim: bunun için bent kurutulur. yani değirmen çalışmadığı zaman kanalın suyu kesilir, içindeki balıklar toplanır.

    su değirmeni karadeniz bölgesi kültüründe yer etmiştir. örneğindeğirmen sele gitmiş sen şakşak arıyorsun gibi deyişler türemiştir (“değirmeni sel almış, sen takılcak arıyorsun” da denir. takılcak ya da şakşak, tahılın miktarını ayarlayan küçük tahta bir parçadır).

    almanlar eski su değirmenlerini kültür mirası olarak koruyor. bizim de bunu örnek almamız ve bu mirası torunlarımıza aktarmamız gerekir.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap