25 entry daha
  • +

    sonra hiçbir vedanın tam olarak bir veda olmadığını anladığın bir anda, diline, kalbine usulca sızan bir bıçak parıltısıyla, kanadığını bile bile, sustuğunda havayı ağırlaştıran şeylerin tozundan, pasından kaçınarak, konuştuğunda sözcüklerin dolaylı bir yolla da olsa ona varacağını bilerek... dilini kanatan sözcükleri içinde dışarı kusmak için. dilinin paralanacağını, pişman olacağını bile bile. susmak ya da konuşmak pek bir şeyi değiştirmiyor aslında. bardakların yeri değişmiyor. çoraplar aynı çekmecede. düşüncelerin değişmiyor. gömlekler ütüsüz, askıda. sakallar uzamış, bacakların kendi kayasını taşıyanların ağırlıyla et kesmiş. ağrıyan bir şeyler var ama tam olarak nerede?

    seni daha canlı, mutlu, neşeli yapan şeylerin hatırası evin her yerinde öylece duruyor. aynı hatıralar acıtıyor. dünün ve bugünün farkı bu kadar işte. evden çıkmanla dönüşün arasına sıkışan her şey öyle önemsiz, anlamsız ki... arkadaşlar çağırıyor, dostlar 'iki bira içelim' diyor. dönesin yok, gidesin yok. nereye gitsen orası yıkılacak üstüne. nerede kalsan kaçak uykuların ve tütünün ülkesi olacak orası. bunun farkında olmak canını yakıyor. bir şeylere sığınıyorsun ki aslında sığındığın şeylerin sana böyle bir şey vermek gibi bir derdi yok. sonra onlara her mağlup gibi küsüyorsun.

    sonra bir çocuğun ardına saklanıyorsun. bir şeylerin sızısını dindirmenin en güzel yolu çocuklarla kör ebe oynamak. ardına saklandığın her kahkaha, her içten dilek, sağlıcakla kalmasını umduğun her temas orada öylece duran şeylerin hatırasını tutuyor. yanlış değil, belki bazen üzücü. belki hatırlamaya ihtiyaç duyduğumuz şeylerin anlamıdır bizi yaratan. belki unutmak istediğimiz şeylerin bizlere hatırlattığı duygularla baş edebilmek için verdiğimiz mücadelenin anıtıdır tüm bunlar. hatırlamakta yanlış bir şey yok, unutmakta olduğu kadar.

    her şey öylece sürüp gidiyor. acı veren tam olarak bu. acı var evet. orada öylece duruyor ama tutup karşına alıp konuşamıyorsun mesela. bir şeyler öylece durmuyor yerli yerinde. içinde kalkıp inen, sürekli hareket eden, bir şeylere çarpıp duran, kırıp döken, azalır gibi yapıp aniden bastıran, gece, gündüz, zaman, mekan tanımayan arsız bir şey var. söz dinlemiyor. bir tokat atabilsen yüzüne uslu durması için. bağırsan, çağırsan. gırtlağına yapışşsan. öyle sinsi bir düşman. hem canına okuyor hem gölge bkosu yapıyor. öyle bir vuruyor ki feleğin şaşıyor. göremiyorsun. yok, yapamıyorsun. gücün yok, sözün zaten geçmiyor. her şey ama her şey öylece sürüp giderken, içinde olup biten onca şeyin acı denen bu benzersizliğin kapladığı alana, hissettirdiği ağırlığa teslim oluşu... biliyorsun, farkındasın, uyumak, unutmak istiyorsun. bir şarkı çalıyor, film başlıyor, ışıklar sönüyor.... o düşüncelerle çarpışmamak için dünyanın en saçma, düşüncelerine kapılmaya hazırsın. her şeye gülebilir, her şeye, herkese kızabilir, evdeki perdelerle dövüşebilirsin. kalkıp gecenin bir yarısı kendine çay yapıyorsun. üstelik sevmiyorsun. sigara yanıkları gecenin perdelerini delip geçiyor. oralardan sokakları izliyorsun.

    en uzun gece... her şey ama her şey öylece sürüp giderken bir daha eskisi gibi olamayacağını bilmenin gecesinde... oysa her şey esikiden olduğu gibi işte... karanlık öncekinden daha karanlık değil, güneş daha parla doğmuyor. yağmur içini arındırmak için yağmıyor, çöpçüler çöpleri kendine daha fazla acıma diye toplamıyor. hiçbir şarkı, film ya da kitap onun için ya da senin için yazılmadı. tabii senin yazdıkların dışında. herkes için birisi, birisi için herkes... yerleşiklik ya da göçebelik... yas ya da mutluluk... her şey bildiğince sürüyor. isyan yok, acı yok, ah yok... hepsinden biraz var ama... bir süre de daha olacak, biliyorsun.

    sonra bir gün diğer günlerden daha iyi uyanıyorsun. değişen hiçbir şey yok ama daha iyi hissediyorsun. içinde tarif edilemez bir huzur, dinginlik var. dinmişsin artık. biliyorsun ama beklemiyorsun. dişlerini fırçalarken aynaya bakıp, işe gitmek yerine bir kıyıya inmek geçiyor aklından. yapıyorsun ya da yapmıyorsun. artık içindeki o tarifsiz acı tatlı bir tebessüme dönüşüyor. öfken dinginliğe. tüm kötü düşüncelerini geri alıyorsun. ah yok, beddua yok... değişen hiçbir şey yok aslında... hiçbir şey değişmiyor... nihayet anlıyorsun...
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap