9 entry daha
  • istanbula ilk geldiğimde büyükdere'ye yerleşmiştim ben ve insanlar birbiriyle:
    -fehim bey, istanbul'a mı gidiyorsunuz?
    -yok, istanbula dün gittim, sarıyere gidip geliicem... diye konuşurlardı.
    ben "ama, ama burası istanbul degil mi ki zaten..." diye 'yabancı'lasirdim duruma...

    yiğit kafenin hemen solunda, şimdi içinde bir kafe olan park, en sıcak günlerde dahi gölgeli ve serin oldugundan o masal ülkesi istanbulun masaldan çıkıp gelmiş insanlarının buluşma yeriydi... 60 yaşın üstünde üç dine mensup hatta bu üç dinin farklı mezheplerine mensup amcalar tavla veya bezik oynar, tadına doyulmaz muhabbetler gırla giderdi. misal, mümin amca, kitabına uydurup rahibeleri sirayla beceren papazın fıkrasını anlatır, nubar amca misilleme yapip muska yazmak bahanesiyle köyün kizlarını çıtırdan yiyen imam fıkrası patlatırdı... ben gündüzleri onların kahkaları arasında ıhlamur kokuları içinde birbirinden güzel romanlar okur, geceleri kayık kızaklarının üstünde bir avuç fıstık ve tuzlu leblebi ile iki şişe ucuz şarabı devirirdim. altımda dalgalar oynaşırken içimde "bütün gece ağlaaaadııım, dalgalar kucağııımdaaaaa..." şarkısı döner dönerdi... sonra, sonra da "o mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırdık..."

    ben istanbullu olamadım ama galiba büyükdereliyim...
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap