9 entry daha
  • hiçbir şey yoktur önermesini septiklerde ancak şu şekilde kaynaklandırmak mevzubahistir; pyrrho (i.ö.365-270) ve okulu, hatta okulundan çıkma diğer isimler hep bizim adlandırmamız ve anlayabilmemiz üzerinde durmuşlardır, bu açıdan bakıldığında "hiçbir şey yoktur" ile pyrrhocu "biz şeylerin doğasını bilemeyiz, duyumlarımız bize yalnızca onların görünümleri hakkında fikir verebilir" anlayışının örtüşmesi imkansızdır.

    pyrrho ve okulunda "eğer duyum, tüm bilgilerimizin kaynağı ise, duyumlarımızın dışına çıkamadığımıza göre; nesnelerin duyumlarla uzlaşıp uzlaşmadığını nasıl bilebiliriz?" sorusu tartışılırken, en nihayetinde düşüncelerimizin ve duygularımızın gelişimiyle, doğruyu yanlıştan ayırabilmek için herhangi bir mutlak ölçüte sahip olamadığımıza varmışlar, bu da doğrunun ölçütü olarak her duyumu kabul eden epikurosçular ve doğruyu sadece aklımız tarafından onaylanan duyumları ön plana çıkararak bulan stoalılar arasında kuşkucu düşünürler ne onu ne bunu seçmişlerdir. ölçüt güvenilir değildir, onların önermelerini "hiçbir şey yoktur" önermesine kaynak ilan etmek zordur; çünkü varlığın var olup olmadığı problemi yanında görünümün uygun dille adlandırılması problemi çarpışmaktadır. ikinci türden problemi arresilaus ve carneades'te görürüz. carneades bizim hiçbir şeyi kanıtlayamayacağımızı söyler, bunun agnostik bir tavır olduğu aşikar, bu hiçbir zaman nihilizmin babalığını vermez ona.

    frank thilly şöyle der bir yerde (a history of philosophy); "eğer hiçbir şey bilmiyorsak, bir an için hiçbir şey yokmuş gibi yargılamalarımıza ara vermemiz gerekmektedir... ahlaksal konularda bilginin kesinliği söz konusu değildir." (nihil a nihil/1'de bunu ahlaki açıdan belirtmiştim)

    modern nihilizm ile (yukarıda da belirttiğim gibi) carneadesçi "kanıtlayamama" problemi bir yerde örtüşür, http://www.epps.com/pointofview/ adresinde buna temas edilmiş, hem de egzistans açısından. "var olmak" ve "varlık" problemleri burada da karşımıza çıkar, modern nihilizmin anlamlandırma problemi işte bu yüzden carneades'e yaklaşır, ama bu yaklaşım bana kalırsa nihilizmi septiklerle bağdaştırmamız için yeterli veri değildir. zaten sonraki dönem kuşkucularından aenesidemus ve sextus'la öne sürülen bilginin belirsizliği yine tartışma konusu olmuştur. aynı nesneler farklı varlıklara farklı görünmektedir. aynı kişi, farklı duyumlara sahipken, onları farklı olarak algılayabilmektedir. aslında bu yeni kuşkuculuk çok da berikinden farklı şeyler söylememiştir, sadece descartes'a kadar özellikle de hiristiyanlığın karşısında sen tanrıya ve kiliseye kuşkuyla yaklaştığın vakit kellen gidiyordu, zaten descartes'ın çağında kilisenin gücü kırıldığından, kuşkunun boyutu "tanrıdan kuşkulanmak" a kadar varabilmişti. bu biraz da seçmecilik yani eklektik tavrın da etkisini gösterir.

    hadi modernini geçtik ya postmodern nihilizm'e ne demeli?

    ciddiye alan varsa buyursun, şuna bir göz atsın:

    http://www.doubter.net/id22.html
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap