1221 entry daha
  • tanıtımlarda obsesif safiye'yi görünce izlemem gerek dedim.
    çocukluk yıllarımı bana yeniden yaşatmayı başardı.

    dizideki safiye karakteri, neredeyse benim annem.

    hatta evet, annem kesinlikle.

    90'ların sonunda annemin normal davranışlar sergilemediğini fark etmiştim.
    babama sorduğumda: '' annen titizlik hastası manyamış ''demişti.

    titizlik hastası bir manyağın belirtileri babama göre şunlardı:

    ilkokula gidiyordum. geniş bahçesinin duvarları, taş örmeydi evimizin.
    ben, okuldan eve geldiğimde; bahçe kapısını açar içeri girer, evin kapısın önünde anneme seslenip umarsızca beklerdim.
    annem kapıda üzerimi değiştirir, ayağıma terlik verir, ondan sonra içeri sokardı. içeri derken; banyoya.
    direk banyoya. banyoda saatlerce liflenmekten derim kızarırdı. ( güneşte bile bronzlaşmayan şimdiki bembeyaz tenimi buna borçluyum* )

    babam, alışverişten eve döndüğünde ceketini çıkarırdı kapıda. koca adam sonuçta, annem benim gibi donuna kadar soyamıyordu sanırım adamı. ama onu da direk banyoya sokardı. elindeki poşetleri peçete ile tutardı. yere gazete serer, poşetleri gazetelerin üzerine yayardı. sonra bir eldiven ile, tüm ambalajlı ürünleri deterjanla(vim marka) köpürte köpürte yıkardı.

    ev dışında herhangi bir yerde tuvalete gitmemiz yasaktı mesela.

    kıyafetimizde küçük işaretler bırakırdı.
    okulda sıkışıp da tuvalete gittiğimde, eve giriş kontrolünde muhakkak anlardı.
    ''dışarıda tuvalet kullanmışsın libera, atletini eteğinin içine sağ taraftan sokmuştum ben, şimdi sağ tarafın ucu sola kaymış!'' diyerek, dünyanın kalayını basardı.

    saçlarım hep erkek traşı yapılırdı, biraz uzadığında da at kuyruğu toplanırdı. açık ve uzun saçlar, her türlü tozun ve mikrobun saçımla birlikte eve gelmesi demekti çünkü.
    çok kompleks şeylerdi anlayacağınız.
    lise bitene kadar hiç saçlarım açık halde okula gitmedim.
    armut gibi yüzüm pörtlerdi fotoğraflardan. mahallenin moglisi gibi hissederdim kendimi.

    ben de annem evde olmadığında, kapıdan dışarıya çıkar, saçlarımı salar, eşiğe ve kapı önüne çoraplarımla basar, koşarak o çoraplarla eve girer, halının üzerinde dans ederdim.
    yetmez, elimi toprağa sürüp saçlarımı ovuştururdum.
    tarifsiz bir haz duyardım bunu yapmaktan.
    annemin aşırı temizlik dürtüsüne karşı geliştirdiğim bir direnişti bu.

    o zamanlar keşke 8-10 yaşlarında değil de 18-20 yaşlarında olsaydım.

    annemin titizlik hastası değil, babamın uğrattığı travmalar sebebiyle geliştirdiği semptomların sonucu, obsesif bir birey olduğunu bilir; tedavi ettirir, şimdiki normal haline dönmesini 15 yıl önce sağlardım.

    annem şimdi ıspanakları sabunla yıkamıyor. en azından ıspanak poşetlerini yıkıyor:)

    ve ben kapı eşiğine ayakkabıyla basılmasından nefret ediyorum.

    edit: gelen sorular üzerine, evet maalesef benim de obsesif takıntılarım var annemden bana kalan. abimin de. kapı eşiğine birisi ayakkabı ile bastığında, çamaşır suyuyla temizlerken buldum kendimi kaç kere. lakin olayların bilincinde olduğum için kontrol altında tutmayı başarıyorum.
7548 entry daha
hesabın var mı? giriş yap