110 entry daha
  • liseye giderken, kitapcinin birinde bir kitap gormustum; izm’ler diye. kitaba dair bir sey hatirlamiyorum, ne icerigini, ne goz gezdirip goz gezdirmedigimi ne de baska bir sey. ama adini hatirliyorum, izm’ler. o zamanlar leo huberman’dan sosyalizmin alfabesini okuyordum, pek bir sey anlamamistim. daha sonra politzer’den felsefenin baslangic ilkelerini okumus, ondan ise “hicbir sey” anlamamistim. izm’lerden anladigim buydu, sosyalizm, fasizm, kapitalizm, bir nevi harcialem seyler.

    ayn rand’in, okumasi tipki bir daga tirmanmaya benzeyen, basta kolay gelen ama devam etmesi irade ve sabir isteyen, the fountainhead’i bizi (nispeten) kiyida kosede kalmis, objektivizm, kolektivizm, futurizm, determinizm ve modernizm gibi kavramlara yelken actiriyor.

    --- spoiler ---

    burada sonrasi kitabin icerigi ile ilgili spoiler icermektedir.

    ınsanin, nihai ve ahlaki mutluluga, kendisine bahsedilmis olan akil kavramini kullanarak, ve surekli kendi idealleri dogrultusunda ureterek ulasabilecegini savunan rand, (turkce'ye "hayatin kaynagi" olarak cevrilen bu eserinde) ogretisini, surekli yenilik yapmak isteyen ancak ayni hizla muhalefetle karsilasan howard roark isimli bir mimar uzerinden aktarir. (ancak bence kitabin ana karakteri roark degil, gelecegiz.) roark’in tasviri ayni zamanda, rand’in objektivizm felsefesindeki ideal insan tasviri ile aynidir. kitabin ve kahramanin ana temasi, bireyciligin kolektivizm ile olan catismasidir. (kitaptaki elestirmen toohey karakteri, tum eser boyunca, roark’un karsisindadir, keating’e “birlestir ve yonet” felsefesini anlattigi bolumde kolektivizm’i de aciktan savunmaktadir.) aslinda rand’in daha o zamanlardan, gunumuzdeki buyuk sirketlerin -bir nevi- stratejilerini gormesi de takdire sayan. kitap'ta, ayn rand’in futurist yonlerini de gorebiliyoruz. zaten, elektrik kesintisi ve banner’in 3 sent olmasi gibi bir iki konuyu cikartsaniz, romanin hangi yilda gectigini anlamakta zorlanabilirsiniz.

    rand icin, uretken bir egoizm, uretken olmayan bir kolektivizm’den evladir. roark, rasyonel yargisindan ve uretkenliginden asla taviz vermeyen, bencil ve egoist bir karakterdir. hatta sirf bu karakteri yuzunden, kovuldugu mimarlik ofisinden sonra, bir sure tas ocaginda bile calisir. roark bir cok haliyle insanustu bir varlik profili cizer. tum kitap boyunca roark’u son derece sakin, bir cok duygudan arinmis ve yalnizca kendi durtulerinin pesinden giden biri olarak goruruz.

    roark’un okuldan sinif arkadasi peter keating ise roark ile surekli bir yaris icindedir. keating kisa bir sure sonra kendisini harikalar diyarinda bulur ancak icinde bulundugu bu dunya asla gercek degildir, cizimlerinin hemen hepsini roark yapmistir, francon’un ofisinde isleri bir baskasina yikarak yukselir. sinsidir, asagiliktir, makyavelist'tir aslinda. aslinda biraz da, ahlaki degerlerden arinmis bir beyaz yakali ornegi verir. bir cok acidan baktigimizda roark’un tam zit tezahurudur. roark okuldan atilmisken, peter birinci olmustur. roark cizimleri yaparken, alkisi keating alir. roark’un asik oldugu kadina keating sahip olur vs. ancak burada roark’un anti-tezinin keating oldugunu soylemek zor, ve aslinda hem kitabin merkezindeki kisi hem de roark’un anti-tezi toohey'dir.

    roark’a ideal karakter demistik, objektivist demistik, zira roark, mutlak ozgurlugu, uyumsuzlugu ve bireyciligi temsil ederken, toohey, kolektivizm’i ve birlesmeyi temsil ediyor, ediyor da bunu pek masum sekilde temsil ettigini soyleyemeyiz. rand’in bireyselliginin onundeki en buyuk engel toohey. tum kitap boyunca lobi faaliyetleri yapiyor, halk ne isterse onu yaziyor, toplumu yonlendirmek istiyor, kendi sectigi adamlari kritik yerlere getiriyor. (bunu wynand-banner duzleminde de goruyoruz). “buyuk anitlari yikmaya kalkma. o zaman insanlari urkutursun. sen vasati, siradani, degersizi ov, o zaman buyuk anitlar zaten kalmaz” sozu aslinda kitabi ozetleyen bir kac cumleden biridir. toohey’in savasi dunyadaki tum roark’lara karsidir. roark kahramanligin ete kemige burunmus hali iken, toohey, kiskancligin, sinsiligin ve kizginligin vucut bulmus halidir.

    toohey, keating’in tukenis doneminde yaptigi bir konusmada da , felsefesini net bir sekilde ortaya koyar “bireyciliğe inanmıyorum, peter. ben kimsenin, diğerlerinin olamayacağı bir şey olduğuna inanmıyorum. hepimizin eşit ve birbirinin yerine geçebilir olduğuna inanıyorum.” oysa roark, herkesin birbirinden tamamen ve ozgun oldugunu varsayar, bu nedenledir ki eski tarzda (ronesans, roma, dor, korint , victorian) mimari eserler ortaya koymaktan imtina eder. roark’u bu esnada “sanat, sanat icindir”ci olarak nitelendirmek mumkun, oysa toohey “sanat, toplum icindir”ci’dir. roark, kendi cizdigi binayi yikmayi kendine hak gorur, cunku istedigi gibi olmadigi asikardir. toohey ise buna siddetle karsi cikar ve kendisine karsi inanilmaz bir kampanya yurutur.

    bir kac kelam da wynand’a etmek lazim. wynand da kahraman olabilir aslinda, yani roark’u biraz anti-kahraman olarak degerlendirirsek, wynand aslinda kahramandir. ancak wynand’in en buyuk zayif noktasi guc’e olan duskunlugu ile fikirlerini ve ruhunu surekli degisen popular kulture satmasidir. bu da ona - her ne kadar roark’i dominique, cameron , mallory ve mike gibi anlasa da- gecer not aldiramaz.

    roark, mahkeme salonunda fedakarligin tum kotuluklerin koku oldugunu savunur, ve kahraman olmak icin egoist olmak gerektigini savunur. roark “"dünyadaki ilk hak egonun hakkıdır. insanın ilk görevi kendisine aittir.” cumleleriyle insanoglunun neden buna direndigini anlatir.

    biraz komplo teorisi olabilir, ancak fight club ile arasinda bazi paralellikler fark ettim. ozellikle toohey’in, lois cook’un yazdigi ve kendisinin promote ettigi "kahraman safra tasi" romani. bu hikayenin tematik bir benzeri, fight club’ta “ı am jack’s raging bile duct” (ben jack’in ofkeli safra kesesiyim) olarak vardi. hem filmde hem de kitapta, tyler durden’in (hicbirimiz ozel degiliz soylemleri, kargasa projesi ve space monkeys gibi konularla kolektivist bir yaklasimla bakmasi, “narrator”un ise daha bireyci, daha egoist, konformist olmasi biraz toohey-roark antitezi tezini guclendiriyor gibi. elbette palahnuik’in kitabi okuyup, begendigi bir bolumden esinlenmesi de olasi.

    spoiler sonu...

    kitabin altini cizdigim bir suru yeri var, bazen sirf o bolumu isaretlemek istiyorsunuz ozellikle toohey-keating konusmalarinda. begendiklerimi de soyle birakayim.

    - ıste benim kurallarim; bir maddeyle yapilabilen sey, asla baska bir maddeyle yapilmamali. ıki madde asla birbirinin tipkisi degildir. dunyadaki hicbir yer de, bir baska yerin tipkisi degildir.

    - her insan kendi anlamini, bicimini ve amacini yaratir. baskalarinin neler yaptigi neden bu kadar onemli oluyor, sirf kendinizin degil diye neden kutsal sayiliyor? neden baskalarinin sayisi, gercegin yerini alabiliyor?

    - ısinle ilgili konulari asla baskalarina sormayacaksin. ne istedigini kendin bilmiyor musun? nasil dayanabiliyorsun bilmemeye?

    - hak edilen bir hayranlik sorumluluk demekti, hak edilmeyen hayranlik ise cok hostu.

    - dunyada pek cok unlu binalar oldugunu, fakat pek azinin yaraticisinin bilindigini, bunun da zaten boyle olmasi gerektigini, cunku, bir tek insanin hicbir zaman onemli bir sey yaratmis olmadigini soyluyordu.

    - serbest irade diye bir sey olamayacagina, cunku insanlarin yaratici durtulerinin de her sey gibi, icinde yasadiklari cagin ekonomik yapisi tarafindan saptandigina isaret ediyordu.

    - cunku merak etmek, kusku duymak demektir.

    -"ama bana hep, evliligin modasi gecmis bir sey oldugunu, ozel mulkiyeti gelistirmek icin kullanilan bir ekonomik arac oldugunu soylerdi"

    - dunya gorusu cok basitti; insanlar yeteneklilerle beceriksizler olarak ikiye ayrilmaktadir.

    - deha demek, geneli ifade etmeyi bilmek demektir, istisna da, ancak beklenmeyeni devreye sokmak olabilir.

    - eger yasalarimiz olmasini istiyorsak, bunun tek caresi, mumkun oldugu kadar az yasamiz olmasi demektir.

    - gercekten istedigim bir isi, bir projeyi, bir ideali bulursam butun dunyaya bagimli hale gelirim. her seyin diger seylerle bir baglantisi var, birbirimize oyle sıkı bagliyiz ki, bir agin icindeyiz hepimiz. o ag bekliyor ve hepimiz o agin icine tek bir neden icin itiliyoruz; sen bir sey istiyorsun, o sey senin icin degerli oluyor. onu senin elinden kapmak icin bekleyenler kim biliyor musun? bilemezsin. belki karisik ve uzaklarda olabilir, ama birileri onu kapmak icin hazir bekliyor, ve sen de onlarin hepsinden korkuyorsun, buzuluyorsun, surunuyorsun, kabulleniyorsun, yalvariyorsun, tek ki almasinlar, sen de biraksinlar.

    - aslinda aci cektikleri zaman insanlara bir parca saygi duymak mumkun. bir nebze gururlari oluyor o zaman. eglenirken hic donup baktin mi onlara? iste gercegi ancak o zaman gorebiliyorsun.

    - ınsanoglunun kendine sahip olma izni verebilecegi tek arzu, ozgurluktur.

    - ınsan birtakim fedakarliklar yapacak gucte degilse, hicbir seyin birincisi olamaz.

    - kendini bir saat dusun, ama baskalarini dusunmeye bir dakikani ayir.

    - durustlukten uzak bir seyi ne kadar durust yapabilirsen, o kadar durust olursun.

    - ulasilabilen bir sey fazla yuksek degil demektir, mantiksal aciklamasi bulunabiliyosa fazla buyuk degil demektir, dibi gorunuyorsa fazla derin degil demektir.

    - anlarsin, ben denize girerken de soguk suya yavas yavas girerek kendime iskence etmem. bir anda dalarim, kotu bir sokla karsilasirim, ama ondan sonrasina dayanmak o kadar da zor olmaz.

    - bir insanin yuzu kadar onemli bir sey yoktur. bir insanin yuzune ilk defa bakincaya kadar, onu gercek anlamda tanimamiza olanak yoktur. cunku o bakisla her seyi anlariz. o bilgeligin analizini yapacak kadar bilgeligi her zaman gosteremezsek bile.

    - her yalnizlik bir fildisi kuledir.

    - onemli sozu, yazinin (soylemin) basinda da sonunda da soyleme, en az beklenen yere sokustur.

    - temellerine indirgenince her konu basit olur. temeller de ne kadar azdir, bilsen sasarsin.

    - merhamet buyuk sevaptir, aci cekmeyi hakli gosterir.

    - onu sevme, yoksa dunyanin geri kalanindan nefret etmek zorunda kalirsin. boyledir bu is, ya biri ya oteki. birlikte olmaz. ayni gozlerle bakamazsin ikisine.

    - yoklugun varliga ustun geldigini sartsiz olarak kabul etme noktasina geliyoruz. bu da, kabul etmemeyi kabul etmek demek oluyor. bunu anlam kargasasi yaratmasin diye daha basit bicimde ifade etmeye calisacagim. hicbir sey, herhangi bir seyden ustundur.

    - hayatta iki sey vardir ki, onlardan erkenden kurtulmak gerekir; biri kisisel ustunluk duygusu, digeri, cinsiyete karsi olan abartili saygimiz.

    - toplumla karsi karsiya gelindi mi, olayla en yakindan ilgili olan, en buyuk isi yapacak ve en buyuk katkida bulunacak olan kisinin en az soz hakki vardir, soyleyecegi seyler en bastan reddedilir, cunku onyargili sayilir.

    - bir fikri yargilamaktansa, bir insani yargilamak daha kolay gelir.

    - durustluk bir fikri savunabilme yetenegidir, altinda da dusunebilme yeteneginin var olmasi gerekir.

    - dokunulmamis bir nokta var oldugu surece, hicbir sey gercek anlamda aci sayilamaz.

    - canli bir konuyla savasabilirsin, ama olu bir konuyla savasamazsin, olu konular tum olu seyler gibidir, asla silinip yok olmazlar.

    - mantiga karsi mantikla savasabilirsin, mantiksizliga karsi nasil savasirsin?

    - buyumelerin hepsi once bir yikimi gerektirir. omlet yapmak icin yumurtalari kirmak zorundasin.

    - ınsanlar birbirinden farklidir ama gunahlari hep birbirine benzer.

    - curumus bir agaca yildirim carpip agaci yiksa, herhalde bu yildirimin sucu degildir.

    - dunyadan ocunu almak istiyorsan cok kotu bir adam atmak istiyorsan, o adim kendini dusmanina satmak degil, dusmaninla evlenmektir. senin en kotu yanini onun en kotu yaniyla eslestirmek icin degil, senin en kotu yanini, onun en iyi yaniyla eslestirmek icin.

    - her zaman bir tanri bir de seytan vardir. ınsanlar seytanin bicimi konusunda yanilmislardir, o kadar.

    - buyuk bir kariyer ancak iki kisiyle saglanir, biri buyuk olan adam, oburu de, ki onu bulmak daha zor, buyuklugu gorebilecek, ve soyleyebilecek kadar buyuk biri.

    - en kanli savaslar, ya ayni dinin farkli mezhepleri ya da ayni irktan gelme kardeseler arasinda yasanan savaslardir.

    - eger bir duygu degisiyorsa, o duygu zaten hicbir zaman var olmamistir.

    - ınsanlari mutsuz eden sey, cok az secenekleri olmasi degil, cok fazla secenekleri olmasidir.

    - ıki yoldan ancak birini izleyebilirsin.

    - bizim icin kutsal olan seyler, herkesle paylasilmayan, orta mali olmayan, cekip kurtardigimiz seylerdir. oysa simdi, icimdeki her seyi herkesin gozu onune sermemiz, herkes ellesin diye ortaya acmamiz isteniyor. (1943’te yazilmis)

    - buyuk anitlari yikmaya kalkma. o zaman insanlari urkutursun. sen vasati, siradani, degersizi ov, o zaman buyuk anitlar zaten kalmaz.

    - saygiyi oldurdun mu, insanin icindeki kahramanligi da oldurmus olursun.

    - mutluluk kendine yeterli bir duygudur ve insani kendi icine donduren bir ozelligi vardir. mutlu insanlarin sana ayiracak zamani da yoktur, sana onem de vermezler. mutlu insanlar, ozgur insanlardir.

    - butun buyuk ahlak sistemlerine bak. ta dogu dunyasindan baslayarak. hepsi de kisisel zevki feda etmeyi ogutlemiyor mu? o laf kalabaliginin altinda hep ayni amac yok mu? feda et, kapilma, inkar et. yalan mi? hep tekrarlayip durdurduklari nakarati bilmiyor musun? vazgec, vazgec, razi ol, razi ol. gunumuzun manevi atmosferine bir bak. keyifli olan ne varsa, sigaradan tut da sekse, ihtirasa, kar etmeye, hepsi gunah sayiliyor. bir seyin seni mutlu ettigini kanitladigin anda, o seyi lanetlemis sayiliyorsun.

    - hangi ahlak sistemi fedakarlik ogutluyorsa, sonunda bir super guc haline gelmis, milyonlari yonetmistir. tabi ustunu biraz suslemek gerek. ınsanlara kendilerini mutlu eden her seyi feda ettikleri zaman, daha yuce bir mutluluga ulasacaklarini soylemek zorundasin. bu konuda fazla acik secik olman da gerekmez. bunun icin koca koca anlami belirsiz kelimeler kulan. “evrensel uyum”, “ebedi ruh”, “ilahi amac”, “nirvana”, “cennet”. yontemlerin en eskisi bu. eger fedakarliktan soz ediliyorsa hemen kac oradan. ortada bir fedakarliktan soz ediliyorsa, mantiksal olarak feda edilen o seyleri toparlayacak birilerinin de olacagi kesin zaten.

    - kisi tek basina dusunur, tek basina calisir. ama kisi tek basina hirsizlik edemez, somuremez ve yonetemez. soygun, somuru ve yonetme icin ona kurbanlar gerekir. bunlar bagimliliga isaret eden seylerdir.

    - buraya gelip, baskalari icin yasamayan bir insan oldugumu soylemek istedim, dunya bir fedakarlik alemi icinde yok oluyor.

    ilginc bir not, kitap, yazilmasindan alti yil sonra beyazperdeye uyarlanmis. aynd rand ozellikle mahkeme sahnesinin kitap ile birebir ayni olmasini sart kosmus, ancak yonetmen king vidor metinde degisiklikler yapmis. bunun uzerine ayn rand, aynisi olmazsa vazgececegini belirtmis (tipki kitap'ta roark'un cortlandt evi hikayesi gibi) ve neredeyse alti dakikalik mahkeme sahnesindeki tirat ortaya cikmis. filmin cekildigi tarih itibariyle de bir filmde gecen en uzun konusma sahnesiymis.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap