• o zaman bir kızla takılıyoruz. tamamen bedensel. yine böyle bedensel takıldığımız bir zaman zarfında, gusül abdesti almayı gerektirecek eylemlerin sonunda ben yatakta açmışım bacakları yatıp tavanı izliyorumm, kız da yanımda birileriyle mesajlaşıyor. uzun zamandır yumurtalıklarımda bir ağrı vardı ama ben bunu soğuklara vermiştim, bir de 2 ay önce yine cima etmeye giderken baktım güzel baksırım hala kurumamış hafif nemli giymiştim onu kışın göbeğinde. o sebepten "lan geçer bu ağrılar" diye çok dert etmemiştim. neyse agacım, benim yumurtalıklarda ağrı olunca istemsiz attım elimi taşaklara aha olması gerekenden fazla bir takım oluşumlar var gibi. kafa da yüksek. sayıyorum 3 çıkıyor. her seferinde 2 buluyorum ama sonradan bir namussuz gelip elime temas ediyor bizim rakam 3 oluyo. ben de 3 tane yumurtalık olsa bu zamana kadar fark ederdim yani. çok üstüne gittik çünkü dalganın. zorladık, horladık, olmayacak işlerin içine soktuk bu zamana kadar mümkünü yok anlardım ama ister istemez dışımdan düşündüm "ya benim 3 tane yumurtalığım var lan" dedim.

    -saçmalama be olsaydı çoktan fark ederdin bu zaman kadar. varikoseldir o

    kıza bak abi. nasıl tekte bunu aklına getiriyorsun sen lan. bu nece bir tecrübedir? ama yani bana varikoselin ne olduğunu açıklaması da lazımdı o an için. ona açıklatmam lazım ama benim bilmediğimi de bilmemeli. kuyruk dik olmalı.

    +ya yok ne variyosu ya, değildir.
    -variyos değil lan cahil varikosel
    +he işte dilim sürçtü
    -yalan atma. bilmiyorum de açıklayacam ne olduğunu
    +he bok. biliyom ne olduğunu.

    10 saniyelik bir sessizlik sonrası dünyanın en cılız sesiyle "bilmiyorum ne olduğunu" dedim. bu başladı bana anlatmaya. bütün belirtiler tutuyor birebir lan. ben varikoselim arkadaşlar. yarağı yedim.

    bu her şeyi bir ürolog tekniğiyle anlattı bana. araya bilmediğim birkaç terim falan soktu. tamam benim belirtiler tutuyor doğrudur ben varikoselim ama yani nasıl bir mevzu bu hastalık, ne yapar, çüküm düşer mi mesela? bunları soramıyorsun çünkü bir kez sana “cahil” demiş kız. ben kıyafetlerimi giydim apar topar koşa koşa gittim eve. açtım ekşisözlük’ü ilk giriyi okudum varikosel başlığındaki. adam yazmış işte gayet güzel. şimdi girdim tekrar okudum da gayet mis gibi anlatmış ama işte bizim kan deli. açtım google’a baktım nedir ne değildir diye. okuduklarım arasından sadece şu keywordleri hatırlıyorum.

    kısırlık
    iktidarsızlık
    enfeksiyon
    bu kadar abi, aklımda başka bir bok yok. bilgisayar ekranı karşısında en son dota oynarken yenildiğimde, karşı tarafta beni yenen çocuk benimle büyük dalga geçmişti sinirden ağlamıştım. bu konuyla ilgili de çocuğu bulma yolunda, hackerın birine bir götümü kaptırmadığımın kaldığı bir hikayem var.

    bir yandan ağlıyorum bir yandan yumurtalıkları yokluyorum. elime 3. top gelince daha çok ağlıyorum. bayram tatilinin başladığı günlerdi zaten. kafa nasıl çalışıyorsa bayramdan sonra giderim diye attım ben onu “yapılacaklar listeme” ama uyku tutmuyor gözümü. doktora gitmek istiyorum fakat gidemiyorum. bana anlatacaklarından korkuyorum

    -can bey sizde ilerlemiş varikosel var. kısır olmuşsunuz. bu zamana kadar neredeydiniz
    +doktor bey ben ne bileyim başıma bu işlerin geleceğini. hafif bir ağrıydı sadece
    -yok bu saatten sonra işe yaramaz artık organınız. ben bunu komple kesip yerine pipet takıcam. oradan işersiniz
    +allah belasını versin böyle tıbbın.

    böyle saçma rüyalardan uyanıyorum sürekli.

    dert içimde büyüyor da büyüyor. sıkıntıdan kanser olmama ramak kaldı. ulan dedim benim arkadaşım var ben ona açayım derdimi. arkadaşım dediğim de hakan anasını sikeyim. öyle arkadaşın ben amına koyayım.

    aradım bu deyyusu. hamza abinin kahveye gel sana anlatacaklarım var dedim.

    -ne anlatıcan lan. sır mı vericen bana. oha heyecanlandım. nası giyineyim gelirken?
    +ya olum senin kafan nasıl çalışıyo lan. gel işte bilader normal
    -ben kaşe mont aldım yeni, onu giyeyim

    biz akşamüstü gibi buluştuk hakan ile. arife günü olduğundan ortalık sakin. kahvede kimse yok. şartlar sır vermek için gayet uygun. ben her zamanki tez canlılığımla yarım saat önceden gittim, hakan ile yapacağım konuşmayı kafamda kuruyorum.

    bu elini kolunu sallaya sallaya geldi yanıma. oturdu. çayını söyledi. “anlat lan sırrını. sırrın önemli bir sır değilse başkalarıyla da paylaşırım” dedi. benim o an bu işten vaz geçmem lazımdı ama işte birine de anlatmam lazımdı.
    -olum ben varikosel olmuşum
    +kanser mi?
    -yok lan. dalgayla ilgili
    +mantar mı? kesin o karıdan kaptın
    -ya olum yok be.
    telefondan google a varikosel yazıp bunun önüne koydum telefonu. okudu okudu. yetmedi bana telefonumu verip kendi telefonunundan da biraz araştırma yaptı. sonra bana ilk sorusu “en son ne zaman 31 çektin” oldu

    -sabah çektim abi.
    +nasıldı?
    -ya hakan ne diyon. normaldi bilader.
    +rengi nasıldı
    -beyaz işte normal
    +git tuvalete 31 çek gel. rengine bir daha bak
    -lan salak mısın?
    +olum bi bildiğimiz var git çek gel

    ben çaresizlikten bu meczubun talimatına uyup, göt içi kadar kahve tuvaletinde yarım saat uğraşıp 31 çektim. bembeyaz mis gibi spermim vardı. biraz rahatlamış masaya doğru yürürken bizim masa kalabalıklaşmıştı. mehmet, ercan, hakan ve hakan’ın kucağında 5 yaşında bir çocuk oturuyorlar. ben hakan’a dik dik bakıp masaya oturdum. hakan, "bak biladerim bu abimin oğlu. tanırısın efe'yi. efe bak bu can. can kısır olmuş." dedi. ya ben sana neden sırrımı açıyorum ki zaten. ulan bayram tatilinde kafa dağıtalım diye memlekette kaldık hakikaten kafa dağıtacak duruma geldik. kurt cobain tarzı kafa dağıtmak. anladın mı? hı? amına koyuyorum ya göndermelerin. plaket falan lazım bana. hemen organize edeyim.

    -can bey merhaba. uzun zamandır yazdıklarınızı okuyoruz. size plaket verme gereği duyduk, inanılmaz göndermeler yapıyorsunuz. sırrınız nedir?
    +anan
    -ah işte yine bir gönderme harikasınız
    +ananız harika
    -üstat ya üstat. heykelinizi diksek taşaklarınıza beton yetmez
    +taşaklarımı karıştırmayın.

    ben masaya oturunca masadakiler başladı taziyeye. geçmiş olsun kardeşim, keçiboynuzu pekmezi ye, götünü keçiye yalat tarzında ipe sapa gelmez tavsiyelerle iyice bunaldım. işin ucu her seferinde ya iktidarsızlığa geliyor ya da kısırlığa. benim hükmüm verilmiş artık. bir de böyle geri kalmış kasabalarda, kısırlık ve iktidarsızlığın aynı şey olduğuna dair yaygın bir görüş mevcut. anasını sikeyim ben öyle dar kafalı orospu evlatlarının.

    “ne güzel işte bilader prezervatif kullanmazsın artık” diyorlar
    “kalkmıyorsa çaresi var olum. çubuk falan takıyorlar” diyorlar
    cinsel anlamda en aktif olmam gereken bir dönemde bir yerlerden bana cock block konuluyor ve ben bu konuyla ilgili diş fırçalamaktan aciz 3 tane göt ile hasbihal ediyorum. benim içim sıkıldı, bari okey oynayalım dedim. hakan, “hamza abi bizi çayla bi de okey takımı yollasana senin angut oğlanla” dedi. "ben oğluyum hakan abi ayıp oluyo" diyince hakan hemen mevzuyu değiştirdi

    -ulan bayramları sevmiyom abi işte herkes yarak var gibi geliyo memleketine. sana demiyom emre. seni de ayrı sikeyim 1 senede ne biçim boy atmışsın amına koyayım. üniversitede ne yiyonuz içiyonuz olum siz. bu arada can abin kısır oldu
    +abi valla yalan yok oldum olası size tav oluyordum ben ama hep babam sizi seviyo diye katlanıyodum.

    ulan çocuk haklı. bizim yüzümüzden babasından defalarca dayak yemişti
    hamza abinin orda tost yiyip açık ayran içtiğimiz zamanlarda, babası da emre'yi bizim masaya oturtur bizle birlikte tost yedirtirdi ona. kış olmasından dolayı ağzımdan mentollü olips vardı. babası emre'nin açık ayranı getirdi, koydu önüne. ben de ibnelik olsun diye çocuğun ayranının içine ağzımdaki olipsi attım çaktırmadan. hakan'a dönüp "hamza abi yeni kampanya başlatmış lan. ayranından olips çıkana bisiklet hediye ediyomuş" dedim, emre'nin duyacağı şekilde. çocuk zaten küçük, hemen dikti kafaya ayranı. katır kutur ağzına olips geldi tabi. aldı olipsten kalan parçaları eline, koştu babasının yanına. masaya geldiğinde suratında hamza abinin pençe izleri vardı. ağlaya ağlaya tostunu yedi. şimdi bu çocuk bizi nasıl sevsin

    biz benim dalga dümen hakkında konuşuyoruz, okey de dönüyo bir yandan. hakan da çift okey var. birini kucağındaki yeğenini alnına yapıştırmış oynuyoz. "pat" diye ses geldi hakan tarafından. hakan'ın kafa biraz öne gidip çocuğun kafanın arkasına çarptı. çocuğun alnındaki okey masaya fırladı. mehmet'de ilginç bir inanış var, okey ile ilgili. mesela yere taşını attın ve o da okey. kim önce fark ederse okey onundur diye biliyor. hop dedi aldı eline okeyi bu benim diyo. biz hakan'ın arkasında durup "siktimin salağı çocuğu kahveye mi getirdin?" diyen hakan'ın abisi tuna biye bakıyoz

    -ya abi nolcak. çocuk zaten zonguldak'ta büyüyo eninde sonunda kahveye düşecek.
    +ulan aptal sen nasıl amcasın lan. insan korur kollar yeğenini sigara dumanına getirmişsin çocuğu.

    sonra masaya baktı tuna abi. masada içinde pipet olan kivi var.

    +allah belani versin bi de bu kimyasal şeyden mi içiriyon çocuğa
    -yok abi ne alakası var. o benim kivim.

    kivi efe'nin di. hatta ilk kivisini benim yanımda içsin diye kahveci hamza abiye paşa kivisi yaptırttı (ılık kivi yani). ulan çocuk bir çekti kividen aklı döndü. manyak manyak oldu. çocuğa vegan sütü, yok keçi peyiniri nerde yarak kürek entel nane var yedirip içiriyorlar çocuk hidrojen bombasında bir tık az kimyasal içeren kivi içince kendine geldi.

    +lan sana çocuk emanet eden de hata. bu itlerin arasına çocuk mu getirilir.
    -abi öyle deme çocuklara ya. can zaten kısır oldu.
    +iyi amına koyayım bari soyu devam etmicek bu da ülkemiz için bir gelişme

    abisini ayrı kendini ayrı sikeyim. ulan hakikaten tuna abiyle ikisini birbirine vura vura dövmek isterim fakat tuna abi eski boksör. yedi sülalemi siker, hırsını alamaz gider bütün balkanlarda bizim soyumuzu arar bulur döve döve ülkeye sokar. adamın kontrol altında tutamadığı siniri var. bu tuna ile ilgili bir hikayem var aslında ama adamın başına iş açmamak için çok yerde bahsini geçirmiyorum.

    neyse mevzuyu yine uzattım.

    bayram tatili bitti ve ben 9 günlük tatil boyunca her gün 2 kere mastürbasyon yaptım. kabus görüyorum uyanıyorum hoop 31.

    parkların yanında geçerken cıvıldayan çocukları görüp “ulan benim hiç çocuğum olmayacak” diye dövüne dövüne eve dönüyorum. artık ızdırabım dayanılmayacak kıvama geldi ben de bastım gittim hastaneye. doktor eldivenini giyip biraz kurcaladı. “varikosel ihtimali çok yüksek ama ultrason çektirmeden anlayamayız” dedi. bana bir ultrason tarihi verdi 2 ay sonraya. sanki şampanya köpüğü son model golf alıcaz. bu nece sıradır. hani bizim sağlık sistemi avrupa'nın el ayasına değdirirdi. nolduk amına koyayım.

    üniversite hastanesine gittim hemen. orda da kurcalattık kendimizi. bu sefer bana 1 ay sonraya randevu verdi. giderek yaklaşıyordum vuslata ama 1 ay da çoktu benim için. babamı aradım, üniversite hastanesinde tanıdık var mı baba, rektör mektör var mı tanıdık dedim, sonuçta adam sürekli banka müdürleriyle pavyon pavyon gezen adam, vardır orda da bir götdaşı diye düşündüm. “ne rektör tanıması lan ben endüstri meslek lisesi mezunuyum” diyerek konuyu kapattı.

    ben bu konuyu hakan’a açtım. “benim bir tanıdığım var” dedi. ulan senin nasıl tanıdığın olabilir amına kodumun kopili demedim. fakat nasıl olduğunu hala bilmiyorum 1 hafta sonraya ultrason randevusu aldı bana. en son ben gireceğim ultrasona. adamlar benim için 30 dakika fazla mesai yapacaklar. nasıl taşaklı bir torpil ise hala sırrı çözülmüş değil.

    ben ultrasona girdim sonra tabi doktor hemen çözdü mevzuyu. bu varikosel seni ameliyata alıcaz. sana ameliyat tarihi yazalım dedi. ben yine en az 1 ay beklerken bir anda 1 hafta sonraya randevu almanın tatlı huzuruna nail oldum.

    doktor sabah erkenden ameliyat edeceği için bir gün önceden yatış verdi bana. anam babam çalışıyo, bilader şehir dışında ben bilin bakalım kime kaldım. evet doğru cevap. hakan'a kaldım.

    biz saat öğlen 2 gibi gittik odaya. odada yanımızda da bir yaşlı amca yatıyor. hakan odaya girer girmez "allah kurtarsın dayı" dedi. amına kodumun evladı sanki buca cezaevine gasptan giriyor.

    yarım saat sonra yanımıza hemşire geldi. doktor bey vizite çıkacak lütfen odanızda olun diye uyardı. hakan hemşireye "nerede duş alabiliyoruz" diye sordu.

    ben biraz gergin bir şekilde doktoru bekliyorum. hakan yanımda dayıyla muhabbet ediyo.

    -dayı senin neyin var?
    +prostat var bende yiğenim
    -geçmiş olsun. prostat muayenesi için zor diyorlar
    +zor tabi zor.
    -acıdı mı?
    +acımadı.
    -hee bu da insanın kafasını kurcalar işte. benim mabat bu kadar geniş mi lan diye düşünür insan
    +krem sürüyo eline
    -ben sırf ileride götüme parmak sokmasınlar diye oturarak işiyom dayı

    hayatımda almamam gereken gereksiz bilgileri tek seferde almışken bir anda içeri bir heyet girdi. başlarında benim doktor. "can bey merhaba. öğrencilerime varikosel tanısı konulmuş yumurtalık örneği göstermek için buradayız. izniniz olursa siz muayene etmek isteriz" dedi. arkasında 7 tane öğrenci. allahtan hepsi erkek. ben kem küm ettim fakat üniversite hastanesindeyiz amına koyayım. buranın da böyle derdi var diye mecbur kabul ettim.

    ben donu sıyırdım. sıyırır sıyırmaz "hımm" diye bi ses geldi. arkamdan da bir kahkaha koptu. hakan tabi kim olacak başka densiz orospu evladı var mı odada.

    önce doktor yokladı yumurtalıkları ve sonra 7 tane adam kurcaladı da kurcaladı. kimi cidden topumu tutuyo benim de canım yanıyo "ıh uh" diyorum. doktor "arkadaşlar biraz dikkat" diyo sadece. ya göt, iki tane çaksana o gözlüklünün ağzına. stres topu gibi avucunda yuvarlıyor benim taşağı.

    haddinden fazla teşhirin beni yorması sonucu biraz kestireyim diye yattım yatağa. hakan'da indi aşağı. uykumun en güzel yerinde beni dürterek uyandırdı.

    -kalk lan yan odadan ölü çıktı bilader. biri öldü
    +hayda nasıl ya

    ben uyku sersemi yerimden doğruldum, hakan'da bizim kapıdan yan kapıya doğru kafasını hafif uzatıyo ne oluyo ne bitiyo bakmak için. sonra geldi oturdu yanımdaki koltuğa bir şey olmamış gibi. "nolmuş lan" dedim.

    -abi bir şey yok ya. yandaki adam çişe kalkmış
    +lan nasıl karıştırdın ölümle bunu
    -abi adamı refakatçi sandım. boynu bükük odadan çıkınca öldü sandım biri. meğer adam hastaymış çişe gidiyomuş

    hastane bahçesinde makinadan yüzlerce kahve içtik, sigara içtik, hemşirelerle muhabbet etmeye çalışıp "lütfen odanıza" geçin diye uyarılar aldıktan sonra gün bitti ve ameliyat sabahı geldi.

    narkozsuz belden aşağımı uyuşturarak, kasıktan girdiler bana. ameliyat 1 saat kadar sürdü. ulan ameliyathane de ilginç ha. içeride müzik çalıyo. yani aslında içeride müzik çalması benim ameliyatın ne kadar önemsiz bir ameliyat olduğunu yüzüme tokat gibi çarptı.

    taburcu olmaya yakın doktor geldi. benden önce hakan atladı.

    -arkadaşımız kısır oldu mu doktor bey?
    +sen neden merak ediyorsun bunu sanki karısı gibi

    lan işte bu amına koyayım. işte bilim bu bilader. profesörlük bu. allahım şanşölyesin sen doktor bey. allahın adını verdim oğlum olursa senin adını koyucam.

    hakan morardı bu sefer kahkaha sırası bendeydi. baya büyük bir kahkaha attım. yandaki prostat dayı uykusundan uyandı.

    taburcu olduktan sonra 1 gün evde dinlendim ama doktor 2 hafta cinsel aktivitede bulunma dedi ve ekledi "ne eşli ne eşsiz" okumuşu adam tabi 31 çekme sakın diyemiyor.

    işin özü ben kısır olmadım sevgili arkadaşlar. hakan hala bana kısır muhabbeti yapar ben de her seferinde "karım mısın olum sanan ne amına koyayım" diye onu lal ederim.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap