20 entry daha
  • daha önceleri çok da ilgilenmediğim diyanet takvimi arkasındaki yazılardan 9 aralık 2008 pazar günkü yazının başlığı. yazı ise:

    yaşlı bir usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. hayattaki hiçbir şeyden mutluluk duymayan çırak tuzu alıp döndüğünde, ustası ona bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi. çırak, yaşlı adamın söylediğini aynen yaptı, ama tuzlu suyu içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. "tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "çok acı'" diye cevap verdi. yaşlı usta anlamlı bir şekilde gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. hiçbir şey söylemeden sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü. ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atarak gölden su içmesini söledi. söyleneni yapan çırak, ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken yaşlı usta aynı soruyu tekrar sordu "tadı nasıl?" "ferahlatıcı!" diye cevap verdi genç çırak. "tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam. "hayır" diye cevapladı çırağı. bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi: "hayattaki ızdıraplar tuz gibidir; ne azdır ne de çok. onun miktarı hep aynıdır. ancak bu ızdırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. dertli ve acılı olduğunda yapman gereken tek şey, ızdırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."
57 entry daha
hesabın var mı? giriş yap