603 entry daha
  • yazarken bazen abarttığımı düşünüyorum. nihayetinde bu bir dizi. tamamen kurgudan oluşan bir eğlencelik. bir vakit geçirtgeci. yaşanan her olayın gerçekle birebir uyumlu olmasını beklememiz yanlış olur. ama kardeşim öyle şeyler var ki dizi de olsa film de olsa insanın kafası takılıyor. "lan bu böyle değil ki" diyor izleyici ekran başında. yani ben diyorum en azından. tamam, ayrıntısını siktir edelim ama ne kadar kurgu da olsa birazcık olsun, küçücük de olsa bir gerçeklik bekliyorum ben bu kurgudan.

    - yok mu bu memleketin polisi yahu? daha önce de yazdım bunu. şehrin göbeğinde sokakta silahlı çatışma oluyor, mayın (evet lan bildiğin mayın) patlıyor, çatışan taraflar kaçınca da olay bitiyor. ne bir polis, ne bir görgü tanığı, ne bir ifade, hiçbir şey yok. bu hafta yine aynı şey. memati efendi gündüz vakti koskoca otelin önünde, sokağın ortasında arabanın camını patlatarak içeridekini camdan dışarı çıkarıyor, bir güzel dövüp kamyonun altına atıyor, kamyon herifi eziyor. etrafta polat, abdülhey, erhan, nevzat, pürmüz hepsi var. tarak gibi dikiliyorlar. sonraki sahnede bakıyoruz ki o da ne? hepsi ellerini kollarını sallaya sallaya ofise gelmişler. lan hiç mi kimse görmedi olayı orada? o kamyonun şoförü hiç mi polis neyin çağırmadı? hepiniz cümle alemin yakından tanıdığı tiplersiniz. hadi olay yerinden kaçtınız diyelim, 2 dakika içinde görgü tanıklarının ifadesine başvuran polis, yeri yurdu da bilinen ofisinize doluşup "adamı kamyonun altına atarak öldürmüşünüz bizimle merkeze kadar gelip ifade vereceksiniz" falan demez mi memati'ye? bu kadar rahat adam öldürülebiliyor mu yani bu memlekette? kurgu da olsa, dizi de olsa benim şuncacık gerçekliği aramam saçma mı yani?

    - ulan siz ne sikko bir ekipsiniz öyle sayın polat alemdar ve ekibi. neresinden başlasam, hangisini yazsam diye düşünüyorum ama her dakikada, her saniyede bir mallıkla karşı karşıya kalıyorum. yani bu kadar da olmaz ki birader tüm ekip olarak mal olunmaz ki. şu hakan denen zibidiyi kaçıncı defadır elinizden kaçırıyorsunuz. olmuyor işte bir şekilde kaçıyor demek ki bu adam. iki gün boyunca dayak yemiş sandalyeye bağlı adam, tek gözü görmeyen dört kurşun yemiş yatağa kelepçeli hasta adam sizin gibi altı tane mal değneğini bir şekilde ekip her sefer kaçıyor kardeşim. bu ekiple türkiye'yi nasıl kurtaracaksınız? ihtiyarların başkanı götünü toplamaktan aciz bu ekibe nasıl güvenip de devlet sırlarını emanet eder yahu?

    - nerede ilk sezon kurtlar vadisi'ndeki akıl dolu pusular, tuzaklar. nerede kurtlar vadisi pusu'daki aptal takipler, gerizekalı planlar. neymiş efendim, ağa babaları polat'ın ofisinden çıkar çıkmaz iskender'e giderlermiş de bunlar da takip edermiş. plana bak. iskender senin gibi mal mı lan? takip ettirir mi kendini? düşünmemiştir mi sanıyorsun bunları? hadi çıkışta iskender'e gitmezlerse, doğrudan ofislerine dönerlerse ne olacak? ya da önce iskender'e gidip oradan sana gelirlerse ne bok yiyeceksin? bir akıllı sen misin? bir de o koltukta bir bok becermiş, dünyanın en mükemmel planını yapmış gibi kasım kasım kasılman yok mu, ağzının ortasına iki tane indiresim geldi. "nazım'ı takip et" diyorsun abdülhey'e. ulan bomboş yol, nazım'ın kıçının dibinden gelen bir bmw. öyle takip mi olur? acemiler yapmaz böyle bir şeyi. herif bunu planlayıp senin yolunu kessin diye tır bile yerleştirmiş oraya, sen bmw ile kıçının dibinden takip etmeye çalışıyorsun bomboş yolda.

    - yine kasıla kasıla ikinci bir tuzak kuruyorsun iskender'e. koskoca milletvekilini yem olarak kullanıp "seni öldürmeye geldiklerinde ben de onları takip edeceğim" diyorsun. bak bak sanki öldürmeye bizzat iskender gelecek. hadi yaptın planı, erhan ve nevzat isimli iki dangalağı da görevlendirdin. kendin niye ofiste kasılıyorsun lan peki? madem "benden habersiz bir şey yapmayın" diye talimat verdin, madem haberi alınca kalkıp gidecektin, baştan kalkıp gitsene onlarla, operasyonun başında dur. "dur ben geliyorum" ne demek lan? herif içeri girip kafasına sıkıverse ne olacaktı? koca milletvekilini yem diye kullan, korumaya da iki tane şaşkını gönder, kendin ofiste kasıl. iş ciddiye binince "dur ben geliyorum". senin ofisin oraya beş dakikalık yolda mı? nereden geliyorsun, nasıl geliyorsun? erhan sana "abi şüpheli adamlar var" dediğinde o şüpheli otele girip adamı tarasaydı "trafikte kaldım yetişemedim" mi diyecektin? el mizancı mıdır nedir onlar da polat efendi'nin keyfini bekliyor zaten. gelse de harekete geçsek diye.

    - ulan madem şehrin herhangi bir yerindeki her türlü operasyona beş dakika içinde yetişebilme kudretin var, hüsnü bey kardeşim "iskender tuncay'ı aldı" diye telefonla aradığında niye ekip halinde ilyas salman çöküşü yapıp "vıyyy getti gülo getti vallah getti" modeli yıkılma yaşıyorsunuz ki lan? çöküp ağıt yakılacak zaman mı? atlayıp arabaya gitsene, günlerdir yetmiş yoldan takip edip de sonunda eline aldığın iskender, ruh ve sinir hastalıkları hastanesindeymiş işte. tuncay da orada. atlayıp arabana her yere beş dakikada yetiştiğin gibi yetişip çöksene tepesine, kurtarsana tuncay'ı.

    - o deli diye aşağılayıp durduğunuz hüsnü bey kardeşim hepinizden daha zeki, daha akıllı be. asu hanım'ın bir işler çevirdiğini sezip takip ediyor. gelip tuncay'a rapor veriyor, tuncay efendi ki ilk sezonların deve tuncay'ı, çakır'ın "abi" diye hitap edip hürmet gösterdiği, zamanında konseye girmiş, en üstlere çıkmış deve tuncay'ı, sikinin keyfine inanmıyor hüsnü'ye. sanki her yer güllük gülistanlık, her şey mükemmel, lay lay lom. adam aşık olmuş. bir zamanlar turan kaçgar'ın elemanı olan kişiye toz kondurmuyor. hastaneden adam kaybolmuş, kadında bir şüpheli hareketler var, hüsnü bey kardeşim kendi inisiyafitiyle bunu belgeliyor, ama yok. o taşşaklı adam gitmiş, yerine saftorik bir aşk adamı gelmiş. şu hüsnü bey kardeşimi aşağılayıp durmaktan vazgeçip has adamınız yaparsanız adam tek başına memleketi kurtaracak haberiniz yok. tuncay'ı evinde öldürmeye gelen adamı abajurla vura vura etkisiz hale getirdi. tıbbi cihaz kaçakçılığı ile devleti dolandıranların deposunu yaktı. müthiş zekası sayesinde polat'ı yaralı yattığı hastaneden kaçırdı. tıbbi malzemelerden molotof kokteyli yapıp muro'nun sağlık ocağı baskınını bertaraf etti. polat, elvan hemşire'nin evinde yaralı yatarken memati'ye pusu kurulduğunu eve yetiştirdi, memati'yi kurtardınız. karacadağ'a suikast yapılacağını söyledi, size hakan'ı yakalattı. asu hanım'ın bir haltlar karıştırdığını söyledi, inanmadınız. iskender'in tuncay'ı aldığını söyledi, emmi oturuşu yapıp ağıt aktınız. lan bırakın be, herif hepinizden çok çalışıp arkanızdan götünüzü topluyor, siz anca mıy mıy edip duruyorsunuz, bir de üstüne adamı deli diye aşağılayıp dalga geçiyorsunuz. tuncay efendi şu işler hallolunca yol verecekmiş* kendisine. siktir git kendine yol ver eşşeoğleşşek.

    - ya sevgili figüran koruma kardeşlerim. biriniz de attığınızı bi tutturun, ıskalamayın da şu polat ya da ekibinden biri bir vurulsun artık ya. biriniz de tutturun şu polat'ı ve ekibini be. üç kişilik ekip ordu gibi korumaların arasına dalıyor, ne hikmetse korumaların attıklarından bir tanesi bile isabet kaydetmiyor, çıtonk çıtonk diye oradan buradan sekiyor, ama polat ve ekibinin her attığı maşşallah tam kafadan, göğüsten adamları indiriyor. hadi ölmesin vazgeçtim, ölmüyor da zaten. ayağından falan vurulsun bari bir tanesi. kurşun sıyırsın bi yaralansın lan bi şey olsun gözünüzü seveyim be.

    - tecrit odası denilen şeyin kapısı penceresi olan, pencereleri sokağa açılabilen, odaya konanların pencereyi açıp rahat rahat dışarı kaçabilecekleri yerler olduğunu da öğretmiştir bu dizi bana.

    - bölümler önce dizinden vurulan ibrahim velid'in topallaması iyi bir ayrıntıydı. devamlılık açısından tebrik ettim sizi bu konuda. arada tebrik de ederim yani. demedi deme raci.
3168 entry daha
hesabın var mı? giriş yap