22 entry daha
  • soyut dışavurumculuk ya da amerikan soyut dışavurumculuğu, insanların ''şimdi bunun nesi sanat'' dediği bunun , şunun ve şunun gibi eserlerin dâhil olduğu sanat akımıdır.

    şimdi bu sanatçılar ne yapmak nereye varmak istemektedir, ona bakalım.

    1930'lar ve devamında gelen ikinci dünya savaşı avrupa'da büyük bir istikrarsızlık yaratmış, almanya ve italya gibi kültür zengini ülkelerde totaliter rejimlerin yükselişi sanat dünyasına büyük bir darbe vurmuştu.

    bu korku ve baskı ortamında pek çok sanatçının abd'ye taşınması, sanatın merkezinin paris'den new york'a kaymasına neden olmuş ve günümüzde yazılımcı göçüne benzer bir sanatçı göçü yaşanmıştı.

    bu büyük göç, amerikalı sanatçılar üzerinde de büyük bir etki bıraktı. bunlardan biri olan alman ressam hans hofmann, 1932'de almanya'dan abd'ye taşınmış ve açtığı sanat akademisiyle sanatçı ve eğitmen olarak güçlü bir değişime neden olmuştu.

    savaş sonrası giderek canlanan amerikan ekonomisi de daha fazla avrupalı sanatçının new york'a taşınmasına neden oldu. yeni açılan galeriler, okullar ve lokaller zengin bir sanat ekosistemi yaratmış; eleştirmenler, küratörler, gazeteciler ve sanat tacirlerinin daha sık sosyalleşmesine yol açmıştı.

    şimdi buraya kadarını unutmadan 1929 büyük buhran dönemine bakalım. 1929 ekonomik çöküşü her sektörden insanı etkilediği gibi sanatçıları da çok zor durumda bırakmıştı. abd yönetimi bir yandan ekonomik krizle boğuşurken diğer yandan sanatçıların zor durumda kalmasına çözüm üretmeye çalışıyordu.

    işte böylesi zor bir dönemde başkan franklin delan roosvelt önderliğindeki abd yönetimi sanatçılara destek için 1933-34 yıllarında kamusal sanat yapıtları projesi başlatmış ve bu çalışmalardan alınan verimle ''federal sanat projesi'' adı verilen destek 1943'e kadar devam etmiştir. bu amaçla yaklaşık 10 bin sanatçıya 150 bin eser ürettirilmiştir. proje kapsamında hastane, okul ve hapishane gibi kamu binaları için 2566 adet duvar resmi yaptırılmıştır.

    bu sayede sanatçılar işsiz ve aşsız kalmaktan kurtulmuş; aynı zamanda bu üretken dönemde kendi kişisel üsluplarını olgunlaştırmış ve avrupa'dan gelen sanatçıların da etkisiyle amerikan soyut dışavurumucu geleneğin temsilcileri olarak yeni bir sanat akımı başlatmışlardır.

    1940'lı, 50'li yıllarda uluslararası sanat ortamına damgasını vuran bu yaklaşımı şekillendiren isimler, her biri kendi özgün soyut temelli üslubunu geliştirmiş sanatçılardır. new york okulu olarak da bilinen bu yaklaşımın başlıca sanatçıları arasında, jackson pollock, willem de kooning, clyfford still, barnett newman, mark rothko, robert motherwell, franz kline, adolph gottlieb gibi isimler yer alır.

    amerikalı soyut dışavurumcular üzerinde önemli etkisi olmuş sanatçılar arasındaysa, kendi okulunu açmadan önce birçok amerikalı ressamın eğitim gördüğü new york art students league'de eğitimcilik yapan hans hofmann'ın yanı sıra arshile gorky de vardır. hofmann, "saf resim"den yana bir sanatçıdır; 1920'de abd'ye göç eden ermeni ressam arshile gorky ise kimilerine göre son gerçeküstücü, kimilerine göre ilk soyut dışavurumcu olarak gerçeküstücülük ile soyut dışavurumculuk arasındaki köprü olarak nitelendirilmiştir.

    soyut dışavurumculuk kısaca şunu anlatmaya çalışmıştır: nazi ve sovyet baskıcı rejimlerinin ''sanat toplum içindir'' zorbalığına karşılık tam bir özgürlük istenci ile sanatın nasıl yorumlanacağını tamamen insana bırakmıştır.

    tuvaldeki resmi inceleyen insanın o resimde ne bulduğu, ne düşündüğü ve ne hissettiği konusunda sınırsız bir özgürlük ortamı yaratmıştır.

    evet, sanatçı dünyayı değiştirememiştir ama o sanat eserini inceleyen insana düşünce ve duygu durum olarak serbestik sağlamıştır. mark rothko gibi 4-5 metre kareleri bulan resimler, bu büyük boyutlarıyla insanı resmin içine çekmeye çalışmıştır. buna ne anlam verileceği yine insana bırakılmıştır.

    savaş, baskı ve zorbalık egemen olsa da özgürlüğe engel olamamıştır. çünkü özgürlüğe anlam katacak yine insandır.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap