23 entry daha
  • bu kitabın "bebeğin hikayesi"* başlıklı, kafkanın hayatından bir öyküyü içeren bir bölümü vardır ki, bu zamana kadar okuduğum auster romanları içinde (ki hepsini okudum, sonuncuya da henüz başladım) beni en çok etkileyen bölümlerin başında gelmektedir. auster'in bu hikaye ile "yaşamın acılarına, zorluklarına, iniş çıkışlarına karşı insanın hikayeler yaratması bu acıları ve hayatı daha katlanılır kılar mı" sorusuna verdiği yanıt, insanda ciddi bir rahatlık yaratıyor:

    --- spoiler ---

    the story of the doll

    during the final year of his life, when he was living in berlin, kafka apparently liked to go for an afternoon walk in the park. one day he happened to meet a young girl who was sobbing for having lost her doll. to cheer her up, kafka explained that the doll ‘has gone off on a trip’. as evidence, for the next three weeks he produced every day a letter written by the doll, met her at the park and read it to her. in time, the little girl stopped missing her plaything: because kafka gave her a story, a story where the doll got married in the end and when a person is lucky enough to live inside a story, to live inside an imaginary world, the pains of this world disappear. for as long as the story goes on, reality no longer exists.

    --- spoiler ---

    bu arada gördüm ki, son romanı karanlıktaki adam*da da üstad buna benzer bir hikaye kurgulamış. burada da kitabın kahramanı august bill, "uykusuz bir gecede, anımsamak istemediği düşünceler ve olayları, karısının ölümünü, torununun erkek arkadaşının irak`ta vahşice öldürülüşünü kafasından kovmak için, kendi kendine öyküler anlatır." son yıllardaki gözde izleği bu olsa gerek kendisinin. bu kitaba dair eleştiriler, övgüler ve izlenimler ise bir başka entryde artık.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap