4 entry daha
  • otuzların sonunda, indianapolis'te doğan frederick dewayne hubbard; kanımca gelmiş geçmiş en iyi birkaç trompetçiden biridir. elbette kenny dorham, dizzy gillespie, miles davis, lee morgan, donald byrd, ve clifford brown gibi büyük ustalar varken neden hubbard? sorusu okuyucudan gelebilir; ancak teknik ve akıcılık, biraz da tarz farklı olarak hubbard'ı tüm trompetçilerin üzerinde tutarım. miles davis kadar mükemmel besteleri yoktur, lee morgan gibi sakin ve derinden de ilerlemez pek; yine de konu eğer trompeti konuşturmaksa, freddie hubbard dünya üzerindeki -her ne kadar şu anda sağlık problemleri nedeniyle aktif olarak trompeti bıraksa da- en iyi isim.

    cool ve modal cazdaki başarısını hard ve post bop üzerinde pekiştiren, aynı şarkıda hem trompet hem flugelhorn çalarak aklımıza mukayet olmamızı zorlaştıran bu büyük efsane, çok da erken denmeyecek yaşta; lisede başlamıştır trompet çalmaya. okul bandosunun sıkıcılığından 'mecburiyet karşısında kendimi eğittim.' diyerek nitelemiş, birkaç yıl içinde indiana senfoni orkestrasında kendine yer bularak biraz sivrilmiş, en sonunda wes* ve monk montgomery kardeşlere katılarak kendini piyasa kavramının içinde bulmuştur.

    on dokuz yaşında new york'a göç etmesiyle, hiçbir şekilde önlenemeyecek yükselişi de başlar. ismi henüz duyulan indianalı çocuk, philly joe jones, sonny rollins ve eric dolphy gibi dönemin seçkin isimleriyle tanışır. önceleri konserlerde adam gerektiğinde çağrılan kişi olarak anılırken, zamanla sideman olarak bilinmeye başlar. lee morgan'ın uyuşturucu sorunları nedeniyle yalnız bıraktığı dizzy'nin yanında bir süre pişip, ardından ilk stüdyo albümünü çıkarmaya karar verir, ve ilginç bir albüm ismi seçer.

    open sesame, debut olarak caz tarihinin en çok ilgi çeken ve başarılı olarak görülen albümlerinden biri olup, aynı zamanda hubbard'ın all or nothing at all yorumuyla miles davis'i çıldırtacak kadar iyi bir tekniği olduğunu doğrulamıştır. tabi, mccoy tyner'ın katkısı asla yadsınamaz. birkaç yıl içinde hank mobley ile goin up'ı, jimmy heath ile hub cap'i çıkaran freddie; kariyerinin zirvesindeyken hub-tones ile -deyim yerindeyse- ortalığı dağıtır. you're my everything'den lament for booker'a; her anlamda cazgeçilmez bir albümdür hub-tones. öyle ki, bu albümde birlikte çaldığı herbie hancock hubbard'a sidemani olmasını teklif edecek, ve freddie hubbard'ın olgunluk çağına adım adım ilerlemesini sağlayacaktır.

    empyrean isles ve maiden voyage. modal müzik, daha doğrusu modal caz tanımının ta kendisi olan birbirinden başarılı iki herbie hancock albümünde trompet ve flugelhornda yine hubbard vardır. zaman geçmiş, artık statik çalan freddie yerine improvizasyonunu çılgınca geliştiren ve village vanguard'ı kendinden geçiren freddie hubbard sahneye çıkmıştır. hancock ile çaldığı süre içerisinde 'sideman olarak yaşayamaz' diyenleri haklı çıkararak, blue spirits'i 1965 sonbaharında piyasaya çıkarır. hard bop, bir trompetçinin gözünden/kulağından ancak bu kadar yansır, bu derece güzel aktarılır. detaylar için (bkz: #14563159)

    gel gelelim, tarih 1970'i gösterdiğinde klasik caz maalesef eski popularitesini kaybetmiş; sadece belli kitlelerce sevilir olmuştu. fusion ve soul funk buram buram akıyor, cazcılar kendini bu alanlara yönlendirip; bir süre sonra depresyone ve bunalıma giriyorlardı. ancak hubbard'ın en bilindik eserleri de tam bu dönemde ortaya çıktı. her caz bar***ın 'cazgeçilmezler' bünyesinde yer alan red clay ve sky diveve straight life isimli üç albüm; herbie hancock, ron carter, jack dejohnette ve joe henderson gibi büyük ustaların hubbard'ın yanında yer aldığı eşsiz kayıtlardı. yine de hubbard klasik caza bağlılığını dexter gordon'ın generation* isimli albümündeki performansıyla kanıtlıyordu. detaylar için (bkz: #14515221) ve (bkz: #14550889)

    yetmişlerin sonundan doksanlara kadar gerek çıkardığı albümler, gerekse çeşitli ülkelerde hancock ve henderson'la verdiği konserler büyük beğeni toplasa da; 1988'deki tokyo/japonya konseri öncesi yapılan röportajda şöyle demişti: "ellilerin sonunu ve altmışların başını çok özledim. biliyorum, bir daha geri gelmeyecek o zamanlar ve ben de o zamanki gibi çalamayacağım." bu, onun eski caz sevdasını gösteriyordu.

    kariyeri boyunca çeşitli başarılara imza atan trompetin altın çocuğu freddie hubbard, ağır sağlık problemleri nedeniyle new york'taki evinde inzivaya çekildi. söylentilere göre kendini toparladığında bir albüm daha çıkaracak; biz tutkunlarını kendine getirecekmiş.

    umuyoruz, ve bekliyoruz seni büyük usta.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap